Konumuz: “Sıradan olmak, farklı
olmak. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sıradan olmak gibi bir korkunuz var mı?”
Okulun en
hareketli dönemleri. İki farklı okulda 4 farklı ders anlatınca, zamanı
yetiştirme problemi yaşıyorum. Sevgili deep, yorumla bana ulaşınca, onu ve bir
arkadaşı daha okuyabildim. Fırsat bulursam, yarın birkaç arkadaşı daha okuyacağım.
Ama konu hakkında birkaç kelamda ben edeyim istedim.
Sıradanlık
ve farklılık kavramlarının bizdeki karşılığı, bu sorunun net cevabı bence.
Sıradanlık; fakirlik, eğitimsizlik, avamın bir parçası olmak mıdır. Farklılık
arayışımız, bahsi geçen hallerden kurtulmak için verdiğimiz bir mücadele midir.
Kişi konuyu
böyle algıladığında dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi şartlarda olursa
olsun iç huzuruna kavuşması bence imkansız. Çünkü insan oğlu doyumsuzdur. Maddi
hiçbir imkan, sahip olduğu hiçbir güç ona “tamam yeter bu kadar, fazlasına
gerek yok “dedirtemez. Çocukken dinlediğim bir kıssayı hatırladım. Dedem
anlatırdı; bir adam sahilde yürürken, ayağına ortası delik taşlaşmış bir nesne
çarpmış. Meraklı da bir bünye sanırım, atmamış saklamış. Ne olduğuna da anlam
verememiş. Gösterdiği hiç kimsede bilememiş ne olduğunu. Rivayet bu ya, bu
meraklı arayış devrin padişahının kulağına kadar gitmiş. Padişah da merak
etmiş, adamı huzuruna çağırmış. Divandaki hiç kimse bilememiş o nesnenin ne
olduğunu. Padişah, adama “bana bunu sat, soruşturayım, belki bilen birine
rastlarız" demiş. Adam şaşkın bakarken, padişahın cömert tarafına denk gelmiş.
“Ağırlığınca altın veririm” demiş. Adam tabi kabul etmiş. Koymuşlar, terazinin
bir kefesine, diğer tarafına birer birer altın koymuşlar. Fakat ne kadar altın
koyarlarsa koysunlar, terazinin kefesini oynatamamışlar. Hala o nesnenin olduğu
taraf ağır basıyormuş. Halkın merakı giderek artmış. Günlerden sonra, şehre bir
bilge gelmiş. Nesneyi eline almış, evirip çevirip bakmış. Sonra da padişaha
dönüp; efendim, bu eski zamanlarda yaşayan aç gözlü, dünya malına düşkün bir
adamın göz çevresindeki kemik parçasıdır. Buna dünyaları versen doymaz, sadece
bir avuç toprak doyurur bunu demiş. Yerden aldığı bir avuç toprağı terazinin
gözüne koymuş ve terazi dengeye gelmiş. Velhasıl-ı kelam, insanı maddeye
doyurmak, neredeyse imkansızdır.
Konuyu
dağıttım ben yine 😊 esasa gelecek olursak; bence insanın
farklılık arayışı, kişisel tatminsizliği ile alakalı. Hayattan ne istediğini
bilen insan, kendini farklı arayışlara kaptırmıyor. Örneğin, nereye gideceğiniz
belliyse ve gideceğiniz yere sizi ulaştıracak güzergahı biliyorsanız, macera
arayıp, farklı yola sapmazsınız. Menzile ulaşmak için, bildiğiniz güvenilir
yolu tercih edersiniz. Yok eğer nereye gideceğinizi bilmiyorsanız. Avare avare
dolaşır, bazen de kaybolursunuz.
Ayrıca her
insan teki aslında biricik. Bugün sıradanlık diye tanımlanan hayatların ne
kadar muhteşem olabileceğini anlamak istiyorsak, 15 Temmuz gecesi kameraya
yakalanan görüntülere bakmak yeterli. O akşam bir tencere yemek yapmış, belki
çoluk çocuğa sürpriz olsun diye bir tepsi kek çırpmış kadınlar, akşama kadar
sanayideki işini yapmış, onu yaparken avam zevki deyip beğenmediğimiz
arabeskin dibini bulmuş şarkılar dinlemiş adamlar, köprüde üstlerine çatır
çatır kurşun saydırılırken, bir adım geri atmadılar.
Biraz geri gidelim. Ülkesi
işgal altında kalan Anadolu halkı, Samsun’dan yükselen sese akın akın koşup
cevap verdi. Cevap verenlerin çoğu, fakir, eğitimsiz ve sıradan diye
nitelendirilen insanlar.
Başka
ülkeleri bilmem ama benim caaaanım ülkem her sapakta, kendini aydın eğitimli ve
farklı zannedenlerden görmediği feraseti, eğitimsiz, cahil ve sıradan diye
nitelendirilen insanlardan görmüştür.
Bizim insanımızda “Anadolu irfanı”
denilen bir bilgelik hali var. Hiç ummadığınız anda, hiç ummadığınız bir
şekilde ortaya çıkar ve gerekeni yapar. Sonrada o muhteşem başarıyı hiç
göstermemiş gibi rutinine döner. İşte ben bu milletin sıradan bir insanı
olmaktan her daim gurur duyuyorum.
Konuyu biraz
daha ana mecraya çekeyim. Farklılık dediğimiz kavrama olumlu anlam yükleyip,
sıradanlık kavramına olumsuz mana yüklediğimizde aslında sıradanlaşıyoruz,
sevgili deep’in dediği gibi.
Küreselleşen dünyada, farklı olacağım diye
çabalamak her zaman iyi sonuçlar doğurmayabiliyor. Bu ara çok ünlü bir moda
tasarımcısının yaptığı ve nette herkesin dikkatini çeken “farklı” kolleksiyonu
bunun en güncel örneğidir kanaatimce. Kapitalizm dünyada yerel kültürü bitirip,
herkesi bir kalıba sokarken bir yandan da farklı olmak adına kendi
dayattıklarını pazarlıyor. Farkında olmadan, çarkın bir parçası haline
geliyoruz.
Rutinin gücünü fark etmek, işte esas farklılık
burada.
İki öğretmen düşünün, biri öfleye püfleye derse girip, bilgisini ve
otoritesini kullanıp 8 saat dersini anlatıyor. Yorgun ve bezgin evinin yolunu
tutuyor. Öteki öğretmen sabah o gün ortalama yüzden fazla gencin aklına ve
kalbine hitap edeceğini biliyor. Gün boyu öğrencilerle temasını kesmiyor. Bu
şeklide sekiz saat sınıflarda bilgisini ve otoritesini kullanıp, dersini anlatıyor.
Akşam eve yorgun ama öğrencilerinin ruh ve düşünce dünyasında fark yaratarak
gidiyor. Aynı şeyi yapan bu iki insan biri sıradanlığa mahkum iken dğeri
farklılığın zirvesinde.
Alıp, sattıklarımız, giyip, yediklerimiz ile bu
çağda farklılık yaratmamız imkansız. Farkı ancak ürettiğimiz, öğrendiğimiz ve
öğrettiğimiz zaman yaratabiliriz. Bu farkı fark etmek nasip olsun bize 😊
Selametle…
8 yorum:
Ne güzel yazmışsınız, farkında bir ömür yaşamak dileğiyle o zaman..
hımmmm, kıssadan hisse müthişti yaaa vay beeee :)
sıradan olmakta fayda var deseneeee :)
Merhaba, (1/2)
yazınızı ilgiyle okudum:) Öncelikle deep'in içine su serpmeniz ve onu mutlu etmenizden dolayı memnun olduğumu söylemeliyim:)
Çok güzel bir saptamayla konuya girmişsiniz. Evet, sıradanlık ve farklılık kavramlarının bizdeki karşılığı sorunun net cevabı. Katılıyorum. Farklı düşünmemizin sebebi sözcükleri farklı algılamamız. Hayır, sıradanlık, fakirlik, eğitimsizlik ve avamın bir parçası değildir. Fakat bu sözcüklerin yaşadığımız toplumun büyük çoğunluğunu ifade etmesidir sıradan olan. Refah içindeki eğitim düzeyi yüksek bir toplumda fakirlik, eğitimsizlik ve avamlık farklılık oluşturur. Farklılık arayışı içinde olmak bir var olma çabası, özgürce düşünebilmek demektir bana göre. Çölün ortasında ya da bir kayanın çatlağında açan çiçektir. Farklı olmak farkında olmak, yapılanı söyleneni akıl süzgecinden geçirmektir.
Kıssanızda aç gözlülük, doyumsuzluk ile eşleştirmişsiniz farkındalığı. Bu fikre katılamayacağım. Size Yunus Emre örneğini vermek isterim. Onun hiçbir şeye değer vermediğini, idealleri uğruna cenneti ve hurileri bile istemediğini biliyorsunuz. Herkes cehennem azabından kaçınmak, cennette yerini almaya uğraşırken Yunus Emre'nin dünya nimetlerine sırtını dönmesinin yanı sıra cenneti de geri çevirmesinden ala bir farklılık olabilir mi? Yunus Emre'ye sıradan bir kişi diyebilir miyiz şimdi?
Farklılık arayışı tam aksine kişisel doyumdur:) Her birey akıl sahibidir. Fakat bazıları bu özelliğinden habersiz olduğundan başkalarının çizdiği yoldan sapmazlar. Oysa önünüze koyulan yol doğru olmayabilir. Toplum bile külliyen yanılgı içine düşebilir. Kenan Evren'i % 92 oranında destekleyen toplum otuz sene sonra onu ipe göndermeyecek miydi? Gideceğimiz yolu biliyorsak zaten problem değil, o yoldan hedefe varırız. Maceraya gerek yok. Ama ya bilmiyorsak? Sorup soruşturmadan bir koyun misali herkesin gittiği yola mı gitmek gerek? Yoksa hedefimize varmak için tecrübe ve birikimlerimizden yararlanıp, sorup araştırmak suretiyle aklımıza yatan en uygun güzergahı mı seçmek lazım?
Hayır, 15 Temmuz'a hiç girmeyelim. Bu konuda uzlaşacağımızı sanmıyorum:) O canını kaybeden insanlar kapitalizmin kurbanları. Sıradanlıktan kendilerini kurtaramadıkları için kendilerini yem etmiş zavallılar. Darbe teşebbüsü olarak değerlendiren çoğunluktan farklı benim düşüncelerim. Öyle bir teşebbüs olsa cumhurbaşkanı, genel kurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının baş yaverleri hedeflerinin kafasına kurşunu sıkmakla başlamalıydı işlerine. Oysa kendisine darbe yapıldığını ileri süren cumhurbaşkanı o esnada canlı yanında halkı ölmeye çağırıyordu. Neyse, burada keseyim. Bu arada fetöcü değilim, sadece akıl yürütüyorum:)
Diğer taraftan işgal altında ülke topraklarını müdafaa eden ve bu uğurda canını feda eden yoksul halk farklılığın zirvesinde bir rol üstlenmiştir.
(2/2)
Her ülkenin kendine göre kahramanları vardır. Bunlar sıradan insanlar değildir. Farklı olana övgü değil bu söylediklerim. Örneğin ülkesini uçuruma sürükleyen Hitler de sıradan bir insan değildi. Fakat öyle bir dünyada yaşıyoruz ki tarih hep kazananları yazmış, onları övmüş, kaybedenleri ise yerin dibine sokmuştur. Bu nedenle her zaman yapılanları, söylenenleri, okuduklarımızı kendi akıl süzgecimizden geçirip kendi doğrularımızı bulmak bence tercih edilmesi gereken en iyi yol olmalı. Sıradanlık, çoğunluğun içinde kaybolmak bana göre gurur duyulması gereken bir olgu değil.
Ben farklılığı belirttiğim üzere farkında olmakla özdeşleştiriyorum. Deep farklılığı olumlu, sıradanlığı olumsuz anlam yüklediğimiz zaman sıradanlaştığımızı söylüyor ama ben farklı olmaya her zaman olumlu olmak anlamı yüklemiyorum. Farklı olmak sürü psikolojisinden kopmak, toplumun, herhangi bir liderin ya da amirin söylediklerini düşünmeden kabul etmemektir bence. Sıradanlık deep bu ifademi sevmese de, sürüde bir koyun olma halidir. Farklı olmak kendi doğrularını yaratmaktır kısaca. Elbette at gözlüğü takarak değil. Topluma, çevreye kendini kapatmak şeklinde burnunun dikine gitmek değildir. Tembel bir toplumda çalışkan olmak, çalışkan bir toplumda ise tembel olmaktır çalışmak. Ama çoğunluktan ayrılmaktır neticede. Dikkat ederseniz farklılıkta olumlu bir hal yüklemiyorum her zaman. Fakat hedefim farklılığımı kendime göre olumlu yönde geliştirmek amacım.
Son paragrafınızda savunduğum fikri örnekle açıklamışsınız:) Demek istediğim tam olarak bu iki öğretmen örneğinde yatıyor. İlk örnek sıradan bir öğretmen, çoğu öğretmenin benzeri. İkinci örnek sayıca az ve öğrencilere olan davranışı onu farklı kılıyor.
Evet, sonunu güzel bağlamışsınız. Farklı olmak zordur, cesaret ister, sabır ister, çok çalışmak ister. Ama imkansız değildir. Ürettiklerimiz, öğrendiklerimiz, öğrettiklerimiz bizi farklı yapan, sıradanlıktan kurtaran.
Umarım sizi incitmedim. Fakat konu hakkında düşündüklerim bunlar. Unutmayınız ki bir değişimin içindeyiz. Zaman her şeyi değiştirir, düşünceleri bile. Saygılar:)
kaystros tyrha yorumunuz için teşekkür ederim. insanların farklı düşünmesinin bir zenginlik olduğunu düşünürüm. ayrıca kıssayı anlatırken niyetim farklılık ve açgözlü olmayı eşleştirmek değildi. yazının en başından beri niyetim sıradanlık ve farklılık kavramının algılanma şeklinin son derece maddiyat temelli oluşu. deep'in yazısındaki itirazında buna olduğunu düşünüyorum. farklı görünme telaşının çoğu defa çiğ kaldığına sizde şahit olmuşsunuzdur.
ayrıca bu miiletin feraseti konusunda güvenim sonsuz. verdiğiniz örnekte kenan evrenin anayasına destek veren halk ilk genel seçimde özalı seçti. darbecinin isteğine muhalefet ederek. bu milletin ayar verme gücü su götürmez. saygılar
teşekkür ederim deryacım
yazmaya teşvik ettiğin iyi oldu. laf aramızda bu hafta tembelliğe meyyaldim :)) teşekkür ederim deep. sevgiler
''Delikli taş'' hikayesi çok güzeldi. Teşekkürler. Ben de insanların gözlerinin doymaz olduğuna çok inanırım.
Yorum Gönder