Pages

3 Eki 2021

03.10.2021


Üç gün oldu bile. Özlemciğim iyi gidiyoruz ne dersin :)) 

3) Telefonundaki 13. görselde ne gördüğünü ve hissettiğini yaz.

Açtım telefonu, 13. görseli bulayım. Karşıma klasörler çıktı. Hangi klasördeki 13. resim diye düşünürken, kendi çektiğim fotoğraflardan on üçüncüyü paylaşmam gerektiğine karar verdim. Sonuçta bu blog benim gözümden bakıyor dünyaya :)

Perşembe günü, eski komşuma gittim. Nazileciğim, elinden iş gelen, becerikli bir genç hanım. Yeğenimin doğum günü için ona elbise diktirmeye karar vermiştim. Kumaşı falan alıp, verdim önceden. Perşembe günü bitirmiş. Elibiseyi almaya gittim. Nazile hala bizim eski evin olduğu binada oturuyor. Nazile'ye gitmek, birazda eski evime gitmek benim için yani. 

İlk yazımda dediğim gibi, ben gelenekçi bir yengeç burcuyum. Benim anılarımla bağlarım kuvvetlidir. Bazı zamanlar ve bazı mekanlar beni alıp götürür o nedenle. 
Fotoğraftaki, eski evimizin, apartman girişindeki tak. Bizim ev ön cepheye baktığı için, tam 10 yıl boyunca mutfak balkonundan baktığımda, mevsimine göre, çiçeklendiğini de sararıp solduğunu da defalarca gördüğüm tak. 

Bu manzaraya baktığım balkon benim için özeldi. Tapusu benim olan, ilk çatının balkonuydu çünkü. Minicik bir balkondu. Şimdi ki evimin balkonunu da çok seviyorum ama o minnacık balkonu nasıl fonksiyonel kullandığımı düşününce, bu balkonun tadını çıkarmadığım bile söylenebilir.
Biz üç kişilik bir aileyiz. Balkon minik olunca, minik bir verzalit masamız vardı. Minik katlanır taburelerimiz. (Görevlimiz, Ömer abi, dünyanın en becerikli, en çalışkan insanı olabilir.)  Bahar gelince, Ömer abi, bahçemizi çiçeklendirirdi. Evimiz 2. katta olunca, balkona kadar gelen çiçek kokuları ile kahvaltı ederdik. Ramazanın yaz günlerine geldiği vakitlerdi. İftarları hep o balkonda bekledik. Bizim balkon, camla kapalıydı. Alt komşum Semra'nın balkonu açıktı. Okuldan gelirken, baharlarda yağmur yağardı bazen. Semra'ya telefon eder, 10 dakikadan geliyorum, çayımı hazırla, derdim. Benim en sevdiğim şeylerden biridir, yağmurlu havada çay, kar yağdığında kahve. Yalnız ikisi de açık havada olacak :) Semra çayımı yapar, balkonda beni beklerdi. Şansım varsa, ben okuldan gelene kadar yağmur dinmez, keyif eksiksiz tamam olurdu. 

Evimiz 110 metre kare, küçük bir evdi. O nedenle sadece balkonu değil, oturma odası da minikti. Semra, Nazile, Hamiyet, benim kız, onların çocukları derken, bir dolu insan, o oda da ne sohbetler ettik... Birlikte filmler seyrettik. Beraber, patatesli mantı yapıp, beraber yedik :) 

Eski ekipten sadece Nazile kaldı. Semra, Konyalıydı. Oraya taşındı. Hamiyet, ev alıp taşındı. Nazile'de çocuklar büyüdü, artık küçük geliyor, diye değiştirmek istiyor evi. O da giderse, bu binayla bağımız kopacak malesef. Bu beni biraz üzüyor. 

Son olarak, bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur, der ya eskiler. Bu binada evler küçük ama cennet gibi bir bahçesi vardır. Hepsi Ömer abinin marifeti. Adam öyle bir temel atmış ki, emekli oldu ama onu düzeni hala devam ediyor. Gerçi binayı sevdiğinden, ev almıştı. Emekli olsa da, binadan ayrılmadı. Görevli olarak çalışmasa bile bahçe işlerine yardım ediyormuş. Zaten duramaz. Çocuğu gibi emek verdi bahçeye, bırakamaz. 

Evin en ciddi problemi, küçük olmasıydı. Aksi takdirde kimse taşınmak istemezdi. Kardeş gibi olmuştuk çünkü. Dünya zaten bir hasret yurdu. Allahtan artık telefonlar daha nitelikli. 
Daha fazla duygusallaşmadan, bitireyim bugünde. 

Görüşürüz efendim, selametle....





 

6 yorum:

Yüreğimin İklimi dedi ki...

Vallahi gayet iyi gidiyoruz:)) Tak çok güzelmiş bizim de sokak giriş kapısı böyle. Eski komşularla görüşebilmek te güzel. Bizim tanıdıklarımız bir bir göçüp gidiyorlar..

deeptone dedi ki...

tarih gibi foto yani :)

mavilale dedi ki...

ah Özlemciğim, dediğim gibi dünya hasret yurdu. :)

mavilale dedi ki...

Sevgili deep, kişisel tarihimden bir foto, desek daha iyi olur sanki :)) sevgiler

uzmanamator dedi ki...

ne kadar güzel bir yazı olmuş , insanın eski mahallesine eski binasına gitmesi ruhunda geçmişin tozlanış anılarını cilalamaya yetiyor değil mi :)
bu yazı dizisine geç kalmışım bakayım ucundan yakalayabilir miyim bana da tempo olur sanki

mavilale dedi ki...

hiçbir şey için geç değil, tut bir ucundan Hatice can.