Pages

14 Haz 2022

Okul Gezisi Bir Başka Vol 2


Selamlar 
Gezinin ikinci ayağı için İstanbul'a erken varmamız gerekiyordu. Topkapı Sarayındaki yetkililer ancak saat 11.00 gibi yetişebilirsek öğrencileri ücretsiz gezdirebileceğimizi söyledi. Sonuçta küçük öğrenci bütçeleri ile yapılan bir gezi olduğu için böyle ayrıntılar önemli hale geliyor. 
Sabah erkenden uyanıp, Tekirdağ Öğretmenevinde kahvaltımızı ettik ve yola revan olduk.


İstanbul ayağı benim için başka bir heyecan sebebiydi. En son sömestr tatilinde gördüğüm ve çok özlediğim kızımı görme şansına kavuştum. Sümeyye kızla beraber erkenden Topkapı Sarayının önüne gidip bizi beklemeye başlamıştı. Yol boyu telefonla irtibatta kaldık ve sonunda çocuğuma sarılabildim. 


Daha önce arkadaşıyla gezdiği için bana rehberlik etti. Kutsal emanetleri salavatlar eşliğinde ziyaret ettik. Kutsal emanetlerin sergilendiği salona girmek için beklediğimizde, yaşadığım duygu durumu sizinle paylaşmasam olmaz. Sıranın sonlarındayken her şey çok normaldi. O çinilerle kaplı kapıya yaklaştıkça beni saran heyecan dalgasını açıkçası hiç beklemiyordum. Şu an bu satırları yazarken bile o heyecanı yeniden yaşamaya başladım. Doğal olarak kapıya yaklaşmaya başlayınca salavat getirmeye başladım ve kalbimin ritmi artmaya başladı. Dizlerimde ki titreme ve kalbimin yükselen ritmi sesime yansıdı. Ben böyle hallerin riya olarak algılanmasından çok korkan biriyim. Cezbe anlarında kendimi baskılarım ama hiçbir baskının kâr etmediği bir heyecan dalgasıydı o. Rabbim ravzasını da ziyaret etmeyi nasip etsin. Ama ona ait bir parçanın önünde olduğunu bilmenin duygusu çok başkaymış. Allah ecdattan razı olsun, içerde sürekli okunana Kuran-ı Kerim insanı rahatlatıyor. Yoksa o heyecan insanı alıp götürecek. 


Sarayın içindeki köşkleri gezerken hissettiğim şey, ecdat öyle çok konforlu oturma alanlarının derdine düşmemiş. Şimdi çok rahat bir şekilde balkonlarımıza odalarımıza yaptıracağımız basit sedir minder düzeni. Öyle saraylara layık bir koltuk takımlarından söz edemiyoruz. :))  Oturunca gözlerinize hitap eden bir yandan her türlü abartıdan uzak, öte yandan çok şık tavan ve duvar süslemeleri. Bugün herhangi bir yerli Kayserili ailenin evine gidin bundan çok çok daha fazla şatafat bulursunuz. 
Ecdat oturduğu mekana hem güç ve kudretini gösteren bir doku aynı zamanda da sadelik katmayı başarmış bence. Böyle oturma köşeleri sıklıkla kullanılmış. Özellikle hanımların bahçe sefası için düşünülmüş bölmelerde böyle oturma alanları var. 


Bu geziyi özel kılan şeylerden birisi de Ayasofya'nın camiye çevrilmesinden sonraki ilk ziyaretimiz olması. 
Topkapı Sarayı ziyareti sırasında grubu serbest bırakmıştık zaten. Ben kızlarımla takılıyordum. Öğle namazı yaklaşmaya başlayınca arkadaşlara Ayasofya'ya geçeceğimi söyledim. Onları orada beklerim diye düşündüm. Bilet olmadan giriyor olmanın sevinci dünyalara bedel. Lavobalarında abdest almak için girdim. Maşallah Ümmet-i Muhammed doldurmuştu. Uzak doğudan, Ortadoğudan ( bu tabirden nefret ediyorum ama malesef oturmuş durumda) hanımlarla öğle namazı için abdest aldım. 
Burada başka bir şeye parantez açacağım. Malumunuz benim bir tane kızım var. başka çocuğum yok. Onun abdesti olunca gelme sen, içerisi yeterince kalabalık dedim. Elimdeki eşyaları ona ve arkadaşına verip içeri geçtim. Ama benim dünya tatlısı kızım annem tek başına ayaklarını yıkarken zorlanır diye düşünmüş ve çıktı geldi. Çoraplarımı giyerken, ayakkabılarımı giyip çıkarırken bana yardımcı oldu. İçimde nasıl güzel duygular uyandı anlatamam. Ben gerek yok dediğim halde düşünüyor ve içeri gelip benim hayatıma konfor getiriyor. Çok şükür elde ayakta değilim. o gelmese de ben o işleri yapabilecek güçteyim ama evlatcığım annem rahat etsin diye düşünüp bana destek olmaya geliyor. Ne hissettiğimi ancak çocuğu büyümüş ve onun hayatını kolaylaştıran bir anne anlayabilir. Namazda bana böyle bir evlat verdiği için yeniden şükrümü sundum Yaradanıma.


Grup öğle namazına yetişemeyince önce Gülhane Parkına uğramaya karar vermiş. Normalde çok severim Gülhane Parkını ama Ayasofya'da oturmayı tercih ettim. Kaç nesil bunu bekledi, özlemi ile göçtü bu dünyadan. Onların yerine de oturayım dedim. Bir köşeye çekilip kızlarla sohbet ettik. 


Sultan Ahmet Camisinde restorasyon devam ediyor. O nedenle sadece meydanda dolaştık, camiye girmedik. Grubumuz maşallah, çok tatlı. Ayasofya manzaralı bir fotomuz olsun dedik. :)) 


Tekne turu için vakit henüz çok erkendi. Çocuklar da acıktı. Sultan Ahmet Meydanından yürüyerek Eminönü'ne doğru harekete geçtik. Yol üstünde bir KFC'de karnımızı doyuracaktık. Dükkan küçük biz kalabalık olunca yemeğini kaldırım üstü cadde manzaralı yemek zorunda kalanlarımız oldu :) 



Yemek yedikten sonra, tekne turu için vakit hala çok erkendi. Fakat gruptan ciddi yorulanlar vardı. Bir kısmı gelmişken Galata Kulesine de çıkalım dedi. Diğer kısmı adım atacak halim kalmadı dedi. Grup ikiye bölündü. Ben tabi grubun en yaşlısı olarak çıkmasam ayıp ederdim :) 
Şüheda'nın anne çıkalım ısrarına dayanamadım. O meşhur yokuşu tırmandık. 


Yüzümden ne kadar belli oluyor bilmem ama o kadar güneş kreminin bana mısın demediği üç ton kararmış ve yorgun, fakat gençlerden geri kalmayıp Galata Kulesine tırmanmış birinin zafer edası var :))) 


İkindiden sonra tekne turuna sıra gelmişti. Hava biraz serinledi rahatladık. Denizin de kendine has esintisi olur zaten. Çok keyifli ve bir buçuk saat sürdü tekne turumuz. 


Gençler müzik eşliğinde oyandı coştu. Yine evlatcığımdan söz edeceğim. Hem Sümeyye hem Şüheda grupla çok güzel uyum sağladılar. Öğrencilerimizle, öğretmen arkadaşlarla kırk yıldır beraber gibi asla aykırı durmadan. Çok gurur verici şeyler bunlar. Sosyal becerisi yüksek insanlar günümüzde azalıyor malesef. 


Artık gelenekselleşen toplu fotoğrafımızı çekinmesek olmazdı. 
Tekne turunun sonuna yaklaştığımızda içimde bir hüzün oluştu. Şüheda ile ayrılık vakitleri yaklaşıyordu. Nedendir bilinmez, Şüheda Kayseri'den giderken değil ama onu İstanbul'da bıraktığım her seferinde ağlıyorum.
Müdür Beyin ince esprisine konu oldu benim bu halim :) Otobüs bizi almaya gelince ben gözyaşlarıma hakim olamadım ve müdür bey patlattı espiriyi; "eskiden kızlar hem ağlarım hem giderim derdi, şimdi anneler de sıra" diye. :))) 


Tur şirketi, tekne turunu vaadettiği saatten daha önce yapınca özür mahiyetinde Çamlıca tepesine çıkardı grubu. Maşallah çok güzel bir şehir İstanbul. Hani bir türkü var ya "Dersim'i hak saklasın, bir yarim var içinde" diye. İstanbul'u ne zaman görsem hatta televizyonda bile görsem duam odur. İstanbul'u Hak saklasın, en sevdiğim var içinde. :) 


Artık dönüş yoluna geçtik. Pazar sabahı çok şükür sağ salim ulaştık evlerimize. 
Bu arada Sosyal Bilimler Lisesine kadroyla geçme konusunda güzel gelişmeler oluyor. Henüz netleşmiş bir durum yok ama iyi haberlerini alıyoruz. Benim için ve okul için iyi olacaksa Rabbim nasip etsin. 
Bu ara sene sonu evrakları epey vaktimi alıyor. Frida battaniye için düz motiflerin açıklaması çok gecikti ama en kısa zamanda onunla ilgili bir post hazırlayacağım, söz veriyorum. 
Selametle...



 

3 yorum:

duygu özkan dedi ki...

Ne güzel bir gün olmuş, ilgiyle okudum. Çok tatlı anlatmışsınız, ben de orada olabilseydim keşke. :)) İstanbuldayım ama hiçbirine gitmedim henüz. Ne güzel düşünceli bir evladınız da varmış. Allah huzur, mutluluk versin. :)

Yüreğimin İklimi dedi ki...

Gözlerim yaşlı idi okurken. İyi gezmeler....

deeptone dedi ki...

he maşallah ne çok yer bir günde, sultanahmetten galataya. iyimiş valla. anne kız da yine maşallah nazar değmesin inşallah :)