Selamlar
Geldik, evdeyiz artık. Havalar malum, çok sıcak. Şükür bugün biraz serinledik. Gelirken sonucu bile bile klimayı açtık. Şu an tıkalı vaziyetteyim, üç gündür bu haldeyim malesef. Hep şükrederim, sonuçta tayinci insanlarız, öyle aşırı sıcak bir yere tayinimiz çıksa, klima şart olsa, ben her gün hastaneye taşınırım sanırım.
Burası Sivas'ta Paşabahçe Mesire alanı. Tertemiz bir yerdir. Ağaçlarda büyüdü şükür. Artık daha huzurlu bir yer oldu. İnsan doğanın bir parçası, ne kadar teknoloji gelişse, ne kadar kentleşsek fark etmez. Özümüz toprak. Tabiat bizim sılamız aslında, beton gurbetimiz.
Günlerdir içimizde bir ateş yanmakta. Ormanlarımız aleve teslim. Şükür, yaradan sonsuz yaratma gücü ile döngüyü yeniden sağlayacaktır. Buna imanımız tam ama o bir insanın elinden su içen kelebeğin görüntüsü sanırım ömrümce zihnimden silinmeyecek.
Yangından sebep yeniden hortlayan o parça pinçik olmuş toplumsal yapımız, beni endişelendiren esas konu bu. Sosyoloji mezunuyum, söyledim daha önce. Toplumsal çözülme denen olgu, en azından sosyal medya üzerinden gözle görülür hale gelmiş. Tek tesellim, sosyal medya öyle zannedildiği gibi, her şeyin göstergesi değil. Bizi bir arada tutan değerler, sanalda görülmese bile gerçekte gözlenebiliyor, sevindirici olan bu.
Son noktayı. çok taktir ettiğim bir bilim insanı koysun istedim. Artık etkinlik yazıma döneyim...
Eve gidince bir Julia filmi seyrederim demiştim, seyrettim. Eski bir film ama nedense hiç seyretmemişim. Türkçeye, Tatlı bela ismiyle çevrilmiş. Gerçek bir hikayeye dayanıyor. Film hakkında ilk cümlem seyretmediyseniz seyredin mutlaka olur. Bana kalan ise, dünyanın her yerinde kadın olmak çok zor. O kadar çok önyargıyla mücadele etmek zorunda ki kadın. İnsanlar, kaşına, gözüne, ne giyindiğine bakıp, seni kategorize edebiliyor. Bu kalıplarla mücadele etmek, kişinin enerjisini çok zorluyor. Allahtan Erin, kolay pes edecek insanlardan değil. Ayrıca başarılı erkekler için söylenen malum sözü biliyorsunuz. Keşke biz kadınlar için de söyleyebilsek bunu. Malesef, başarılı kadın çoğu kez bu başarıyı hayatındaki erkeğe rağmen kazanmaktadır. Tamam motorcu abi kötü bir adam değil ama son dönemeçte Erin'i yalnız bıraktı. Erkekler sanırım mevzuları burunlarının dibine gelene kadar anlayamıyor. Neyi başardığını göstermek için, ailelerden birine müjdeyi verirken yanında götürmesi çok iyi bir hamleydi. Aferin Erin Brockovich.
Mayıs ayı açığımızı kapattık şükür, şimdi gelelim hazırana.
Haziran ayında Nazan Bekiroğlu okuyacaktık malum. Benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Pek çok kitabını okudum. Hatta yine ara ara açıp okuduğum bir kitabı var elimde. Ama etkinlik kapsamında daha önce okuduğum Kelime Defteri isimli kitabı okudum. Çünkü size anlatmak istediğim bir şey vardı.
2012 yılıydı yanılmıyorsam, Nazan hoca, Nar Ağacı isimli kitabın tanıtımı için Kayseri'ye geldi. Fakat hafta içi. Benim dersim var. Ne yaparım, nasıl giderim diye kıvranıyorum ben fakat imkansız. Söyleşi üniversitenin kampüsünde. Arabayla bile yarım saat sürer okulla kampüs, ki benim dersimin bittiği saatte söyleşi de bitiyor. 😓Eşim ve kızım söyleşiye gidecek, kitabı imzalatacaklar ama bende görmek ve dinlemek istiyorum. Öyle sağlık problemim yokken izin alıp, dersi bırakıp gitmek hiç etik gelmiyor. Yapabileceğim bir şey değil. Kader deyip razı olduk, işimize bakıyoruz. O sırada bir haber geldi, Nazan Hoca öğle tatilinde Sosyal Bilimler Lisesine gelecek, çocuklarla söyleşi programı hazırlanmış. Sosyal Bilimler Lisesi arabayla 5 dakikalık mesefade. 😊 Nasıl mutlu oldum anlatamam. Ama Nar Ağacı kızımda, programda imzalatsın diye ona bırakmıştım. Önemli olan dinlemek, sohbetine katılmak diye teselli ediyorum kendimi. Beden eğitimi öğretmeni arkadaş, "Zeynep hocam senin Yusuf ile Züleyha bende ya, okumam için vermiştin demez mi. Sürpriz üstüne sürpriz yani. Arkadaşlarla programa katıldık. Çok güzel bir sohbetti. Elimdeki kitabı imzalattım, nispeten daha küçük bir etkinlik olunca sohbet etme imkanımız bile oldu. Ergenlerin pop yıldızlarını görünce ağlamaları vardı ya bir ara. Onlarla duygudaş oldum. Sevinçten ağlayacağım neredeyse. Hallerim çok komikti.
Analık ağır bastı, o sırada kızım 9. sınıf öğrencisi. Ona sürpriz olsun, kitap okuma alışkanlığına katkı olsun diye elimdeki kitabı kızımın adına imzalattım. Nazan Hocaya da söyledim. Hocam kızım 9. sınıfta onun adına imzalarsanız diye. İmzaladı sağ olsun.
Ben mutlu mesut okula gidiyordum, aklıma kızımla yaptığım anlaşma geldi. Kızım anne senin adına imzalatayım demişti. yok kızım sen kendi adına imzalat demiştim ona. Hemen telefon ettim, benim adıma imzalatması için. Kızımda normalde o kadar konuşkan biri değildir. İmza sırasında; öğle tatilinde annem benim adıma imzalatmış hocam, dersi var, katılamadı bu programa, annem adına imzalar mısınız demiş. Canım hocam kızımı da kırmamış.
Şimdiiii gelelim ana konuya. Bu hikayeyi dinledikten sonra 2014 yılında basılan Kelime Defteri isimli kitabı okuyup, şu cümleyi görürseniz siz ne hissederseniz?
10 yorum:
Merhabalar, yazınızı keyifle okudum. Güzel şeylere değinmişsiniz. Kitap imzalatabilmenize sevindim, iyi denk gelmiş. Sondaki film de merak uyandırıcıymış. :)
Üstünüze alınmanız için oldukça ikna edici duruyor :)
Tatlı Bela izleyeli o kadar çok zaman oldu ki birkaç kare kalmış hafızamda sadece, o da var ile yok arası.
keyifli okumaların olsun...
Bende hala okuyacağım Kelime defterini
erin oskar almış zaten, bekiroğlu anısı ne güzelmiş, amy ne şeker biri yaa :)
sevgili duygu emanet, hoşgeldin çok kibarsın teşekkür ederim .
sevgili Vakt-i dem, gayet haklıyım alınmkta öyle değil mi :))) teşekkür ederim. sevgiler.
yüreğimin iklimi çok teşekkür ederim. sevgiler
gonca ömür kısa kitap çok derdi bir arkadaş, yetişeceğiz bakalım nasibimiz kadar. sevgiler tatlım
sevgili deep amy adams'ı julia and julia da seyredip çok sevmiştim zaten. bu filmde hiç fena değildi . sevgiler
Yorum Gönder