Bayramın üçüncü gününden selamlar efendim.
Malesef kısıtlamalı bir bayramı daha geride bırakıyoruz. demek ki henüz çıkarmamız gereken dersleri çıkarmamışız.
Madem, bayram yoğunluğu denen şey yalan oldu, madem yapacak şey sınırlı, o zaman oturup blog yazmakta hiçbir sakınca yoktur :))
Biliyorsunuz bu tip vintage yakalar bu ara pek popüler. Kendim için pek düşünmemiştim. Kızımda talep etmemişti. Sanırım evden dışarı çıkamıyor oluşumuzun yarattığı, bir "amaann boşver hali" :)). Kardeşcan; "abla bana bu yakalardan örebilir misin" deyince, dikkat alanıma daha fazla girdi. You tube da, uzakdoğulu bir hanım, çok güzel videolar çekmiş. Az sonra bir tanesini buraya da ekleyeceğim. Ondan faydalanıp, ördük bir kaç tane ama sevdim bu işi. Hem zevkli, hem çabuk biten bir iş. Birine elişi bİr hediye hazırlamayı düşündüğümde ilk aklıma gelenlerden olacak artık.
Renk tercihleri yaka sahibine ait. İpim, üstteki siyah yaka, Alize angora gold, alttaki beyaz yaka, denemek istediğim bir ipti, markasını hatırlamıyorum. Pek hayal ettiğim gibi olmadı. O nedenle sanırım unutmayı tercih ettim :)) Yaka öreceksem angora gold tercih edeceğim sanırım.
Bu da şimdilik son yakamız. Fakat dediğim gibi ara ara örerim yine ben güzelliklerden.
İşte bahsettiğim you tube kanalı. Bu tür yakalar dikkatinizi çekiyorsa hazine bulmuş gibi olabilirsiniz. Sesli bir anlatım yok, aksine dingin bir müzik eşliğinde, fakat çok net bir anlatım var. Tavsiye edilir.
Yetişkin ve becerikli bir kız annesi olunca, amigurumi Frida bebek, anneler gününüz için örülmüş olabilir. :)) Canım kızım beni nasıl mutlu edeceğini biliyor.:))
Mayıs başında, instagramdan tanışıp, çok sevdiğim Çiğdem'le birlikte okumaya karar verdik Hanne'yi.
Normalde ben, kelimelerle oynayan, insanın damağında tat bırakan, eserleri okumayı severim. Fakat son günlerde yaptığım bazı okumalar, sade anlatımın içinde derin ve etkileyici analizlerinde yapılabileceğini gösterdi bana.
Hikaye, Almanya'daki yaşayan gurbetçi bir ailenin malesef baba kaynaklı, yaşadığı ağır bir dram ekseninde anlatılıyor. Bu dram, ailenin kızı Hanne'nin yetişkin hayatına bir varoluş sancısı olarak yansıyor.
Bahadır Bey, ekrandan bile yansıyan beyefendi kimliğini kitaba da yansıtmış. O ağır dramı acıtasyona sığınmadan kurgulayıp, kitabın kalbi diyebileceğimiz son yirmi sayfaya getirmiş.
Verimli ve arkadaş eşliğinde olunca aynı zamanda zevkli bir okumaydı.
Verimli ve arkadaş eşliğinde olunca aynı zamanda zevkli bir okumaydı.
İşte böyle dostlar, mayıs böyle başladı, böyle devam ediyor. Güneş alan odanın camında, resmen unuttuğum kaktüsün bana hazırladığı sürpriz gibi geçsin hayatlarımız. "Aaaa ben onu sulamayı unuttum deyip", yanına gittim. O bana dikenlerin arasından çiçek hazırlamış :))
Anlatacaklarım bitmiş değil. Kadir gecesinden beri, Mescid-i Aksa ve Gazze'de yaşananlar, yürek dağlıyor.
Ben yeniden diyetisyene başladım. Onlarıda bir dahaki sefere anlatayım size.
Şimdilik selametle....