Pages

30 Eyl 2019

dost cemalin benzer güneşe aya...

selamlar
kim demiş pazartesileri sendromlu olur diye. güzeller güzeli bir gün oldu benim için. şu an içimde inanılmaz bir huzur ve mutluluk var. 


geçen günlerin birinde trt de yayınlanan vuslat isimli diziyi seyrediyorum demiştim hatırlarsınız. instagram paylaşımlarımda görüp benimle iletişime geçen neşecan bugünkü mutluluğumun baş kahramanı. hani hesabım açık dikkatlerini çekip, insanlar irtibata geçebiliyor malum. bende neşeciğimle böyle başladım. ama nasıl güzel bir denk gelme halidir, anlatamam size. çok keyifli sohbetler ediyoruz.
 ben iki yıl önceki yaz tatilimde ayvalıktan aldığım iplerle mutfağıma dantel perde yaptım sonuç o kadar güzel oldu ki çok beğendim. ah keşke biraz daha alsaydım diğer camlara falanda örerdim diye hayıflanıyordum. ayvalığa giden herkesle irtibata geçmeye çalışıyordum falan derken .neşe'ye perdeden iplerden bahsetmişim. çünkü herkese vahlanıyorum o süreçte.:) neşecim elinde benzer ipler olduğunu istersem bana gönderebileceğini söyledi.
ya inanılır gibi değil televizyon, sosyal medya her gün birbirini vuran öldüren komşu akraba haberleri ile doluyken, selamıma karşılık verme konusunda tereddüt yaşayan komşularla otururken, bu nasıl bir yüce gönüllülüktü,. hiç görmediği elinden bir bardak dahi su içmediği birine "bende var o iplerden göndereyim diyen bir insan" ütopya gibi geliyor kulağa değil mi.
rabbim yolumu hep güzel insanlara denk getiriyor. inşallah bu nimetin şükrünü eda edebiliyorumdur.


paket ipler tamam o zaten harika bir kalbin göstergesi de, hele şu düşündüğü beni benden aldı. canım benim, beni kirada oturuyor sanmış ve kendisine ev alma konusunda uğur getirdiğine inandığı bir objeyi bana göndermiş.
 şükürler olsun benim oturduğum ev bize ait yani kirada değiliz. ama son zamanlarda eşimle küçük bir arazi alıp bahçe yapmayı, mümkünse bir köşesine minik bir ev yaptırmayı düşünüp, konuşur olmuştuk. neşeciğinin jesti o kadar güzel oldu ki. bu konuya dair inancım ve umudum perçinlendi. şimdi bende bu minik kaplumbağayı boynuma takacağım ve Allah bana hayal ettiğim bahçeyi almayı nasip ederse, tanıdığım iyi bir insana hediye edeceğim.


bu sabaha dönersek, dersim geç başlıyor her zamanki gibi.(pöööffff) erken kalkan ben malesef yürüyüşe inemedim. sütçüm gelecekti. alt komşumun kayınvalidesinin köyünden gelen bahçe domatesleri ve elmaları tüketip, sevgili ezgi'nin bloğunu gezdim. tavsiye ettiği şarkıları dinledim, kitapları not ettim. yakında kitap fuarı var. bana fikir olsun istedim. ayrıca akşam yemeğinin hazırlıklarını da tamam ettim mutlu huzurlu günün son saatine denk gelen dersime gidebilirim artık. :))

akşam okul dönüşü yemeği hazır hatun rahatlığı ile balkonuma çekilip kitabımı okuyabilirim.
selametle.....

pazar gezmeleri


selamlae
bu hafta sonu eşimin nöbeti olunca, aile içinde bir planımız olamadı. cumartesi günü avare avare dolanayım diye düşünürken pazar gezmesinin daha cazip olduğuna kanaat getirdim :) her ne kadar instagram alemi çok garip, aslında çok cazip de değil. ama hızlı. her açıdan hızlı. belanı ararsan da hızlıca buluyorsun, güzellik ararsan da hızlıca buluyorsun. geçen sene instagramdan tanıştığım sevgi arkadaşıma yine bir güzel dost ilave oldu. azize arkadaşla artık bir vatzap grubu yapacak kadar instacan olduk :)) işte beni cumartesi avare avare dolanma fikrinden caydıran bu plan oldu.  

 sevgi cumarteside çalıştığı için sadece pazar günleri buluşabiliyoruz. cumartesi günü hemen hızlıca bir organizasyon yapıp, buluşmaya karar verdik. buluşmaya eli boş gidecek değildim. biraz düşünüp bir akşamda yapabileceğim bir kaç çalışma buldum. işte sonuç fotoğrafta.


örgü, çay, muhabbet ortak noktamız malum. güzel bir gün oldu.


örgücüler bir araya gelince, ipçi turu mutlaka yapılır. ihraç fazlası ürünlermiş. aldım bir paket aslında çabuk sıkılır sürekli aynı modeli yapamam ama bu motifi örmek çok keyifli. çok sevdiğim bir dosta küçük bir sürpriz hazırlamaya çalışıyorum. sanırım o paketin bir parçası olacak.
fırsat  buldukça blogcu arkadaşları geziyorum malum ezgi'nin "bu ara neler yapıyorum" serisini çok seviyorum. kopya mı çeksem acaba diye düşünüyorum. aslında kopya sevmem ama çok cazip geliyor. en az bir defa deneyesim var. :)
gelen güzel bir hafta olsun selametle....


28 Eyl 2019

haftanın özeti

 selamlar
en son yayından sonra bir durdum, gerçekten buraya yazmaya devam etmek isteyip istemediği sorguladım ve yazma arzum galip geldi. yine buradayım :))
hafta evi dip köşe temizlenmiş kadınlara has rahatlama duygusu ile devam ediyor. hemde mecazen değil, ilk anlamıyla:) çarşamba günü uzun süredir ihtiyacımız olan temizlik yapıldı ve rahatladık çok şükür. . 


 evde en beni yansıtan yer mutfak, tezgah ve dantel perdem:) çok severek ördüğüm ve kullandığım perdem ters ışıktan dolayı istediğim gibi görünmüyor ama dışardan çekmem imkansız, çünkü ev sekizinci katta ve yer çekimi kanunu var, muhalefeti imkansız olan :))
çok seviyorum bu perdeyi, hatta fena halde gaza geldim evin tüm camlarına öresim var :) fakat balkona bakan büyük cama örmekle yetineceğim sanırım. gerçi henüz ortada ip yok ama ben model arayışına girdim bile. bazı arkadaşlar aynı modelden örmem gerektiğini söylüyor. ama benim farklı modelleri deneme arzum daha baskın. henüz karar vermedim. ip sorununu çözersem, daha net kararlar vereceğim inşallah

dediğim gibi üstümde evi temizlenmiş kadın rahatı var. evimin en sevdiğim köşesinin zamanı geçmeden tadını çıkarmam lazım.


açgözlü bir anımda aldığım bir dolu pamuk ip var. birer yumak ne olacağını bilmeden sadece sevdim diye. bir tür bağımlılık bence. eskiden daha fazlaydı usul usul kendimi kontrol ediyorum. ama ilham ne zaman gelecek hiç belli olmuyor. hazırlıklı olmak lazım bir yandan da :)
balkon sehpam için başladım. bakalım nasıl sonuçlanacak.

bu hafta sonu eşimin nöbeti var. ev modundayım o yüzden. ama bir yanım hadi hazırlan çık havan değişsin diyor. aslında hiç bir planım yok dışarı ile ilgili. acaba bir çılgınlık yapıp avare avare dolanmak için çıksam mı. ben bunu biraz düşüneyim sonucu yazarım size.
şimdilik selametle...

24 Eyl 2019

ubuntu (ben biz olduğumuzda ben'im)

selamlar
bugün misafir oyuncu olarak gittiğim okuldaydı dersim. tedbili mekanda ferahlık vardır demiş atalarımız. haftada bir, takım değiştirmek bana iyi geliyor. uzun süredir kız meslek lisesinde çalışınca erkek öğrencilerin derse kattığı enerjiyi unutmuşum. çok iyi geldi. 
ama malesef yine ve yeniden tespitimdir ki, gençleri biz yada aileleri yönlendiremezken, sosyal medyayı elinde tutanlar çok güzel yönetip yönlendiriyor. başkalarının fikirlerini sanki kendi fikirleriymiş gibi sahiplenmek konusunda çok hevesliler. az okuyan herkesin başına gelen şeyler. karşısında süslü kelamlar edenlerin etkisine çok kolay girebiliyorlar malesef. ah kitap okumak sen ne kıymetli bir şeysin insan hayatında 


genelde başlanmış bir kaç işim olur benim. birinden sıkılırsam diğeri devam ederdim. ama  bir baktım elimde başlı iş sadece motifli hırkam onunda motifleri bitti birleştirme ipleri elimde yok. resmen işsizim. ne değişik bir psikolojidir :))
daha önce blog alemi sevgili hatice'nin öncülüğünde sofi karesi ördü malum. sofinin tasarımcısı dedri uys'un 2018 tasarımı. ubuntu.. videoların yayınlandığı ilk anlarda görüp beğenmiştim ama bir süre karar veremedim. hangi iple falan derken onlar bayağ 4 hafta öne geçtiler. sonra onlara ayak uydurayım derken ben yeniden koptum. uzun bir süre ara ara sohbet ettik



beraber şehir şehir gezdik :))


diyetimin yakın arkadaşı oldu. bu ara yeni bir diyete başlayacağım. yeni bir diyet arkadaşı bulsam iyi olacak.




dedri uys bu hikayeyi biliyor muydu. okudu mu bilmem ama ben battaniye kadar battaniyenin adını da sevdim.

 Günlerden bir gün,Afrika’da çalışan bir antropolog, bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir.
Oyun basittir.
Çocukları belirli bir yerde, yan yana sıraya dizer ve açıklar…
“Herkes karşıdaki ağaca kadar tüm gücüyle koşacak ve ağaca ilk ulaşan birinciliği kapacak. Ödülü ise yine o ağacın altındaki güzel meyveleri yemek olacak!”
Çocuklar oyuna hazır olunca, antropolog oyunu başlatır.
İşte o anda,bütün çocuklar el ele tutuşur ve beraberce koşarlar. Hedef gösterilen ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar.
Antropolog şaşırır ve çocuklara neden böyle yaptıklarını sorar. Aldığı cevap hayli manidardır…
“Biz Ubuntu yaptık. Yarışsaydık, aramızdan sadece bir kişi yarışı kazanacak ve birinci olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir?
Oysa biz, Ubuntu yaparak hepimiz yedik.
Ubuntu, bizim dilimizde “Ben, biz olduğumuz zaman ben‘im” demek…”


aslında ubuntu için bir dolu resim çektim. ama arşivim acayip karmaşık. aradım taradım bulamadım. demek ki nasipte bunlar varmış. özellikle kenar işleri devreye girince örtü sanat eserine dönüyor. malesef işlerin güzelliğini yansıtacak bir makinam yok. belli mi olur, günün birinde alırım kendime bir fotoğraf makinası kursa falan giderim bu yaştan sonra." tolstoy'un bisikleti" olur da, "mavilalenin fotoğraf makinası" olmaz mı:))
selametle...

23 Eyl 2019

yeni hafta başlasın....

                                                           selamlar
evde temizlik var dediğim gibi. halıdır, perdedir, dip köşe, klasik hatun işleri. bizde klasik olmayan, bu temizlik unuttuğum iplerle karşılaşmama neden oluyor. kağıt ip deneyiminden sonra jüt iplere merak sarmıştım iki yıl önce ama sonuç getiren bir işim olmamıştı. demek vadesi dolmuş. bir heyecan oturup el çantası başladım.



ipin acemisi olunca, bilemedim bu kadar döküleceğini. örmeyi düşünenler bir örtü ayarlasın kendine derim.


motifli hırkamın motiflerini bitirdim. birleştirmesi artık haftaya kısmetse. mevsimi geçmeden bitirmem şart


yayınların birinde bahsetmiştim. bu ara okuduğum kitap. sosyal kimliğimize, farklı bir açıdan bakıyor. insanlarla kurduğumuz ilişkilerde yaşadığımız sorunlara yaklaşımı ilginç. hani meşhur bir söz var ya "dünyada değiştirebileceğin tek insan sesin" diye. ilişkilerdeki problemlerin bizim kendimizi algılayışımızdan kaynaklandığını belirtiyor. bilindik konulara, farklı pencereler açıyor, daha yeni başladım sayılır. ama sevdim bakalım yol bizi nereye götürecek.



alışık olduğumuz düzenin değişmesi, çoğu kere en korktuğumuz şey. nedir bizi bu kadar korkak yapan şey. neyi kaybetmeden korkuyoruz. aslında dünyada misafir olduğumuzu unutmasak, sahip olduğumuzu zannettiğimiz her şeyin aslında emanetçisi olduğumuzu unutmasak, daha mı cesur oluruz acaba.
selametle....

21 Eyl 2019

tadilat var.

selamlar
geçen sene bir gayret motifli şal ördüm. kes kopar işini çok sevmeme rağmen.. ama yüzde yirmi beş yün karışımı bir iple örmüştüm çok kalın oldu. bir türlü kullanamadım. halbuki çok beğenmiştim mantığını. öyle atıl kalmasına içim el vermedi. küçük bir diz battaniyesine dönüştürdüm. aslında epey önce bitebilirdi ama siyah ipim bitmişti. ipi alınca bir heyecanla tamamladım. aslında motifli hırkayı bitirmek istiyorum ama ipim bitti diye bir işimin yarım kalmasından nefret ederim. bana kısıtlanmışlık hissi veriyor.


üstünden yıl geçince şalın resmi kalmamış arşivde sağolsun instagram.  after before yapmama yardım etti.



hafta sonu temizlik macerası ile gidiyor. bu hafta çarşambaya kadar bizim evde durum bu. arada okuyabilirsem, "tanrı tedbili kıyafet gezer" isiimli bir romana başladım. onu bitireceğim. ve mümkünse motifli hırkamın motiflerini bitireceğim. bakalım planlar tutacak mı.
selametle

20 Eyl 2019

farkındalık üzerine

selamlar 
cuma saati geçti ama cuma bitmedi sayalım, hayırlı cumalarınız olsun efendim. bu iki haftada ders programımın ne kadar değiştiğini anlatamam. değişim hızına yetişemedim ve bugün falso verdim. ben dersim beşinci saatte başlayacak sanıyorum. sabah kahvaltıdan sonra taze fasulye pişirdim. ocağın altını kapattım, yürüyüşe inmeyi planlıyorum, müdür yardımcımız aradı. "hocam derse gelmediniz bir problem mi var "diye. ben şok tabi "hocam ders beşinci saatte değil mi" dedim şaşkınlıkla. hala utanıyorum yirmi bir yıldır ilk kez dersimi unuttum. yaşlılık belirtisi mi acaba.



motifli hırka örüyorum. daha önce söylemiştim. motiflerde yarıyı geçtim. mevsimi geçmeden giyinmek istiyorum. umarım yakında bitirebilirim.
ben felsefe öğretmeniyim. okulun ilk haftaları olunca felsefe giriş konularını anlatıyorum. bilgi, bilinç, öz bilinç gibi kavramları öğretmeye çalışıyorum. bugün derste öz bilinç kavramından yola çıkarak, farkındalık hakkında konuştuk. tabi çevremizde olup bitenin farkında olmak, duyarlı olmak çok kıymetli ama asıl sorumuz kendimizin ne kadar farkındayız.
 "ben kimim" sorusu malum "sofinin dünyası" adlı kitabın ilk sorusu. belki de hepimizin ilk ve en önemli sorunu. insanlar çoğu kere, neyden zevk alırlar, onları ne mutlu eder, insanlardan beklentileri nelerdir bilmiyorlar.
Husserll "insan için en bilinmeyen fenomen kendisidir" diyor. yerden göğe haklı. reklamlar, diziler, sosyal medya bizi bir şeylere, bir yerlere sürüklüyor. durup düşünmek, "bu bahsi geçeni, gerçekten istiyor muyum yoksa birilerinin, bir şeylerin etkisinde kalıyor muyum", diye sorgulamak. ne bileyim bize ve halimize fizan kadar uzak sanırım. mesela kadınlar tek taşı olmadan mutlu olamayacağını zannediyor. önünde dizlerini yere koyup tek taş uzatan bir adam yoksa o evlilikte mutlu olamayacağını var sayıyor
. birde kendini çocuğunda gerçekleştirmek isteyenler var. çocuğunun sınav başarısı onun sınav başarısıymış gibi, başarısızlığı onun başarısızlığıymış gibi algılayan aileler. gençlere hata yapıp, hatasından ders çıkarma fırsatı vermiyor.
 özetle kendi kendini tanımamış, ne istediğini ne beklediğini bilmiyor. aksi gibi çocuğununda kendini bulmasına fırsat vermiyor. malesef bu kısırdögü devam edip gidiyor. artık biraz daha düşünmeye, biraz daha sorgulamaya, sakince bir köşeye geçip, külahlarımızla sohbet etmeye başlasak ne hoş olacak.
bütün bu söylemlerle gençlerde ilgi ve merak uyandırmayı başarmış olmayı umuyorum. akşam eve gelince; ben bu sorulara nasıl cevap veriyorum dedim kendime, mesela beni ne mutlu ederdi şu ara.


burası sivasta tarihi meydana bakan kitap okuma köşesi. belediyenini bir hizmeti. aşağıda kitaplar var. küçük bir merdivenle asma kata çıkıp, şehir manzarasına karşı seçtiğin kitabı okuyabildiğin bir mekan. mesela burada 2 saat geçirebilsem mutlu olurdum.


yine sivasta; hobi malzemeleri satan bir dükkanın dekoru bu sevimli süpürge. dikiş makinam olsa bu minnoştan yapsam, balkonumda dekor olsa çok mutlu olabilirim.


sohbetinden keyf aldığım dostlarla vakit geçirsem, mutlu olurdum


İskender Pala, her zaman sarsıcı başlamayı bilir. Abum Rabum'un giriş sayfası. okuyup yazdıklarımız, hayatı sorgulayışlarımız, hepsi kendinde yeni bir kendilik bulmak için değil midir. Sokrates "sorgulanmayan bir hayat, yaşanmayada değmez" diyor. yaşanılır bir hayatta kendini kesfetmekle, başlıyor. yeni bir kendilik yontmakla. Allahta bizden bunu bekliyor. yoksa yarattığı onca canlı içinden neden bize akıl ve irade vermiş olsun.


bu keki, kendi irademle, etki altında kalmadan yaptım.:)) her şey evde tam buğday ununun varlığını fark etmemle başladı. neden olmasın denemeliyım dedim sütümde yarım yağlıydı. alışık olduğumuz kek tadından biraz daha kuru ama daha masum olduğunu umuyorum. çünkü kahvenin yanına iki tane hüplettim.
güzel bir hafta sonu olsun. selametle...

19 Eyl 2019

perşembe güncesi

selamlar
bugün dersim öğleden sonra başlıyor. bu benim kaderim sanki. sabah çok erken kalkarım ben ama derslerim genelde öğleden sonra oluyor. şöyle gönlüme göre sabah okula gidip öğleden sonranın bana kaldığı bir programım hiç olmayacak sanırım. 


dersim öğleden sonra diye geç kalkacak değilim. yılların alışkanlığı var sonuçta. katıldığım fakat sonuçlandıramadığım 200 gün etkinliğinden kalan motiflerim var. ara ara ilham geliyor ve değerlendiriyorum. bu arada o etkinlikten koptuğum için hala üzgünüm tamamlayan arkadaşların battaniyesine bakıp iç geçiriyorum. hepsi çok güzel oldu. bazen bir motivasyon geliyor "kendi kendime meydan okuma" yapayım, her gün bir motif öreyim aralıksız diye ama şimdilik yeterine güçlü bir istek değil. bakalım gelecek günlerde beni harekete geçirebilecek mi


sevgili derya'nın bloğunu geziyorum bu ara. gerçekten çok ilham verici. Derya'nın sayfasında gördüğüm küçük bir çanta ilham perilerini harekete geçirdi. birleştirip başladım renklerle oynamaya.
 motifleri nereden bulup yaptığımı hatırlamıyorum.ama vardır netten mutlaka.





 elimdeki renklerle birer sıra ikili trabzan yaptım. istediğim boya gelince yanlardan birleştirdim. ağız kısmına iki sıra sık iğne gittim. oldu da bitti maşallah :))
 benim dikiş  makınam yok. dikiş bildiğim de söylenemez. o nedenle mahalledeki esnafa götürdüm fermuar ve astar için. dediğim gibi dikiş tecrubem yok ama bu ara dikiş makinası alma fikri iyice oturdu zihnimde sanırım yakında alacağım.


motifli minik kalemliği de Derya'nın sayfasında görmüştüm. teşekkür ederim derya'cım, ilhamlar için.
eşimi nöbete gönderip yürüyüş yapmak için spor salomuma inmem lazım. buraya yazınca tembellik edemiyorum. sanırım kendimi mecbur hissediyorum. bu duygudan yararlanmam lazım.
hadi selametle....

18 Eyl 2019

hafta sonu gibi çarşamba

selamlar
çarşamba günleri dersim yok. eşimin nöbeti de olmayınca, hafta sonu formatında bir hafta ortası oldu. dondurucu için biraz patlıcan közlemek istiyordum. eşimde bende evde olunca hem yürüyüş yapalım, hem sebze közleyelim dedik. şehre çok yakın henüz çok keşfedilmemiş bir mesire alanı var. çok kalabalık olmuyor. yürüyüş yapılabilecek alanlar var. kış gelmeden  değerlendirmek lazım.






yürüyüş yaparken, mor mor bana el salladı. minnoş.


tamam dalları basmamış ama yinede kuşburnu ve alıçlar vardı.



sevgili ezgi'nin sayfasında görüp, yaptığım bilgisayar kılıfım. çok severek kullanıyorum.



patlıcanlarımız, biberlerimiz közlendi. dolabta yerini aldı. kış boyu sürecek diyet yolculuğunda bana destek olacak.


bilgisarımı götürmemdeki amaç bloğa orada yazmaktı ama interneti bağlamak pek mümkün olmadı. bu ara motifli hırka örmeye çalışıyorum. aslında kendime örmüştüm ama kardeşim çok beğendi. ablalık bunu gerektirir deyip, hediye ettim. şimdi mevsimi geçmeden kendime bir tane daha örmeye çalışıyorum.

mangal yakıldıysa közde kahve kesin yapılır bizde.

böyle bir günün ardından insan derli toplu temiz bir eve gelmek duşunu alıp uzanmak istiyor ama nerdeee. evde halılar yıkamaya gitti. yastık kırlent ne varsa yıkandı. yani her yer her yerde. bizim ev çok sıcak oluyor o yüzden eylüle kadar cam çerçeve her yer açık. ister istemez halılar perdeler tozlanıyor. büyük temizlik şart oluyor.
oksijen biz şehirlileri yoruyor. süt pişirdim onu mayalar yatarım ben bugün. hadi selametle...