Pages

29 Mar 2024

Ben ve Haruni :)


Selamlar 
Mübarek Ramazan kuş oldu uçuyor sanki. 19. günün orucunu da geride bıraktık. Kıymetli zamanlar değerini bilmek lazım. 
Benim Haruni şal tutkum malum zaten ama hiç kimse daha önce böyle güzel taşımadı:) 


Normalde Sevgi'nin doğum gününe yetiştirmeyi planlamıştım ama önce ip bitti. sonra koca Kayseri'de kırmızı simli angora bulamadım. Sevgili Gonca Eskişehir'den yetişti imdada. Biraz gecikmeyle de olsa amaç hasıl oldu. :)


Harunisiz asla dedim ve hemen bir tane daha başladım. :) Bu defa Sevcan'ın paketi için ördüm. Işıl Işıl bir seher vaktinden başlangıç fotoğrafı olsun istedim.



Okuma grubuma kitap kılıfı örmeyi planladım. Bayram hediyesi olsun istedim. Fakat işler yoğun belki yetişmez deyince bizim kızlar kolları sıvadı. Bu paket Konya'dan, sevgili Neslihan'dan geldi. Eline emeğine sağlık caan.


ÖNCESİ...


SONRASI 
Hahahaha. Kitaplarım artık raflar almıyordu. vestiyerin gözünde istif halinde kalıyordu. Duvar ünitesi yaptırdım bir tanıdığa. İlk günden beri hiç yadırgamadık. Sanki oranın eksiğiymiş de tamamlanmış gibi hissediyoruz. Hem şık hem işlevsel oldu.


Evladım sana diyorum başlığı altında ülke genelinde organize olmuş okuma grupları var . uzn süredir takipteydim. Kayseri ayağına rastlayınca dahil olma ihtiyacı hissettim. Bu ayın kitapları... 
Çocuk kitabı okumayalı yüzyıllar geçmiş gibi. Çocuk kitaplarındaki gelişme müthiş. Renkler, resimler muhteşem ama bir yetişkinin de okuyup, çok şey bulacağı bir kitap. Çocuğu olanlara öneririm. Birlikte okusunlar :)

Diğer kitap çağın önemli sorunlarından birine dikkat çekiyor. Çocuklarımızı büyütürken babanın kesinlikle sürece dahil olması gerektiğine vurgu yapıyor. Baba olacaklara ya da yeni babalara kesinlikle öneririm


Yurt nöbetinden gelmişsinizdir. Gece boyu sıcak yatağınızın hayalini kurmuşsunuzdur. Eve gelirsiniz ve yatağınız bu sevimli şey tarafından işgal edilmiştir. :) Neyse çok seviyoruz yoksa bu işgalciyle işimiz vardı :) 
Şimdilik selametle


 

13 Mar 2024

Hayırlı Ramazanlar


Selamlar
Geldi 11 Ayın Sultanı. Kavuşturana şükürler olsun. 
Tığ işi yaptığımı görenler ince motor becerilerimin geliştiğini düşünüyor ama özellikle kesme, biçme işlerinde çok yeteneksizim. Hiza duyum çok gelişmiş değildir. Çocukken çok takılırdım buna. Aynı işi, olmadı tekrar kes, eğri oldu yeniden yaz dönem ödevini derken, perişan olurdum. Büyüdükçe bu yönüm gelişmedi ama ben artık takılmamaya başladım. Kusursuzluk Allaha mahsus sonuçta. :) Beceremesem bile denemeye devam ediyorum. Bu sene Ramazan süslemelerinde el yapımı ürünleri de denemeye karar verdim. R harfi ile mücadelemi görseniz katıla katıla gülerdiniz. üçüncü denemenin sonucunda R çıktı ortaya. :))

 

İçimdeki ev hanımının korkularını geride bırakmam zor oldu. :)) Yapıştığı yerden çıkardığımda ya izi kalırsa, ya temizleyemezsem kaygıları ile mücadele ettim. Fakat gelen Ramazan'dı. Evin havasının değişmesi şarttı. Yapışkanlı evalar ile kestiğim figürleri belli bir kompozisyonla değil, rastgele yapıştırdım. Sonuç ortada. :)) 



Bu yazı ve ledler Sevgi'ciğimin hediyesi. Üç yıldır büyük keyifle kullanıyorum. 


Bu sene hayallerimin gerçekleştiği bir alış veriş yaptım. Böyle ışıklı bir perde almak istiyordum ama nedense hep ertelemiştim. Bu defa kararımı sorgulamamaya karar verdim. Ben çocukluğumdan beri, alış veriş yapmadan önce hep sorgularım; gerçekten ihtiyaç mı diye. Bu sorgulama beni hep engelledi yıllarca. Yapmak istediğim çok şeyden vazgeçmeme neden oldu. İşin kötüsü dışardan biri değil beni engelleyen yine benim. Aşacağız inşallah.


Hep süsleme olmaz tabi. Çalışan biri olarak acil durumlarda kurtarıcı yemekler de hazır etmeliydim. 3 kilo Kayseri Mantısı yaptırdım. Velilerimden biri ev yemekleri yapıp sosyal medya üzerinden satışını yapıyor. Ona yaptırdım. Denedik bile. Çok lezzetliydi. 


Okumayı da ihmal etmemek lazım. Yoldaki Mühendis; sevgili Çiğdem'in hediyesi. Otobiyografi türünde yazılmış. Abdullah Galip Bergusi'nin Hayatı. Filistin'e, orada yaşananlara duyarlı olduğumu zannederdim. Hamas'ın, Kassam Tugaylarının mücadelesi hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyormuşuz. Bir yandan göz yaşlarımı tutamadım, diğer yandan büyük bir hayranlık duydum. Filistinli'lere saygım arttı. Zaten Gazze'den gelen görüntüler, insan üstü mücadelenin içinde tertemiz, şerefini ve izzetini koruyan asla pes etmeyen nesiller yetiştirdiklerini gösteriyor. Helal olsun. Belki fiziki olarak ölüyorlar ama onlardan diri kimse yok dünyada. Bir sufi türkünün sözleri geldi aklıma.

Sayılmayız parmak ile
Tükenmeyiz kırmak ile
Taşramızdan sormak ile
Kimse bilmez ahvalimiz. 

Öyle bir iman taşıyorlar ki, öyle bir mücadele örneği veriyorlar ki... Pisrail vurdukça çoğaldılar. Tüm dünyada vicdan sahibi herkes harekete geçti. Örnek alınacak bir mücadele. 
Allah yardım etsin. Kitabın ikincisi de var. Grup okumaları arasına sıkıştırabilirsem onu da okuyacağım. Filistin'in mücadelesini anlamak isteyen herkese öneririm.


Dün bitirdim. Bu ay grup okumalarının ilk kitabı. Pedegoji kitaplarının çoğunda olduğu gibi tekrara düştüğü noktalar var. Okuma zevkini baltalıyor bu durum ama özellikle baba olacakların ya da küçük çocuğu olan babaların mutlaka okuması lazım. Çocuk eğitiminde babanın rolünü gözler önüne seren bir kitap.
Baba hayatta karşılaştığımız ilk otorite. Onunla kurulan bağlantı sıkıntılı olursa insanın Rabbiyle kurduğu bağlar bile hasar alır diyor. Varın siz düşünün. 


Öğrencilerimle kurduğumuz okuma grubu da aktif bir şekilde devam ediyor. Nette dolaşırken bu kitap kılıflarını gördüm. Çok şekerlerdi. Gruptaki gençlere örmeye karar verdim. Bayram hediyesi olacak. Benim tatlış motif grubumun, pamuk kalpli hatunları; iyiliği yaymak lazım dediler ve bana destek oldular. Bu 3 renk benden. Yakında yeni bir kargo fırtınası yaşanır bizim evde. :) Geldikçe onları da paylaşırım sizinle. 


Geçen haftanın güzelliklerinden biri de Ayçin Kantoğlu konferansıydı. Kayseri Üniversitesinin planladığı söyleşiye öğrenci grubumuzla katıldık. Son dönemlerde derde derman, yaraya merhem söylemleri ile öne çıkan bir entelektüel Ayçin Hoca. Netten takip etmenizi öneririm.


Motif etkinliğinde bu ay Sevcan'ın sırası. Paket hazırlıkları da başladı. Bu minnoş lavanta kesesi ile paket içeriğini geliştirmeye başladık bakalım. Hadi bana kolay gelsin. :)
Selametle

2 Mar 2024

Günübirlik Ankara


Selamlar
Beni takip edenlerin bildiği üzere okulumun pansiyonu var. Ara ara yurt nöbetlerim oluyor. Gençlik Spor Merkezi, bir proje geliştirmiş. Depremzedeleri ağırlayan yurtlarda kalan öğrenciler için Ankara gezisi planlamışlar. Büyük felakette pansiyonumuz aktif görev üstlendi. Okulumuzda deprem bölgesinden gelen öğrencilerimiz var. Bu nedenle sadece bizim okula özel bir tur programı hazırlanmıştı. 29 Şubat Perşembe günü, sabah çıkıp, gece dönecek şekilde bir yolculuk planlandı. 

İlk durağımız, TBMM'nin ikinci binasıydı. 1924'den 1960'a kadar kullanılmış bu bina.
 



Meclis binasında Atatürk'ün kullandığı oda. Çok ince bir zevk ve estetik hazla döşenmiş.


Tavan süslemeleri, perde detayları falan muhteşem. Pratik olmak adına hayattan estetik hazzı çekip çıkardık zannımca. Ben mekanların insanların davranışları üzerinde etkili olduğunu düşünürüm. Eski okul binalarını ziyaret ettiğimde de bu hisse kapılırım. Mesela şöyle bir ortamda insan edepsizlik etmeye çekinir. Kişinin üstüne ister istemez bir efendilik gelir sanki. Siz ne dersiniz.


Bu bayrak 1918 yılında Şam'daki Osmanlı Karargahında asılıymış ve malesef İngilizlere esir düşmüş. General Edmund ALLENBY tarafından, Başçavuş Edgar TURNER'a teslim edilmiş. Uzun yıllar o ailede kalan bayrak, torun Jack TURNER tarafından 2014'de Londra Büyükelçiliğimize teslim edilmiş. 

Hikayesi çok dikkatimi çekti. TURNER'lar iyi insanlarmış ya da paragöz. Detay bilmediğim için iyi niyetli düşünmeyi tercih edeceğim. 


İkinci Meclis'ten sonra durağımız Birinci Meclis oldu. 


Bu da 23 Nisan 1920'de, meclis açılışı sırasında göndere çekilen bayrak 😍




Mekandaki sade şıklık etkileyici.


İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif'in meclis açılışında giyindiği takım elbise.

Başka vekillere ait eşyalarda sergileniyor müzede. Çok fazla fotoğraf olunca tek örnekle yetinmeye karar verdim. 


Farklı zamanlarda, farklı mekanlara asılan bayraklardan ve hikayelerden bahsedince, Aslanlı Yol'un sonunda bizi karşılayan bayrağımızı es geçmek istemedim. :) 


Anıtkabir ziyaretimiz sırasında devir teslim törenine denk geldik. Gençler çok etkilendi. Biraz muzur olanları yol boyu askerlerin komutlarını ve adımlarını taklit etti :)  Öğrenme çeşitlerinden biri de model alarak öğrenmedir ve aslı taklittir. O nedenle gençlere müdahale etmedim :) 
Gölgeler, ben ve kızlarım. 😍


Meclis ziyaretlerimizden sonra Ulus'tan önce Tacettin Dergahı'na yürüdük. Malesef tadilatta olduğu için ziyaret edemedik. Rahmetli Nuri PAKDİL ve Muhsin YAZICIOĞLU'na birer Fatiha okuyarak yeniden yürümeye başladık. İstikamet Kızılay. Kızılay'da gençlere kısa bir serbest zaman verdik. Fakat bu arada biz 23 bin adım atmışız. Tur otobüsü bizi Kızılay'dan aldı ve Külliye'ye, Millet Kütüphanesi'ne geçtik. 

Burası, Divan Salonu. Bizi önce buraya aldılar. Görevli bir ekiple kütüphaneyi gezdik. 


Burası Cihannüma Salonu. 
Cihannüma; Her yeri görebilecek şekilde yapılmış camlı yapı demek. 
Bu salon ikinci katta. 12 katlı kütüphaneyi buradan rahat bir şekilde görebiliyorsunuz. 


Salonun tavanında Alak süresinden. " O kalemle yazmayı öğretendir, İnsana bilmediğini öğretenedir" ayetin yazılı. 


Son derece etkileyici bir mimari eser. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. İçerde gelenlere çay, çorba gibi hizmetler de sunuluyor. Beni buraya bıraksalar bir ay hiç çıkmadan yaşayabilirim :) 



Kütüphaneyi bize gezdiren arkadaşı da anmadan geçmek istemem. Gençlerin sorularına sıkılmadan cevap verdi. Yaptığı işe hakim ve işini ciddiyetle yapan biriydi.


Evladım Sana Diyorum, başlığı altında başlatılan okuma kulübüne katıldım. Türkiye çapında ekipleri olan bir oluşum. Her ay seçilen bir çocuk bir yetişkin kitabı tahlil ediliyor. Yoğun tempodan kitapları bitiremedim ama yanımda götürmüştüm. Millet Kütüphanesinden bir anı kalsın istedim. 

Söylediğim gibi 23 bin adıma ve bacaklarımda hala hissettiğim yorgunluğa rağmen hızlı ama keyifli bir tur oldu. Ayrıca değinmek istediğim bir nokta var. Gençler yol boyu, Kızılay, cafeler, AVM ziyaretleri için baskı yaptılar. Fakat biz onları ikna edip, başka bir güzergah çizdik gezi için. İşin sonunda iyi ki böyle bir plan yapmışsınız hocam dediler. Onlar genç. Elbette fikirlerini alacağız ama onların iyiliği için attığınız adımlarda ısrarlı olmanızı tavsiye ederim. Gençler bazen istemedikleri için değil bilmedikleri için karşı çıkıyor sizin fikirlerinize. Etkili olmanız gereken zamanlarda geri adım atmamanızı öneririm. 

Selametle...

20 Şub 2024

20 Şubat 2024


Selamlar
Duygusal yorgunluğa en iyi ne gelir. Hayatın düşünmeye fırsat vermeyecek kadar hızlı akması. En güvendiğim iki cepheden de yenilgi almış komutan gibi hissediyorum kendimi. Toparlanmak için yoğunluk şart.
Paylaşım yapmaya en yakın tarihten başlayayım dedim. Okuldaki okuma grubumla Tarık Tufan okumaya devam ediyoruz. Motif grubundan birinin hediyesi ama şu an emin değilim. Nilgün olmalı. Yıllardır bende. Vakti gelmiş. Gençlerle okuduk. Yine kalbe dokunan yazılardı. 

"Asalet, düşmanın geleceği gece, onun yatağına girip, yorganı üstüne çekmektir" 
Cümledeki asalete vuruldum resmen. 

Descartes ile ilgili verdiği örnek çok dikkat çekiciydi. Kraliçeye felsefe dersi vermesi için saraya davet ediliyor. Dersler sırasında kraliçe çırılçıplak yatakta uzanıyor ve pirelerini öldürüyor biri. Çok üzüldüm. Alime verilen kıymet de bir kültür işte. 


Bugünlerde you tube bana eşlik etmeye başladı. Knit whit me videolarını keşfettim. Epipa isminde bir sayfa keşfettim. Videolar için seçtiği müzik, ambians hoşuma gitti. 30 dakika hiçbir şeyle meşgul olmadan örüyorum hatunla.:) 
Haruni şal örmek benim için artık bir yaşam felsefesi haline geldi :) 


Son paylaşımımda başladığım kitap da, örgü de bitti. Hatta eldiven yerine ulaştı bile. Sevgili Neslihan iyi günlerde kullansın. 
Kitap sempatik bir yılbaşı filmi seyretmek gibiydi. Gergin başladı, mutlu bitti. 


Bitenlerden biri de krem rengi Haruni Şal. Fakat yerine gidemedi henüz. Saz arkadaşlarını bekliyor :) İnşallah bu hafta o da yolcu. 

Yoğunluk iyidir dedim ya. Hesapta olmayan bir kitap girdi araya. Şermin Yaşar'ın ilk romanı. Bence uzun bir hikaye olmuş Kötü anlamda söylemedim ama kalemin hikayeci yönü ağır basıyor. Bir ailenin iki gününü anlatan bir hikaye. 
Kapak, ticari bir zeka ürünü olarak, içerik hakkında insana bilgi veriyor esasında. Pencereler açılmış ve hangi pencereden baktığına göre değişen doğru ve yanlışlar var. Herkesin kendi açısından haklı olduğu yönler var. Fakat bazı karakterler gerçekten alçak. Affedemediğim tipler var karakterlerin arasında. Okuyun derim. Seversiniz.


Şimdi de yarımlardan söz etmek lazım. Yeni bir Haruni yolda. Bu defa gerçekten yolda. İpi bitti. Taaaa Eskişehir'den geliyor :) 


Haruni şalın yerine gitmesi için paket içeriğine hız ve yön vermek lazım sanırım. Dikişsiz bere ile yola devam 


Yapraklı bere bir hanım kız için. Yine paket içeriğinden.


Paketin gecikme nedeni bu tulum aslında. Net ortamında şimdiden bu kadar açık söylemeyeceğim. Görme, duyma sorunu yaşanır, sürprizi kaçırabiliriz. :) İlk defa tulum örüyorum bu arada hatırlayalım istedim :) 


Yoldaki mühendis, yol arkadaşım Çiğdem'in hediyesi. Yeni başladım ama durup, tefekkür etmeden, aman Yarabbim demeden devam etmek güç. 
Şimdilik bu kadar. Selametle....

2 Şub 2024

Bugünlerde....


Selamlar
Bizim grupla her ay ortak bir kitap okuyup, dijital platformları kullanarak, buluşmaya ve sohbet etmeye karar verdik. İlk ayın kitabı; Nazlı Eray'dan, Ömür Uzatma Kahvehanesi. Özge'nin tercihi. Hatta benim için Özge'nin hediyesi. Tatilin ilk haftası ekipten arkadaşlarla bir araya gelmişken, Şehir Kütüphanesinde ortak kitabımızın da bir fotosu olsun istedik. 

Kitapta postmodern anlatının doruklarında gezen hikayeler vardı. Sembolik anlatılar ve derdini metaforlarla anlatan hikayelerin üzerine zoom programının izin verdiği sürede keyifli bir söyleşi yaptık. İlk toplantı olmasına rağmen verimli ve güzel geçti. 


Autumn Sweater. Bir Drop Desenger modeli. Ücretsiz bir tarif. Sevgili Şule Hanım atölye çalışması yaptı. Ben normalde kime öreceğimi bilmeden dahil oldum. Sırf bu atölyelerin nasıl işlediğini görmek için. Sonrada eşimin doğum günü için örmeye karar verdim. Beden hesaplamaları konusunda epeyse bilgi edindim. Özellikle bitirme sırası ile ilgili de farklı teknikler öğretti Şule Hanım ama ben biraz bildiğimi okumayı tercih ettim. :) O videoları da deneyeceğim başka çalışmalarımda 


Sırça Fanus, sevgili Buket'in geçen yıl gönderdiği yılbaşı hediyelerinden biriydi. Gülkız Hoca, okuma grubu ile söyleşi yapacağım deyince, fırsat bu fırsat dedim ve başladım okumaya. Bir kadın okuması. Feminizm üzerinden tartışıldı. 
Bu konuda benim fikrim; kadın ve erkeğin rakip olduğu değil de ekip olduğu hayatın mutluluk üretebileceğini düşünüyorum. Ekip arkadaşı olunca kimse yaptığı fedakarlığın boşa gittiğini düşünmez. Ya da eşler birbirine destek olunca bunu başına kakmak ihtiyacı hissetmez. Eşin kendini kötü hissetmesine, eksik hissetmesine neden olmaz. Ekip olduğu bilinci ile hareket eder. Mutluluğun başka yolu yok bence. Şahsi kanaatim, insan aklının ürettiği hiçbir izm, insanın yarasına merhem olamaz. Ben, evrensel yasanın insan üstü bir aklın ürünü olduğuna inanmışımdır. İnsan bu akla uyduğu sürece mutludur bence. 


Kocaya kazağın beden örgüsü kolay olmuyor elbette. Bütün kazak parçalara bölünmeden, bir bütün şekilde örülünce ilmek sayısını şişlere dağıtmak kolay değil. Böyle ilmek tutuculara ihtiyaç oluyor. Hobi malzemelerinin geldiği nokta gerçekten bir harika. Şu sevimliliğe bakar mısınız. :)


Roba renkleri aslında hiç planladığım gibi olmadı. Ama bu tarz kazaklarda ilk denemem. daha sistematik olmayı öğreneceğimdir. :)


Bu seneki yıl başı hediyelerimden biri de bu sevimli kitaptı. İlk ay bitmeden okuyup bitirmek istedim. Sevgili Hatice'ye çok teşekkür ederim. Sevimli bir aile filmi seyretmek gibiydi. Ya da Netflix'de noel filmi seyretmek gibi. :) 


Netflix denilince yazmadan geçemeyeceğim bir film seyrettim. Julia Robets hayranlığım malum. Son filmi bahsi geçen dijital platforma geleli epey olmuştu ama ben yoğun olunca seyredememiştim. Tatil bitmeden seyredeyim dedim. Çok sarsıcı bir film. Üzerine çok şey yazılıp çizilebilir ama bence önce seyredin. 
Siyahi insanların kendi evinde alt kata inmek zorunda kalmaları detayı dikkat çekiciydi. Ayrıca dijital platformda yayınlanan bir film olmasına rağmen dijital platformların insanın gerçeklik algısına verdiği zararı da açık şekilde ortaya koyuyordu. Denize girdikleri sahile gemi çarpan, ölümden dönen aile bireylerinin, özellikle de çocukların verdiği tepki, "hiçbir şey olmamış" gibi hayatlarına geri dönmeleri sorgulanıyordu. Ayrıca, ailesi zor durumdayken, her şey alt üst olma tehlikesi içindeyken, evin küçük kızının bulduğu evde abur cubur tüketmesi... Kaybolduğu için ailesinin endişelendiğini bildiği halde hatta en son dışardan annesinin ona seslendiğini duyduğunda bile, yarım kalan dizisini seyretmeyi  tercih etmesi, annesine cevap verme ihtiyacı bile duymaması beni çok ürküttü. 
Sosyal medyaların, dijital platformların, yönlendirmesine karşı bu kadar savunmasız mıyız? Çok korkutucu değil mi? Siz ne dersiniz?
Selametle....