Pages

15 May 2021

Bayramımız Mübarek Olsun


Bayramın üçüncü gününden selamlar efendim. 
Malesef kısıtlamalı bir bayramı daha geride bırakıyoruz. demek ki henüz çıkarmamız gereken dersleri çıkarmamışız. 
Madem, bayram yoğunluğu denen şey yalan oldu, madem yapacak şey sınırlı, o zaman oturup blog yazmakta hiçbir sakınca yoktur :)) 


Biliyorsunuz bu tip vintage yakalar bu ara pek popüler. Kendim için pek düşünmemiştim. Kızımda talep etmemişti. Sanırım evden dışarı çıkamıyor oluşumuzun yarattığı, bir "amaann boşver hali" :)). Kardeşcan; "abla bana bu yakalardan örebilir misin" deyince, dikkat alanıma daha fazla girdi. You tube da, uzakdoğulu bir hanım, çok güzel videolar çekmiş. Az sonra bir tanesini buraya da ekleyeceğim. Ondan faydalanıp, ördük bir kaç tane ama sevdim bu işi. Hem zevkli, hem çabuk biten bir iş. Birine elişi bİr hediye hazırlamayı düşündüğümde ilk aklıma gelenlerden olacak artık. 


Renk tercihleri yaka sahibine ait. İpim, üstteki siyah yaka, Alize angora gold, alttaki beyaz yaka, denemek istediğim bir ipti, markasını hatırlamıyorum. Pek hayal ettiğim gibi olmadı. O nedenle sanırım unutmayı tercih ettim :)) Yaka öreceksem angora gold tercih edeceğim sanırım. 


Bu da şimdilik son yakamız. Fakat dediğim gibi ara ara örerim yine ben güzelliklerden. 


İşte bahsettiğim you tube kanalı. Bu tür yakalar dikkatinizi çekiyorsa hazine bulmuş gibi olabilirsiniz. Sesli bir anlatım yok, aksine dingin bir müzik eşliğinde, fakat çok net bir anlatım var. Tavsiye edilir. 


Yetişkin ve becerikli bir kız annesi olunca, amigurumi Frida bebek, anneler gününüz için örülmüş olabilir. :)) Canım kızım beni nasıl mutlu edeceğini biliyor.:)) 


Mayıs başında, instagramdan tanışıp, çok sevdiğim Çiğdem'le birlikte okumaya karar verdik Hanne'yi. 
Normalde ben, kelimelerle oynayan, insanın damağında tat bırakan, eserleri okumayı severim. Fakat son günlerde yaptığım bazı okumalar, sade anlatımın içinde derin ve etkileyici analizlerinde yapılabileceğini gösterdi bana.
 Hikaye, Almanya'daki yaşayan gurbetçi bir ailenin malesef baba kaynaklı, yaşadığı ağır bir dram ekseninde anlatılıyor. Bu dram, ailenin kızı Hanne'nin yetişkin hayatına bir varoluş sancısı olarak yansıyor.
Bahadır Bey, ekrandan bile yansıyan beyefendi kimliğini kitaba da yansıtmış. O ağır dramı acıtasyona sığınmadan kurgulayıp, kitabın kalbi diyebileceğimiz son yirmi sayfaya getirmiş.

Verimli ve arkadaş eşliğinde olunca aynı zamanda zevkli bir okumaydı. 


İşte böyle dostlar, mayıs böyle başladı, böyle devam ediyor. Güneş alan odanın camında, resmen unuttuğum kaktüsün bana hazırladığı sürpriz gibi geçsin hayatlarımız. "Aaaa ben onu sulamayı unuttum deyip", yanına gittim. O bana dikenlerin arasından çiçek hazırlamış :)) 

Anlatacaklarım bitmiş değil. Kadir gecesinden beri, Mescid-i Aksa ve Gazze'de yaşananlar, yürek dağlıyor. 
Ben yeniden diyetisyene başladım. Onlarıda bir dahaki sefere anlatayım size. 
Şimdilik selametle....









 

1 May 2021

Nisan Ayı Etkinlik Yazısıdır.

Selamlar 

Bahar gelmiş neyime modundayım malesef. Hafta içi canlı dersler, hafta sonu kısıtlamalar derken. nisanda geldi geçti a dostlar. Bugün diyetisyen kontrolüne giderken, bu güzelliği görünce bari bu baharın bir anısı kalsın dedim, alacele çektim bir foto. 



 Nisan ayında Azra Kohen, okumaya karar vermiştim malum. Daha önce hiç okumadığım bir yazardı. Benim için farklı bir deneyim oldu. İyi bir aşk hikayesi kurgulamıştı. Keşle sadece o şekilde kalsaydı. O zaman çok beğendim diyebilirdim. Çünkü kalemi gerçekten iyi. Fakat malesef, ideolojik taasublarından kurtulamamış bir ruh. Uzun yıllar tesettürle eğitim görebilmek, mesleğini icra edebilmekle ilgili sıkıntılar yaşamış biri olarak, örtüsünden kurtulan bir kadının yaşadığını özgürlük olarak tanımlaması bana bağnazca geldi. Bunu bir tercih olarak aktarsa hiçbir sorun yok ama özgürlük olarak adlandırması açıkcası rahatsız ediciydi. Ayrıca, "dini daha iyi anlamak için ezanı bile Türkçeye çevirdiler" deyip, bunu olumlayan bir cümle okuduğumda, gözlerime inanamadım. Yanlış anlaşılmasın, yazarın İslamla bir sorunu var diyemem. Çok belli böyle bir derdi aslında yok. Ama geri kalmışlığı, müslümanca tercihleri olan insanlar üzerinden anlatmak, bunların dini doğru yorumlamadığını iddia edip, toptancı bir bakış açısıyla, her türlü dini yapıyı yargılaması insafsızcaydı açıkcası. İyi niyetine inanmak istiyorum, güzel bir kalem, umarım karşısına tıpkı Ayşe Şasa'ya olduğu gibi onu taasublarından kurtaracak birileri çıkar. 

Ben kitap okurken, cümle avına çıkarım. Kitapta altını çizdiğim yerler oldu tabi. Şimdi birini paylaşacağım sizinle ama tamamen spontane. Yani şu an sayfayı açtım ve karşıma çıkan altı çizili ilk cümleyi yazıyorum, alıntı vermek adına. :)) 

......bu çıktığı yolculuktan hiçbir şeyi öğrenmediyse bile hayat ona, kalbini duymayı öğretmişti. Dinleyip dinlememek sadece bir seçimdi. Kalbini duymayan, kalbinin bir sesi olduğunu bile bilmeyen milyonlarcasının arasında kalple konuşabilmek ne büyük bir ayrıcalıktı. Kendini bilmek kalbini duyabilmekle başlardı. 

Bu ay oyuncumuz Tilda Swinton. Ayın başında Ramazan'ın başlaması ve Ramazan'ın kendine has ritmi olması nedeniyle bu ay sadece tek film seyredebildim. Kevin hakkında konuşmalıyız. Uzun zamandır beni böyle sarsan bir film seyretmemiştim. Lohusa depresyonuna giren bir anne, oğluyla ilk andan itibaren sağlıklı bir iletişim kuramamıştır. Bebeklik döneminde, anne ile sağlıklı bir şekilde kurulamayan güvenli bağlanma duygusunun yarattığı yıkıcı etki Kevin ve annesi arasında uçurumu her geçen gün daha da artırmıştır. Belli bir zaman sonra durumun farkın varan anne, babayla bu durumu sağlıklı bir şekilde asla değerlendirememektedir. Çünkü Kevin babasıyla ilişkisinde hiçbir sorun yaşamamaktadır ama tabiki görünüşte. Sonuç Kevin'in neden olduğu çok ağır bir trajedi. 
Bütün ebeveynler mutlaka seyretmeli derim. Film boyunca anne ve baba arasında bir kere bile dile gelemeyen cümlenin filme isim olması da iyi bir ironi. 

Mayıs ayı yazarımız, Jose Saramago
oyuncumuz, Julia Roberts 

Selametle....