Pages

4 Ağu 2020

Mona Lisa Gülüşü



Selamlar
İlk haftanın filmi, Mona Lisa Gülüşü. Daha önce bir kaç defa seyrettim. Kızımla daha önce seyretmiş olunca, onu bunaltmamak adına 😄 bu sabah herkesler uykudayken, açtım ve tek başıma yeniden seyrettim. Sanırım etkinlik ev sahibesi olmak bunu gerektirir. 😊
Aslında çok uzak bir tarih ve çok uzak bir coğrafyanın hikayesi olmasına rağmen, son derece tanıdık. Teknoloji gelişiyor, ama insana dair sorunlar pek değişmiyor sanırım. Her devirde insanın kendini bulma çabası en büyük macerası oluyor. Katherina bizim kabına sığmayan koca yürekli öğretmenimiz. Nihai hedefi, başarılı ❗❗ evlilikler yapan kız öğrenciler yetiştirmek olan bir koleje sanat tarihi öğretmeni olarak başlar ama okulun amacı öğretmenimizin amacıyla pek örtüşmez. Katherina, kendinden emin ne istediğini bilen, hatunların gelişimine katkı vermek amacındadır. 
Bir öğretmen olarak, sınıfa ilk girdiğinde, kitabı yalamış yutmuş, hiçbir söylediğime şaşırmayan bir grup öğrenciyle karşılaşsam ne hissederim bilemedim. Kızın yüzüne yüzüne gereksizsin dediler. Özgüven sömürücüler. 😅 Gerçi Katherina benden şanslı, kızlar önyargılı ama en azından öğrenmeye açıklar. Malesef, bir öğretmen olarak, bazı sınıflarda, tamamen vazgeçmiş, öğrenmenin nasıl özel bir şey olduğunu, nasıl heyecanlı bir süreç olduğunu tamamen unutmuş, gruplara ders anlatmak çok zor. Sanırım sadece akademik başarıya odaklı, aile ve öğretmenler bu konuda yeterli olamayan gençlere "işe yaramaz" etiketi yapıştırmaya meyyal. onlarda da öğrenilmiş çaresizlik duygusu ile, ilgisizlik had safhada. Zaten Katherina, donanımlı biri olunca bu ilk saldırıyı, ikinci derste tersine çevirmeyi başardı. 
Bir öğretmen olarak tespitim, bazen size en çok direnen öğrenci, size en çok ihtiyacı olan öğrenci olabiliyor. Bety, en çok direnen kızımız, öğretmeninin açtığı yola en çok ihtiyacı olandı. Yolculuğu biraz sancılı ve incitici oldu ama öğretmenin açtığı yol en çok onu etkiledi. 
Bu filmi sevmeme neden olan başka bir ayrıntı, Katherina'nın diğer öğrenci Joey ile yaşadıkları. Her öğretmen başarılı bir öğrencinin akademik olarak devam etmesini ister. Helede hikayenin geçtiği dönemde, bir kızın başarılıysa eğitimine devam etmesi çok önemli olabiliyor. Ama onun tercihi sevdiği adamla evlenmek olabilir. Bu tercihe saygı duymakta başka bir erdem bence. Yani yıllarca bilerek ya da bilmeyerek, evlenip, çoluk çocuğa karışmayı aşağılayan bir algı var. Çalışan bir kadınım, kendi ayakları üstünde durmanın gücüne inanıyorum. Fakat çalışan kadın olmak, mutlu olmak için tek yol değil. Çoğu ev hanımı, eşiyle çok mutlu, sağlıklı çocukları olsa bile, "malesef çalışmıyorum" diyerek kendinde bir eksiklik hissettiğine denk geldim.
Yine filmden bir replikle bu duruma biraz açıklık getireyim. 
İtalyanca öğretmeni, kızımıza " yenilikçi olduğunu duydum, öyle misin" diyor. Kızımız, "burada çok etiket olduğunu fark ettim. doğru aile, doğru okul, doğru sanat, doğru düşünme tarzı" diyor. İtalyanca öğretmenin cevabı, " özgür düşünce zahmetinden kurtarıyor işte" diyor. 
Tespitin âlâsı. Özgür düşünmek, çok zahmetli. Hazır şablonlar kolay ve zahmetsiz. Böyle olunca, mutlu ev hanımına kendini kötü hissettrebiliyoruz.  Meslek liselerimiz mesela. Öğrenci bulamıyoruz. Çünkü oraya gitmek, başarısızlığın göstergesi gibi algılanıyor. Ben hem anadolu lisesinde hem meslek lisesinde ders anlatan bir öğretmenim. Meslek lisesinde öğrencilerimin duygusal ve sosyal zeka olarak çok çok daha önde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Anadolu lisesinde eşit ağırlık sınıfında öğrencilerin büyük kısmı aslında matematikte başarılı değildir. Çoğu aslında çok sağlam sözel öğrencileridir. Ama sözel sınıf açılmaz. çünkü sözelciler "kafasız öğrencilerdir." bla bla bla. 
Bu kadar önyargı ve etiket, insanları sağduyudan uzaklaştırıp, yanlış kararlar almalarına neden oluyor. 
Bu konu benim dertli olduğum noktalardan. Ama şimdilik burada noktayı koyayım. Son olarak filmimiz Ölü ozanlar derneğinin dişi versiyonu olarak değerlendirilmiş nette. Bu durumun filmi özgün olmaktan çıkardığını düşünüp, vasat bulmuşlar. Ben Ölü ozanlar derneğini de seyredip, çok sevmiştim. Ama bu Mona lisa gülüşünü kötü bulmama neden olmadı. 

Bu arada daha önceki örgülerimden artan ipleri değerlendirme telaşına giriştim. Daha önce ördüğüm dantel perdeden kalan ipleri, bu defa perde ucu olarak örmeye başladım. Filme eşlik eden örgümü de tanıtmış olayım. Henüz tam olarak model çıkmadı. Bir ara yine paylaşırım. 
Selametle....

7 yorum:

ARİF KERİM ÇALIŞKAN dedi ki...

Tabi eskiden evlenip çoluk çoluğa karışıp ev hanımı olarak yaşamak gibi bir durum vardı ancak artık günümüzde bu tip sahnelerle pek karşılaşmıyoruz.

Rumeysi dedi ki...

sayenizde güzel bir film izlemiş olduk.Beni en çok etkileyen ev hanımlığının "uygulamak için doğuştan uygun görüldüğümüz roller" olarak nitelendirilmesi oldu.katherina bu kafada yaşayan insanlara yeni bir bakış açısı getirdi.bununla ilgili küçük bi yazı yazmadan duramadım bende.:) Dantel de güzel görünüyor emeğinize sağlık

deeptone dedi ki...

feriha hanım teyze geldi, seni sordu, gelcem yine film yazınaaaa :)

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Duyduğum bir filmdi ama hiç izlemedim. Konusunu sizden okuyunca çok da bana uygun değil gibi sanki. Teşekkürler tanıtım için.

deeptone dedi ki...

film değerlendirmesi için tişkirler sevgili öğretmeniiiim :)

deeptone dedi ki...

julia etkinliğini şimdi yine duyurduum, ben de izleyip yazcaam :)

Lady Wednesday dedi ki...

Julia Roberts ne oynasa izlerim. Bu filmi de izleyeli epey olmuştu, tekrar izleyebilirim. Hatırlatma için teşekkürler :)