Pages

30 May 2024

Gezide İkinci Gün Başlasın


Selamlar
Bu dünya güzeli profil, benim sevgili öğrencim Nilüfer. Tığ işine merak sardı. Önce bere örmüştük. Şimdi file bir bluz örüyoruz. Her zaman fırsat bulamıyoruz. Malum okulda eğitim öğretim işleri var. :) Yolculuğu değerlendirelim dedik bizde. Yalnız tüm otobüsün maskotu olduk :) Bu fotoğrafın çekildiğinden bile haberimiz yok :)) 


İkinci günümüz daha çok otobüsün çıkamadığı, çetin yollarda geçti. Güne Palovit Şelalesi'ne giderek başladık. Mis gibi ormanın içinde, tertemiz bir havası vardı. Seyyar esnaflardan hayatımda yediğim en lezzetli, haşlanmış mısırı alma şansım oldu. Bu mısır ise biz Kayseri'de ne yiyoruz diye düşünmeye başladık.


Palovit Şelalesinden sonra mekanımız Şenyayla oldu. Bir ara televizyonda meşhur bir dizi vardı. Sevdaluk.
 Ben diziyi seyretmedim ama mekanın görsellerini görmüştüm. Bir şey televizyondaysa kaçmak mümkün olmuyor malum. Bir şekilde karşınıza çıkıyor :) 


Şenyayla'da meşhur Fırtına Deresini ve meşhur köprüsünü de gördük. Köprünün görseli harika ama hiç ergonomik değil. Taşlar kayıyor. Günlük hayatta bu köprüyü kullanmak zorunda kalanlar epey zorlanmıştır.



Bizde yazılı sezonu açıldı. Yoğun bir mesaim var bugünlerde. Bloğa geç kalmamak adına dolu galeriden yakalayabildiğim fotoları paylaşarak geziyi tamamlamaya çalışıyorum. Biraz parçalı ve hızlı paylaşımlar oluyor. Duygular çok geride kaldı malesaef. Görselleri ile devam ediyorum. Ama bloğumu açınca bu görselleri görmek bile beni mutlu ediyor. 
Devam edeceğim. 
 

25 May 2024

İlk Günün Sonu


Selamlar
Ayasofya sadece İstanbul'da var zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Trabzon'un da var bir Ayasofya'sı:) Öğle namazını burada kıldık. Binanın bulunduğu konum, mimarisi, bahçesi.... Hepsi birbirinden güzeldi. Huzurlu bir havası vardı. 


Tarihi dokusu olan ibadethanelerin ve kılıç hakkı olan eski kiliselerin en makul kullanımı, camii olması bence. Müze olması, sadece seyirlik kalması binanın yapılış amacına ve ruhuna aykırı. İbadethane, ibadethane olarak varlığını devam ettirmeli. Bu binayı yapan Hristiyan cemaat, içinde inandıkları tanrıya ibadet etmek amacıyla yapmışlar. Ben de gittim namaz kıldım. Yani binanın dini misyonu  korunmuş durumda. 
Cemaati olmayan ibadethanelerin de kütüphane olması ikinci ve en iyi yollardan biri bence. İbadethane amacıyla yapılmış bir binanın içinde aksiyon ve hayat devam etmeli. Sadece seyirlik olmalarının ruhlarına aykırı olduğunu düşünüyorum.


Karadeniz'e gidip de çay fabrikasına gitmemek olmazdı. Vatan Çay Fabrikasına gittik. Yöresel kıyafet giymiş ve yörenin ağzına hakim çok tatlış bir satış elemanımız vardı. Fabrikanın işleyişi hakkında bilgi verdi. İlk hasat çayının önemi hakkında bilgi aldık. En lezzetli çayların mayıs ayında toplanan çaylar olduğunu öğrendik.


Çaysever demek az kalan, çok çaysever bir arkadaş ile gezip, üstüne de çay fabrikasında olunca bolca çay içip, minyatür çay bahçesinde, çay toplama mizanseni yapmasak çok ayıp edecektik. :) Hadi okuyun bakalım bu tekerlemeyi hahahaha


 

Çay severin gönlünü ettiysek, örgü severin de gönlünü edelim dedik ve geç kalmayı göze alıp, son fotoğrafımızı da çektik. Belki yazın örerim bu güzel aksesuardan.


Karadeniz'e gelip, ıslanmamak büyük şans olurdu. Gün boyu bize gezi keyfi veren hava Uzungöl'de yağışa döndü. Bir ara dolu bile atıştırdı. Şemsiye olunca gölün etrafını turlama şansı yakaladım. Bizim kızlar bildiğin sudan çıkmış balık kıvamına geldiler.


Hayat kurtaran şemsiye hahahaha





Sudan çıkmış balıklar.... :))))





Uzungöl'le ilgili yapılaşmanın doğal güzelliğe zarar verdiği fikrine katılmamak imkansız. Fakat "Araplar basmış" serzenişini yapan "oryantalistçiklere" sadece gülüyorum. Araplar değil de mesela aynı oranda Almanlar gelmiş olsa bu kesimin bir itirazı olmayacak adım gibi biliyorum. Ayrıca insanlar gelip, yöre halkının ekonomisine katkı vermiş durunda. Burada Uzungöl'le ilgili benim isyanım, durumu abartılı bir kazanç kapısı haline dönüştürmüş esnafa. Lokantaların fiyatları Türkbükü ile kapışır kıvama gelmiş. Keşke ticaretin ahlakını koruyabilsek. 

İlk günün sonunda Rize'de bir otelde kaldık. Gençlerin arasında ilk defa deniz görenler vardı. Yemekten sonra sahilde biraz yürüdük. Çok yorgun iki öğretmen olarak aynı odayı paylaştık. Küçük ama tertemiz bir oteldi. Mutlu bir sabaha uyandık. 
Anlatmaya devam edeceğim. Şimdilik selametle.

23 May 2024

Trabzon Atatürk Köşkü


Selamlar
Uzun aralar verdiğimin farkındayım. Gezi yazısı bu kadar uzun aralar vermemeli. İnsanın anıları körleşiyor. Fakat dönemin sonu yaklaştı. Okulun aktiveleri hem çok yoğun hem de planlamanın çoğu bizim ekipte. Zaman sıkıntısı yaşamaya başladım. 
Günün sıkıntılarına da mola olsun bana. Bu muhteşem binayı yeniden gezelim sizinle. Bir kere taştan ve betondan olduğuna inanmak zor. Resmen dantel gibi işlenmiş. İnce, Zarif ve çok wintage.


Biliyorsunuz Trabzon'da Rum nüfus, azımsanmayacak kadar fazlaymış vaktiyle. Mübadele anlaşması ile nüfus sirkülasyonu gerçekleşmiş. Trabzon'daki Rumlarda bu durumdan nasibini almış. Varlıklı bir Rum, devletler onların yaşayacağı yerlere karar vermeden önce, ailesi için yaptırmış bu köşkü. 


Her şey nasiple işte. Böyle güzel bir köşk yaptıracak gücü olan ailenin, içinde yaşamaya gücü yetmemiş. Gideceksiniz denilmiş ve gitmek zorunda kalmışlar. 
Bu hikaye beni derinden etkiledi. Uzun zamandır, yerinden yurdundan edilmiş insanlara karşı tutumları sosyal medyada ya da toplumda duydukça üzülüyordum. Bu köşk beni çok başka duygulara sevk etti. Bu köşkü yaptıran aile gittiği yerde tutunabildi mi? Hangi yaşam koşullarına maruz kaldı, merak etmekten kendimi alamadım.



Köşkün anlamı, bu acı hikayeden çok, Trabzon halkının Atatürk'e bu köşkü hediye etmesinde. Atatürk, iki defa gelmiş Trabzon'a ve bu evde kalmış. Hatta Hatay'ın, Türkiye'ye katılması öncesine gelen bir döneme denk gelmiş bu ziyaretler. Hatay'ın dahil olmadığı bir harita üzerinde çalışmış. Kendi elleriyle işaretlediği noktalar var haritanın üzerinde. 



Köşk çok ince bir zevkin ürünü. Banyonun ve banyo mobilyalarının zarafetine bakar mısınız




Zaten bina gelin gibi. Trabzonlu gelinlerin dış çekim için tercih ettikleri mekanların başında geliyor. Haksız da sayılmazlar gördüğünüz gibi :)
Gün henüz bitmedi. inşallah uzatmadan geleceğim yeniden.
 

13 May 2024

Okul Gezisi Time


Selamlar
Geleneksel okul gezimize hoş geldiniz. :) Normalde Haziran ayında yaptığımız geziyi Karadeniz'in tam zamanı deyip, Nisan sonuna çektik. Çok keyifli, çok huzurlu 3 gün geçirdik. Hayatımda ilk defa 1 Mayıs'ın tatil olmasına sevindim. Serinin sonunda neden böyle söylediğimi anlatacağım.


İlk durak, Sümela Manastırı. Hep merak ettiğim bir yapıydı ve kısmet olmamıştı. Malum yolu çetin, bir o kadar da güzel. Yoruldukça manzaranın tadını çıkartarak tırmandık. Tırmanma tamamlandığında rehberimizin anlattıkları ile Sümela'nın tarihi hakkında bilgi aldık. Google olmaya niyetim yok, size bu bilgilerden söz etmeyeceğim. Fakat başka izlenimlerimden bahsedeceğim. 
Tırmanma tamamlanıp, yukardan şehre baktığınızda siz de konusu Orta Çağda, sur içi bir kasaba geçen film seyrediyor gibi hissetmediniz mi?  Şu basamaklarda başı boneli, eteklerini tuta tuta merdivenleri çıkan kızlar, zırhlarını kuşanmış askerler, boynunda haçla gezen keşiş cübbeli adamlar hayal etmek çok kolay değil mi?


Kilise, büyük bir emeğin ürünü. Fakat zaman ve cahillik çok yıpratmış. 



Gezi denilince Sevtap kankimin olmadığını düşünmeniz üzer beni. Okulun Gezi Kulübü bu hanımın omuzlarında yükseliyor. Biz sadece eşlik ediyoruz efenim.


Sümela'nın malum dağ yüzeyindeki görselini yakalayabildiğimiz tek pencere. Gençler, Sümela denilince her yerde karşımıza çıkan görseli aradılar önce. Hocam nasıl yakalarız o görseli diyerek dolaştılar etrafta. Öğretmenlik var serde, yapıştırdım hemen; dışardan görünene ile içerden görünen her zaman aynı olmayabilir. dikkat etmek lazım :) 
Fakat Sümela hem içerden hem dışardan hem yol güzergahı ile çok güzel. Uzun süredir restorasyon vardı. Görmeyenler, gitsin, özleyenler de yeniden kavuşsun efendim. 


Ağaçları beni hep mutlu ediyor. :)) 


Sümela'dan inince yol üstü tesislerde mis gibi bir sütlaç yedik. Ben hayatımda bu kadar lezzetli bir sütlaç yemedim. Maçka'ya giderseniz mutlaka yemelisiniz. Sütlaç sevmiyorsanız bile yemelisiniz bence. 
Devamı gelecek. Selametle