Pages

28 Ara 2020

Bugünlerde Ben...


 Selamlar 
Bugünlerde hiçbir planım tutmuyor desem yeridir. Sınavlar ertelendi malum. Ben sıkı sıkı onlara hazırlanırken gelen bu erteleme haberi yüzünden biraz "boşa kürek çektik, yazık oldu emeğe" desem bile bu defa fotokopi çektirmediğim için mutluyum. Çünkü pandemi başladığında yine sınav yapacaktım ve elimde yüzden fazla yazılı soruları çekilmiş kağıtlar vardı. Onları geri dönüşüme göndermek benim için çok üzücü olmuştu. 

Çene kemiği operasyonlarının ikincisini cumartesi günü yaptırdım. Aslında işlem yapılan alan kısa ama bu bölgede kemik diğer taraftan daha inceymiş, o yüzden bir buçuk saat sürdü. Bu defa alt dudak ve çenem fena şişti. Görünüş olarak, diğerinden daha iyi görünüyorum ama şiş kısım hayatımı cidden zorlaştırıyor. Bir yola çıktık, artık sabırla devam edeceğiz. Buna şükür diyorum.

Hobilerim anlamında da kafam fena karışık. bir ondan bir bundan modundayım. Elimdeki Gazzal Baby iplerle yukarıdaki bir örtüye niyet ettim. İplerim beni nereye götürürse artık. 


Frida motiflerini göndereceğim arkadaşımın bir ekibi var. Kış gelince köy okullarındaki çocuklara bere atkı ve kırtasiye malzemelerinden oluşan paketler hazırlıyorlar. Bende bu ara miniklere bereler ördüm. kalan iplerle de minik hanımlara saç bandı... Böyle etkinliklere katılmak, büyük insanlık ailesinin bir parçası olduğumu yeniden hatırlatıyor bana. Hiç tanımadığım fakat  Allah için sevdiğim, bir miniğin benim ördüğü bereyi taktığını bilmek, çok tatmin edici. Bu hazzı yaşamam sebep olanlar iyi ki hayatımda.... 


Bursa'da bir yünevi, çok güzel sarma ipler satıyor. Bursa'da ki dost Hatice can, benim için alıp göndermişti. Otur kalk örüyordum bende. Aslında biteli epey oldu ama çene operasyonları, bana bu hırkayı unutturmuş. Kızım dışarı çıkarken giyince hatırladım. :)))) 


Hırkayı aslında bir dergide görmüştüm ama tabi ki birebir dergideki gibi olmadı. Konuya kendi yorumumu katmasam olmazdı. :)) 


Sevgili Ezgi'nin destekleri ile Novice Cardigan örüyorum. çok tatlı bir hırka. İpim Alize angora gold. İncecik fakat sıcacık bir hırka olacak. Umarım yakında bitirebilirim. Başka bir heyecanım ise ilk defa dikişsiz kol öreceğim bu hırkada. 
Tabaktakiler yeni favorim oldu. İkinci ameliyat öncesi, hala yiyebiliyorken 😉 televizyon dizilerinin birinde tesadüfen görüp denediğim limonlu kurabiye. Kahve yanına çok yakışıyor, denemelisiniz. Tarifi aşağıda....

Malzemeler
2 yumurta
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1 cay bardağı toz şeker
1/2 çay bardağı pudra şekeri
1 tane limonun suyu
Limon kabuğu rendesi..
1 çay kaşığı zerdeçal
Bu malzemeler bir çırpıcıyla karıştırılır.
Vanilya ve kabartma tozunuda ilave ettikten sonra kontrolü şekilde unu ekliyoruz. 
Sert bir hamur olmayacak. Şekil verebilecek noktaya gelene kadar ekliyoruz unu. Ardından kurabiyeye şeklini verip, her tarafını pudra şekerine buluyoruz. 180 derece ısıtılmış fırında 15 dk pişiriyoruz. Mis kokulu hafif kurabiyemiz hazır
Afiyet olsun.

Yeşilin kızı Anne serisinin ikinci kitabını bitirmek üzereyim. İlki daha güzeldi. Ama bu genç öğretmen hanım, beni ilk yıllarıma götürdü. Sanırım o yüzden yine yorumum olumlu olacak. Nazan Bekiroğlu Hoca'nın uzun yıllar önce bana nick olan kitabını, bugünkü aklımla okumaya başladım. Okuma serüvenimde bu şekilde. 
Şimdilik selametle...


22 Ara 2020

Şenlik +2 Yeşilin Kızı Anne


Selamlar 
Yeşilin kızı Anne; bu tutkulu, kızıl hatun ve enerjisi hepimizi içine çekti. Vahşi kapitalizm onun enerjisini fark edip, piyasasını oluşturdu çoktan ama şimdi bu konuya takılmayacağım. Bu durum sanırım çağın insanın entelektüel çaresizliği, kabul edip yol almak lazım 

Anne'ye az sonra tekrar döneceğim ama size önce, Fridanın çiçeklerinden bahsetmeliyim. Bu tasarımı ördüm daha önce, takipçilerim hatırlar. Bu defa daha büyük bir organizasyonun içinde örüyorum. Harika insanlardan oluşan, güzel bir vatzap 😏 grubum var. Ben malesef hepsine katılamadım ama ekip, 11 defadır birlikte motif örüp, birbirlerine sevimli paketler hazırlayıp gönderiyor. Rutine enerji ve heyecan katmak adına muhteşem bir organizasyon. Paket hazırlamak çok başka bir keyif, paket beklemek çok başka. Beş yılı geçti sanırım bu grupla beraberim. Daha önce ne yapıyordum, nasıl vakit geçiriyordum unuttum. Onlar olmadan yoluma devam edebilir miyim, artık çok zor. Türkiye'nin farklı yerlerinde kuzenlerim hatta kız kardeşlerim varmış gibi hissettiren harika bir duygu. Şimdiye kadar daha basit motiflerle yol aldık ama artık daha özel bir şey yapalım deyip, Fridaya niyet ettik. Birbirimizi video çekip destekliyoruz, anlaşılmayan sıralar konusunda. Daha güzel bir sinerji yakaladık. Bu motifler Konya yolcusu. Sevgili Neslihan'a gidecek. Hep mutlu günlerini ısıtsın inşallah. 

Gelelim bizim tatlı kızıl hatuna. Ben normalde, kelimelerle oynayan yazarları severim. Bir kelimeyi alıp, bir kaç farklı anlamını bir arada kullanıp, düşündüren yazarları. Mesela İskender Pala, mesela Nazan Bekiroğlu gibi. Zannederim bundan sebep, Kerkük hoyratlarını ayrıca sever dinlerim.

Fakat bu kitap gibi, bazı yazarlar ve kitapları bana basit bir dilin sade anlatımında derin manalar içerebileceğini gösterdi. Aslında olan, hepimizin malumu Kimsesiz ve bakımsız kalmış, küçük Anne'nin yolunun o yaşlı kardeşlerle kesişmesi. Ama o minik yürek, hayatı o kadar güzel anlıyor ve algılıyor ki, kendi büyürken, etrafını da değiştirip, dönüştürebiliyor. Ben, Anne olduğum yılları hatırlıyorum, aslında hepimizin Anne olduğu yılları var. Sanırım onun bizden farkı, tutkularının peşinden cesurca gitmeye devam etmesi. Ben kendi adıma, tutkumu canlı tutamadım, sanırım evcilleştirildim. 😔

 Öğretmen olunca, kırklı yaşları da yarılayınca, gördüğüm manzara şu, çocuk yetiştirirken, hep bizim onlara öğretecek bir şeyimiz var iddiasındayız. Aslında fıtrata en yakın, olan o yavru. Henüz kaynakla arasına yollar, yıllar girmemiş. Keşke evlatlarımızdan öğrenme şansını kaçırmasak, keşke biz onu büyütürken, onun da bizi değiştirmesine izin versek, onlara alan açsak, Anne'ler enerjilerini kaybetmese..

Yazıya başlarken niyetim, kitaptan alıntılar yapmaktı ama vazgeçtim. Okumayan dostlara tavsiyem, okusunlar. İnsan ruhuna iyi gelen bir yanı var ama kitabın sonundaki cümleyi farkındalık açısından önemli bulduğum için paylaşacağım. selametle...

"İçinden gelerek çalışmanın keyfine varabiliyordu, değerli hedeflere ve güzel arkadaşlıklara sahipti. Hiçbir şey hayallerindeki ideal dünyayı veya içindeki sevgiyi ondan çalamazdı. Nasılsa yol boyu her zaman dönemeçler olacaktı."




 

20 Ara 2020

Planlı Yaşamda 2021 :)



Selamlar 
Önde şehrin karmaşası, arkada dumanlı dağlar, bunların ardında, kırmızı ışıkta bekleyen ben. İnsan ara ara kendini bir teraryum faunusu içine sıkıştırılmış gibi hissediyor. Sonsuzluğa programlı insan ruhu, bu daraltılmış alanda bunalıyor, arayışlara giriyor. Hani Aşık Ruhsâti, bir deyişinde diyor ya;

Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun.
Bu nefsin elinden kaçamıyorsun.
Ruhsati dünyadan geçemiyorsun
Topraklar başına vay deli gönül

Kanadı olup uçamayan, nefsin elinden kaçamayan, dünyadan geçemeyen insan evladı, bu sıkıştırıldığı alanda plan üstüne plan yapmakta. Çok tarzım değil ama bu defa uzun soluklu bir planda ben yaptım. Daha önce duyurmuş, dostlardan listeye katkı istemiştim. Sağ olsun canlar, yardım etti ve karşınıza bir yıl sürecek, etkinlik planı ile çıktım. 

Allah ömür verirse, 2021 de her ay bir yazar ve bir oyuncuyu tespit ederek, en az bir kitabını ve en az bir filmini seyretmeyi planlıyorum. Pek tabi bir liste düzenledim. 1 Ocak itibariyle Bismillah diyeceğim. Süreçte bana eşlik ederseniz, memnun olurum.  Selametle....

2021 ETKİNLİK PLANIM

OCAK: Yazar: Wirginia Wolf
Oyuncu: Meryl Streep

ŞUBAT: Yazar: İrvin Yalom
Oyuncu: Kate Winslet

MART: Yazar: Ayşe Şasa
Oyuncu: Charlize Theron

NİSAN: Yazar: Azra Kohen
Oyuncu: Tilda Swinton

MAYIS: Yazar: Jose Saramago
Oyuncu: Julia Roberts

HAZİRAN: Yazar: Nazan Bekiroğlu
Oyuncu: Amy Adams

TEMMUZ: Yazar: Kemal Sayar
Oyuncu: Julian Moore

AĞUSTOS: Yazar: Debbie Macomber 
Oyuncu: Emma Roberts

EYLÜL: Yazar: Bahadır Yenişehirlioğlu
Oyuncu: Helen Mirren

EKİM: Yazar: Alev Alatlı
Oyuncu: Leonardo Di Caprio

KASIM: Yazar: İskender Pala
Oyuncu: Morgan Freeman

ARALIK: Yazar: Kemal Tahir
Oyuncu: Daniel Auteuil



 

13 Ara 2020

İmplant Sürecim 2

 


Selamlar 
Geçen hafta sonu yeni bitirdiğim yastığımla karşılıklı kek yiyip, kahve içiyorduk. Hava güzeldi. En azından güneş alan balkonda oturulacak kadar güzeldi. 

Rabbime şükürler olsun hala her şey kötü değil ama ciddi bir can ağrısı ile mücadeledeyim. İki hafta önce implant süreci için gittiğim çene cerrahı malesef kötü haberi verdi. Çene kemiğimin kalınlığı implant yapılabilecek düzeyde değilmiş. İmplant yapılabilmesi için en az beş altı santim bir kemik kalınlığına ihtiyaç varken benim çene kemiğim malesef üç santim bile değilmiş. O nedenle öncelikle kemik oluşum ameliyatı geçirmem gerekti. 

Ameliyat tek taraf için iki buçuk saat civarı sürüyor. İlkini geçtiğimiz cuma günü yaptırdık. Şu an en basit anlatımıyla alt çenemde sağ taraf kırık, sadece vidalarla tutuyor. Damak açıldı. Benden kemik parçaları alınıp dana kemiği tozuyla karıştırılıp bir dolgu malzemesi hazırlandı. Çene kemiğimde yarılıp bu malzeme araya konuldu. sonrada çene kemiği tutabilsin diye vidalarla sıkıştırıldı. 

Ameliyat lokal anestezi ile yapıldığı için malesef olanların canlı şahidiydim. Sağ olsun doktorum çok iyiydi. arada beni dinlendirdi. Ağrılarım artınca anesteziyi yeniledi. Fakat iki buçuk saat ağzı açık vazıyette o işlemlere maruz kalmak açıkcası çok yıpratıcı. Sonrası içinde çok iç açıcı şeyler söyleyemeyeceğim. Bugün üçüncü gün çenemde morluk ve şişlik devam etmekte. Hala konuşmakta ve yemekte zorlanıyorum. Zaten sürekli sıvı tüketmek zorundayım. Cumartesi günü canlı dersi yapamadım. Yarın sekiz saat ders var. Sabaha daha iyi olmayı umuyorum. İşin kötüsü henüz cezamız bitmedi. 26 Aralık'ta sol taraf için aynı işlemi yeniden yaptırmam lazım. Umarım çektiğimiz acılar sonuç verir ve yeterli kemikleşme sağlanır çenemde. 


Kırık çeneli biri olarak ev halkı bana gereken ihtimamı gösteriyor sağ olsunlar. Eşim ve kızım iyi ki varlar. İnsan böyle zamanlarda aile olmanın gücüne yeniden şahit oluyor. Eşim yazık gece fark etmem, elim kolum çarpar endişesiyle yatakta yatamıyor, üç gündür kanepede yatıyor. Kızım hiç bir işe elimi sürdürmüyor. Derste anlatamayınca, ağrı kesicinin etkili olduğu saatlerde ayaklarımı uzatıp kitap okumak kaldı bana. :)) Bu sevimli bıcırığın dizisini sevmiştim. Kitapta çok sevimli gidiyor. 

2021 için planladığım etkinlik, şekilleniyor. bu hafta içi kendimi daha iyi hissedersem, ikinci ameliyat öncesi planımı paylaşacağım sizinle. destek olan sevgili Deep ve Ruşyena'ya ayrıca teşekkür ederim şimdiden. 
Selametle....

7 Ara 2020

Şenlik, +1 İffet-i Kalp


Selamlar 
Vurdumduymalığımız, meyvelerini vermeye başladı!! Yeniden mis gibi hafta sonu kısıtlamalarımız oldu. 😒😒 Hâlâ ama hâlâ, covidden ölen birini gösterin bana dedi, içimizden biri, muhabirin birine!! Bence bu ruh hali, tıpkı covid için kurulan, bilim kurulu gibi sosyolog, psikolog, pedogog ve ilahiyatçılardan oluşan bir bilim kurulu tarafından incelenmeli. 
Uzun süredir devam eden, "kasıtlı bir şekilde, topluma güvensizlik pompalamak" sonucunu veriyor. İyimserliğin, karşındaki insana güvenmenin, aptallıkla eş değer olarak algılandığı, yeni dünya düzeni hepimiz delirtecek sanırım. O değil de, iyi ki kitaplar var!!

Kış okuma şenliği başladı malum. İlk kitabım, mavi kapak kategorisinden. Kardeşimin kitabı. Ne zamandır aldım kızdan, Fırsat bulup okuyamamıştım. Neyse ki, mavi kapak kategorisi varmış :)) 
Hz Meryem'in hikayesi. Nuriye Çeleğen, peygamberlerle intisablı hanımların hikayelerini yazmayı seviyor. Daha önce Hz Hacer'i okumuştum kendisinden. Şiirsel bir anlatımı var. Bu kitapta bazı yorumlarını çok abartılı bulsamda, son tahlilde damakta lezzet bırakan kitaplardan oldu. Bir kaç alıntı;

Kalp dilinin konuşması için, insanlardan ırak kalmak gerekirdi bir süre. 

Zahiri halvetten geçip batîni halvete erenler kalbin içinde boşaltma yaparlar. Rabbe gidişte engel olan nefsin kalpte temsilcilerini kapı dışları etmeye çalışırlar. Bunlar yüzsüzdürler, öyle kolay terk-i mekan etmezler. Uğraşmak gerekir onlarla. Bu uğraşıda onları zayıflatan şey riyazettir.

Kalbi boşaltmakta önce kalpten kini kapı dışarı etmek gerekir. Kin olan kalbi Allah huzuruna kabul etmez.

Sonra kalpten öfkeyi kovmak gerekir. Öfke şeytandandır. 

Sonra açgözlülüğü atmak gerekir. Açgözlülük utanmayı giderir. 

Kapı dışarı edilecek duygulardan biri de kıskançlıktır. Kıskançlık ilmi kabul etmez. Kıskanç kalp öğrenemez. 

Kalbin diğer düşmanı kibirdir. Kibir Firavun ahlakıdır. 

Kalbi öldüren bir duygu da su-i zandır. Kalpten onu da ötelemek gerekir. Çünkü su-i zan Rabbimizin hiç yapmadığı bir şeydir. O kendini unutan, kendini tanımayan kulunu bile hüsn-ü zanla bekler.

İşte böyle, duygusal bir 300 küsür sayfalık maceraydı, bitti. Mübareğin hayatından feyz almayı nasip etsin Allah. 

Bu arada 2021 için bir planlama yapmaya çalışıyorum. her ay bir yazar ve bir oyuncu seçip, en az bir kitabını okumayı bir filmini seyretmeyi planladım kafamda. Yazarlar tamam gibi. oyuncular hakkında fikirlerinizi alırım. Ayrıca süreçte bana eşlik ederseniz sevinirim. İmplant maceram boyut değiştirdi. O konuda da bu hafta yazasım var. görüşmek üzere. selametle...
 

3 Ara 2020

Kış Okuma Şenliği 2021

Selamlar
Güz okuma şenliği 1 Aralık itibariyle sona erdi. 10 tane kitap okuyabildim. 
12. kategori; Eğitim bir kitle imha silahı, Kadın beyni erkek beyni, Gılgamış destanı  30+30=60 puan 
9. kategori: Sır, Yokuşa akan sular, Ya tahammül ya sefer 30+30=60 puan
10. kategori: Mavi kuş, Menekşeli mektup, Şeker portakalı 30+30=60 puan 
2. kategori: Fahrenheıt 451 10 puan 
Toplam 190 puan

1 Aralık itibariyle yeni bir şenlik başladı. Kitapları seçtim. kategorileri tamamlaman neredeyse imkansız ama kitap seçmek, oyunun bir parçası olmak bile eğlenceli ve motive edici oluyor.

1.Kategori (10 puan): İsminde “KIŞ” mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların “KIŞ” mevsiminde geçtiği bir kitap.


2.Kategori (10 puan): Anton Pavloviç Çehov veya Virginia Woolf veya Jack London'dan bir kitap.

Var olma anları- Virginia Wolf 

3.Kategori (10 puan): Mehmet Akif Ersoy veya Necip Mahfuz veya Ahmet Mithat Efendi'den bir kitap.


4.Kategori (10 puan): Hasan Ali Yücel Klasiklerinden bir kitap.

Mantık Al-Tayr 

5.Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili bir kitap.


6.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Şiir ve tiyatro türünde iki kitap. 

    Ömer Hayyam - Dörtlükler 

    Ömer Hayyam- Rubailer

7.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Kapağındaki baskın rengin Mavi olan iki kitap.

İffet-i kalp- Nuriye Çeleğen 

Mavi lale- Nazan Bekiroğlu

8.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Kendi adınız ve soyadınızın baş harfleri ile başlayan iki kitap.

Zümrüdüanka yoldaşlığı 

Tesbih ağacının gölgesinde 

9.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Adında aynı kelimeler geçen üç kitap.

   Cenab-ı aşk

   Bir buket aşk

   Aşk mektupları                   

10.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Adının baş harfleri K, I, Ş ile başlayan 3 kitap.

Kendine iyi davran güzel insan 

Işıkkoru

Şebek romanı 

11.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Bir üçleme yada bir serinin üç kitabı. 

Yeşilin kızı Anne 

Avonlea

Ada

26 Kas 2020

Ağaç Ev Sohbetleri 66



 Selamlar 
Hava soğuk malum, ağaç evde üşüyebiliriz, buyurun bizim balkona sohbeti bu defa orada yapalım :)) 

Şaka bir yana, bu hafta mevzu derin. "Ev, arsa, koltuk, dolap vs. malın-mülkün sahibi miyiz? yoksa kölesi mi?"

Konuya özel mülküyet ve sahiplenme duygusu açısından bakmak tabi ki mümkün. Pek çok düşünür, dünyadaki sorunların çoğunun sahiplenme duygusundan kaynaklandığını düşünüp, bunu ortadan kaldırdığımızda sorunların çözülebileceğini düşünmüş. Ütopyaların çoğu, mülkiyet kavramı ile mücadele etmiş. Her şeyin, herkesin olduğu, saadet adaları anlatmışlar. 

İnsanoğlu sahiplenme duygusundan kurtulup, mülkiyetsiz bir yaşamı devam ettirebilir mi, bu fıtrata uygun mu? 
Bence imkansız. İnsanlar, bunu hayalini kurabilir, filmini çekebilir, kitabını yazabilir, hatta kısa bir süre yaşamında deneyebilirler. Fakat sürdüremezler. En azından hayal ettiği gibi sürdüremezler. Çünkü fıtrata aykırı. Dünyadaki ilk cinayeti düşünün, Kabil, Habil'e ait olanlar üzerinde hak iddia ettiği için, işlenmiş. Zaten sohbetin konusuda sahiplenmek duygusundan ziyade, sahiplenilmekle alakalı bence. Yani bizim dediğimiz şeyler bizim mülkümüz mü yoksa biz onların mülkü müyüz. 

Örneğin, toplumsal statümüzü insanlara bir hizmet aracı mı yapıyoruz, yoksa nefsimizi tatmin aracı mı. Kullandığımız telefon bizim sosyal kimliğimize katkı sunuyor mu. Ya da birine bir faydamız dokununca, helede maddi olarak, kahraman ilan edilmeyi bekliyor muyuz. 

Sahip olduğumuz makam, para ve eşya bizi tanımlamaya başladıysa, kusura bakmasın kimse, o kişi, tüm bunların esiridir. Dünya imtihan yurdu, bazen varlıkla bazen yoklukla imtihan edilirsiniz. Siz özgür ve bilinçli kişiler iseniz, bunun farkında olarak yolunuza devam edersiniz. Çünkü bu mülklerin varlığından da yokluğundan da farklı olarak, bir kimliğiniz, bir duruşunuz vardır. Bu sizi ayakta tutar.
 Sahip olduğunuz nesneler sizi tanımlıyorsa, onların yokluğu ile imtihan olduğunuzda buna dayanmanız imkansız olur. İflas eden iş adamının intihar etme davranışı göstermesi artık doğal olur. Güzel bir söz vardı, "paranın yeri cüzdan oraya koyun, gönlünüze değil" diyordu. 

Hiç unutmam, ilk evlendiğim yıllarda, kendimi paralıyorum, 30 saat ders, küçük bir bebekle evin her daim derli toplu düzenli, eşyaların tertemiz kalması için. Karşı komşum, canım ablam, hocam dedi ki " Zeynep, ev sana hizmet etsin sen eve değil" O zaman kafam dank etti. Beni evin tertibi ve düzeni ile tanımlayacak insanları hayatımdan çıkardım. Yetiştirilme biçimimden sanırım, düzen tertip severim ama bununla kendimi boğmamayı öğrendim. Çünkü ben, "temiz evi olan bir hanımdan başka bir şeyim". Evim bugün dağınıksa yarın toplanır, "evi toplamam lazım" fikri tepemde Demokles'in kılıcı gibi sallanmıyor uzun süredir. 

Tartışmanın başına dönecek olursak, bence sorun özel mülkiyet yani sahiplenmek değil, sahip olduğumuz nesneleri, kimliğimizin vazgeçilmez bir parçası haline getirmek, kendimizi onlarla tanımlamak. Bunu yapmazsak, elimizdeki imkanları paylaşmak konusunda da sorun yaşamayız. Üç günlük dünyanın varına büyük anlamlar yüklememek lazım. Sevgili büyüğümüz Yunus Emre'nin dediğini hiç unutmadan yaşamak lazım.

Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var birazda sen oyalan 

20 Kas 2020

Bu Haftanın Enleri


Selamlar
Yarım örgülerimi paylaşmıştım malum. Kasım toparlanma ayı olsun demiştik. Oluyor şükür. Arkadaş grubumdan, kendime her hafta bir rakip seçip, meydan okuyorum, bir gazla yarım işler bitiyor. :))
Lost in time şal, pandeminin başladığı zamanlarda, birlikte bir şeyler yapalım dediğimiz bir dönemde başladık ama bitirmek şimdiye nasip oldu. 
Karşı komşum yeni evli bir çift. Kızım gibi odu. Ona hediye ettim bile :)


Yarım çoraplar, bitiyor teker teker. Kahve çekirdeği modeli beş şişe uygulamak çok kolay olmadı. Hatta bir kaç kere ör sök yaptım malesef.


Eski form zamanlarında pek moda olan bir baktüs şal. Motif grubumuzla yine güzel bir etkinlik peşindeyiz. Kendisi henüz bilmiyor ama Sevgi'nin paketini süsleyecek :))


Klaziena şal, örmeye çok niyet ettiğim bir şaldı. Kayseri'de Yavuzlar iplik şubesinde ihraç fazlası ipler hep olur. Yıllar önce almıştım. bu kadar renkli bir sonuç bende beklemiyordum açıkcası. Bana da sürpriz oldu sonuç. Gri günlere renk katması umuduyla olana razı olduk :)))


Sevgili Deeptone'dan şöyle yumuşacık, sıcacık bir film önermesini istedim. Birkaç önerisi oldu, sağ olsun. Kız arkadaşım isimli filme baktım, ilk olarak.
 Büyümek hep sancılı, hele de öyle bir evde, annesiz büyümek ve küçük yaşta ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmak çok zor ama hayat her zaman iyiliği ve merhameti de beraberinde getirir. Marifet görebilmekte. Sevdim.

 

Pandemi başladığında motif grubumuzla, büyüklerimiz için battaniye örelim demiştik. Arkadaşlarımız, Kayseri Huzurevini tercih ettiler sağ olsunlar. Pandemi süreci olunca, içeriye girmeden nizamiyeye bıraktık. 30 tane battaniye çıktı ortaya. Ponçik yaşlılarımızın resimlerini paylaştı müdür bey bizimle ama kişisel veriler olunca onların resimlerini paylaşmak istemedim. Fakat bu kadar özel ve heyecanlı bir duyguyu daha önce tecrübe etmemiştim. Hepimiz çok mutlu olduk. 


Eve dönerken, yeni telefonumun tek çekim özelliğini deneme şansım oldu. Sonbahar çok renkli bir mevsim ama bitiyor sanki. 



Ara tatil öncesi yazılı sınavlarımızı yapmıştık. 3 sınıf kaldı. Ah moralimi bozmayayım, enerjimi düşürmeyeyim diyorum lakin günden güne durum zora giriyor. Düzenimiz, sanki bir daha hiç eskisi gibi olmayacak gibi. Çok üzücü çookkk. 

19 Kas 2020

Bir Haruni Şal Hikayesi


Selamlar 
Geçen hafta paylaşmıştım sizinle bu şalı. O zamanda demiştim, size şalın hikayesiyle geleceğimi. 
10 yılı geçti sanırım, o zaman hobi formları vardı. Ben temel teknikleri biliyordum ama asla bu kadar şiş ve tığ bilgisine sahip değildim. Formlarda her açıklamayı her zaman göremezsiniz. Üyeliğiniz belli bir aşamaya gelmiş olmalı. Eski form üyeleri ne demek istediğimi anladı bile. Örgücafe'ydi sanırım, hanımın birinin profilinde bu şalın parlemet mavisi resmi vardı. Nasıl güzel, nasıl ilginç görünüyor gözüme. Böyle bir şey nasıl örülür ki diye aklım almıyor, hayran hayran bakıyorum milletin şallarına. Gel zaman, git zaman farklı formlara üye oldum. Onların bir patik, bir lif ve ya bir şal için kavgalarını gördüm, bir kısmının istemesemde tarafı oldum, derken bana çok şey kattı hem hobilerim hem de insan tanıma anlamında, bilmediğim bir yolculuk oldu. Tabii başka başka şallar, başka başka formlar derken, benim haruni şal hayranlığım biraz unutuldu. 
İlk denemem. Eltim için örmüştüm. şimdi resmine bakınca hatalar gün gibi görünüyor :) 

Bu şalı ördüğümden beri, aklımın bir köşesinde yeniden örmek vardı. Hataların daha aza indiği bir şal. Ama hep erteledim. Ta ki bu Ramazana kadar. Motif grubumla bir sahur vakti sohbet ederken, bu niyetimden bahsettim. Doğru zaman belkide budur dedim ve başladım. Sahurdan sahura örmeye başladım. O yüzden adını "vakt-ı seher" koydum.:) 


Ramazan nerede kaldı, neden bitirmedin diye sormayın lütfen, azıcık ayran gönüllüyüm malum. Şu an yarımları toplama aşamasında bile zihnimde dönen işleri duysanız  :))) 
Tabiki başka maceralara yelken açınca, şalcağızım kalmıştı bu vazıyette. 
Kasım ayını, toparlanma ayı seçince ilk işim bu şalı bitimek oldu. Azıcık abarttım büyütmeyi. Kenar modeli gelene kadar 329 ilmek artırdım.



Sonra kenar bordürü geldi ve sayımız yedi yüz elliyi geçti. Ör ör bitmiyor tabi. 24 sırayı bir haftada ördüm,
 

O kadar çok ilmeği kesmekte tabi epey bir zamanımı aldı. Fakat tüm bunlar sevgiyle yapıldı. ortaya çıkan ürün inanılmaz tatmin ediciydi.

Bir daha haruni örer miyim. Neden olmasın....

Sizde de öyle oluyor mu bilmem bazı yazılar uzuyor da uzuyor. Doğru resmi bulamıyorum, canlı dersler ve kzımın zoom üzerinden dersleri interneti yavaşlatıyor ve bir yazı bir haftada yazılabiliyor bazen. Bu yazıda öyle oldu malesef. Bu arada ben bu haftanın meydan okumasını da bitirdim. fakat haruniye ayıp olmasın diye bu yazıda paylaşmayacağım :))
Selametle...


15 Kas 2020

Kış Mimi




Selamlar 
Sevgili deeptone ve yüreğimin ikliminde keyifle okuduğum kış mimini yazacağımı söylemiştim. Kışın, gelip gelmemekte kararsız kaldığı şu günlerde başlayalım bakalım, nereye götürecek bizi. 

1.Kışın ne yapmaktan hoşlanırsın?

Pek çok insan gibi benimde en sevdiğim şey, karın yağışını seyretmek. Bugünlerde iyice azaldı malesef, küresel ısınma derdinden. Tatvan'da çalıştığımız dönemlerde kar yağmaya başlayınca aralıksız bir hafta yağabilirdi. Usul usul ama istikrarlı bir şekilde yağardı. Bazen o kadar abartırdı ki, karşıdaki Van Gölü manzarasını göremez olurduk. Karşı komşum, canım ablam Şükran Hocayla, masayı camın önüne alır, Koca bir demlik çay ya da ıhlamur demler, örgülerimizle masaya geçerdik, Bazı günler hiç konuşmadan oturup, karın yağışını seyrederdik. Lojmana taşınınca, göl manzarasını oturduğumuz yerden değil, malesef balkondan seyredebilir olduk. O nedenle göl, kışa değil, bahara ve yaza eşlik eder oldu. 
Lojman zamanlarında kış denildiğinde, kar yağmaya başlayınca, çoluk çocuk herkesin bahçeye inip kartopu oynadığımız zamanları hatırlatıyorum. Yine eşi nöbete gitmiş bir arkadaşın evinde toplanıp, sohbet ettiğimiz günler geliyor aklıma. 
Bu aralar, daha çok tek başımayım. Özellikle kızım İstanbul'a gittiğinden beri, kış gecelerim genelde yalnız, örgü ve kitap ekseninde devam ediyor. Bu durumda beni çok mutlu ediyor. ömrümün yalnızlıktan keyif aldığım dönemindeyim sanırım. :)

2.Kış sana neyi hatırlatıyor ?

Biz çocukken Sivas merkezde bahçeli evlerin olduğu eski mahalleler vardı. Her mahallede numunelik bir iki apartman ya vardı, ya yoktu. Evler doğal olarak sobalıydı. Kış bana, gelmeden önce yakacak hazırlığını hatırlatıyor. Kömür gelirdi evin önüne, onları kömürlüğe taşımak lazım. Evin büyük çocuğu benim, küçüktüm ama yine de mutlaka yardım ederdim, kömür taşımaya. Kömür taşırken çok başarılı olamazdım, ama odun taşımak konusunda daha başarılıydım. :))
Annemin bir huyu vardır, yaz kış fark etmez, sabah namazında kalkar evin tüm kapılarını pencerelerini açardı. Sabahın bereketi eve dolsun derdi. Sivas'ın kışıda malum, her sabah ama her sabah buz gibi bir odaya uyanırdık, yorgana sarıla sarıla anneme söylenirdik, "bir sabahta bereket girmesin ne olacak" diye. hahahaha ne çocukmuşuz. 
Gün doğunca annem kapıları pencereleri örter. sobayı yakardı. Ben mutfağa gider, çayı ocağa koyardım. Annem gelir kahvaltıyı hazırlardı, sobanın dibine yer sofrası sererdik, çayı sobanın üstüne getirirdim.  Pazar günüyse, radyoda "halk hikayeleri" vardır. Ailecek, onu dinler, bitince üstüne yorumlar getirirdik. Akşamları özellikle babam yurtdışında değilse, haberlerden sonra, "Hz. Ali'nin cenkleri"ni okurduk. Genelde ben okurdum, ev halkı dinlerdi. Biraz daha büyüyünce Gazali'den "İhya-yı ulumid-din" okumaya başladık. 
Televizyonda bu kadar çok kanal olmayınca çok cazip gelmiyordu.

3.Kış denildiğinde aklına ilk ne geliyor?

Buzlanan araba camı geliyor malesef. Sabah dersim varsa, eşim evde yoksa, erkenden inip kazımam gerekiyor. Allah'tan genelde eşim kendi işe gitmeyecek bile olsa erkenden kalkıp, arabamın camını çözdürüyor, arabayı ısıtıyor ama yinede kırk yılın başı bile olsa, yapmak zorunda kalıyorum. 

4.Kış mevsiminin en çok sevdiğiniz yanı nedir? 
 
Uzun geceler, insanın kendiyle baş başa kalacağı çok zamanı oluyor. keyiflerde yerindeyse. verimli üretken geçiyor. 

5.Kışın kullandığınız favori kozmetik ürününüz nedir?

Çalışmadığım yerden geldi, Hocam bilmediğimiz soruyu boş bırakabiliyor muyuz :))) 

6.Özellikle kışın yapmaktan hoşlandığınız bir şey varmı? Varsa nedir?

Kar ya da yağmur yağıyorken, açık havada, mesela bir kamelyada oturmak, mümkünse sıcak bir içecek eşliğinde. Yapacak başka bir işim yoksa, yağmurlu havalarda hemen bir termos çay demler, kamelyaya çıkarım. Üşüye üşüye içilen o çay ve kahvenin tadı başka yerde yok. Bazen Erciyes'e çıkarız. Oraya da bir termos çıkar bizim evden :) 

7.Kış yemeklerinden en çok hangisini tüketirsiniz? 

Karnıbahar, kereviz ve pırasa, en sevdiğim kış sebzeleri. Karnıbaharı genelde graten yapıyorum. kerevizi portakallı, pırasayı havuçla pişiriyorum. Ev halkı karnıbahar haşlanırken epey gıcık oluyor ama yemeye alıştılar :)) 

8.Yaz mı,kış mı?

Kışın kendine has çok güzel yanları var mutlaka ama ben yaz bebesiyim, severim yazı. En sevdiğim tabi ki bahar, her ikiside. :)) 

9.2020 ye veda ederken ne söylemek istersin?

Rabbim beterinden korusun derim, bu yıl için başka bir şey demek zor. 

Mim'in sahibi Beauty life, herkesi okuyun derim. keyifli yazılar. 

Bu arada bu haftanın meydan okumasında son düzlükteyim. Frida battaniyenin yarım motfilerinden 4 tane öreceğim ve hafta başarılı geçmiş olacak. Yeni ürünleri paylaşırım yine. selametle....
 

10 Kas 2020

İlk Hafta Başarılı :)

 


Selamlar 
Yarımlar yarım kalmamalı dedik, gayrete geldik. Durumu bir iddiaya, bir meydan okumaya çevirmenin motivasyona etkisi malum. Bizde Goncacan'la öyle yaptık ve geçtiğimiz pazar gününe kadar, o tatlı kızı Elif'e ördüğü hırkayı bitirecekti. bende bu şalla, teki örülmüş bir çorabı bitirecektim. Sonuç ortada....


Bende işlem tamam. Goncada bitirdi. instagram sayfasında paylaştı. Kısacası bu hafta için görevler tamamlandı. Bitti mi tabi ki hayır. 


Bu haftanın rakibi Sevgi, benim iddiam ise fotoğrafta, inşallah yazılı mevsimi işimi sekteye uğratmaz ve mahçup olmam. 


Kendimi uzun süredir ihmal etmemim sonucu, epeyce kilo aldım malesef. Arada denemelerim oldu fakat istikrarı yakalayamadık. Bu defa Allah izin verirse, niyeti sağlam aldım. Bugün üçüncü gün, inşallah devam edip başaracağım. 

Okul işlerim yoğunlaştı bu ara. Birinci yazılıları yapıyoruz. uzaktan ve yüz yüze eğitim alan herkes, yüz yüze sınava geliyor. Aslında bu postu dün yazacaktım, hatta sevgili Deep'te gördüğüm kış mimini yazmak istiyordum ama yazılı hazırlığı beni bayağ oyaladı  ama en kısa zamanda yazacağım, çok sevimli bir mim çünkü. Ayrıca biten şalda tek başına bir postu hak ediyor. Bir Haruni şal hikayesi ile gelmeyi düşünüyorum. bekle beni bloğum. :)) 

Bu arada günün anlam ve önemine değinmeden geçmeyeyim, malum Atatürk'ün seneyi devriyesi. Onun nezdinde, bu millete hizmet eden tüm büyüklerimizi rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun. 
Selametle....







1 Kas 2020

Yarımlar Yarım Kalmamalı :))


Selamlar efendim
Yeni ay, yeni hafta güzellikler getirsinler inşallah. Ben bu ara bir derlenip toplanma telaşına girdim. Kontrolcü bir insan evladıyım, Allah'tan ayarında ve zararı kendine bir tipim, yani kendi hayatımla ilgili kontrollü gitmeyi severim. Bu belki benim, haddimi bilmemden, belki ev halkının karakterinden bilemedim ama kendimle ilgili kontrollü yaşamı seviyorum. 
Hobi severler bilir, farklı model, insanın aklına girdi mi kendini tutmak zor. Bugün olmasa yarın, modeli başlıyorsun. Hayat koşturmacası malum, başladığın, hayal ettiğin vakitte bitmiyor. Bazen, başka bir model seni yoldan çıkarıyor derken, bir heves başlayıp bitiremediğin bir dolu iş, zamanla insanda yetersizlik duygusuna neden oluyor. O nedenle, arada durup, arkayı temizlemek lazım, yeni projelere yelken açmadan, temizlik şart :) 
Bu hırkanın ipini, üç yıl önce, Çorum'a kardeşime gittiğimizde BİM'den almıştım. hiç ipim yok gibi. :)) Ne yapalım rengini sevmiştim efendim. Alma motivasyonum sadece rengini beğenmem hahaha. Pandeminin başlarında, o ne yapacağımızı bilmediğimiz, bol vakitli zamanlarda, aklıma geldi böyle bir hırka yapmak. An itibariyle bitirdim ama keramet bende değil, annemde. Hırkanın arkası ve kollarını annem ördü. ben sadece öndeki modelli kısmı ördüm. Modelin adı Kum saati". yıllar önce bir boyunluk örmüştüm, Arzu adında eski bir blog arkadaşım açıklamıştı modeli. Şu an aktif değil, ama nerede ve ne yapıyorsa, sağlık ve huzur diliyorum onun için, çok iyi bir insandı. 


Şimdi sıraya aldığım, yarımları ekleyeyim, banada motivasyon olsun. Küçük küçük kalan pamuk ipleri değerlendirmek için ördüğüm kırlent. Başlamamda kardeşimin "abla bana yastık örer misin " demesininde etkisi olabilir tabi :)) 


Ramazanda sahur sonraları hiç işim yokmuş gibi, bir arkadaş sohbetinden gaza gelince, başlamıştım. Çok merak ediyorum, ipin ombre özelliği nasıl sonuç verecek. Bilmeyenler için, üçgen bir şal olacak, tasarımcı adını "Haruni" koymuş, ama ben seher vakitlerinde örerek bu hale getirdim, o yüzden bence adı "Vakt-i Seher" :)) Arkadaşla iddiaya girdik, haftaya bugüne bitmek zorunda, yani ilk buna asılacağım.


Klaziena shawl, yine boşluğa düştüğüm ve ipin nasıl sonuçlanacağı merakını durduramadığım bir anda başlandı. Bitince çok mutlu olacağım. 


Ya şallara doyamamışım :)) Pandeminin başlarıydı yine "Lost in time " adı. Bizde zamanda koyboluyorduk, tam zamanı dedik, ama zamanda kaybolan şal olmuş :)) Çok büyütmeyeceğim, bir arkadaşa hediye edeceğim, yerini yaptım yani biter yakında :)) 


Yaz gelince çorap işi, çantalara tıkılıp, köşelere kalkmıştı. vakti geldi bence.


Bunların ne olacağı belli değil, kalan angorlardan ördüm, ne olacak hiç bilmiyorum. :))

Yarım maceram şimdilik, böyle. Kasım için sözüm olsun, bu yarımlar bitecek, etkinlik motifleri tamamlanacak. Aralık ayında, sofi örmek istiyorum. Belki yine ekip oluruz kızlarla, ilgilenen olursa burada da bir ekip oluşur belki, ne dersiniz. 
Sevgiler...