selamlar
10 Aralık Salı,
yani bir hafta önceydi. Çocukluğumuzun kahramanı Naim Süleymanoğlu’nun
hayatının anlatıldığı, filme gittik eşimle. Her şey böyle mi denk gelir, o gün
aynı zamanda Dünya İnsan Hakları Günüydü. Birleşmiş Milletler ’in 1948 yılında
yayınladığı bildirgenin seneyi devriyesi.
Bilenler bilir ben artık iki okullu bir
öğretmenim😊 iki okulumda da panoları insan hakları
gününe ayırdık öğrencilerimle ve akşama bu filme gidince bende duygular tavan
yaptı tabii.
Bu dünyada insanın,
insana ya da tabiata yaptığını en vahşi hayvanlar bile yapmıyor maalesef. Güç sarhoşluğu
mu, hazımsızlık mı ya da her neyse adı. “Benim gibi değilsen yaşamaya, kendini
ifade etmeye hakkın yok.” bu korkunç ruh hali, farklı zamanlarda farklı
ortamlarda tarih boyunca kendini göstermiş. Merhametten, saygıdan, hoşgörüden
uzaklaştıkça insanlar zalimleşmiş, kontrolü kaybetmişler maalesef.
Biz çocuktuk 1984
de Bulgaristan, orada yaşayan Türklere zulüm ediyor diye duyardık. Tabi o zaman
sosyal medyası, kitle iletişim araçları bugünkü gibi gelişmiş değil (gerçi
bugün gelişmişte ne oluyor. Zalim hala zalim, mazlum hala mazlum) Ama bizim
soydaşımız dindaşımız olan bu insanların yaşadıklarına tepkimiz olsa da lokal bir
tepkiydi. Dünya kamuoyunun dikkatini çekmesi maalesef çok mümkün olmuyordu. Bu süreçte
gencecik bir insan Naim, dünyaya bu zulmü duyurmak adına, ölümü göze alıp,
Türkiye’ye iltica etti.
Ben öğrencilerime
hep söylerim “hedefe odaklanmış bir insan için, imkânsız diye bir kavram yoktur”
filmde de söylendiği gibi, 190 kilonun altına giren 21 yaşında ve 60 kilo bir
bünye. İnsanın aklı hafsalası almıyor.
İşin sırrı,
kişinin kendini yüksek bir idealin parçası yapması. Bunu başaran insan, içinde
bu gücü de hazır buluyor zaten.
Seoul
Olimpiyatlarında rakibi 135 kiloyu son hakkında kaldırınca, kendisi 136 kilo
kaldırsa yetecek. Ama o ilk hakkında 145 kiloyla başlıyor. Zaten ağır bir
hastalıktan kalkmış kendisini çok yormadan altın madalyayı garantileyebilir. Ama
onun derdi altın madalyadan daha büyük, mezar taşlarındaki isimleri bile tahammül
etmeyen zalim bir uygulamayı, dünyaya duyurmaya çalışıyor. Kendi kimliği, dili
ve kültürü ile yaşamasına izin verilmeyen, bir milletin yüksek çıkan sesi
olmaya ant içmiş. O yüzden kendini üçle çarpıp, 10 daha ilave edip, başının
üstünde taşıyor.
Bu yazıya denk
gelen, hele de küçük çocuğu olan herkes, evladına bir iyilik yapsın ve lütfen
çocuğunun elinden tutup, bu ilham veren yaşam öyküsünü seyretmeye gitsin.
Selametle….
4 yorum:
Çok duygusal diye duydum, eminim öyledir, tanık olduk zaten bir dönem ama ben tercih olarak kaçarım biraz bu tarzdan.
deryacım film cidden çok duygusal. basite kaçıp vahşi sahneler çekmemişler. ben bulgar zulmünü anlatırken. daha fazla kan ve gözyaşı olur diye düşünmüştüm. hiç yok diyemem ama olayın daha çok psikolojik yanı anlatılmış. o yuzden çok duygusal zaten. ama naim'in kaçış serüveni öncesi ve sonrası hedefe odaklanmanın kıymetini anlatması açısından gençler için çok ilham verici
Çok istiyorum izlemeyi. Hayırlısı ile haftaya Türkiye'deyim artık, kaçırmazsam izlemeyi çok istiyorum.
Fragmanı izlediğimden beri izlemek istiyorum.
Ama eminim hüngür hüngür ağlarım. En son Müslüm ve Bold Pilot Şampiyon'da da çok ağlayıp, sevmiştim.
inşallah seyredebilirsin canım. müslümü görmedim ama şampiyon çok güzel bir hikayeydi cidden. bu ara farkettin mi bilemem çiçero net flex de :) sevgiler
Yorum Gönder