Selamlar
Bildiğiniz gibi Gonca’nın Dünyasından ve Mor DüşlerKitaplığı bloglarının birlikte organize ettiği her ay bir film bir kitap
etkinliğini takip etmeye çalışıyorum. Şubat ayı kitabını sipariş ettim. İdefix
gönderebilirse (10 günü geçti, bende sinirler yavaş yavaş bozuluyor) vaktinde
okuyacağım inşallah. Dün akşam eşim nöbette gitti. Yalnızdım. Fırsat varken
filmi seyredeyim dedim. Film Netflix’de olunca kolayca buldum. 😊
(benim film aramalarım bazen krize dönüşürde)
Aslında Parasite isimli film seyredilecekti.
Sanırım sitelerde problem olunca The Irıshman olarak revize edildi etkinlik.
Parasite merak ettiğim bir film. Burada bir sinema salonunda yeniden gösterime
girdi. Bu hafta fırsat bulursam gideceğim.
Irıshman; öncelikle Amerikan sinemasının üç büyük
oyuncusunu bir araya getirmesi açısından dikkatimi çekti. Filmi seyrettikten
sonra netteki yorumlarına baktım, insanlar bayağ bayağ yıllardır bekliyorlarmış
bu filmi. Ben uzun zamandır Amerika ile anılan her şeyden fena halde
tiksindiğimden ve uzaklaşmayı tercih ettiğimden bu beklentiyi hiç fark etmedim.
Film 2. Dünya Savaşından sonra kamyonuyla et taşıyarak evini geçindirme
derdinde olan bir İrlandalı’nın yolunun, Amerika’da ki İtalyan mafyası ve
kamyoncu sendikasının başkanı ile kesişmesi sonucu gelişen olayları anlatıyor.
Film, Amerikan tarihindeki gerçek bir olay ve kişiye dayandırılıyor. Para ve
güç odaklarının devletlerin politikalarını nasıl etkileyebildiğini, hukuk
sistemindeki açıkların, bu odakların nasıl işine yaradığını göstermesi
açısından iddialı.
Ama ben her zamanki gibi insan hikayelerine
odaklandım. Karakterimiz Frank ve kızı Peggy’nin hikayesi çok ibretlikti bence.
Biz ebeveynler bazen çocuklarımızı korumaya çalışırken o kadar kontrolsüz
tepkiler veriyoruz ki, korumaya çalıştığımız çocuklarımızı asıl biz
ürkütüyoruz. Frank bir kız babası 4 tane kızı var. Her kız babası gibi kızlarını
tehlikelerden ve gelebilecek zararlardan korumak için teyakkuz halinde. Peggy, küçükken bir markette sakarlık edip bir şişeyi düşürüyor. Market sahibi
öfkeleniyor ve eliyle koluyla duruma müdahale edeyim derken Peggy’i hem
korkutuyor hemde çarpıyor bir tane. Sahne şöyle; kızımız üzgün masada oturuyor.
Baba eve geliyor, anneden durumu öğreniyor ve öfke patlaması ile küçük kızı
elinden tutup markete gidiyor. Ve market sahibini kaldırıp marketin camından
dışarı atıp, kızına vuran elini eziyor. Niyeti kızını korumak ama Peggy o kadar
korkuyor ki bir daha babasına yaşadığı hiçbir şeyi anlatamıyor. Film boyunca
birkaç defa bu derdini babasına anlatmak istiyor ama Frank hep çok meşgul.
Aradan geçen yıllar baba kızı tamamen uzaklaştırıyor. Yıllar sonra,
artık iki baston olmadan yürüyemeyen baba, kızıyla konuşabilmek için kızının
çalıştığı iş yerinde kuyruğa giriyor. Ama Peggy, babasını uzaktan görüp sıra
ona gelince hiç konuşmadan “kapalı” tabelasını koyup, oradan uzaklaşıyor.
Bu hikaye beni acayip etkiledi. Anne baba olduktan
sonra yaptığımız her şeyi, aldığımız her kararı iki kere değil 200 kere düşünüp, tartıp, öyle yapmakta fayda var. Hayat oluş halinde, o yüzden hiçbir halimiz
kalıcı değil. Ne gücümüz ne paramız ne statümüz, dayanak değil.
Ölçüyü kaçırmadan sevmek, sabırlı olmak ve evlatlarımıza zaman ayırmak
zorundayız. Aksi durumda olabilecekler çok iç acıtıcı.
Benim film yorumum fazla bence oldu, farkındayım. :) Filmin konusu ile ilgili okuduğum ve sevdiğim bir yorum işte burada. Filmle
ilgili genel ve doğru bir kanaat edinmek için tavsiye ederim.
Sevgili Gonca gerçekten çok beğendim. Teşekkür
ederim vesile olduğun için.
Bu arada çorap örmelere doyamadım, biliyorum ama
elimdeki çorap iplerini bitirmek istiyorum. Sevgili Ecehan erkek çorabı ile
ilgili sayı istemişti. Gerçi onun bloğunda yoruma yazdım ama burada da yeni bir
düzenleme yapacağım. Beş şişle çorap örme konusunda gelişme kaydettim, şükürler
olsun. Beş şiş tecrübelerimi de arşivlemek istiyorum. Yani işin özeti yine bir
çorap postu yakında… 😊
Selametle
18 yorum:
başta süresi insanın gözünü korkutuyor ama sıkılmadan seyredebiliyorsun. tavsiye ederim. ama neden oscarsız kalmış anlamadım.
İnanılmaz bir filmdi :)
irishman de sıkıldım çok yaa. oscar adaylarını izlerken yani. bi de bilgisayarla gençleştirmişler ya, android gibi olmuşlar yaa :) gözleri ne tuhaftı. keşke gençlikleri için genç oyuncular koysalardı. üstelik pacino, pesci, keitel, de niro, dördünü de çok severim, filmdeki dört efsane yani. ama bu film işte yani olmamış. scorsese, godfather gibi film yapmak istemiş ama olmamış, o filme de çok gönderme var filmde zaten. restoran sahnesi, müzikler gibi. ama scorsese bir coppola diyil tabiii :) senin sevdiğin bölüm tabii olabilir yaniiii :) filmden bir kesiti sevebiliriz. bir de filmde o kiralık katil, ne çok adam öldürdü öyle, yok mu abd ded cia, fbi, nasıl o kadar rahat öldürdü yaaa :) oscara 11 dalda aday oldu, ama bi tane bile alamadı. bir de bence şeyden vermediler. bu film abd yi bayağı kötü gösteriyor yani :)
bizimde izleme listemzde bu film. bu akşam olabilir. izleyecek çok
film var, ne yapsak bilmiyorum zaman da yetmiyor. kitap ben de ısmarladım
o kadar geç mi oluyor yandık valla. benimde 5 gün geçti, bakalım ne zaman
gelir?
sevgili deep teşekkür ederim canım ya nasıl oldu anlamadım. blogla ilgili bir şeyi yaparken telefon benim için doğru tercih değil sanırım. zaten hukuk sistemindeki boşluk alenen gösteriliyır. ilk suçuyla ilgili et hırsızlığında da sendika avukatının verdiği tüyoları hatırla. doğru söylüyorsun amerika kirli çamaşırşları bu kadar ortaya dökülsün hoşlanmaz :)
ben şunu anladım. filmleri kitap okur gibi seyrediyorum. ne gördüğümden ziyade ne işittiğim önemli :))) sevgiler
sevgili buket hanım uzun olması başta insanı ürkütoyor. ama ben seyrettiğime pişman olmadım. amerikanın o dönem tarihini bilmeme rağmen konuyu kavrayabildim. hem etkileyici insan hikayeleri de var.
sinema öncelikle göz yaa sonra kulak :) şiir değil buuu :
tabiki öyle işin esası ama ben hikayeyi seversem görsel rahatsız etmiyor onu keşfettim kendimde :))
Hiç film izlemiyorum neden bilmiyorum, yani çok nadir, hayatımdan çıkardığım şeyler arasında o da var, çorap postunu merakla bekliyorum bu da çok güzel olmuş ellerine sağlık :)
bende rahat üç dört yıldır ekranlardan uzaktım. ilgimi kaybetmiştim. bu etkinliği birazda o yüzden takip ediyor
baksana o zamaan, nette yutupta, radyo tiyatrosu diye bir şey var, çok seversin o zaman :) dinle, öyle güzel kiii :)
biz çocukken dinlerdik. şimdinin dizileri gibi bekleridk arkası yarınlar vardı.:) her halde o dönemin çocuğu olunca :)
Biz Parasite'ı bulunca onu izledik. Deep ve birkaç arkadaş sıkıldım diye yazınca Irishman'ı izleme isteğim kaçmıştı. 🤭 Bize eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Kitap geç gelse de yorumunuzu beklerim. ❤️
iyi geceleer. iyisin dı maaa :) ağaç ev 25 geldii bi de feriha hanım yeni bölüm. yani haber vereyim dedimdi :)
kitap dün geldi :) inşallah hayatımın temposu bayağ arttı. ama inşallah yakın zamanda okuyacağım. sevgiler
sevgili deep gördüm ikisinide ama henüz okuyamadım. iyiyim şükür ama yoğunum teşekkür ederim. sevgiler :)
Yaa! Biliyor musunuz bir Parasite'yi uzun uğraşlar sonunda bulup izledik :) Okuduğumuz ve gördüğümüz yorumlarda Irishman'in pek sevilmediğini görmüştük ama sizin sevmiş olmanız beni mutlu etti önemli olan etkinlikten keyif almak. Bizim amacımız kimse katılmasa bile ikimiz eğlenelimdi :D Kitap ise aşırı kolay okunan bir kitap bence hemencik bitirirsiniz :)
bende seyrettim paraziti. burada bir sinemaya gelmişti.
bu filmin günümüz insanın dikkat seviyesine göre uzun olması bir dezavantaj. konusuda gerçek ve bizi ilgilendirmeyen bir tarih dönemine gelince pek tutulmadı anladığım. ama ben film seyrederken insan hikayelerine odaklanırım. odaklanacağım hikayeler bulduysam film beni sıkmaz. yaavaş ama hikaye fışkıran bir filmdi sevdim o yüzden.
parazitle ilgili yazmayı çok istiyorum. ama çok yoğunum bu ara misafierim var. bakalım kısmet
sevgiler
Yorum Gönder