Pages

26 Ara 2018

madem kış geldi.

selamlar
madem kış geldi, kışlık bir post yazmalı değil mi. geçen seneden beri boş durmayıp üretmişim bakınca onu gördüm fotoğraflara. sevdiğim insanları fiziksel olarsak ısıtan el emeklerim, benimde ruhumu ısıtıyor. bu tadı başka şeyde bulmak epey zor.


 motif grubuyla ördüğümüz motifler büyüklü küçüklü kuzenlere hırka oldu. :)

 anne çok renk seviyor :) Allah'tan gencimiz giymem demiyor.:)

 bizim ponçik hırkamız olmasa mıydı.

 bu daha yeni bu senenin mahsulü. sevdik kendisini.

 zaten poz vermeyi beceremeyen insan birde aynada kendini çekerse karikatür tiplemesi olur işte böyle ahahahah

motif etkinliğinden büyük kuzene düşen :)




hadi nilüfer dinleyelim. her yerde kar var madem. selametle...



9 Ara 2018

pazar aşkına :)


hayırlı sabahlar
benim için pazar tembellik demek :)) o yüzden pazar gibi olmayan bir pazara uyandım aslında. ama yinde de mutluyum. sevdiğim arkadaşlarım akşama bana gelecek, hazırlık yapmak çok keyifli o yüzden. burada hiç bahsetmedim ama ben 6 aydır diyetteyim. kendimi boşlamam bana korkunç kilolar olarak dönmüştü. bu sorunla mücadele edip çok şükür bir noktaya getirdik. konu niye buraya geldi. sabah artık çok erken kalkıp kahvaltımı ediyorum. hayattaki en büyük yanlışımdan kurtulmak adına. bu sabahta erkenden uyanıp kahvaltımı ettim. kitabımın son 30 sayfası kalmıştı. onu bitirdim. akşamdan yapıp dondurucuya koyduğum kurabiyeleri pişirdim. aslında dediğim gibi bugün işim çok misafirim gelecek akşama ama bu kitabın düşündürdüklerini yazmadan geçmek istemedim.




bende gençken etkilenmiştim birkaç "izm"den itiraf ediyorum. ama 40 lı yaşlarım bana öğretti ki insan aklının ürettiği hiçbir "izm" insanın derdine çare değil. Mısırlı bir yazar Neval SEDDAVİ. ilk defa okudum. edebi olarak çok başarılı mı tabiki hayır. daha nitelikli kitaplar okudum. ama anlattığı hikaye biz steril hayatlar yaşayan insanlar için, birazda vicdan sahibiysek oldukça sarsıcı. ölüme mahkum edilmiş bir fahişenin yaşadıkları üzerine kurgulanmış bir kitap. konu daha çok okunsun diye tiksinç bir üslupla yazılabilirdi. bu basitliğe düşmemiş olması çok güzel. Ama kitabın bakış açısına katıldığım söylenemez. kahramanımız Firdevs'in yaşadıklarına bakınca, onu ölüme götüren davranışı çok anlaşılır. buna itirazım yok. benim itirazım yazarın, Firdevs'in seçimini kutsaması.
işte başta söylediğim insan aklının ürettiği izmlerin bize çare olamaması burada devreye giriyor bence. şiddete tacize tecavüze hayatı boyunca maruz kalan bir kadın, birini öldürmeyi seçebilir. biz üçüncü şahıslara burada düşen, onu bu hale getiren sistemin sorgulamasını yapmaktır. şiddet gören bir kadının şiddet uygulamasını kutsamak değil. işte insan aklı sadece bunu üretebiliyor. geçenlerde haberlerde seyrettim köpeğini döven adamı hayvan severler toplanıp dövmüş. davranış aynı. Taif''te taşlanıp yaralanan Peygamberimiz kendisini yaralayan insanlar için Rabbinden merhamet diledi. çünkü O nefsinden gelenle hiç konuşmadı. vahiyle desteklenen ruhuydu her zaman konuşan. bizimde kadın erkek hepimizin ihtiyaç duyduğu şey işte bu bence. köpeği döveni döven insanlar, evlerine mutlu mesut gittiler. köpeğin intikamını almışlardı çünkü. fakat aslında köpeği döven insandan zerre farkları yoktu. çünkü ikisi de nefsinin oyuncağı olmuştu. Rabbim bizi nefsimizn şerrinden korusun.
ikinci itirazım kitaptan çok, bu kafalarda insanlara. tarihin her devrinde ve her yerinde yaşanan kadını aşağılama, onu hor gören ve ona meta gibi davranan zihniyet, sanki sadece bir coğrafyaya ve sadece bir inanç biçimine has gibi sunulup sevis edilmesi artık mide bulandırıcı hale geldi. biraz tarih bilmek ve iyi niyetle yaklaşmak gerçeği görmek için yeterli zannımca.
selametle...

2 Ara 2018

huuuuu delular huuuu.....

selamlar
oyy hayat telaşı yine yoğunlaştı. bloğum yine garip kaldı ama kopmak yok, inşallah. bu ara malum yazılı mevsimi başladı. ben ilk sınavımı anam babam usulü klasik yapıyorum genelde. bence eğitimdeki en büyük problem test sorusunda doğru şıkkı işaretlemekten cümle kuramaz oldu gençler. o yüzden benim ilk sınavlarım mutlaka cümle kuracakları klasik sınav olur, yirmi yıldır. bu alışkanlık bana yazılı okumak için uzun zamanlar ayırmak olarak dönüyor tabi. o yüzden yazılı mevsimi yoğun geçer bende. pek kendime zaman ayıramam. neyse ki tek sınıfım kaldı. bitiriyoruz süreci. 
      gelelim delilerin hikayesine. film vizyona girmeden rastlamıştım sosyal medyada. önce kostümler dikkatimi çekti. aslında oyuncuları tanımama rağmen, ağır makyaj yüzünden kim olduklarını bilemedim başta. tanıtım videosunu nöbet sırasında sessiz seyretmiştim. o yüzden Türk filmi olduğunu anlamadım. aşağıda ismin devamının "fatih'in fermanı"olduğunu görünce dur bir dakika neyi kaçırıyorum dedim. ve Türk filmi olduğunu, daha önceden duyduğum Osmanlı ordusunun içindeki deliler birliğini anlattığını görünce, takibe aldım. aslında daha önce gidecektim, ama eşimle boş vakitlerimizi denkleştirmek biraz zaman aldı.



    bir net fenomeni der ki "ben anlatmıyorum, görüyorsunuz zaten " hahaha
 filme nasıl emek verildiği afişinden bile belli. tarihimizin en bilinmeyen yüzlerini, en minnettar olmamız gereken insanları, vefasızlık edip unuttuğumuz kahramanlarını, bize hatırlattıkları için emek veren herkese, teşekkür ederek başlayayım. film ciddi bir senaryo derinliğine sahip. görseller muhteşem, oyunculuklar çok iyi. birde tamamen gerçek insanları bize anlatıyor. ama biz malesef kendimizden olana çok acımasız olduğumuz için, bir dolu olumsuz yorumda okudum. mesela dindarlığı şekilcilikten ibaret olan insanlar, filmdeki bazı sahneleri ve rabıta hallerini şaman ayinlerine benzetmişler. aynı tören sarıklı cübbeli abiler tarafından yapılsa tasavvuf ehli olarak görecekleri sahneleri, şaman ayinlerine benzetmişler. dediğim gibi, dindarlıkları şekilden ibaret, kabuktan öze inemediği için bu yorumlar. filmin sonunda adsızın "isim almak için bir kahramanlık yapmaları gerekiyor çünkü" şehadeti sonrasında, ustasının gözyaşları içinde adını Hamza, koyması hiç dikkatlerini çekmemiş. çünkü bizim delular kılık kıyafet açısından, onların zihinindeki dindar insan profiline uymuyor. neyse çok takılmamak lazım. bazısına çare yok. ama ben bunları yazdım.çünkü bu yorumlara denk gelip, filme gitmekten vazgeçmeyin derim. biz bizim kahramanlarımızı, çocuklarımıza anlatmazsak, onlarda elin vampirine hayran olur.



  resimde görüldüğü gibi karı koca çok yorgunduk. ikimizde nöbetten çıkmıştık. ama iki saatin sonunda iyi ki ihmal etmedik iyi ki geldik dedik. gidin seyredin. kaçmaz bu film. selametle

12 Kas 2018

frida kız :)

selamlar dostlar
ömrümün, evladını okumaya gönderen anne devresine gelmiş bulunuyorum. benim minik yavru, büyüdü ve İstanbul'a okumaya gitti. çok özlediğim kaçınılmaz bir gerçek ama bir o kadarda mutluyum. ayakları yere basan aklı başında genç bir hanımın annesi olmak çok gurur verici. benim kuzucuk ilk ara sınavdan sonra evine geldi .ben bu haftayı mutfak okul ve örgü ekseninde geçirdim doğal olarak. çünkü evladı gurbetten gelen anne olmak bunu gerektirir :)


eskiden annelerimiz kullanalım diye patikler yelekler örerdi. şimdi devir değişti malum yeni model anneler mug kılıfları yapar değil mi ama.

bizim çatık kaş frida kızımızı birde aydınlıkta görün istedim. kılıfımız son akşama kalınca pozumuz pijama eşiliğinde oldu tabiki :) benim kuzuya tığ işi birde kazak ördüm o da bir dahaki posta inşallah hadi selametle.

5 Kas 2018

200 gün etlinliği

selamlar dostlar 
hep ne kadar instagram aleminin bizi yoldan çıkardığını düşünsekte aslında güzelliklere de vesile olduğu bir gerçek. blogdaş olamadığımız güzel insanlarla takipdaş olmamıza vesile oluyor :) geçen sene kış ortasında bir kaç dostumun başlaması ile 200 gün etkinliği ve sevgili ezgiyi keşfettim. epey bir süre motiflere devam ettim ama başını kaçırmıştım. ardından başlayan yazılı furyası motivasyomu düşürdü malesef. 200 günü tamam edemedim. 































 sevgili ezgi etkinlik devam ederken hediyeleşme fikriyle geldi bize. instagram arkadaşlarımdan hobi bahçesi ile bu şekilde tanıştım.






belki 200 günü tamam edemedim ama elimde epeyce motif olmuştu. aklımda battaniye yapmak vardı. bir yandan da aşağıdaki minderi yüzlemeyi düşünüyordum. bir aydınlanma anında neden olmasın dedim. sonuç çok tatmin edici oldu. :)




kısa bir araştırma sonucu bu tarz bir yeleğinde yapılabileceğine kanaat getirdim. bitince tahminlerimin üstünde güzel oldu.severek sıcacık kullanıyorum .



kısacası hiçbir şey tek başına ne iyi ne kötü. insanın nereden baktığı, nasıl kullandığı aslolan. selametle

2 Kas 2018

kararlıyım.....


selamlar efendim
 kararlılık seviyemi göstermek için, nöbet günün yorgunluğuna yapılacak onca işime rağmen, önce bloğuma yazı yazmam lazım dedim ve koştum geldim. bugün yoğun bir gündü. okulda nöbetim vardı. ayrıca öğrencilerimle bir okuma grubu oluşturmaya çalışıyoruz. onu planlamayla uğraştık derken, cidden yorulmuşum. blogdan uzak zamanlarım hobiden uzak geçmedi elbette. yavaş yavaş sizinle paylaşacağım inşallah. bu modelin adı ubuntu. bir tasarımcı olan dedri uys tarafından hazırlanmış videoları you tube da. çok güncel bir çalışma beraber örme etkinliği henüz tamamlanmadı. ama sona doğru yaklaşamakta.   


ben bu çalışmayı alize diva ile yapıyorum. tasarımcısı battaniye olarak hayal etmiş ama ben masa örtüsü olarak yapmayı düşündüm. bitmiş hali neye benziyor diye merak edenler instagramda ubuntucal etiketine bakabilir. 


ben henüz 6 renkte ilk videoyu ördüm. 3 renkte ise 3 videoyu bitirdim. ama bu ara yine başka heyecanlara yelken açmış durumdayım. umuyorum en kısa sürede tamamlanıp geliriz.

bu arada ben mayıs ayından beri diyetisyen kontrolünde zayıflamaya çalışıyorum. epey yol aldım. insanın kendi için bir şeyler yapması çok motive edici bence. bir daha kendimi asla ihmal etmeyeceğim. sizlerede tavsiye olunur. selametle efendim

1 Kas 2018

nerede kalmıştık....

selamlar sevgili dostlar,
Blog aleminde hala birileri kaldı mı bilmem. ama giren okuyan herkese selam ve sevgi ile başlamak en iyisi. İnstagramın renkli ve hızlı dünyası sanırım hepimizi etkisi altına aldı. Bugün hiç aklımda yokken, bir dürtü ile "neden blogumu kullanmıyorum" dedim ve kendimi bu yazıyı yazarken buldum.  Hazırlıksız doğaçlama bir yazı olacak o nedenle. Birazdan kalkıp okula gideceğim, sizinle paylaşmak istediğim resimler, Cumhuriyet Bayramı tatilinden. Annemi özlediğim için tatilde memleketime, Sivas'a gittim. kardeşimle gezerken daha önce belki binlerce defa önünden geçtiğim halde içine girmediğim İhramcızade Konağı'na bir ziyaret yaptık. Lise yıllarımızda son derece bakımsızdı bu yer. Hatta yün satıcıları, "bildiğiniz koyun yünü" mesken tutmuştu. Biz şehirli bebeler "koyun kokuyor" diye olabildiğince uzak duruyorduk o mekandan, hey gidi günler... Şimdi Allah yapanlardan razı olsun mekanı restore etmişler ve Sivas'ın kültür hayatına hizmet etmeye başlamış. Pek çok el sanatları kursunun yanı sıra Kuran ve Hadis dersleri veriliyor. Ayrıca ilim sohbetlerinin yapıldığı bir mekan haline dönüşmüş. İnsanoğlu renkli, janjanlı dünyanın albenisine çabucak kapılıyor. O dünyanın bir balon olduğunu ancak sönünce anlıyoruz maalesef. Özü kaybetmeden devam edebilmek en kıymetli olan esasında. Çağdaş filozoflardan E. Husserll fenomenlerin özünü görmemizi engelleyen bütün unsurları "paranteze alırsak" ancak o zaman gerçek fenomenleri anlayabiliriz diyor. Bizimde bazı şeyleri paranteze alma vaktimiz gelmiş demek ki.





 şu sadelik ve güzellik beni benden aldı. Hangi duvar kompozisyonu bu zarafetin yerini alabilir.

Günün duası olsun. Şöyle bir okuma köşesi olan küçük bahçeli bir evim olsun. Aaamiinnn