Selamlar
Bu hafta hiç olmadığım kadar evdeydim. Tüm planlar iptal oldu. 23 Nisan'da gezmeye gidecektim, gidemedim. Cuma günü okula gidemedim. Cumartesi günü seminer vardı, gidemedim. Vanilya kadar olmasa da evde ve yatarak geçirdiğim bir hafta oldu. :))
Atkıyı bitirdim. Tam Erciyes Atkısı oldu. Allah ömür verirse, kışın Erciyes gezilerimde takarım. :)
Kalın iple ve 7 numara şişle örünce selanik örmeye cesaret edebildim. Bir ara tığ işi selanik mi örsem diye düşündüm ama sonra bu fikrimden vazgeçtim. Şişle daha pofuduk oldu. İyi ki vazgeçmişim.
Hayatımda ilk defa kuşkonmaz yedim. ESD Okumam Grubunda bir arkadaşın eşi Bingöllü. Bayram tatilinde Bingöl'e gitmişler ve kuşkonmaz toplamışlar. Ben daha önce Bitlis Tatvan'da çalışmıştım. Orada bahar gelince uçkun adı verilen bir bitki toplanır ve atıştırmalık olarak yenirdi. Ben uçkuna benzetince, denemem için getirdi sağ olsun. Bu haşlanıp, yumurta ile pişirilmiş hali. gerçekten çok lezzetliydi. Bir de haşlanmadan, zeytinyağı ve tuzla karıştırıp, fırına verilen çeşidi varmış. Onu da bugün deneyeceğim. Kuşkonmazla ilgili cahilliğimin kusuruna bakmayın. Biz Orta Yaylalı'lar ot konularında pek cahiliz :)))
Bu ara, bir yandan da sesli kitap uygulamasından eskiden okuduğum klasik kitapları dinlemeye başladım. İlk bitirdiğim kitap, İki Şehrin Hikayesi.
Lisede okurken de çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Fransız İhtilalinin o güne kadar hiç düşünmediğim bir yüzü ile karşılaşmıştım. Artık ihtilallerin kanlı yüzüne daha aşinayım elbette. Sağ duyunun ortadan kalktığı, Korkunç bir çürümenin yaşandığı bir toplumda, özgürlük ve hak adına ortaya çıkanların adaleti nasıl yerle bir ettiklerini görmek için okumakta fayda var. Kitlelerin yaşadığı fakirlik ve haksızlıkların boyutu gerçekten korkunç. İnsanlar isyanlarında yerden göğe kadar haklı. Fakat süreç o haklıların, gücü ele geçirince nasıl zalimlere dönüştüğünü ve haklarını savunmak iddiası ile ortaya çıktıkları zümreyi bile mahvettikleri bir aşamaya geliyor.
Günümüzde hakkında her gün artan iddiaların olduğu birini savunmak adına bayramımızı rezil edenlerin çıkaracakları çok ders var. Hala işleyen bir akla ve sağ duyuya sahiplerse.....
Yine kitaptan, yine sıcak gündemle temasta bir konu. Aile kavramı, sadece bizim toplumumuz için değil tüm insanlık için hava yastığı. Hepimizin kurtuluşu aileyi ayakta tutmamıza bağlı. LBGT ile ilgili fikrimi daha önce yazmıştım ama ilk burayı okuyacaklar için kısaca değineyim. Benim itirazım böyle bir sorunla yaşamak zorunda kalanlara değil elbette. Dünya imtihan yurdu ve insanların farklı farklı sınavları vardır. Bu da sınavlardan biri. Her sınav gibi sabredenin, haktan ayrılmayanın kazanacağı bir sınav. Fakat dünyanın geldiği hali aklıselim insanlara izaha gerek yok. Sağlıklı olana karşı açılmış bir savaş.
Bu konuyu daha fazla uzatmayacağım.
Normal olanla savaş, doğum noktasında devam ediyor malum. Devlet yetkilileri kalkıp bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorsa ortada bir sorunun varlığına delalettir bu. Yoksa hiçbir sağlık bakanı işsizlikten, kadınların nasıl doğurduğunu gündeme getireyim demez. Bu konu ile ilgili benim şahit olduğum o kadar absürtlükler var ki. Eşinin ya da kendinin doğum gününe denk getirmek için, O burç değil de bu burç olsun diye sezaryen oluyor insanlar. Hele özel hastaneler, ciddi bir gelir kapısı haline getirdiler durumu.
İşler çığırından çıkıp, sezaryen bir doğum çeşidi gibi algılanmaya başlanır oldu. Eskiden sezaryen olana üzülürdük. Mutlaka bir aksilik oldu ki ameliyata aldılar diye. Şimdi resmen seçenek haline geldi. Doğal olandan bu kadar uzaklaşmak normal değil canlar. Elbette insanlar mecbur kalır sezaryenle doğurur ama ortada hiçbir şey yok kendimizi kestirmek ve bunu savunmak akla ziyan bir durum.
Bağırsaklarımın bozulduğundan bahsetmiştim. Bu hafta sadece pazartesi ve perşembe okula gidebildim. Cuma günü sabah çok kötü olunca rapor almak zorunda kaldım. Ev modu film, kitap ve örgü oldu.
Annemin kollarının kırıldığını sene almıştım bu ipleri. Bir kaç motif de örmüştüm. Evdeyken onları çıkarayım dedim. tabii platformundan, daha önce başlayıp, bitiremediğim bir diziyi baştan seyrettim. ilk sezon 10 bölüm. Daha ikinci sezonu gelmedi. Cihangir Cumhuriyeti.
Malum İstanbul'un Cihangir semti bizim kendine entelektüel ve aydın diyenlerin kurtarılmış bölgesi. Sorsan hepsi aydın ve özgürlükçü bireyler. Nasıl bir kast sisteminin işlediğini, güvensiz ve sağlıksız ilişki biçimlerinin yaşandığını göz önüne sermiş.
Film bitince düşüncem, Allah'ım korumuş, iyi ki o çevreden biri değilim. Öyle yaşayıp, insanın akıl sağlığını koruması çok zor.
Sezonu bitirdim. Bu arada 9 motifi de 25 motife getirdim. Bakalım nasıl bir şey çıkacak ortaya.
Çocuk kitapları yazarı Tuğba Çoşkuner'in okuma grubuna katıldığımı söylemiştim sanırım. Nisan kitaplarından biri. Yeni başladım ama çok akıcı. Bugün yarın biter sanırım.
Bu seneki projelerimizden biri de Nurettin Topçu Okumalarıydı. Yazar Mehmet Altıparmak'ın katkıları ile okumalar yaptık. Son olarak Türkiye'nin Maarif Davası kitabını analiz ettik. Bu toplantıya hazıklık sınıfından gençleri de davet ettim. Ne yaptığımızı içerden görsünler istedim. Geri dönüşler çok pozitif. İnşallah seneye yeni öğrencilerle okuma yapmaya devam ederiz.
Vanilya ile başladık, onunla bitsin madem. Her yerde uyuma her yerde sevimli olma kapasitesine sahip bir canlı bu minnoş.
Düzenli yazma alışkanlığımı bırakmamak için yazmaya ve paylaşmaya devam edeceğim inşallah. Selametle.