Pages

17 Oca 2023

Avatar: Suyun Yolu ve Afife Jale


Selamlar
Öğrencilerimle gitmeyi düşündük ama yazılılarımız iki buçuk  hafta sürünce gençler müsait olamadı. Bende kaçırmak istemedim. Geçen hafta salı günü nöbet sonrası eşimle beraber gittik. Pandemi sonrasında sinemaya hiç gitmemiştim. Cesaretim yoktu. Fakat yıllar önce çok beğenerek seyrettiğim filmin 3D gösterimini kaçıramazdım. 
Avatar ilk filminde konu olarak, biraz daha suya sabuna dokunan bir senaryosu vardı. Pandora'nın altındaki enerji kaynağını gözüne kestiren insanoğlunun açgözlü tutumuna iyi bir eleştiriydi. Felsefi olarak zihin-beden ilişkisinde, zihni önceleyen bir hikayeydi. 
Pandora gezegenindeki enerji kaynaklarını kullanmak isteyen insanlar, Nav'i halkını ve Pandora'yı yakından tanımak amacıyla, belden aşağısı felçli olan eski bir asker olan Jake Sully'nin avatarını Pandora'ya göndermişlerdi. Sully, her iyi yürekli insan gibi Pandora'da gördüğü tertemiz dünyadan etkileniyor ve aşkın da gücüyle, değişip dönüşüyor. 

İkinci Avatar'ı daha iyi anlamak için ilk Avatar'ın karakterlerini tanımaya ihtiyacımız var.
Avatar- Suyun Yolu, ilk filmin aksine daha özel bir hikaye. İlk filmde mücadele eden tarafların arasında yaşanan çatışmanın hesaplaşması şekline dönüşmüş. 

Aile kavramı, yeni Avatar'n temel konusu diyebilirim. Çok kardeşli ailelerde sıklıkla görülen sorunlardan biridir. Kardeşler birbirinin altında ezilebiliyor. Bazen küçük kardeşe gösterilen ilgi ve sevgi, büyük kardeşin özgüvenine zarar verebiliyor. Ya da tam tersi çok başarılı ve uyumlu bir büyük kardeşin altında ezilen mutsuz ve asi küçük kardeş, kendisini sevilmeyen baş belası kategorisine koyarak, ailenin değerlerinden uzaklaşabiliyor. Ebeveynlik ne kadar zor ve çetrefilli bir iş ve ebeveynlerin çoğu bu konuda ne kadar duyarsız. 😔
Bunun dışında söyleyebileceğim, film görsel bir şölen. 3 saati aşan zaman diliminin tek dakikasında bile sıkılmadım. 3D teknolojisi mekanla bağınızı güçlendiriyor. Hikayenin bir parçası haline gelebiliyorsunuz. Üçüncü filmin beklentisi ile çıkıyorsunuz salondan. :) 


2022 de başlayıp, yılın ilk haftasında biten kitabım. Osman Balcıgil'i ilk defa okudum. 
Afife Jale, çığır açan, bir konuda ilk olan insanların hemen hemen hepsinin yaşadığı zorlukları sonuna kadar yaşamış bir insan. Üzülerek, kızarak okuyorsunuz kitabı.

Gelelim Osman Balcıgil'in kalemine. Sade, okuyan herkesin kolaylıkla anlayacağı bir yazma dili var. Biyografi yazarken, doğru bir karar bence. Fakat dünya görüşünün taasublarından kurtulamadığını görüyorsunuz. Aynı şeyi Azra Kohen'de de hissetmiştim.
 Örtünmek, insanın özgürlüğünü kısıtlamaz. Başını örten insan, özgürlüğünden feragat etmiyordur. Malesef bizim aydınlarımız, neyin etkisiyle bilmiyorum ama "özgür kadının" örtünmeyi kendi iradesiyle seçemeyeceğini  düşünüyor. Böyle bir taasubla hareket ediyor. Gör Beni kitabında, at sırtında örtüsünden kurtulup, özgürlüğe koşan kız tasvirini okuduktan sonra, bir daha Azra Kohen okumamaya karar verdim mesela. Balcıgil'in yazdığı karakterin tercihleri ile ilgili bir şey olabilir ama satır aralarında hissettiğim, örtünme ile ilgili basma kalıp tavır beni rahatsız etti. 
Bu konuda beni önyargılı bulabilirsiniz. "Senin yaptığında bir taasup" diyebilirsiniz ama ben, kendini ifade etme konusunda devlet eliyle baskı görmüş bir insanım. Örtünmeyi tercih ettiğim için, beni yok saydı devletim. Böyle öğretmen olamazsın. Seni bu halinle gençlerin önüne çıkaramam dedi, devlet bana. "Bu kadına haddini bildirin" denildi. O nedenle benim hassas noktamdır. Örtümle ilgili hissettiğim en ufak bir kalıp yargı, beni çileden çıkarmaya yetiyor. Teşbih de hata olmaz derler. Hani yaralı hayvanlar daha saldırgan ve agresif olur ya... Bende bu konuda ciddi yaralar taşıyorum içimde. O nedenle, örtünün insanların özgürlüğünü kısıtladığına dair bir iddianın imasına bile tahammülüm yok. 
Balcıgil, bir daha ki nasibe kadar donduruldu  bende. :) 
Selametle...



 

3 yorum:

ruşyena dedi ki...

Ha şöyle! Her yaralı yarayı açanları ve o yarayı her fırsatta kanatanları dile getirse, kodlanmış zihinlerdeki kilitler de açılacaktır bir süre sonra. Zira bu durum yalnızca kapalı hemcinslerimizin değil, ülkemizin de kanayan bir yarası.

mavilaleden dedi ki...

Ve aksi yönde düşünenlerde zerre bir gelişme yok bence. Örtünmeyi kendi iradesi ile kabul eden insanların olamayacağını. Bilerek ya da bilmeyerek bir taasuba boyun eğdiğimizi düşünmeye devam ettikleri sürece de değişmeyecek. Örtünmeyi tercih etmek diye bir şey var. Bunu kabul etmek değişmenin tek şartı. Örtülüleri kendi iyiliklerini düşünmekten aciz insanlar olarak görmekten vazgeçmezleri şart. Ayrıca ailelerin evlatlarını kendi değer yargıları ölçüsünde yönlendirmelerinde de hiçbir sakınca yoktur. Vesselam

deeptone dedi ki...

pandemiden sonra sinema biletleri fena olmuş, 100 lira filan yani, artık netten izliyom :)