Pages

13 Haz 2023

Tatar Çölü



Selamlar
Sene sonu yaklaşınca benim hayatımdaki aksiyonlar da hız kazanmaya başlıyor. Bu sene ekstradan araya giren düğün de tuzu biberi oldu bu yoğunluğun. Çok şükür hepsini halledip, yavaş yavaş finale doğru yaklaşıyoruz. :)) 
Tatar Çölü isimli kitabı çalışacağız gençlerle demiştim, hatırlarsanız. Bu sürecin en eski etkinliğiydi. Ben de ondan başlamaya karar verdim.


Başlangıçta, Ayşe Rana, Adviye Sena, Eren ve Alperen dörtlüsü ile başladık. Süreçte Alperen'in katıldığı diğer projeleri bizi aksatmaya başlayınca oyuncu değişikliği yaptık :) Kadroya başka güçlü bir oyuncuyu ekledik. Batuhan.... Gruba dahil olan son isim. 
Bizim okulun güzelliklerinden biri de şu; dersine giren öğretmen ya da dersine girdiğin öğrenci diye bir tanımlama yok. Dersine girmediğin öğrencilerle de çok güzel çalışmalar yapabiliyorsun. Gençler irtibatı asla koparmıyor. Bu öğrencilerden sadece Adviye Sena'nın aktif olarak dersine giriyorum. Diğer üç öğrenci 10. sınıfta ve ben derslerine girmiyorum. Buna rağmen çok rahatlıkla iletişimi devam ettirip, ortak çalışmalar yapabiliyoruz. Öğrenci senden kaçmıyor yani. Bu çok güzel bir şey.
Tatar Çölü kitabını okuduktan sonra gençler yazmak istedikleri konuları belirledi. Ayşe Rana bize kitabı özetledi ve "anda kalmanın" önemi hakkında yazdı. Adviye Sena, "yalnızlık" konulu bir deneme çıkardı. Eren, "umut-umutsuzluk" kavramlarını irdeledi. Batuhan ise " risk alma, konfor alanından çıkmanın önemi" konulu bir deneme yazdı. Hepsi çok güzeldi. Hangisini paylaşacağıma henüz karar veremedim. Açayım bakalım dosyayı, nasip kimin.... Geliyorum az sonra..... :)) 


Gruba son anda eklenen Batuhan'ı tercih ettim. Sonradan katılıp, gruba can verdi. Hak etti bu güzelliği :) 

Tatar çölü romanı, Drago adlı karakterimizin genç bir subayken, Bastiani Kalesine atandıktan sonra, hantal, atıl bir kalede sıkışıp kalmasının hikayesidir. Drago, büyük hayallerle ve umutlarla başladığı mesleğinde, sıradanlığın girdabına kapılıp bu kaleye bağlanmıştır. Bu durum bana Mediterraneo filmini anımsattı. 
Film de 12 asker 2. Dünya savaşı sırasında bir Yunan adasına işgalci olarak giderler fakat onlar kıyıya vardıklarında gemileri patlar ve ülkeleriyle iletişimleri kesilir tıpkı Drago’nun atandığı Tatar Çölündeki ıssız Bastiani Kalesi gibi. Sonrasında karakterlerimiz yine Drago gibi adadan kaçmak yeniden ülkelerine dönmek ister fakat hayat tempoları yavaş yavaş adaya uyum sağlar ve o ada da kalmak onlar için normalleşir. Sonraki yıllarda ise askerlerimiz iyice adayı benimserler ve bu adadan gitmek istemezler. Bu ada onların evi gibi olmuştur yaşlanırlar aralarından bazıları adayı terk eder ve bazıları bu adada ölür ülkelerine dönme şansları vardır ama artık bunu istemezler.
 Tatar çölü kitabında gelecek yıllarda karşılaşabileceğimiz, hemen hemen herkesin yaşadığı iki durum üzerine çok durulmuştur. İlki hayatımızın sıradanlaşması. Okulları bitirip, iş dünyasına ve gerçek hayata atıldığımız zamanlarda genç ve dinamik yapımızın, çalıştığımız köklü kurumlarda yavaşladığını işlerimizin ve fikirlerimizin sıradanlaştığını artık hayatımızın o kadar da üretken olmadığını daha çok hantal kurumlara uyum sağlamaya çalıştığımızı göreceğiz.  Hayatımız sıradanlaşacak. Belki eleştirdiğimiz karşı çıktığımız işleri yapacağız. Tıpkı teğmen Drogo’nun hayatının monotonlaşıp sıradanlaştığı gibi 
Gelelim ikinci en önemli nokta ise güvenli alan dediğimiz kavram…
 İnsanlar doğaları gereği arzularının gerçekleştiği bir hayatı yaşamak isterler.  Bu arzu onlar için şan şöhret ya da ilgi ve değer görmek olabilir. Özellikle maddi beklentiler hepimizde vardır. Bu beklentilerimizi karşılamak için bazı adımlar atarız. İyi bir üniversite kazanmak, iyi bir işte çalışmak veya prestiji yüksek bir statü kazanmak da bu arzular arasındadır.  Üniforma toplumun gözünde bir prestij kaynağıdır, Romanımızda bu durum teğmen üniformasıyla açıklanmaya çalışılmış.

 Karakterimiz Drogo'yu bu kalede tutan şey sizce nedir? 
Az önce dediğim gibi toplumsal olarak prestijli olduğunu düşündüğü teğmen üniforması ile yetindiğini görüyoruz..  Bastani Kalesindeki sıradan hayat Draga’nun kahraman olma arzusuna hizmet edememişken teğmen üniformasından vazgeçip, başka işler yapmayı denemiyor. Hatta başka kaleye tayinini aldırmak için her hangi bir girişimi de yok. Çünkü karakterimiz Drogo elindekilerin gitmesinden korkmakta. Günlük hayatta hepimizde  aslında bu korku vardır. Risk almaktan ve bu riski göze alarak yükselmekten korkarız nasıl mı ? Drogo gibi..... Gerçekleşen ilk hayalimizden sonra bir adım daha ileri gitmek istemeyiz sebebi ise yetinmemiz ve daha yeni çıktığımız  kaos ortamından sonra ulaştığımız dingin hayatı kaybetmekten korkmamızdır.  Roman da aslında kendi güvenli alanında yaşayan Drogo'yu ele alır. Drago içindeki onca enerjiye rağmen kahraman olma şansının ayağına, Bastiani Kalesine gelmesini beklemiştir. Ama biz biliyoruz ki hayatta fark yaratanlar oturup bekleyenler değil, aksiyon alanlardır.
 Arkadaşlar bizler her ne kadar “çalışıyoruz elimizden geleni yapıyoruz” gibi söylevlerle kendimizi kandırıyorsak da aslında sınırlarını çizdiğimiz küçük gelişimlere mahkum oluyoruz. Asgari hedeflerimizin peşinden koşup, tamamladığımızda hayatta koşmayı bırakıyoruz.  Sürekli yeni şeyler ve yeni deneyimler kazanabileceğimiz dünyalara yelken açmadıkça bizim de sonumuz Drogo gibi Tatar Çölü'nün ortasında hantal, unutulan bir kalede yaşamakla geçip gider.

Değişim içerden başlar. Civcivin yumurtadan çıkması için anne tavuğun sıcaklığına ihtiyacı vardır. Fakat hiçbir tavuk yumurtayı kırıp civcivi dışarı çıkarmaz. Ancak civciv içerden darbelerle kabuğu kırarak dışarı çıkmayı başarır. Bastani Kalesinde sıkışıp, kahraman olma umudunu Tatar Çölünden gelecek düşmana bağlarsan, onlar geldiğinde sen olmayabilirsin...


Selametle....

5 yorum:

ruşyena dedi ki...

Gğzel irdelemiş Batuhan. Kitapları derin derin okuyan gençleri seviyorum, onlara öncülük yapan tatlış öğretmenleri daha bir seviyorum. :)

uzmanamator dedi ki...

ne kadar güzel olmuş canım maşallah öğretmen gibi öğrencileri de şans galiba insana

pelinpembesi dedi ki...

İleri ki yıllarda bir kez daha okusunlar bu kitabı, anlamını daha iyi idrak ederler. Ama ne kadar değerli bu çalışmalar, keşke her lise de olsa..

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Bizim zamanımızda eğitim - öğretim böyle değildi sanki. Şimdiki gençler çok şanslı.

Diğer arkadaşlara da haksızlık olmasın hocam onlarınkini de diğer paylaşımlara yayarak paylaşın bence. :)

deeptone dedi ki...

buzzatti önemli de bu kitabını henüz okumadım ama okuycim :)