Selamlar
Ağaç ev sohbetlerinin kırk üçüncüsü, "toplumsal sorunlar ve çözüm yolları" ile alakalı. Zor ve "zülfü yâre" dokunabilecek bir konu. Biraz aynayı kendine tutmalı; "ne yapıyoruz, yaptığımız hayra mı yarıyor şerre mi?" dedirten, kafa yormalı bir konu. Şu an aklımda bir kaç başlık var mutlaka ama hiç plansız yazıyorum. Son derece spontane gelişecek yazım, baştan belirteyim :))
Bizde toplumsal sorunlar denilince, ağzını açan sistem tartışması yapar. Demokratik sistemimiz iyi oturmadı. Eğitim sistemimiz çok kötü. Sağlık sistemi çok fena bla bla bla......
Bence dünyanın en iyi işleyen sistemi kurulsa bile, insan faktörü karşısında acizdir. Aynı şekilde dünyanın en kötü sistemi olsa yine insan faktörü karşısında acizdir. Bence belirleyici olan insanın iş görme ahlakıdır. Yani toplumsal sorunlarımızın en birincisi, "sorumlu ve şuurlu insan olamıyoruz". Kapağı bir devlet dairesine atıp, mümkünse orada kendini unutturmak. Yeni nesile bunu bir başarı, ulaşılması gereken nihai hedef olarak göstermek. Bizi bu tutum bitirmiş. Hala kafası böyle çalışan insanlar var, yok değil ama giderek azalıyor, şükürler olsun. Artık bulunduğu yerde fark yaratma telaşında olan, işine aşık insanları daha fazla görüyoruz.
Birde ezik güruh var. "Bizde her şey ama her şey çok kötü, batıda her şey güzel. çünkü onlar medeni insan, biz cahil. Bizim tüm tercihlerimiz, yanlış hatalı. Bizim tercihlerimize müdahale edilmeli, çünkü biz bilemeyiz, bizim için ne iyi ne kötü."
Yok artık kalmadı dediğim her an, hemde okumuş yazmış grup içinden çıkıyor bu ezikler. Ne üretiyor bunlar, sadece laf ve kafa karışıklığı.
Bizdeki sorunlu sosyal grup, bence eğitimliler. Bunlar, hem çözüm üretmekten aciz, ya da tembel; hemde biliyorum ukalalığında. Biliyorsan, hadi sorumluluk al, çözüm üret. Hayır yapamaz, çünkü sistem çok kötü. Tamam o zaman sus, yapılana köstek olma, Hayır onuda yapmam. Kafa böyle çalışıyor bizim okumuşların.
Geçen bir televizyon programında, tarihçi bir akademisyen konuşuyordu. Terörün en çok can yaktığı zamanların birinde, bir sebepten bölgeye gitmişler, görev icabı. Bölgede 8 tane üniversite var, hepsinin Sosyoloji bölümü var, bir tanesi terörün ve etnisitenin bölgede ki karşılığı ile ilgili doktora tezi yapmamıştı dedi. Doktora tezleri, falanca ildeki DSİ lojmanlarında oturan ailelerin günlük yaşamları ile ilgiliydi dedi.
Bu o kadar net bir fotoğraf ki. Köy yanarken, deli saçını tararmış cinsinden tipler, bizim aydınlarımız.
Şimdi, içinizden birileri, insanlar çekinmiştir, korkmuşlardır, o yüzden yapamamışlardır, diyebilir. Ama zaten benim söylemeye çalıştığım şey işte tam bu. Kürşad, kırk çerisi ile Çin sarayını basarken, korkmamış mıdır? Ulubatlı Hasan, elde sancak, surlara koşarken, ödeyeceği bedelin farkında değil midir? Atatürk, Samsun'a giderken, başaramazsa olabilecekleri bilmiyor mudur? sizce.
İlber Hoca, o herkesin okuduğu, son günlerin en meşhur kitabında, "öğretmenler, öncü ve lider olma vasfını kaybetti. En kısa zamanda bu misyonlarına geri dönmeliler" diyordu. Yani gerekirse candan geçecek, küçük hesaplar yapmayan, öz güveni yerinde, öncü bir nesil yetiştirmek zorundayız.
Aileler, öğretmenler, ilkeli sorumluluk sahibi, Mevlana'nın meşhur metaforunda olduğu gibi, ayağının biri milli ve manevi değerlerde sabit, diğeri ile dünyaya açılmış nesiller yetiştirmeye mecburdur. Bunu başarabilirsek, o hiç beğenmediğimiz sistemde değişir belki :))
Selametle....
14 yorum:
Her düşüncene sonuna dek katılıyorum Zeynepcim...
ruşyena çok tatlısın canım teşekkür ederim
Çok haklısın. Düşüncelerinin hepsine katılıyorum
Sohbete katıldığınız ve değerli görüşlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim.
Üzülerek söylemek isterim ki, düşüncelerinizin çoğuna katıldığımı söyleyemeyeceğim. Sadece insan faktörünün en iyi sistemi bile en kötü hale sokacağı konusunda hemfikiriz. Bunu düzeltmenin yolu da eğitimden geçtiğini düşünüyorum. Eğitim ama nasıl bir eğitim? Bilimsel, akılcı ve sorgulayan bir eğitim elbette.
Saygılarımla:)
Biz millet olarak suçluyu "tek"e indirgemeyi ve o "tek"i hedef göstermeyi pek severiz. Toplumsal meselelerin müsebbibi de bugüne dek en kolay yoldan "eğitim" olarak görülmüş ve hatta hedefi daha da belirgin ahle getirebilmek için sorumluluk eğitim camiasına yüklenmiştir. Oysa eğitim doğum anından itibaren başlar. Çocuğun şekillenmesinde aile doğrudan etken olsa da çevresindeki her birey, her olay, her durum o çocuğun alacağı şekilde birer eğitici-öğreticidir. Ki çocuk okul çağına gelinceye dek alacağı şekil biçim kazanmaya başlamıştır bile. Okul da pozitif bilimler başta olmak üzere öncelikle çocuğun bilgi dünyasına yatırım yapan bir kurum olmasına rağmen beklenir ki çocuk bu kurumun kapısından girdikten sonra yontulup düzgün bir birey olarak çıksın... Çünkü kimse o çocuğun aldığı-alacağı şekildeki katkısını kabul etmek istemez. Çünkü çoğu birey yaşadığı toplumun bir yansımasıdır. Toplum bu gerçeği görmek istemez. Aynada kendini görmek istemez. Günlük yaşamın getirdiklerini, kazandırdıklarını-götürdüklerini sorgulamaktan aciz bireylerin kabahati kurumsal eğitimde aranır. Adına da bilimsel-akılcı-sorgulayan eğitim denir ki... Bu günah keçisi ile toplum tüm yanlışlarından, başka yaşamlar üzerindeki olumsuz etkilerinden ve başka yaşamlara verdiği zararlardan bir anda tereyağdan kıl çeker gibi kendini çeker kurtulur. Aslında kurtulduğunu sanır. Çünkü böylesi ona daha kolay gelir, daha haz verir!
Malesef bayılıyoruz o öyle olsaydi bu böyle olsaydı demeye.hadi bir işin ucundan tut. Yok oynamıyorum yerim dar. Sorumlu ve şuurlu insan dedik ya. Onun sayısını artırmak lazım
Neyse ki senin gibi farkında ve bilinçli eğitmenlerin var olduğunu bilmek bile umut verici. Çok da derin bir konu, günümüz değişen bir takım değer ve davranışlar arasında sıkışıp kalan çok az bir avuç insan var, ama derler ya bir kişi dünyayı değiştirebilir diye vazgeçmemek lazım.
deryacım çok teşekkür ederim güvenin gurur verici .sevgiler
evet yaa bizim ülkenin aydınları çok fenaaaa :)
Toplumsal sorun her toplumda olan ve belki de miktarı, içeriği farklı olan olaylar. sorunsuz toplum modeli olmuş mu ki yüzyıllarca. önemli olan bir bütün olarak ele alınması her şeyin; insanın liyakatından tut, eğitimin yönetimin işleyişin amaca yönelik olması. sistem insanlara keyfiyete kaçmasına izin vermemeli, ceza sistemi ağır olmalı hatta. ama insanın kendisinde işin bittiğine ben de inanıyorum. zaten artık yaşantımda bana ne düşüyor bu toplumda, ne yapmam lazım diye düşünerek hareket ediyorum. gerisinden fazla umudum yok ne yazık ki.
ay ben de sanaa dicektiim ağaç evi yazsana diyeee. hayvanın yoksa da diğer soruları da yapabilirsin ki. pekiii, eskiden çocukken de olmadı mı hiç kedin köpeğin kuşun balıkın. onları annatsana yaaaa :)
heey baksana son yazımda iki kitap haberi var önemliiii :) belki çevrende kitap yayınlamak isteyenler olur yaniiii :)
iyi geceleer :)
feriha hanım geldiiii :)
Yorum Gönder