Pages

31 Ara 2019

Aralık Nasıl Geçti

selamlar
geldik bir ayın daha son gününe, hatta bir yılın son gününe.:) peki aralık nasıl mı geçti. buyurun efendim. 


Seviyorum:
Bu ara yıllar önce öğrendiğim iki şişle çorap örme konusunda yeni tecrübeler denemeyi seviyorum. Yılbaşı konseptine de uyan😊 kar taneli çoraptan sonra kuzuların sessizliği adını verdiğim modeli denedim. Hatta birkaç tane daha şablon baktım pinterestten. Ama elimde çok yarım iş birikti. Normalde yarım işlerim hep olur. Ama benim kontrolümden çıktığını düşündüğüm anda hobi olmaktan çıkıp, psikolojik baskı aracına dönüşüyorlar. O yüzden, kontrolden çıkmamalı. Çok yakında bu çoraplarla ilgili bir açıklama hazırlayacağım. 😊

Yiyorum:
Aslında yememem gerektiği kadar yediğim bir gerçek. Yeniden kontrolsüz beslenme dönemindeyim bir türlü çıkamadım. Bu beni üzüyor. Ama halledeceğime olan inancım hala kaybolmuş değil. İnşallah ocakta daha düzenli beslendiğim notunu geçebilirim. Ama özel olarak ne yiyorsun derseniz, bu ara leblebi tozlu kurabiye denedim. Yeni favorim. Benim yaptığım şekilde tarifini yazıyorum hem bana arşiv hem size kaynak olması amacıyla. Yapanlara afiyet olsun.

LEBLEBİ TOZU KURABİYESİ
2 su bardağı leblebi tozu
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı sıvıyağ
1 çay kaşığı kabartma tozu
Aldığı kadar un

YAPILIŞI
Leblebi tozunu ben Çorum’a kardeşime gittiğimde almıştım. Ama sarı leblebi robottan geçirilip, leblebi tozu elde edilebilir. Un hariç diğer malzemeleri katıp, güzelce karıştırıyoruz. Sonra unu kontrollü bir şekilde ekliyoruz. Ben unu hiç ölçmedim. Aldığım tarifte 1,5 su bardağı demiş ama ben genelde kurabiyelerime unu kontrollü şekilde eklerim. O malum kıvam; kulak memesi yumuşaklığında 😊 bir hamur yoğurdum. Ben ceviz büyüklüğünde bezeler alıp, yuvarladım. Bezelerin ortasına birer tane sarı leblebi koydum, 180 derece fırında, kontrollü şekilde pişirdim.

Eeee pişirdin de nerede foto diyeceksiniz, haklı olarak. Geçen gün kuzenime giderken, son dakikalarda yapıp paketledim. Aceleye geldi, fotoğraf çekemedim.  Ama eşim çok seviyor. Çok yakında yapar resimlerim. Bu ara o kadar yedim ki maalesef aralık ayında yiyorum kategorisinde aklıma başka bir şey gelmedi.

İçiyorum
Özellikle tavsiye edeceğim bir deneyimim olmadı. Kahve yoğunlukta olmak üzere çay ve su. Bunun dışında malum hastalık mevsimi, kendimi kırgın hissettiğim dönemlerde ıhlamur içiyorum.

Hissediyorum
Mutluyum çok şükür. Yıllardır çalıştığım okuldan tayinim çıktı malum. Bu on yılda biriktirdiğim dostlar, bana ayrılık hediyesi hazırlamış. Şık bir bileklik. Zaten görüşmeye devam edeceğim insanlarla ama düşünmeleri beni mutlu etti.

Yapıyorum.
Bir çılgınlık yapıp çiçekli pazenden kendime elbise diktirdim. 😊 Edalı işveli köylü güzeli modunda geziyorum. 😊 ayrıca yeni yıl yazılılarla gelecek. Onlar için hazırlık yapıyorum. Getirilen performans ödevlerini okuyorum. Bu ara iş çoooookkkkk.

Düşünüyorum;
Düşüncelerim bu ara günlük işler üzerine. Planlarımda. Bugün şu sınıfın yarın diğer sınıfın ödevini oku gibi, daha gündelik telaşlarım var. Ama aralık ayında bir dolu pamuk içerikli ip aldım, Dedri Uys’ın Ubuntu adını verdiği battaniyeyi yeniden örme niyetindeyim. Yanı gündemden çok da uzaklaştım sayılmaz. 😊

Hayal ediyorum;
Ah o önünde bahçesi olan minik ev hayali. Karı koca bizi bu ara fena halde sardı. Nasip olur mu, yoksa sadece hayalde mi kalır bilmem ama fena halde kuruyoruz bu işi. Ya nasip diyelim, hayırlısı ise olsun

Dinliyorum;
Bu ara Osman Nevres’in “gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül” şiirine bir kitapta denk gelince, gerek şarkı gerek şiir olarak büyük keyifle dinliyorum. Tavsiye ederim.





 İzliyorum;
Haftalık tek dizim, Vuslat. Onun dışında 20 Aralıktı sanırım, arkadaşla Kadir Doğulu’nun da oynadığı “amiral battı kaçıyorussssss” oyunu Kayseri’ye geldi. Onu seyrettik. Çok eğlendik. Kadir Doğulu, gerçekten çok düzgün bir insanmış. Maşallah, yolu açık olsun. Oyun 1,5 saatten daha fazla sürüyor neredeyse ve ciddi efor sarf etmesi gereken bir rolü var. Tabiri caizse bir buçuk saat boyunca bir oraya bir buraya koşturdu. Oyunun çıkışında, bekleyenler vardı. Ve hiçbirini kırmadı. Herkesle ilgilendi. Yani orada çıkıp; “arkadaşlar, teşekkür ederim geldiğiniz için ama çok yorgunum kusura bakmayın” dese. Herkes anlardı. Çünkü cidden çok yoruldu. Ama O tek tek herkesle ilgilendi. Helal olsun dedim.

 Okuyorum;
Bu ara Alev Alatlı’dan Fesuphanallah okuyorum. Aklına hep hayran olduğum biriydi zaten. Tavsiye ederim.



Ayrıca bu ayın en güzel etkinliği sevgili Zeynep’in başlattığı 1 kart 1 kitap etkinliğiydi. Son anda görüp katıldım iyi ki. Bana tam istediğim gibi yeni bir arkadaş çıkmıştı. Sevgili Özlem. Bu sayede tanışmış olduk. Ona aldığım kitabı kendime de aldım. İnşallah beraber okuyacağız. 😊
Etkinlikte bana kitap alan ise can dostlardan hatice Hem şaşırdım, hem sevindim. Çok teşekkür ederim canım. En kısa sürede okuyacağım inşallah.

Yılın son gününden herkese selamlar sevgiler. Dünyanın gidişatına bakınca pek umutlu olamıyorum maalesef, ama çıkmadık candan umut kesilmez hesabı, inşallah yeni yıl hem dünya için, hem bizim için daha güzel bir yıl olur.
Selametle…


22 Ara 2019

neler birikmiş öyle...

selamlar
yeni bir hafta daha başlıyor. zaman ne garip bir kavram. dünya hayatı için elzem ama bir o kadar da aldatıcı. Kayseri'ye taşınalı 10 yıl oldu. Nazile'yi tanıyalı 9 yıl. Şüheda İstanbul'a gideli 2.5 yıl. bu resimleri yapalı 2 yıl. ama bana neden dün gibi geliyor bunca zaman.
İşte, ""aslolan "an" dır." diyenler. ne kadar haklı. öte yandan "an"ı değerlendirmek, "an"ı yaşamak, denildiğinde, hedonist dünyalılar "an"ı zevk ve sefa ile doldurmak olarak algılayıp zamanla ilgili başka bir yanılgının içine düşüyorlar. 


Bence aslında "değeri bilinen anlar", işin sonunda yorgunluk olsa bile bir şeyler ürettiğimiz anlardır. Aynı zamanda ara ara hayal kırıklıkları yaşasak bile, insanlardan ümidi kesmemek, dost biriktirmek en iyisidir.
Neye niyet, neye kısmet bir yazı oldu. kalan iplerin değerlendirildiği bir battaniyeyi anlatacakken, fotoğraftaki ayrıntılar beni duygulandırdı zannımca. balkon duvarımızı süsleyen tablolar canım kızımın ilk yetişkin yılının hatırası. bizden uzakta geçirdiği ilk yılda katıldığı resim atölyesinde yaptığı resimler. tamam çok profesyonel değil ama manen çok kıymetli.
koltuğun üstündeki battaniye ise 9 yıllık bir dostluğun ete kemiğe bürünmüş hali, günün sonunda ki resimde hikayesini anlatacağım :))


İskender Pala okumak, insanın hem aklına hem gönlüne iyi geliyor. Kalp bitti. zihnimde ve damağımda, muhteşem cümlelerin lezzeti hala çok yeni. tavsiye edilir.


Değerli insanlara "D"

Nahif insanlara "N" işlenir efendim

şaka bir yana, hiç ummadığım şekilde hayatıma giren ve hiç ummadığım şekilde kalbime iyi gelen iki dosta benden hatıra kalsın istedim. sevgili Derya ve sevgili Neşe sizi tanıdığım için çok mutluyum. iyi ki tanıştık. her şey için yine yeniden teşekkürler.


işteeeee günün sonu ve hikayesi;
instagram ve pinterest gibi platformlar, yaratıcı zekalar için acayip ufuk açıcı olabiliyor. bu işlenmiş elekleri o platformlarda görüp, yapmazsam dünyanın sonu gelecek zannıyla  (hahaha ) hemen 3 tane elek aldım. gelgelelim benim yakını görememe durumum işimi cidden zorlaştırdı. gözlük bile yeterli olmadı. elek parladı ve ben hayal kırıklığı ile kalakaldım. 1,5 yıldır falan elekleri nereye koyacağımı ne yapacağımı düşünmekten iyice daraldım. bir aydınlanma anında, benim eski komşum, eskimeyen dostum Nazile geldi aklıma neden olmasındı. benden çok daha genç gözler, benden daha becerikli o eller bu kasnaklara hayat verebilirdi.
benim kasnaklarla başımın dertte olduğu dönemlerde o da evdeki iplere bir düzen vermek istiyor ama tığ işinden sıkıldığından tecrübesi az olduğundan bir türlü başaramıyordu. hadi dedim hadi, gel güçlerimizi birleştirelim.
sonuç, onun çok sevdiği bir battaniyesi, benim karşısında kahve içmekten keyif aldığım seyirlik bir köşem oldu. yaşasın kadın dayanışması. :))

ben daha fazla oyalanmadan gideyim. o koltuğun başında duran kitabın yarına bitmesi lazım.
selametle...

17 Ara 2019

Naim'i seyrettin mi?

selamlar 
10 Aralık Salı, yani bir hafta önceydi. Çocukluğumuzun kahramanı Naim Süleymanoğlu’nun hayatının anlatıldığı, filme gittik eşimle. Her şey böyle mi denk gelir, o gün aynı zamanda Dünya İnsan Hakları Günüydü. Birleşmiş Milletler ’in 1948 yılında yayınladığı bildirgenin seneyi devriyesi.
 Bilenler bilir ben artık iki okullu bir öğretmenim😊 iki okulumda da panoları insan hakları gününe ayırdık öğrencilerimle ve akşama bu filme gidince bende duygular tavan yaptı tabii.
Bu dünyada insanın, insana ya da tabiata yaptığını en vahşi hayvanlar bile yapmıyor maalesef. Güç sarhoşluğu mu, hazımsızlık mı ya da her neyse adı. “Benim gibi değilsen yaşamaya, kendini ifade etmeye hakkın yok.” bu korkunç ruh hali, farklı zamanlarda farklı ortamlarda tarih boyunca kendini göstermiş. Merhametten, saygıdan, hoşgörüden uzaklaştıkça insanlar zalimleşmiş, kontrolü kaybetmişler maalesef. 


Biz çocuktuk 1984 de Bulgaristan, orada yaşayan Türklere zulüm ediyor diye duyardık. Tabi o zaman sosyal medyası, kitle iletişim araçları bugünkü gibi gelişmiş değil (gerçi bugün gelişmişte ne oluyor. Zalim hala zalim, mazlum hala mazlum) Ama bizim soydaşımız dindaşımız olan bu insanların yaşadıklarına tepkimiz olsa da lokal bir tepkiydi. Dünya kamuoyunun dikkatini çekmesi maalesef çok mümkün olmuyordu. Bu süreçte gencecik bir insan Naim, dünyaya bu zulmü duyurmak adına, ölümü göze alıp, Türkiye’ye iltica etti.
Ben öğrencilerime hep söylerim “hedefe odaklanmış bir insan için, imkânsız diye bir kavram yoktur” filmde de söylendiği gibi, 190 kilonun altına giren 21 yaşında ve 60 kilo bir bünye. İnsanın aklı hafsalası almıyor.

İşin sırrı, kişinin kendini yüksek bir idealin parçası yapması. Bunu başaran insan, içinde bu gücü de hazır buluyor zaten.


Seoul Olimpiyatlarında rakibi 135 kiloyu son hakkında kaldırınca, kendisi 136 kilo kaldırsa yetecek. Ama o ilk hakkında 145 kiloyla başlıyor. Zaten ağır bir hastalıktan kalkmış kendisini çok yormadan altın madalyayı garantileyebilir. Ama onun derdi altın madalyadan daha büyük, mezar taşlarındaki isimleri bile tahammül etmeyen zalim bir uygulamayı, dünyaya duyurmaya çalışıyor. Kendi kimliği, dili ve kültürü ile yaşamasına izin verilmeyen, bir milletin yüksek çıkan sesi olmaya ant içmiş. O yüzden kendini üçle çarpıp, 10 daha ilave edip, başının üstünde taşıyor.



Bu yazıya denk gelen, hele de küçük çocuğu olan herkes, evladına bir iyilik yapsın ve lütfen çocuğunun elinden tutup, bu ilham veren yaşam öyküsünü seyretmeye gitsin.
Selametle….

13 Ara 2019

pisicik geldi :)))

Selamlar
Blog yazmak artık benim için bir ihtiyaç halini almış, onu fark ettim. Yazamadığım bu uzun sürede aklımda sürekli bloğum vardı. 😊
Hayat hızlı akıyor bu aralar yine. Performans ödevleri coştu.  Ardı ardına getiriyor sevgili öğrencilerim. Teker teker gelin evladım dedim ama nafile. 😊 bir ara fotoğraflarım. Gerçi kendim ettim kendim buldum gibi. Kimse bana “öğrencilerine kitap analizi yaptır” demiyor. Ama benim için okumaları ve sorgulamaları hayati önemde olunca, her sene bir ödev dağı ile muhatap oluyorum. 


 Geçen hafta sonu Çorum’a kardeşime gitmiştim. Benim huysuz şirin bir yeğenim var. Onu çok özleyince bastık gittik, Orhan dedesiyle. (Eşime dede diyor.) Bütün kız çocukları gibi etek, elbise giyinmeye bayılır. O yüzden bu elbiseyi görünce, boş geçmeyelim dedik.
Örerken küçük notlar aldım. Ben açıklama yazma konusunda yetersiz biriyim maalesef. Ama hem bana arşiv olsun istedim. Hem de örmek isteyenlere fikir versin diye düşündüm. Ayrıca bu yazdığım açıklama tamamen benim resme bakıp uyarlamamdır. Yani herhangi bir yerden almadım açıklamayı. Elbiseyi pinterestte gördüm ve bizim kıza göre uyarladım.



MODELİN AÇIKLAMASI
İP: Alize happy babay
Tığ: 3mm
Yaş: 4
Bizim kızın boyu uzun ama kendisi çelimsiz, zayıf bir çocuk. O yüzden üst kısmı biraz bol kaldı. Annesi yaka kısmını toplayacak, alternatifler geliştiriyor.

Model yakadan başlanıyor. Uzunca bir zincir çektim. 14 trabzan yapıp, 2 zincir çektim. 14 trabzan daha yapıp, 2 zincir çektim. 27 trabzan yapıp, 2 zincir çektim. 14 tarbzan yapıp, 2 zincir çektim. 14 trabzan daha yaptım. Böylelikle arka kol ve ön ayarlaması yaptım. 17 cm olana kadar köşelerden artırdım. Artırmalar zincirin içine 1 tarbzan 2 zincir 1 trabzan şeklinde olacak  17 cm ye 15 defa artırınca ulaştım.


Artırmalar bitince, açık uçları birleştirdim elbise yuvarlak örülmeye devam etti. Kol altlarında 4 zincir çektim. Kol oyuntusunu muntazam oluşturmak için. 10 cm yuvarlak şekilde ördüm. Sonra 15 tek trabzan 1 çift trabzan olacak şekilde artırdım. Bu artırmalar tamamen doğaçlama. O yüzden ben artırmalar arasındaki mesafeyi yazayım. Artırmaları yapacaklar örgünün gidişatına göre karar verir. 10cm den sonra ilk artırma, 2cm sonra ikinci artırma. 6cm sonra üçüncü artırma, 2cm sonra dördüncü artırmayı yaptım. Kol altından itibaren 23 cm olunca renk değiştirdim. Renk değiştirirken yine artırma yaptım. 2cm sonra yeniden artırma yaptım. İkinci renkten 15cm ördüm.
 Etek ucuna, kola ağzına ve yakaya istediğiniz şekilde bir oya yapabilirsiniz. Arka tarafta ki açık kısmı sık iğne ile geçip 3 tane ilik yeri açtım.
 Siyah iple sihirli halka yapıp içine 20 trabzan doldurdum. Bu şekilde iki göz yaptım. Yine sihirli halka ile 20 trabzan doldurup ağız kısmını yaptım. Bunları etek ucundaki kısma ayarlayıp diktim. kulaklar için 16 zincir çekip 15 tane çakma sık iğne dediğimiz yarım trabzan yaptım. iki kenardan eksilterek üçgen oluşturdum. bu şekilde iki tane kulak yapıp, uygun yerlere diktim. Siyah iple kaydırma tekniği ile bıyıkları işledim. 
Ama bu yüz oluşturma kısmı size kalmış,  iğneyle de  işleyebilirsiniz. 3 tane inci düğme diktim ve işlem tamam



işte böyle, kıpır kıpır bir kıvırcık kendileri. eli dursa ayağı durmaz. :))
sadece haftasonu gidince orada örsem yetişmezdi .ezbere başlayınca böyle ayarlamak güç oluyor. bizim hatuna azıcık büyük geldi. Ama demokrasilerde çareler tükenmez. annesi yakasını şık bir kurdele ile toplamayı düşünüyor. :))

Bu arada Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan filme gitmediyseniz kaçırmayın derim. Özellikle gençlerle bir daha bir daha seyredilesi bir film olmuş. Onunla ilgilide yazacak çok şey var aslında ama bir daha ki yayına inşallah. Güzel bir hafta sonu tatili olsun. Selametle….

30 Kas 2019

kasım böyle geçti.

selamlar 
Sevgili Ezgi’nin bloğunda görüp, zevkle okuduğum bir yazı dizisi var. Her ay sonunda bir değerlendirme yapıyor. Keyifli yazılar oluyor. Tavsiye ederim.

Aslında ben neden yapmıyorum böyle bir değerlendirme diye kendime sordum. Hatta bir defa ciddi ciddi notlar aldım. Ama harekete geçmedim nedense. Bugün malum kasım ayının son günü. Bloğu açıp Ezgi’nin yazısını görünce, gün bugündür dedim. Geçtim klavyenin başına. Bu ay onun başlıklarını kullanayım. Üzerinde düşünüp yeni başlıklar geliştirebilir miyim, yoksa yeterli gelir mi gelecek ay belli olur. Hadi bakalım başlayalım kasımı değerlendirmeye.

Seviyorum; elimde yapmakta olduğum, en az üç örgü varken, evdeki iplerle neler yapabilirim diye tasarlamayı çok seviyorum. Bu ara elimdeki ince pamuklu iplerle kısa perde örmeyi planladığım için pinterestte dantel perde ucu modellerine bakmayı seviyorum. Hangisini örerim bilmem. Ama bahara doğru bu perde işine el atarım inşallah.




Yiyorum; bu ara ne bulursam yiyorum. Kendime itiraf edemediğim kadar kilo aldım sanırım. Buradan söz veriyorum, aralık ayında çok düzenli besleneceğim.

İçiyorum; Aslında içmem gerekirken yeterince su içmiyorum. Bir de aksi gibi günde üç dört fincandan fazla filtre kahve içiyorum. Kesin ödem tuttu vücudum.  Ama sabahları rezene çayı içmeye başladım. Kahvaltıda çok sevdim sayılmaz ama kendime bir iyilik yapayım istedim.

Hissediyorum; 10 yıldır çalıştığım okuldan dönem sonunda ayrılacağım. Tayinim çıktı. O nedenle garip hissediyorum. Tebdili mekânda ferahlık vardır diyoruz. Umarım gideceğim ortam bana, ben gideceğim ortama iyi geliriz.


Yapıyorum; şu an aktif olarak eski komşumun elinde, bir kocaman poşet dolusu artık kalan ip varmış. Rica etti. Onları battaniye örmeye çalışıyorum. Farklı markalarda farklı inceliklerde bir çanta dolusu ip. Tabi ki ortaya bir şaheser çıkmayacak ama poşette beklemesinden iyidir değil mi. Ayrıca iplerin sahibi dünya tatlısı bir insandır. Battaniye bitince, hikayesi ile yine gelirim. 


Düşünüyorum; yeni okul, yeni heyecan bana bu ara. Daha önceki yazıları takip edenler bilir, Salı günleri kendi okulumun dışında başka bir okula gidiyorum. İşte o okula çıktı tayinim. Öğretmen grubunu iyi kötü tanıdım. Kesinlikle kötü insan değiller ama benim alışık olduğum ilişki dilinden biraz farklı bir ilişki dilleri var. Umarım kolay alışabilirim.

Hayal ediyorum; gelecek hafta minnoş yeğenimi görmeye gidebilirim. Çok güzel bir elbise modeli buldum tığ işi. İşte bu sevimli elbiseyi örüp götürebilmeyi hayal ediyorum.  Ama çocuk yanımda yokken ayarlayabilir miyim hiç bilmiyorum.



Dinliyorum; bu ara Ayşenur Kolivar dinliyorum. “Zil gibi” derler ya hani, maşallah sesi aynen zil gibi çok güçlü ve duyguyu çok güzel aktarıyor. Başka dilde olsa bile. 



Okuyorum; kasım ayı benim için yazılı ve ödev okuma sezonu. Bu yoğunluğum arasında okuma grubumla Çalıkuşu isimli kitabı bitirdik. Mustafa Kutlu’dan Uzun Hikâye isimli kitaba başlayacağız.
Çalıkuşu'nu her okuduğumda bu kısıma fena halde gülüyorum :))

İzliyorum; her hafta düzenli Vuslat’ı izliyorum TRT de. Ayrıca eşime eşlik edeyim derken hikayesini sevdiğim için Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz isimli dizinin eski bölümlerine bakıyorum. Bir yandan da bizim diziler neden bu kadar uzun diye düşünüyorum. İnsanı başladığına pişman ediyorlar 😊
Hasılı kelam kasım ayı böylece bitti. sizde işler ne alemde. 
selametle....


18 Kas 2019

toparlanmak lazım




selamlar
bir garip ruh hali içindeyim. aslında tembellik etmiyorum. sürekli bir şeylerle uğraşıyorum ama sanki hiçbir işim bitmiyor. normalde iş yükü beni olumsuz etkilemez. hatta motive eder. ama bu defa ne oldu bilemem. tükenmişlik sendromu dedikleri böyle bir şey mi acaba. ben öyle melankolik depresif bir ruh haline sahip değilim. pek bilmem bu duyguları. ilk defa, yapıyorum, yapıyorum ama iş bitmiyor gibi hissediyorum. hayrolsun. 
bu hırkadan geçen sene kendime örmüştüm. kızım "anne benim başım kel mi" dedi. :)) 
"elbette değil evladım" dedim ve ortaya bu sevimli hırka çıktı. alize midi ile ördüm. 4,5mm tığla. artık Şüheda İstanbul havasında kaban niyetine giyer.
dip not: bu fotoğraftan anladığım, çocuğumun yurt odası derli toplu ve temiz. aferin benim kızıma :)

12 Kas 2019

mimlendim.....

selamlar..
bugün misafir oyuncu olarak katıldığım okulda yazılı günüydü. bizim okulda uygulanmayan kelebek sistemi denilen bir sistemle yazılı yapılıyor. daha önce hiç bu şekilde sınav yapmamıştım. değişik bir heyecan oldu bana. ders aralarında blog gezmek bu ara en büyük keyfim. sevgili ezgi ne yapmış bakayım dedim. beni  bir süpriz karşıladı. ezgicim beni mimlemiş. aslında hafta sonu kızımı yurduna gönderdikten sonra yazayım dedim. ama mimdaşım derya yazmış bile. hadi erteleme dedim kendime :) işte kendimle ilgili cevapladığım 11 soru. 

1.Kendinde sevmediğin özellik ?
Herhangi bir şeyi hatırlatmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum. Hatırlatmak zorunda kalınca geriliyorum. Bu da antipatik görünmeme neden oluyor. Keşke daha rahat olabilsem bu konuda.

11 Kas 2019

şiş örgüsü ile nihale açıklaması


selamlar
yeni hafta huzur getirsin herkeslere.
 balkon sehpam için ördüğüm runner bitti. hiç hesapta yokken başlamıştım. araya bir dolu iş girdi. sonra ip bitti. onu aldım. Ama başka işlerle meşgul olmaya devam ettim derken, bitmek bilmeyen bir runner oldu kendileri. ama sonucu sevdim.


bizim evde balkon güneşin önünde. yazları çok sıcak olduğu için çok kullanışlı değil. ama sonbahar ve kış bizim balkon için doğru zamanlar :)) bu mevsimde öğle saatleri evde olduğum her zamanım neredeyse balkonda geçer. o yüzden benim hobi mekanım olur bu sehpa. 
kendimce bir hoşluklar peşindeyim. o yüzden sehpam biraz ondan biraz bundan modunda :)))))

4 Kas 2019

işler güçler :))


selamlar 
sizinde yarım işleriniz var mı. ben sanırım ayran gönüllüyüm. sürekli aynı işi yapmak bana acayip sıkıcı geliyor. mutlaka gün içinde bir kaç farklı örgüm olmalı. üç sıra birinden beş sıra birinden yapmalıyım.yoksa çok renksiz ve sıkıcı olabilir hayat :)




sevgili motif grubumun bu seneki organizasyonu bu motifti. geçenlerde Gönül'ün paketi bana ulaşınca motif eksiğim kalmadı.. tek eksik birleştirme idi. hatta size ön izleme bile hazırlamıştım. bir gayret birleştirdim. aslında bu etkinlikte niyetim yastık yapmaktı. ama motifler bir araya gelince öyle sevimli bir kombin oldu ki battaniyenin doğru karar olduğuna karar verdim.


30 Eki 2019

joker filmi ve düşündürdükleri

Selamlar
“29 Ekim bayramdır, tatil değildir” mottosuna muhalefet eder gibi mesai şartlarım bana kocaman bir tatil verdi. Geçen hafta cumadan başlayan ara, yarın bitecek.  Ve şükürler olsun yine az zamanda çok şey yapmayı başardım 😊

21 Eki 2019

Ordan burdan

selamlar
bir yoğunluktur gidiyor hayatımda. malum ilk yazılılar başlamak üzere. birde bu sene yine stajyer grubum var. kızları seviyorum ama onlar gelince bir dolu iş beraberinde geliyor. evrak evrak üstüne yani. ama hem çocuklara hem bana bir farklılık oluyor. 


14 Eki 2019

Derya'nın güzelliği

selamlar
sevgili ezginin başlattığı, azimli ve kararlı  arkadaşların bitirip harikalar yarattığı battaniye macerasını kendimce yeniden başlattım. daha önce paylaşmıştım bu bilgiyi sizinle. sevgili gonca ve sevgili nilgün bana eşlik ediyor. biz kendimizce 100 günde 100 motif dedik. bugün 14 gündür, her gün bir motif ördüm. umarım hiç falso vermem. 


13 Eki 2019

bu hafta kitap fuarı haftası

selamlar
beslenme benim için çok önemli sanırım -. hem bedenen hem zihenen. çünkü takip ettiğim iki fuar var şu ömrü hayatımda biri yöresel ürünler fuarı, diğeri kitap fuarı :) 




malum kitap fuarlarında, yazarlarla buluşma imkanı da oluyor. cuma günü ilk gün Ömer Tuğrul İnançer Hoca'nın sohbetine katılmakta nasip oldu. son derece verimli bir sohbetti. keşke mümkün olsa, gelen tüm yazarları dinleyebilsem ama mesai ve hayat şartları buna pek imkan vermiyor. planlarım tutarsa bir kaç kişiyi daha dinlemek nasip olacak inşallah.



fuara gitmeden önce dersime çalışıp, bir kaç kitap ismi belirlemiştim. ama malesef evdeki hesap çarşıya uymadı. almak istediğim kitapların yayınevleri fuara katılmamıştı. planladığımın dışında bir alışveriş oldu. ama yine merak ettiğim kitapları aldım. demek ki bu süreçte bu kitapları okumalıymışım.
her gün bir motif örmeye devam ediyorum. henüz motifini örmedim ama bugün 13. gün :)


yazılarımın birinde bahsetmiştim. çok tatlı bir küçük hanıma hırka öreceğim demiştim. salon masama bu defa o motifleri yaydım :) umarım küçük olmaz. bir heyecan ve endişe ile örüyorum.
bir yandan da askerimizin operasyonunu takip ediyorum televizyondan. haine zalime fırsat verme yarabbim. mazlumun koruyucusu büyük bir milletiz biz. medyası, sosyal medayası ile ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, fıtrat değişmiyor. binlerce şükür. büyük milletim atalarından kalan mirası, onurlu bir şekilde taşımaya devam ediyor. rabbim askerimize kuvvet versin. kadın çocuk demeden saldıran zalimleri kahreylesin.
selametle....

10 Eki 2019

boş gün değerlendirmece

selamlar
Kayseri'nin Talas ilçesinde restore edilen hatta restore edilmeye devam edilen bir sokak burası. Osmanlı Sokağı adı. sokakta salaş mekanlar var. ama ben antikacı için gittim bu defa. bir kaç ay önce arkadaşlarla buluştuğumuzda yasemincim götürmüştü bizi oraya. 
kendi çapımda minik bir fincan kolleksiyonum var benim. dükkanda çok güzel fincanlar vardı. seveceğimiz bir şeye rastlar mıyız, diye dolaşmaya karar verdik. bu arada bloğum içinde bir kaç kare fotoğraf çekmeyi ihmal etmedim tabi :) 






 ben bu lambaya bayıldım. ne kadar güzel bir fikir değil mi.






burada yaşamaya devam eden ailelerde var. bu kadar sevimli bir mekandan girilen evde huzur eksik olmaz sanki.




iddialı mutfak :)) herkesi doyurmaya niyetli. topunuz gelin diyor :))))



sokaktaki salaş mekanlardan biri. ama ciddi tozluydu her taraf. tamam böyle mekanları temiz tutmak kolay değildir ama. işletme sahibi bunu göze alıp ona göre hareket etmeli bence. o kadar tozlu olacağını düşünemedik tabi. bir bardak çayı zor içtik. böyle mekanların ekonomiye kazandırılması önemli ama işletmeciler eğitimden mi geçirilmeli acaba.


sokaktan çıkınca hemen yürüyerek bir iki dakikalık mesafede bir lokanta var. adı KAYADİBİ  son derece değişik ve güzel bir mekan. kayalara oyulmuş, eski bir mekan değerlendirilmiş. az önceki çay bahçesinin aksine özenli ve güzel bir mekan. pidesi çok lezzetlidir. daha öncede yemiştim. uzun süredir gitmediğimiz bir mekandı. yine çok lezzetli bir pide yedik. :) telefonumun şarjı beni yarı yolda bırakınca mekandan fotoğraflar malesef çekemedim. ama bu temenni sepeti beni benden aldı. dilek kutusu değil efenim temenni sepeti. çok hoş değil mi.
lokanta için değil ama dünya için temennim sağduyu efenim. hepimize lazım sanki. ne dersiniz?


antikacı turumuzdan bize kalan minnoş fincanım, bugün kullanıma girdi. hırkada son dokunuşlar kaldı. bizim evde güncel durum budur efendim. selametle...