Pages

31 Ağu 2021

Etkinlik Yazısıdır (Ağustos Ayı)

 


Selamlar

Evet başardım, etkinlikte günceli yakalamayı başardım. Katıksız bunun mutluluğunu yaşıyorum bu ara. Yaz tatilinde rutin değişiyor malum. bizim bir yerlere gitmelerimiz, misafir ziyaretleri derken, yazın yoğun bir tempo oluyor. Bu yoğun tempoya, şöyle daha relax okumalar yakışır deyip, Debbie Macomber seçmiştim. Daha önce bir kaç kitabını okudum yazarın. Benzer şekilde yazan Sarah Jio'dan kat kat daha başarılı olduğunu düşünüyordum. Ama bu kitabı çok tat vermemiş gibi. Güzel, romantik bir hikaye aslında ama okurken, hep bir şeyler eksik hissine kapılmaktan kendimi alamadım. 


Oyuncumuz Emma Roberts. Hoş hatun ama ben film seyretme moduna alamadım daha kendimi. Son güne, Sevgililer günü filmini sıkıştırdım. Çok eskiden seyrettiğim ama neredeyse hiç hatırlayamadığım bir filmdi. Kısa kısa o kadar çok hikaye vardı ki sanırım onun etkisinden unutmuşum. tazeledik iyi oldu :)) 
Bundan bir on yıl önce olsa, "ayyy nasıl romantik" diyeceğim filme bakışım, "bu ne kadar kalabalık hikaye ayol" oldu. Daha önce bir kaç defa dediğim gibi, batı kaynaklı hikayelerde aşkın tensel boyutunun bu kadar önemli ve ön planda oluşu beni artık irite ediyor. Tabi ki, duygusal yakınlığın getirdiği ilişki biçimlerinden biri tensel yakınlık. Fakat bu kadar merkezde algılanışı artık beni rahatsız ediyor. Duygusal yakınlığın, ahlaki temellerlerinin çok sağlam olması şart bence, hayvani yanı detayda kalmalı. Batılı aşka ve ilişkilere bakışını revize etmeli. 

Eylül ayı; 
Yazar: Bahadır Yenişehirlioğlu
Oyuncu: Helen Mirren  

Selametle...


24 Ağu 2021

Vanilya Hanım


Selamlar
Son yazdığım postta, insanlık için küçük bizim için büyük bir adım attık demiştim. :)) Ben normalde hayvan sever biriyim ama evimi bir hayvanla paylaşmak konusunda hep ciddi endişelerim olmuştur. Özellikle apartman dairelerinde süren yaşantılarımız için çok uygun bir tercih olmaz diye düşünürdüm hep.


Hayvan sahiplensem bu köpek olurdu, o da apartmanda olmazdı. Bu türden söylemlerle bu yaşa geldim :) Gençler artık çok cesur ve kararlı. Kızım "anne kediler evde bakılabilen hayvanlar. Bir kedi sahiplenmeliyiz" derdi sürekli. Eşimin pek istekli olmayışı, benim sürekli acabalarım nedeniyle bir arpa boyu yol alamamıştık. Şüheda, uzaktan eğitim nedeniyle evde kalınca tazyiki artırdı, kedi konusunda. Bu süreçte arkadaşın Ankara kedisi 5 tane doğurunca, tünelin sonundaki ışık göründü :))) 


Veeee karşınızda Vanilya hanım. 💝
Bugün evde üçüncü günü. Sabah atladı kucağıma mrıl mırıl, ben onu seviyorum, bir süre sonra ön patilerini uzatmış o da beni seviyor 😊


Kedi konusunda hep isteksiz koca kişisi, etrafında dolanıyor. Evimiz sekizinci katta. Camlar açık kalmasın, aman Vanilya hanım düşer, Allah korusun, telaşında sürekli. Herkesin söylediği şey, bizim evde de test edilip, onaylandı yani. Kedi fikrine en uzak olan kedinin kendisine en yakın hale geliyor :)) 


Bu fotoğraf beni çok güldürüyor yaa. Evde ki üç genç hanım birlikte eğleniyorlar fena halde. 


Vaniya Hanım'ın dışında da evin gündemi; malum misafirimiz var. Özenli sabah kahvaltıları hazırlayan anne moduna aldım kendimi. Dün sabahın aşırı karbonhidrat yüklü ikramı, patatesli ekmek. :)) 
Anlatmaya önce runnerdan başlamalı. Sanırım sizinle paylaşmadım bu runneri. Bir ara hem runnerı hem hikayesini anlatayım, kendime not olsun. Biz şimdi patatesli ekmeğe gelelim. Televizyondaki bir yemek programında denk geldim tarife. Kendimce geliştirip, bence mükemmel haline ulaştım. Buraya not düşeyim. 

Malzemeler 
 2 orta boy patates, 3 yumurta, 1 su bardağından iki parmak eksik süt, aynı miktarda sıvıyağ, 1,5 paket kabartma tozu, 1 tatlı kaşığı tuz. pul biber, karabiber, kuru reyhan. üzeri için susam çörek otu. Aldığı kadar un. Ben beyaz un ve tam buğday unu karışık ekliyorum.  

Yapılışı
Patatesler haşlanıp, ezilecek. İçine 2 tam yumurta, üçüncü yumurtanın sadece beyazı eklenecek. Sarısı, ekmeğin yüzüne sürülmek üzere ayrılacak. Çörek otu ve susam hariç tüm malzemeler karıştırılıp, yumuşak bir hamur elde edilecek. İçine giren malzemeye göre her seferinde değişiyor ama maksimum, 3- 3,5 su bardağı un alıyor. Ama tüm tariflerde olduğu gibi unu kontrollü eklemekte fayda var. Yuvarlak büyük borcama, pişirme kağıdını seriyorum. Bu arada fırını 180 dereceye ayarlıyorum. Biraz sıvıyağ ile elimi yağlayıp, hamuru tepsiye el yordamı ile yayıyorum. Ayırdığımız yumurta sarısını sürüyorum, pide deseni veriyorum, en son susam, çörek otu serpip, fırınlıyorum. Dakika tutmadım hiç. Alt üst, güzel kızarınca fırından alıyoruz. Biraz ılıması lazım. Sonrada kesip, servis yapabilirsiniz. Kahvaltılar için, güzel bir special, tavsiye ederim. 


Bu hafta benim için mutfak ağırlıklı geçti zaman. Pazardan beğenip aldığım, armutlar vardı. Bizim ev, öyle çok meyve tüketilen bir ev değil. Eskiden üzülüyordum ama şimdi, meyve şekerini de abartmamak lazım diyen hocaları dinleyince, çok mesele etmemeye başladım. Kayseri, yaz gelince bağlardan gelen ürünlerin konu komşu paylaşıldığı bir şehir. Karşı komşum, bağlarından gelen meyvelerden bir sepeti bizimle de paylaştı. Evde bir anda armut miktarı arttı. Baktım tüketemiyoruz, baktım zayi olacaklar, açtım you tube videolarını, armuttan reçel yapanları seyrettim. Klasik reçel yapma taktikleri, armut içinde geçerli. Sonuç lezzetli. tavsiye ederim. Kavanoz kapağı, evimdeki genç kızların ürünü. Şüheda çileği, Sümeyye kapağı ördü, bana tatlı bir hatıra bıraktılar. 


Havalar güzel olunca, park bahçelerde piknik, sevilen bir etkinlik oluyor. Pazar gününü bizde açık havada geçirelim istedik. Ağırnas'a gittik, eve yakın mesafede bir mesire alanı. Aynı zamanda Mimar Sinan'ın doğduğu köy Ağırnas. Doğduğu ev hala korunuyor. Miskin günümdeydim. Kızlar köy meydanına gitti ama ben oturup, kitap okumayı tercih ettim. Bir daha ki sefere size köyün fotoğraflarını çekeceğime söz veriyorum. 


Biz yedik içtik, kalk moduna gelmişken ne gördük dersiniz. Çok uzun yıllardır dostumuz olan bir ailede pikniğe gelmiş. Sevgili Kürsat ve eşi Gülten. Bu korona günlerinin en bariz özelliği dostları özlemek sanırım. Çocuklar kocaman olmuş. Hemen ayrılamadık tabi. Günün en güzel sürpriziydi diyebilirim. 


Tığ işi hobilerimde durum, perde ucu danteli örme çalışması. Balkona geçilen cama, kısa ve ucu dantelli bir perde yapma telaşındaydım. İki parça lazım, bu cam için. İlki geçen sene bitmişti. Benim hevesim kaçınca, diğeri bir yıl beklemek zorunda kaldı. Ama bitirdim, dün itibariyle. Terzi işlerini de halledince, en yakın zamanda yerini alacak. 💖


Kendime bir güzellik yaptım ve çok merak ettiğim bu seriyi sipariş ettim. Hem etkinlikte Alev Alatlı okumam lazım, hem de Alev Alatlı okumam lazım, düşüncesi beni harekete geçirdi. Bebeklerim dün geldi. Kışın hasbihal edeceğiz, kendileri ile inşallah. 


Bu ara pek seviyorum bu ponçilkeri. yapsam mi yapmasam mı. Yapsam nereye asarım muhabbeti, zihnimde dönüp duruyor. Bakalım nereye götürecek beni düşünceler. :)) 

Debbie okumaya devam. Hala film seyredemiyorm. Ama aklımda var bir tane.Kendime zaman ayırmam lazım, Şimdilik benden bu kadar.
Selametle....
 

21 Ağu 2021

Tatilden Kalanlar- 4


 Selamlar

Öncelikle, dünyanın gündemi çok kötü, ben kendi gündemime döneyim diye epey uğraş veriyorum esasında. Fakat olanlar bazen öyle bir hâl alıyor ki, Fuzulî'nin dediği gibi; "söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" makamına geliyor insan. 

Afganistan'da olanlar malum, tutunduğu uçaktan düşen iki yavrunun sonu yeterince acıyken, bundan nemalanan kapitalist düzen olanlara tüy dikti, Vicdansızlığın kanlı canlı resmi oldu. Bu tepkim burada kalsın, İbrahim A.S ateşine su taşıyan karınca misali, bizim safımız belli olsun istedim. 

Ponçik misarimizle gezme turlarına devam ediyoruz. Avanos'tan sonra Zelve Ören yerine geçtik. Zelve peribacalarının en yoğun olduğu yerlerden biri Kapadokya'da, Ayrıca bir manastırın harabeleri ve birde camii var içinde. Uzun ve zorlu bir yürüyüş parkuru aynı zamanda. 😊 Zelve'yi ziyaret edecekseniz, mutlaka spor ayakkabı giyinin ve elinizde suyunuz olsun. 😅        

Profesyonel bir fotoğraf makinam olmayınca size fazla detay çekemedim ama coğrafyanın güzelliği hakkında fikir vermesini umuyorum fotoğraflarımın. 


   Zelve'ye genel bir bakış .


Hava cidden çok sıcaktı. Zelve esasında bir vadi olduğu için sıcak daha fazla hissediliyor sanırım.


Bin  dokuz yüz ellilere kadar yerleşim yeri olarak kullanılıyormuş vadi. O nedenle doğal olmayan pencere oyuklarını görebiliyorsunuz. 


Zelve' de yerleşim alanının içinde eski ve küçük bir cami var. 


 Ayrıca, Hristiyanlığın ilk dönemlerinden kalma manastır harabeleri. 


Zelve'den sonra Güvercinlik Vadisine geçtik. Güvercinlik denilen kısım, peribacalarının tepesinde bulunan minik oyuklar. Güvercinler için mesken oluyor. :)) 




Motif grubumuzun bu sene ki etkinliği Frida'nın çiçekleri, ismiyle meşhur bataniyeydi. Bana gönderilen motifleri yaz başında birleştirmiştim. Sizinle paylaşmak için şöyle manzaralı bir yer arıyordum. 😁


Göreme merkez hem çok kalabalıktı hem de yol çalışması vardı. O nedenle şehirde gezmek pek mümkün olamadı. Uçhisar'a daha önce çıkmıştık. zorlu bir tırmanış. Kafile bayağ yorgun olunca kimse cesaret edemedi. Göreme ve Uçhisar arasında yol üzerinde paranomik manzaraları olan tesisler var. Alışveriş yapabilir, bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Güzel mekanlar. 


Mekanların popüler dekoru, nazar boncuklu ağaç. En güzeli bu ağaçtı, sizin için hepsini test ettik, dermişim. 😂

Kapadokya turumuz, şimdilik bu kadar. Bizden haberlere gelince, insanlık için küçük, bizim için büyük bir adım attık. Artık bizim evinde bir kedisi var. Birlikteliğimiz henüz çok yeni, Birazda tedirginiz. İlerleyen zamanlarda sizinle mırın  mırın foti paylaşırız artık. :)) 
Selametle...
                                                                                                                                                                                     -

18 Ağu 2021

Tatilden Kalanlar- 3

Selamlar
Şüheda'nın arkadaşı Sümeyye geldi. Sümeyye bizim evin kızı oldu artık. Varlığı, hiç evde misafir var psikolojisine sokmuyor bizi. Birlikte güzel vakit geçiriyoruz. Madem tatil, madem bizim ikinci kızda gelmiş, hadi gezelim moduna aldık. Kapokya'ya çok yakın bir yerde yaşıyoruz. Kısa bir tur neden olmasın, dedik 
İlk durak, Avanos. Baştan söyleyeyim, benden çok fotoğraflar konuşacak bugün.

Eski konaklar, otel olarak kullanılıyor pek çok yerde. Avanos içinde bu kural geçerli. hem şehrin göbeğinde hem de bir masalın içinde olabilirsiniz. 😍





Aşık Seyrani; "kör de bilir Avanos'un yolunu, testi, bardak kırığından bellidir" diyor. Şehir, bu sözün hakkını vermeye çok niyetli. :))  



Avanos, Kızılırmak kıyısında. Irmak boyu diye bilinen bir yer var. Belediyenin tesisleri ve çevre düzenlemesi gayet güzel. Asma köprü ile karşı kıyıya geçiyorsunuz. Bizde zaten Irmağın karşı kıyısında kahvaltı ile başladık güne. 






Küçük ama sevimli bir turistik kasaba. Biz Kayseri'den gidiyor olunca, kalma ihtiyacı duymuyoruz ama uzaktan gelip, birkaç gün Kapodakya'yı gezmeyi planlasam kesinlikle Avanos'ta kalırım. Ürgüp ve Göreme çok bilinen merkezler ve malesef çok kalabalık olabiliyor. Konaklayarak tatil yapacaklar için mantıklı olan Avanos'ta kalıp, gün içinde Ürgüp ve Göreme'ye gitmek olacaktır. Zaten, Avanos'ta kalınca, bahsi geçen yerler çok yakın mesafe, Hatta yanlış hatırlamıyorsam Avanos- Göreme arası 14 km . Avanos Ürgüp arası 17 km falan. 
Şehirden birkaç fotoğraf daha paylaşayım, fikir olsun hepimize. 











Avanos'tan sonra Zelve'yi ziyaret ettik. o da bir daha ki sefere inşallah. 
Selametle....

15 Ağu 2021

Etkinlikte Eksik Kapatmaca- Temmuz Ayı

 Selamlar 

Ağustos ayı, benim etkinliğim açısından açıkları kapatma ayı olacak inşallah. Dün ve bugün Julianne Moore'dan iki film seyredildi. Birkaç gündür, Kemal Sayar'dan okuduğum Ruh Hali kitabını yeniden gözden geçirdim ve sanırım artık etkinlik yazımı yazacak kıvama geldim, 

Bugün hava gayet güneşli ve güzel ama geçtiğimiz iki hafta ağustosta pek alışık olmadığımız kadar kapalı ve yağışlı geçti. Orman yangınları ile mücadele devam ederken ilaç gibi gelen yağışlar, baş tacıdır. Fakat aynı yağış, Kastamonu'yu yakıp yıktı. Hepimiz gerilimi artmış bir ruh hali içindeyiz. Elimdeki kınalar gibi soldu yaşam enerjimiz. Ama insanız bize umutsuzluk yakışmaz. Yaşananlardan ders alıp, yaraları sarmak için el vermek lazım. 

Felaketlerin bu kadar üst üste gelmesi hepimizi sarstı. Naçizane yorumum, İnsan haddi aştı, çağın insanı kul olduğunu unuttu. İnstagramda bir arkadaşın hikayesinde gördüm, Bu meşhur Tesla'nın sahibi efendi, parasını ödeyen şirketin reklamını gökyüzüne yazma hayali kuruyormuş. Düşünsenize evinizin balkonundasınız, şöyle bir nefes alayım diyorsunuz, başınızı göğe çeviriyorsunuz. orada "trendyol" yazıyor. Aman Allahlım kabus gibi değil mi. İnsan bu ahlaksız düzene son vermek zorunda. Hava, su, toprak, ateş el ele verdi, bize dur artık diyor dur. Duymak nasip olsun, belki de doymak nasip olsun inşallah.

Kemal Sayar, dinlemeyi çok sevdiğim biridir. Televizyonda karşınıza çıkarsa, hiç kaçırmayın, mutlaka öğrenerek ayrılırsınız ekranın başından. Fakat hiç okumamıştım. Planıma dahil etmemim sebeplerinden biridir. 

Ruh Hali'ni tercih ettim, çünkü aldığım ilk kitabıydı. Doğru bir tercih olmuş, çok güzeldi. Hatta okullarımız açılınca, psikoloji sınıflarıma performans ödevi olarak okutmayı düşündüm. Becerebilirsem konuya ebeveynlerden en az birini de dahil etmeyi planlıyorum. Sınıfın düzeyine göre. 

Kitap, isminin hakkını vermiş. İnsan ruhunun her haline bir başlık açmış. Sevgiden, nefrete. kıskançlıktan, empatiye kadar pek çok duygusal durumlarımız, uzman gözüyle değerlendirilip, herkesin rahatlıkla anlayacağı bir dille anlatılmış. Kitabın sonuna doğru, ruh sağlığındaki bozukluklar ve kişilik konuları da ele alınmış. Çok faydalı, çok güzel bir kitap olmuş. Kesinlikle okuyun derim. 

Bloğa denk gelen insanlar için amme hizmeti olsun, Kemal Hocanın olgun kişiler ve karakter bozukluğu olan kişilerle ilgili yaptığı değerlendirmeyi, somut bir rehber gibi yazacağım buraya. Önce kendimizi, sonra çevremizi bir değerlendirelim bakalım. 

"Kendi kendini idare edebilen, sorumlu, disiplinli, amaçları olan, işbirliği yapabilen, empatik, kibar, yardımsever, kendini aşabilen, idealist, maneviyatı olan, sezgisel, hayal kuran insanların olgun kişiler olduğu düşünülür. 

Karakter bozukluğu olan insanlar, amaca ulaşmak için yalan söyler, ve başkalarına zarar verirler. Kendi ihtiyaçlarını görmek için başkalarını istismar eder ve bunu umursamazlar. Temel dertleri kendileridir. "


Temmuzda oyuncumuz Julianne Moore. İki filmini seyrettim. İlki daha önce televizyonda tanıtımına denk gelip, konusu merak ettiğim bir filmdi. Sonra ne mi oldu. ben seyretmeyi unuttum .Hep yaptığım gibi. 😀 Madem temmuz ayını, Moore'a ayırdım hadi seyredeyim dedim. 

Türkçeye "unutma beni" diye çevrilmiş. Hikayeye çok denk düşmüş. Üniversite hoca olan, dil bilim uzmanı bir hanım, kalıtımsal nedenlerle, elli yaşında alzheimer hastalığına yakalanıyor. 

Filmde aile ilişkileri ve dünyanın anlamı hakkında sorgulama yapmanıza neden olacak bir hikaye var. Ömrünü kelimelere adamış bir insanın başının kelimelerle derde girmesi; Yunus'un, "malda yalan, mülkte yalan. Var birazda sen oyalan" sözünü hatırlattı bana. Dünya ve ondan elde ettiğimiz kazanımlar çok geçici. Bu gerçek insanın yüzüne çarpıyor filmi seyrederken. 

Bu hanımın üç tane yetişkin evladı var. İlk iki çocuk, annenin tabiriyle gerçek bir kariyere sahip. Son çocuk ise, hayallerinin peşinden gitmeyi tercih etmiş. Doğal olarak, sorumsuz yaftası yemiş. Gerek anne, gerek büyük kardeşler tarafından, sorun olarak algılanıyor. Kaderin cilvesine bakın ki, anne bakıma muhtaç kaldığında, çok istemelerine, annelerini çok sevmelerine rağmen, büyük çocukların o övünülen kariyerleri, annenin yanında olmaya engel teşkil ediyor. Sorumsuz yaftasını yiyen küçük kardeş ise annesinin yanında gerçekten olabilen tek evladı.

 Ne çok zorluyoruz çocuklarımızı değil mi. Onlar için, hatta bizim için, neyin iyi olduğundan nasıl bu kadar emin oluyoruz, o da başka bir tartışma konusu. Yazının başında dediğim gibi böyle böyle aşıyoruz haddimizi sanki. 

Ayrıca, hastalık genetik. Hanımın çocuklarında da görülme ihtimali yüksek. Annenin evlatlarını çağırıp, durumu izah etmesi, gözyaşları içinde özür dilerim demesi, çok dramatikti. 😪


Diğer film ise, mayısta kitabını okuduğum körlük. Kitabı okuduktan sonra, filmi olduğunu duyunca şaşırmıştım. Okuduklarımı düşününce, bunlar nasıl olurda filme çekilir, diye düşünmedim değil. O nedenle heyecan yaptım film için. Tabi ki  dehşetin boyutu, kitaptaki kadar değil ama kitabın ruhu da kaçmamış, kısaca sevdim. Kitabı okurken de hissetmiştim, filmi seyrederken de hissettim, insan esfele-i safilin noktasına, her an inebilir. Yani aşağıların aşağısına. 

Yine kitabı okurken düşündüğüm, filmi seyredince, aklıma gelen bir detay var. O üçüncü koğuştaki dangalaklar, önce yemek kutularını gasp etti, sonra yemek vermek için insanların değerli eşyalarını... Orada karantinadayken ne yapacaklardı o değerli eşyaları acaba :))) 

Gülüyorum ama dehşete kapılmama neden olan detaylardan biridir. Aç gözlülük, bir kişilik özelliği ve elde ettiklerinin işlevsel olması gerekmiyor, Sadece elde etmesi lazım, tatmin olmak için. Bu duygu, kişiyi fazlasıyla saldırgan yapabilir. Ürkünç.

Ağustos ayı için; yazar. Debbie Macommer. oyuncu, Emma Roberts

Görüşmek üzere, selametle....