Selamlar
Normalde ayın son günü, etkinlik yazımı yazardım ama dün biraz stres yüklendim sanırım. Gözlerimde yanma ve boğazımda ağrı vardı. Yüz yüze eğitim başladı, okula gidiyoruz. Acaba covid miyim endişesi bende stres yaptı sanırım. Bugün çok şükür daha iyiyim. Henüz test yaptırmadım boğazımda hafif bir ağrı hala var ama öksürmüyorum. Tat ve koku kaybım yok. Bunlar bana moral oluyor. Dışarı çıkmamı gerektiren bir durum da yok pazartesiye kadar, süreci takip edip, ona göre test yaptırmaya karar verdim. Malum hastane ortamı da çok steril sayılmaz. son tahlilde hafif baş ağrılarım olsa da ayaktayım, iyiyim, en önemlisi nefes alışımla ilgili bir sıkıntı yok yani toparlanıp, mart ayının yazsını yazmak lazım :)
Bu ay yazarımız, Ayşe Saşa. Pek çok insan hiç duymadığından bahsetti. Bende kendisi ile ilgili bir farkındalığa neden olmaktan mutlu oldum. Okuduğum kitabı, kendi yaşam hikayesi. Son derece etkileyici, insanı sarsan bir hayat. Pek çok kalıbı yıkan, farklı bakış açıları sunan ibretlik bir yaşam onun ki.
1941 yılında İstanbul'da dönemin sayılı zenginlerinden birinin kızı olarak dünyaya geliyor. Yabancı mürebbiyeler tarafından büyütülüyor. kolejlere gidiyor. şimdi böyle yazınca nasıl imrenilesi bir yaşam. Kulağa Yeşilçam filmi gibi geliyor. Fakat gerçek tam bir Alfred Hitchcook filmi. Yabancı mürebbiyelerin zalimliğe varan uygulamaları, ebeveynin duruma tamamen kayıtsız kalışı, Ayşe Hanım'ın kendi kişisel özellikleri de eklenince, yetişkin hayatının büyük bir kısmında mücadele etmesi gereken hallüsinasyonlar ve paronaya baş gösteriyor. Yani tipik bir şizofreni hastası. Daha önce Delilik ülkesinden notlar kitabını okumuştum. Orada hallüsinasyonlarından bahsediyordu. Bu kitabı okuyunca zihnimde bazı parçalar daha net yerine oturdu o kitapla ilgili de.
İşin aslı yazmak istediğim çok şey var, kitapla ilgili. Ama toplum olarak kalıp yargılarla düşünmeye meyyaliz. Hiç kimsede önyargı gelişsin istemiyorum. Bu nedenle bir kaç alıntı verip. ısrarla tavsiye etmekle yetineceğim. Kitap biteli bir hafta oluyor, hala ciddi anlamda etkisindeyim. Sorgulamam devam ediyor, diyeyim son olarak.
"Zavallı ebeveynim o kadar basiretsiz ki her şeyi yanlış yapıyor; insanların gelenekle bağları kopunca her şey kopuyor, dünya ile bağı kopuyor, olup biteni anlayamıyor."
"Türkçeden evvel Almanca öğreniyorsunuz. adı üstünde anadil..... Ben anadilden önce dadıdil öğrendim"
"O koz helvacı amcanın yolunu bekliyorum, sadece onun geçişini izlemek için gidiyorum, o kapıya. Oradan geçen niye bize benzemiyor. Veya biz neden onlara benzemiyoruz."
"Bizim burjuvazimiz Batılı burjuvazi gibi değil. Ne kültürden ne fikirden nasibini almış bir garabet"
"Yoğun çalışma, ev işi ve senaryolara verdiğim mesai birdenbire çok iyimser yapıyor, hayatımdaki nevrotik sıkıntılardan, geçmişe ait birikimlerden uzaklaştırıyor, beni kendimden kurtarıyor."
Oyuncumuz Charlize Theron; üç filmini seyrettim bu ay. İtalyan işi ilki. Nitelikli bir hırsız ekibiz var. Yaptığım tanıma kendimde gülüyorum şu an. Ama öyle yani Bu ekip içlerinden birinin ihanetine uğruyor. Ekibin en yaşlısı hatta beyni olan, aynı zamanda kızımızın babası, hain tarafından öldürülüyor. Süreç ekibin bu haine dersini vermesi şeklinde işliyor. Tabi ki kızımızda haklı gerekçelerle ekibin bir parçası oluyor. Sevdin mi derseniz eh işte. derim. Bu tarz kaçmalı kovalamalı filmleri seviyorsanız, sizi mutlu edebilir, o kadar.
Diğer filmimiz Pamuk prenses ve avcı.
Bildiğimiz hikaye ama bilmediğimiz şekilde anlatılmış. Şeker ponçik prensin onu öpmesini bekleyen, prenses gitmiş, ailesi ve ülkesi adına mücadele eden bir prenses gelmişti. Ayrıca cadının prensin suretine bürünmüş olması da epey ibretlikti. Pek çok açıdan yorumlanabilecek bir hikaye olmuş. seyretmediyseniz tavsiye ederim.
Kaç kere seyrettim sayısını unuttum :) fırsat bu fırsat dedim yeniden seyrettim. Beni çok etkiler. Eski ama güzel bir film.
Nisan ayı için yazar Azra Kohen, oyuncu, Tilda Swinton
Selametle......
5 yorum:
Aynı kitabı okumuşuk tesadüfen Nisan ayında görüşmek üzere sevgiler,
demekki hepimiz biyografisini okumuşuz. evet çok etkileyici, ayrıca çok sevdim ben bu sanatçıyı, yazık biraz da güçsüz biriymiş demekki ezilmiş gitmiş iyice. geçmiş olsun sana da :)
Gözüm yaptığınız el işilerine ilişti ne marifetlisiniz maasallah :)
ah Ayşe Şasa bilinmez mi hiç! o yaralı ruh, çilekeş bir insan, o
imanını yaralarına sarmakta kullanmış, bu dünya da rahat
görmemiş insan. Diğer kitabını da oku bence.
Charlize Theron'un en sevdiğim filmi Cani. izlemediysen
tavsiye ederim ben çok çok beğenmiştim.
Selam ne güzel el işi o rengarenk olana bayıldım. Sevgiler.
Yorum Gönder