Selamlar
Her dönemin başında Sevtap Hoca'ya ilk soru; "bu sene bizi nereye götüreceksiniz" oluyor. Güven Hocam ve Sevtap Hocam, Gezi İnceleme Kulübüne rehberlik yapıyorlar. Onların sayesinde tatile, tatille başlıyoruz :)
Bu sene minik bir Batı Karadeniz turu yaptık. Maşukiye, Ormanya, o bölgedeki cam teras, Bolu, Gölcük ve Yedigöller'i ziyaret ettik. Dönüşte kısa bir Beypazarı çarşıyı dolaştık ve okulumuza döndük.
9 Haziran Cuma günü, gece 11 civarı yola çıktık. Ancak öğrencileri ile geziye giden bir öğretmenin anlayabileceği bir yolculuk başladı hahhha. Genç bir grupla yola çıkıyorsan hele de bu grup öğrencilerinse o yolculukta sıkılmak ya da uyumak pek mümkün olmaz. Gençlerin enerjisi bitene kadar şamata bitmedi. Sabaha karşı biraz dinlenelim moduna girdi ekip :) O sırada Bolu'ya yaklaşmaya başlamıştık. Bu fotoğraf o dingin zamanların eseri. Hareketli otobüsün camından çekildiğini düşününce hiç de fena sayılmaz ne dersiniz.
Sevtap Hocam, arkadaki üçlünün ortasında, Meg Ryanın Kayseri şubesi olan güzel hatun :)) Ekipte Songül Hoca ve okulumuzun hemşiresi Merve kızımız var. Kahvaltı için gittiğimiz mekan. Yemyeşil bir bahçe. Sallanan bir köprüden geçiliyor mekana. Yine muzur gençler yüzünden çığlık çığlığa geçerek ulaştığımız bahçe :))
Bu ara Yeşilin Kızı Anne serisine başladım. Daha önce ilk iki kitabı okumuştum ama seri tamamlanmadığı için düzgün bir okuma olmadı. Şimdi seri tamamlandı. Madem tatildeyim baştan okuyayım dedim ben de. Bahçe insana Green Gables'taki Anne Shirley olduğunu hayal etme şansı veriyor. :)))
Çiçeklerden bir tak altından geçerken, gerçek dünyadan biraz uzaklaşmanın kimseye bir zararı olmaz sanırım :)) Bahçedeki tek problem kavak ağacı çoktu ve acayip polen vardı. Her tarafta kar gibi yağan pamukçuklar vardı. Tıkanmaktan çok korktum. Aslında hiç etkilemedi diyemem ama normalden daha az etkilendim. Günün şükür sebebiydi.
Kahvaltıdan sonra mekanımız Maşukiye oldu. Doğa harikası muhteşem bir yer. Kuş cıvıltıları, yeşilin her tonu, su sesleri arasında yokuş yukarı bir parkur.
Yokuşu tırmanırken, bir yerde çeşme gördük. Ben hayatımda böyle leziz su içmedim. Bir araba yanaşmış, bidon bidon su dolduruyordu. Bidonları görünce hayret etmiştim. Ordu mu besliyorlar evde diye :)) Fakat suyu içince insanlara çok hak verdim.
İç Anadolu'nun, bozkırın bağrından kopup gelen insanlar olarak, yeşil, tabiat bize çok iyi geldi diyebilirim. :))
Zipline, tecrübe etmek isteyen gençler uçmayı denedi. :) Ben açıkçası cesaret edemedim. Yükseklik korkum var. Adamlar çok güvenli diye ikna etmek istedi ama ben sezgilerime güvenip denememeyi tercih ettim. Pişman değilim. 50 yaşında insan hem de öğrencileri ile katıldığı bir gezide ayakları yerde kalırsa daha iyi olur diye düşündüm. :)))
Eveeettttt, sıra gelmiş cam teras anılarına. Söyleyeceğim ilk şey manzara muhteşemdi. TRT'nin Yeşil Deniz dizisi vardı malum. O tabiri aynen kullanmak mümkün. Yeşil bir denizin üstünde gibi hissediyor insan.
Doyumsuz manzaralar var.
Cam Teras ziyaretimizde bir şeyi fark ettim. Yaşadığımız büyük deprem ben de hala bir travma. Terasın özellikle camlardan oluşan ve çelikle desteklenmiş kısmına geçince sarsılma başladı ve ben devam edemedim :(
Öğretmen ekibimiz. Hepsi birbirinden değerli insanlar. Bu sene proje okullarında sürelerini dolduran arkadaşlarla ilgili bir sirkülasyon bekleniyor. Hiçbirini kaybetmek istemiyorum. İnşallah ekip olarak devam etme şansını yakalarız.
Güvenli alanda kalarak özçekim yapmaya çalışan bir Mavi Lale :))
Ekip dağılmaz inşallah diye dua ederken anlatmaya çalıştığım bu işte. Ben, Sevtap ve Songül'ü çekmeye çalışırken Müdür yardımcımız Murat Hoca gezinin en eğlenceli pozunu vermekte beis görmüyor. :)) Şaka bir yana bir anda daldı kareye hemen geri çekildi ama ya ben ya makina çok hızlı anlık bir durumu ölümsüzleştirdik :))
Cam terasın gidebildiğim en uç köşesinde bir anım kalsın dedim. Daha ötesine gitmeye cesaretim olmadı dediğim gibi.
Cam terasın ardından Ormanya'ya geçtik. İzmit Belediyesinin katkıları ile yapılmış. Çok büyük bir alan. İçinde hayvanat bahçesi, Hobit evler, piknik alanları, kamp alanları var. Benim en çok dikkatimi çeken kısmı Orman kütüphanesi oldu. Onu paylaşmadan önce ağaç adamın bize söyledikleri konusunda ne kadar haklı olduğunu gördüm. İnternet bağlantısı ara ara yoktu ama çevreye bakınca bağlantı kuracak çok fazla güzellik vardı.
Bu fikir beni benden aldı. Muhteşem bir ortam. İçeri giriyorsunuz. Farklı alanlarda kitaplarla dolu dolaplar var ve alanı bölümlere ayırmışlar. bir kısmında anfi tiyatro gibi oturma alanları olan basamaklar, bir kısımda sallanan banklar ve sandalyelerin olduğu bir alan var. zaman kısıtlı olduğu için tüm alanları gezemedik ama İzmit'de yaşayıp, 3K'yı yani kahve, kitap ve kekimi alıp bir köşede okuduğumu hayal ettim.
Kitapların yaydığı ışıkla aydınlanmış dolaplar :)
Kayın okuma salonundan bir manzara. Emekli olunca inşallah sağlık problemleri yaşamadan böyle aktivitelerin parçası olmayı diledim.
Son olarak, Ormanya'da Hobbit evleri bölümünü ziyaret ettik. Aman Yarabbim nasıl bir kalabalık. Çok güzel düşünülmüş bir alandı. Çok güzel görseller vardı ama kalabalık yüzünden en kısa kaldığım alan oldu. İnşallah daha sakin bir zamanda yeniden ziyaret etme şansımız olur.
Gün sonunda Bolu'da bir otelde kaldık. O kısmı da anlatmasam olmaz. Akşam yemeğinden sonra Gençler gün boyu dağ tepe aşmamış gibi hocam ne yapalım diye Güven Hoca'yı darlamaya başladılar. O sırada otelin açık hava bölümünde bir lisenin mezuniyet eğlencesi vardı. Biz otelin önünde garip garip oturunca :)) gençler içeriye davet ettiler. Hiç yoktan bize yeni bir eğlence çıktı. Gençler orada da kurtlarını dökünce odalarına çekildiler. :)
Bir sonraki günün maceraları da diğer postun konusu olsun.
Selametle...
3 yorum:
Güzel yerler gezmişsiniz, ben seyir terasına adım bile atamam korkarım..
Sevgiler
ne güzel yerler...
ne şirin bir ekip :) yedigöller gölcük ne güzel yaaa :)
Yorum Gönder