Pages

5 Haz 2020

Ağaç EV sohbetleri 41




 Kendi çektiğin ilk fotoğrafı hatırlıyor musun? 2. Neyi fotoğraflamıştın? 3. Bunun için bir fotoğraf makinası mı kullandın bir telefon mu? 4. Çektiğin fotoğrafı ve o anı anlatır mısın?


Selamlar
Sevgili Deep'in sayfasında gördüğümden beri, aklımın bir köşesinde. Hatıraları aradım, ilk çektiğim fotoğrafı, bulup çıkarmak zor hatta imkansız gibi duruyor. Ama bu sempatik konuda bir kaç kelam etmek istedim. 

Benim fotoğrafla ilgili ilk aklımda kalan, aile büyüklerinin hepsinin fotoğrafları olmasının bir şans olduğunu fark etmem. Babamın babası 1955 yılında vefat etmiş. Hem de çok genç bir yaşta. Ailede herkesin fotoğrafı var. Babaannem, anneannem, dedem. Hatta annemin evinde siyah beyaz fotoğraf kolleksiyonu sayılacak kadar çok eski fotoğraf var. Seviyormuş, bizim büyükler fotoğraf çektirmeyi. Ama büyükbabamın bir resmi yok. Çocukken bunu sürekli söylerdim. "Neden gitmemiş fotoğrafçıya, bak herkesin var diye" Sonraları babamı üzdüğümü fark ettim. Konuşmadım, bu konu hakkında. Şaşırıyordum, çünkü akranı insanların fotoğrafları vardı. Ama onun yok. Büyüdükçe anladım büyükbabamı, benim de en son aklıma gelen şey olur, bir anıyı fotoğraflamak. Hatta blog ya da instagram bile bana bu alışkanlığı kazandıramadı. Mesela grupla bir yere gidelim, bir geziye falan, benim aklıma hiç gelmez, tüm fotoğraflarım birilerinin beni teşvik etmesiyle çekilmiştir. Hayır, sevmediğimden değil, aklıma gelmiyor :))) Sanırım benim rahmetli büyükbabam da bu işi çok önemsemedi. Ama cânımmm dedem, keşke bir tane olsaydı. seni görebilmeyi isterdim. 

Bu konuda babam yine şanslı sayılır. çünkü babasını görmüş onunla vakit geçirmiş, 11 yaşındaymış kaybettiğinde. Hiç unutmamıştı yüzü. gözümü kapatınca,  net bir şekilde zihnimde canlanıyor derdi. O zamanlar bunun bir dram olduğunu düşünür üzülürdüm. Yıllar sonra, öğretmen olup, Bitlis Tatvan'a gittim. Karşı komşum, Türkçe öğretmeni Şükran abla, babasını hiç görmemişti ve resmi de yoktu. Düşünsenize zihninizde baba figürünün yeri kocaman bir boşluk. İşte bu iki durum aile büyüklerinin fotoğrafına sahip olmanın nasıl büyük bir şans olduğunu düşündürür bana hep. 

Babaannem vefat ettiğinde, babam onun fotoğrafını büyütüp, çerçeveletip, oturma odasına asmıştı. Belki de zihninde babasına ayrılan alan daralmasın diye böyle yapmıştır. Bilinmez. 

Fotoğraf makinaları ile ilgili anım ise, babamın yurtdışında çalıştığı dönemlerde getirdiği şıpşak makinaydı. Malum fotoğraf dediğin, çekildikten sonra, film rulasu bitene kadar göremediğin bir şeydi eskiden. Hatta nasıl çıktım acaba diye merak ettiğin. Fotoğraf basılınca heyecanla baktığın, incelediğin bir şeydi. Ama babamın getirdiği makina, çektiğin fotoğrafı hemen basıyordu. Bütün aile için sihirli bir kutu gibiydi. Konu komşu, hısım akraba, ilgili ilgisiz herkes o makinaya poz vermişti. :))) 

Profesyonel bir maknam hala yok. Dediğim gibi fotoğraf benim için öncelikli hiç olmadı, sanırım o yüzden. Bu güzel fotoğraflara bakmayı sevmediğim anlamına gelmiyor. Bu iş bence çok ciddi anlamda bir sanat. Ben haddimi bilirim, iyi fotoğraf çekemem ama iyi çekilmiş bir fotoğrafa bakmayı çok severim, çekene büyük saygı duyarım. 


Size bahar çiçekleri sunmama yardım eden kızım gibi, iyi fotoğraf çekenler, önünüzde saygıyla eğiliyorum :) 

Selametle...


3 yorum:

deeptone dedi ki...

ya çok duygulandım yaa burnum sızladı, deden baban şükran abla. foti çokoş amaa :)

Derya dedi ki...

Düşündüm de hatırlayamadım ilk hangisi çektik bir zaman, o film bitmesin diye gözüne bakarak, birde gözün kapalı çıkar titrer bişey görünmez, günler sonra banyo ettirdikten sonra kaç tanesi gitmiştir, o an da o anı da hey gidi günler, foto çekmeyi seviyorum, çevremde de sen iyi çekersin deyip bana bırakılan veya verilen görevlerde de mutlu oluyorum, o demet nasıl güzel bayıldımm :)

Kaystros Tyrha dedi ki...

Fotoğrafla benim de pek haşır neşir olduğum söylenemez. Ancak bir fotoğraf bir sürü anıyı hatırlamamıza vesile olur:)