Pages

13 Oca 2020

Ağaç Ev Sohbetleri 20



Kul kurar, kader gülermiş. Bu hafta ve gelecek hafta ile ilgili planlar kurup duruyorduk neredeyse bir aydır.
Kardeşim yüksek lisans yapıyor, kızım lisans eğitimi alıyor. İkisiyle de mecburen başka başka şehirlerdeyiz. İkisinin de finalleri geçtiğimiz cuma itibariyle bitecekti, benim dönem sonu işlerim hafifleyecekti ve biz bolca gezip, bir dizi bitirip, hobilerimize ve birbirimize zaman ayıracaktık. Ve ölüm bu soğuk kış gününde, en soğuk yüzüyle gelip, “ey gafiller ben buradayım” dedi. Dayımın hanımı perşembe akşam vefat etti.
Tabi biz apar topar memlekete gidip son görevimizi yerine getirdik. Cumartesi günü akşam eve dönebildim. Sevgili deep tone bana ağaç ev sohbetiyle ilgili konu belirleyebileceğimi söylediğinde, zihnimde dönen tek şey, ölüm ve kayıp üzerine yazmak oldu. Çok sevimsiz bir konu olacak belki ama, katılmak isteyenler ile;
Ölüm kavramı sizin için ne anlam ifade ediyor? Genelde sevdiğiniz bir insanın vefatı, özellikle de annenin vefatı ve hissettirdikleri üzerine yazalım diye düşündüm. Buyurun bakalım benim yazıya…

“Ölümün yüzü soğuk” derdi babaannem. Ölüm herhangi bir durum ya da olay değil. Şahit olduğunuz her vefat, sizin de bir durup, kendinizi sorgulamanıza neden oluyor. Şu yalan dünyada gerçeği, en gerçeği idrak ettiğimiz daha muhteşem bir an yok sanki. Birkaç gün önce, birlikte yiyip içtiğiniz, gülüp eğlendiğiniz insan, mahşere kadar bir daha karşınıza çıkmayacak. Bir daha oturup, bir bardak çay içemeyeceksiniz. Bunun duygusuyla baş etmek çok zor.

İnsan tarihin ilk dönemlerinden beri, sonsuz yaşamın peşine düşmüş. Tarihin ilk yazılı destanı olan Gılgamış Destanı’nda Uruk kralı ölmemenin çaresini arıyor. Ama halk arasında çokça bilinen ve babaannemin dinlediği ilahide dediği gibi ölüme çare yok.
( Gururlanma insanoğlu,
Ölmemeye çaren mi var?
Hazan görmüş bir gül gibi,
Solmamaya çaren mi var?)

Ölüp gideceğimiz, bu kadar net iken, içimizdeki bu sonsuzluk hissi ve arayışı nedendir acaba?
Bence bunu nedeni, aslında ölümsüz oluşumuz. Yunus Emre, pîr’imizin dediği gibi; “ölürse hayvan ölür, canlar ölesi değil”



İnsanın baş etmekte en çok zorlandığı konu; sevdiğinin hele de annesinin vefatı. Çok şükür benim annem yaşıyor. Ama hafta sonu kuzenlerim annesini kaybetti. Dört tane; kendisi anne baba olmuş, yetişkin insanlar kuzenlerim. Ama cuma günü yüzlerinde gördüğüm ifade, “parkta düşüp, dizinizi kanatırsınız.  Acıyla etrafınıza bakarsınız ve o an annenizi göremez, daha çok paniklersiniz. Anneniz elinizden tutup, kaldırana kadar korkuyla etrafa bakar, ağlayamazsınız bile ya” tam olarak öyle bakıyorlardı etrafa. 30 yaşını geçmiş kocaman insanlar, yaralı bir yavru gibiydiler. Çok büyük acı….
Sobalı evde büyüyenler bilir, hani küçük çocuklar sobanın tehlikeli olduğunu akıl edemezler, odadaki en dikkat çekici nesne olarak etrafında dolanır, dokunmak isterler.  Evdeki büyük, kontrollü bir şekilde sobaya dokundurup eline çeker. Eli yanan çocuk bir daha sobaya yaklaşmaz, korur kendini. Ya da ergenlik döneminde, herkese inanıp güvenir, bunu sonucunda üzülür acı çekeriz. İnsanların bir kısmının güvenilmez olduğunu bu şekilde öğreniriz hani. Çocukken yaşadığımız bu bedensel ve psikolojik acılar bizi yetişkinlik yaşantımıza hazırlar malum. Bence sevdiğimiz insanların vefatları da bizi başka bir alemdeki hayatımıza hazırlıyor. Bu acıları çekmeye ve olgunlaşmaya ihtiyacımız var, belli ki.
Babaannemle başladım, onunla bitireyim. “Yavrum ölüme çare yok, Rabbim sıralı ölüm versin” derdi. Şimdi daha çok anlıyorum ne demek istediğini. Onun duası kabul oldu. Allah bize de nasip etsin inşallah, böylesini.
Yine, Yunus Emre pîr’in dediği gibi;
“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi”

Allah, gençlerimizi korusun. Böyle acılara düşenlerde, sabrını ihsan etsin.

Konu biraz iç acıtıcı oldu ama insan duygu olarak, yaşadıklarının ötesine gidemiyor maalesef.
Selametle…

14 yorum:

uzmanamator dedi ki...

İnşan yaşadıkları kadar ve insanı büyütenler de ne yazık ki acılar Allah sabır versin zeynom

mavilale dedi ki...

haticecim teşekkür ederim, amin

deeptone dedi ki...

pekiii, gelcam yineeee :)

Mor Düşler Kitaplığı dedi ki...

Ben de yakınımdan birilerini kaybedene kadar tam olarak algılayamıştım, o an hayatı gerçekten kavrıyor sanki insan..
Başınız sağolsun, Allah sabırlar versin.

mavilale dedi ki...

sevgili deeptone yine gel tabiki :) sevgiler

mavilale dedi ki...

mor düşler kitaplığı teşekkür ederim. sizinde başınız sağolsun

deeptone dedi ki...

https://pisceswot.blogspot.com/

baak, siz seversiniz onuu, dikişçi o hihi, bi de ingilizce öğretmeniii :)

deeptone dedi ki...

yazarım ben deee akşamaa :)

deeptone dedi ki...

başın sağolsun yaa, kayıp, ölüm konusunu öyle güzel ifade etmişsin ki, burnum sızladı yaa. bütün sölediklerinde haklısın ki. yazdım ben de şimdi. ne diyeceğimi de pek bilemedim amaa.

Manxcat / KuyruksuzKedi dedi ki...

Annemi, o henüz 42 yaşındayken kaybedeli 14 yıl oluyor neredeyse. Ben bu haftalık konuyu es geçecek gibi hissettim kendimi ama zaman ne gösterir hiç belli olmaz :)

Kaystros Tyrha dedi ki...

Konu ne kadar iç karartıcı olsa da hiçbir canlının kaçıp kurtulamayacağı bir gerçek. Diğer taraftan üzerinde derin derin düşünülmesi gerekirken aklımıza gelince unutmaya çaba sarf ediyoruz. Acınızı paylaşıyorum.
Yunus Emre en fazla saygı duyduğum tasavvuf ehlidir. Ancak onun bile ölüm konusunda kafası karışmıştır.
Bir şiirinde;
Yûnus sözi âlimden zinhâr olman zâlimden
Korka durun ölümden cümle togan ölmişdür” deyip ölümden korkmak gerektiğini söylerken;
Diğer bir şiirinde ise;
“Ölümden ne korkarsın korkma ebedî varsın” diyerek hazır olunduğunda ölümden korkmanın anlamsızlığına dikkat çeker.

Ertuğrul Yıldırım dedi ki...

Deep sölemişti,başınız sağolsun Allah(cc) mekanını cennet eylesin..

Konumuz Kitap dedi ki...

Katıldığın için çok teşekkür ederim! :)

Yürüyen Balık dedi ki...

Başınız sağolsun..