Pages

26 Ara 2022

Üsküp'ten Kosova'ya :)


Selamlar 
Geldik öğretmenlik hayatımın en heyecanlı ve en güzel anlarından birine. Milli Eğitim Bakanlığı, okullar arasında etkileşimi artırmak, iyi örnekleri çoğaltmak adına idareci hareketliliği adında hizmetiçi eğitim programı hazırladı. Tüm Türkiye'de benim okulumun da içinde olduğu on okulda bu eğitim planlanmış. 
Müdürüm benim yaptığım kitap okuma etkinliğini de eğitime dahil etti ve bakanlıktan hizmetiçi eğitim de eğitimci olarak görevlendirildim. 
Kilim Akademi bizim okulun en genel projelerinden biri. Biz de Kilim Akademi'ye seçilen gençlerle Yavuz Bülent Bakiler'in, Üsküp'ten Kosova'ya isimli kitabı değerlendirdik. 
Yaptığımız etkinliğin içeriği şu; kitabı hep beraber okuyoruz ve kitapla ilgili notlarımız, yorumlarımız, kitaptan yola çıkarak yaptığımız araştırmalar ve ortaya çıkan ürünleri paylaşıyoruz. 


Kilim Akademili gençler ve Cüneyt Hocam. Etkinlik öncesi, hazırız özçekimi :) 


Programı Cüneyt Hocam modere etti. Edebiyat öğretmenimiz Yavuz Bülent Bakiler'i kısaca tanıttı. 


Öğrencilerimizden biri Yavuz Bülent Bakiler'in Anadolu Ajansı ile yaptığı röportajı getirmişti. Onu izledik. Çok güzel bir röportaj, seyretmenizi öneririm. 
Ardından başka bir öğrencimiz kitabın özetini çıkarmıştı. Nazlı kızımızla beraber çalıştık, özet konusunda. Ana fikri çok güzel kavramış, kısa ve öz bir anlatım oldu. 


Fotoğrafta görülen hanımefendi ve beyefendi ile birlikte kitapta gezilen mekanların görsellerini tarayıp, bir sunum hazırladık. 
Tarih öğretmenimiz, Türklerin Balkan serüveni ile ilgili bilgileri paylaştı.
Ardından Tufan Gündüz Hocanın bir televizyon programında anlattığı Türk Beklenendir isimli anekdotun videosunu getirmişti gençler. Denk geldi mi size bilemem ama çok duygusal bir anekdot ve çok gurur verici. Hanım kızımıza çok teşekkür ettim. 


Gençlerin kitaptan yorumlarını aldıktan sonra Türkiye birincisi kalemimiz Mehtap kızımız bize çok duygusal bir deneme yazmıştı. Onu dinledik. 
Son olarak, ailesi Balkan göçmeni olana bir büyüğümüzle gençlerin yaptığı röportajı dinledik. Mustafa abi, irfan sahibi bir büyüğümüz. Gençleri çok güzel karşılamış, çok güzel bir sohbet olmuş. 


Görsellerin sunumlarını hazırlayan Cansu ve Eren. Minnoşlarım bir hafta çok çalıştı. Günlüğüm de hatıraları kalsın istedim. 


Kütüphane de Yazarlık Atölyesi çalışmalarının tanıtımı yapıldı. Yazarlık Atölyesi, Esra Hocam'ın çalışmaları ile hikaye kitapları çıkarıyor ve Türkiye birinciliği olan bir hikaye çıkardı geçen sene atölye. 


Eğitime katılan arkadaşlarla son gün hatırası da burada kalsın :) 
Heyecanlı, eğitici ve verimli bir iki gündü. Okul bana ufuk olacak diye umuyorum. Daha güzel etkinlikleri de yaparız gençlerle inşallah. 
Selametle...

24 Ara 2022

Kendime Ait Bir Oda


Selamlar
Yazdım mı daha önce hatırlayamadım. Milli Eğitim Bakanlığı okullar arası etkileşimi artırmak, iyi örnekleri görünür hale getirip, çoğaltmak maksatıyla idareci hareketliliği adında hizmet içi eğitim programı başlattı. 
Türkiye çapında 10 okulda bu eğitim verildi. Her okula 10 farklı ilden okul müdürleri ve müdür yardımcıları geldi ve okullarda uygulanan iyi örnekleri yerinde gözlediler. Benim okulumda eğitim veren okullardan biriydi. Müdürüm, okuma etkinliğinin de gelen müdürlere tanıtılmasını istedi ve biz de grupla bir çalışma yaptık. Süreç diğer postun konusu olsun. Bu sürece hazırlanmak elbette yoğun ve yorucuydu. O yoğunluğu arasında kendime ayırdığım zamanlardan bir kesitle geldim bugün. 
Minnoş kızımın sabah akşam beni eğlendirecek bir maskaralığı oluyor. Ya göbeğini açıp beni baştan çıkarıyor ya böyle acıların çocuğu modunu alıp merhametimi celbediyor. Vanilya Hanım'da numara bitmez :) 


Etkinlik için Yavuz Bülent Bakiler'in Üsküp'ten Kosova'ya isimli kitabını hazırladık. Kitap 204 sayfa ve 1976 şartlarında Balkanlara yapılan bir ziyaretin notları. Bir yandan gezi yazsısı, bir yandan da dil, tarih, kültür ve kimlik üzerine de vurguların olduğu bir kitap. güzel ürünler çıktı paylaşırım inşallah. 
Şal, tasarım şallardan biri Haruni şal. Seyrettiğim tek dizinin kadın kahramanını canlandıran oyuncu için ördüm. Sosyal medya üzerinden sohbet edince sıcakkanlı ve samimi sohbeti beni etkiledi. Benden bir hatıra kalsın istedim. 


Tevafük zannederim bu soruyu vaktinde görmem. Normalde bu yarışmayı seyretmiyorum. Daha doğrusu saat 21'den sonra televizyon seyretmiyorum. Denk geldi ve gördüm. Sizde ya görmüş ya duymuş olmalısınız. Milyonluk soru ve malesef cevaplanamadı. Bugün, modern klasikler seri seri okunuyor, Dünya klasikleri yine öyle. Tabi ki okunsun. Bende okuyorum hatta tavsiye ediyorum ama bizim kendi klasiğimiz Dede Korkut. Ben çok üzüldüm  genç çocuğun bilemiyor oluşuna. Keşke kendimize ait değerlere daha çok sahip çıksak. Daha çok öğrensek. 


Futbolla en alakasız benim bile dikkatimi çekecek kadar renkli geçti bu defa Dünya Kupası. Fas'ın başarısına çok sevindim. Kalıcı olur inşallah. 


Şu an adını hatırlayamadığım yabancı bir You Tube hesabında gördüm şirin çorapları. Bir dosta hediye göndermek için ördüm. Sanırım yine öreceğim. Çok eğlenceli. 


Nanuka'nın şalı bitti. gönderdim bile. Özelden dönüp teşekkür etmesi beni mutlu etti. Aldığım enerji çok da yerindeymiş, yanılmamışım. İyi günlerde kullansın canuka :) 


Geçen hafta çarşamba gününe karla uyandık. Şu an hava buz gibi. Kar kalmadı ortalıkta ama soğuğu yerinde. Her şey vaktinde güzel Kış olunca insanın canı kar görmek istiyor. Erciyes'e yağdı sanki. Gitmek lazım. İnşallah diyelim. 
Selametle.

 

18 Ara 2022

Frida Blanket Yarım Motiflerin Açıklaması


Selamlar
Yarım motiflerde çok detaya ihtiyaç duymadım. Sonuçta ördüğümüz motiflerin yarım halleri :))
7. motifin yarımı için yeniden papatyamız yapılacak. 


Ana renkle yine 6 tane yuva yapılacak. 3 tanesini motifi örerken kullanacağız. kaln 3 tanesini ise battaniye bittiğinde kenarını örerken kullanacağız.


Oluşturduğumuz yuvaların ilkine 6 trabzan, sıradakine 5 trabzan, sıradakine 6 trabzan yapacağız. 


5 sıra boyunca yanlardan artırarak motifi büyütüyoruz. Aralarda 1 zincir çekmeyi unutmayalım


Tam motifte yaptığımız gibi altıncı sırada artırmaya devam ederek 1 zincirle geçilen yere 3 tane trabzan öreceğiz. Son sırada bu 3 trabzanın ortasındakine 3 tane tekli trabzan yapıyoruz. Aralarda tekli trazanlarla bitiriyoruz. Bu arada tekli trabzandan kastım çakma sık iğne denilen örme şekli. Yarım trabzan ya da tekli trabzan da deniliyor. :)) 
Bu motiften de 4 tane örmemiz gerekiyor 


Diğer yarım motifimiz 6. motifin yarısı. Daha önceki motiflerde açıkladığım gibi popcornlu motiften oluşuyor orta kısmı. 


Popcornların arasında 3 zincirle geçtiğimiz yere ana renkle 3 tane tekli trabzan yaparak başlıyoruz. 1 zincir çekip diğer araya geçiyoruz. 5 tane tekli trabzan yapıyoruz. 1 zincir çekip diğer araya 5 tane tekli trabzan yapıyoruz. 1 zincir çekip diğer araya 3 tane tekli trabzan yapıyoruz. Yani 3-5-5-3 


3 sıra boyunca kenarlardan artırarak motifi büyüteceğiz. Dikkat etmemiz gereken noktalar. Tekli trabzanla başlamıştık üst sıralar normal ikili trabzan olacak. Aralarda yine 1 zincir var. Sağda ve solda kalan dilimlerde kenar kısımlarında artırma yapmıyoruz. Sadece iç kısımlarda artırma yapıyoruz. Resimden anlaşıldığını umuyorum. 
Bundan sonrasını yazıp kafanızı karıştırmayacağım. 6. motifi örerek geldiyseniz fotoğraflar yeterli olacaktır.. Örmeyenler ise önce 6. motifi örsün derim :)) 
Bu motiften de 4 tane örülecek.





Bu şekilde motiflerin anlatımı bitti. Benim motiflerde eksikler çok. Bu arada ciddi bir iş yoğunluğum var. Bakanlığın düzenlediği bir hizmetiçi eğitim programında eğitim görevlisi oldum. Verilecek eğitimin içeriğini hazırlamaya çalışıyorum. Motifleri hemen örüp yetiştirmem mümkün olamaz yani. Ama yeni yılın ilk ayında ilk işim bu battaniyeyi birleştirmek. Kenar sıraları falan hepsini açıklayacağım. Bekleyin beni anacım :))) 
Sevgiler.

 

Frida Blanket 7. Motif Açıklaması


Selamlar
Amaçtan uzun süreli sapmalar yaşadım ama bitireceğim bu battaniyenin açıklamasını :) Sevgili Özlem'e sabrı için çok teşekkür ediyorum.
En kolayı en sona sakladım :) O kadar karmaşık motiften sonra rahat rahat örelim istedim. Ben bu defa tek renkli motiflleri siyah örüyorum. Orijinali gibi örmek isterseniz. 6. motifi mor tonlarında 7. motifi koyu mavi tonlarında örmeniz gerekir. 
Bu açıklamalardan sonra gelelim motife. 5 zincir çekip halka yapıyoruz. Halkanın içine 12 tane sık iğne yapıyoruz. 


İkinci sırada yeşil renkle devam ediyoruz. 2 zincir çekip bir üst sıraya geçiyoruz. Bir ilmek atlayıp ikincisine sık iğne yapıyoruz. Bu şekilde 6 tane yuva yapıyoruz. Resimde pek anlaşılmıyor ama daha önce tığ işi yapanların ne demek istediğimi anladığını umuyorum :) 


Motifin ortasındaki papatyayı yapacağız şimdi. Yaptığımız yuvaların birine girip sık iğne yapıyoruz. Sık iğnenin yanına 3 tane ikili trabzan yapıyoruz. Aynı yuvaya yeniden sık iğne yapıyoruz. Bütün yuvalara aynı işlemi yapıyoruz.


Başta da dediğim gibi ben düz motifleri siyah yapmak istedim. Siz orijinali gibi yapmayı düşünüyorsanız bu motif koyu mavi olacak. Yeşil renkli sırada yuvaları yaparken yaptığımız sık iğnenin etrafını kullanarak siyah sıranın zeminini oluşturuyoruz. Aralarına 3 zincir çekerek 6 tane yuva oluşturuyoruz.


Motif önden böyle görünüyor.


Aynı renk iple devam edeceğiz artık. Sıradaki yuvaya kaydırma yaparak giriyoruz. 3 zincir çekerek aynı yuvaya 5 trabzan yapacağız. Çektiğimiz 3 zincirde trabzan olarak sayılacak. Bir zincir çekip diğer yuvaya geçiyoruz. Bu şekilde yuvalara 5 trabzan yapıyoruz. Aralarda 1 zincir çekerek sırayı tamamlıyoruz. 


Yuvalara yaptığımız 5 trabzanın sağından ve solundan artırma yaparak motifi büyütüyoruz. Aralarında yine bir zincir çekilecek. İlk sırada 5 trabzanla başladığımız kısım 13 trabzana kadar çoğaltılacak. Yani 5 sıra bu şeklide devam edilecek. 


6. sırada yine artırmaları yapmaya devam ediyoruz. Bir zincirle geçtiğimiz yere 3 trabzan yapıyoruz.


Sırayı bu şekilde bitiriyoruz. 


Son sırada tekli trabzan yapıyoruz. Alt sırada yaptığımız 3 trabzanın ortasına 3 tane tekli trabzan yapıyoruz. Aralarda tekli trabzan yapıyoruz. 
Bu motiften 4 tane yapacağız.
Geçikmenin bedelini ödeyip az sonra yarım motifleri de yayınlayacağım inşallah.
Selametle...

 

6 Ara 2022

Yaşlı Adam ve Deniz


Selamlar
Bugün büyük gündü. okuma etkinliğimizin ikinci sunumunu yaptık. Hemingway'ın Yaşlı Adam ve Deniz kitabını okuyup değerlendirmelerimizi okul grubuna sunduk. Her seferinde en az gençler kadar heyecan basıyor beni de :)) 
Etkinliğimizin içeriği şöyle. Bir grup kuruyoruz. Her seferinde başka gençlerden oluşan. Belirlediğimiz kitabı okuyup kitaptan bize kalanlardan metinler yazıyoruz ve bu metinleri sunuyoruz.
 Sahnedeki dört hanım soldan sağa, Adviye Sena, Nilüfer, Sıla ve Hüsna. 
Hüsna bize kitabı genel olarak özetledi ve Kitaptaki semboller üzerinden yorum getirdi. 
Sıla, kitap ekseninde insan kavramını sorguladı.
Nilüfer, yine kitap ekseninde birey-toplum ilişkisine mercek tuttu. 
En son Adviye Sena ise yaşlılık ve gençlik üzerine bir yazı hazırladı. süreç içinde tüm yazıları paylaşır mıyım bilmem ama şimdi sizinle Adviye Sena'nın yazısını paylaşmak istiyorum. Yazının benimle bir ilgisi yoktur. öğrencimin kalemindendir. Bitirme konusunda bir tık yardımım dokunmuş olabilir ama gerisi tamamen küçük hanımın kalemi. Bakalım beğenecek misiniz. 

MAVİ ÖYKÜ

Yaşlı Adam ve Deniz, bir diğer adıyla İhtiyar Balıkçı kitabı benim için mavi bir öyküdür. “Mavi öykü” derken bahsetmek istediğim şey mavi renginin temsil ettikleri, yani bir nevi hüzün. Kitabı anlatmak için daha güzel ve uygun bir sıfat bulmak bence imkansız. Kitabın kapağının mavi seçilmesinin nedenini çoğu kişi ismindeki deniz olarak yorumluyordur belki ama benim için bu kapak renginin sebebi “yaşlı” ya da “ihtiyar” kelimesi.

Kitabın en başında bizi karşılayan bir sözle girmek istiyorum bu konuşmaya, o da şu: Neşeli, namağlup deniz rengi gözlerinden başka her şeyi kocamıştı. Bu cümle benim için kitabın başında pek anlam ifade etmese de biraz daha okuduktan sonra geri dönme ihtiyacı hissettiğim bir cümle oldu çünkü okudukça bu kitabın o mavi gözlerden denize açılan bir dünyayı bize anlattığını çok iyi anladım. Aynı zamanda bir şey daha düşündüm, yaşlılık kavramını toplum tam anlamıyla bir mavi hikaye olarak görüyor.

Yaşlılık, toplum tarafından olduğundan çok daha kötü görülmüyor mu? Toplumun bu genel yargısıysa tek tek bireylere sinmiş. Açıkçası ben yaşlılığın kötü olmadığıyla alakalı konuşan, halinden memnun olan ya da yaşlanmaktan korkmayan çok az kişi gördüm. Yaşlandıkça güçten düşüyoruz, bazı kabiliyetlerimiz azalıyor ve bir noktadan sonra öyle hissettiriliyor ki yaşlı bireyler toplumda insanların sırtına bir yükten başka bir şey değil. Ama ben buna katılmıyorum. Yaşlılık olgusu yokmuş gibi davranmak yerine yaşlandığımızı ve de yaşlanmanın, eskimekle aynı şey olmadığını bir an önce kabullenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunu kabullenmek belki zor gelebilir, elinizden bir şey gelmiyormuş gibi hissetmek de çok normal çünkü yaşlılık çoğu insan için ya pişmanlıklarla dolu yaşanmamış bir hayatı ya da bilinmez bir sonu temsil ediyor. Ama her düşünce ya da her his doğru olmak zorunda değil. Mesela yaşlandıkça deneyimlerimizin arttığı ve bilgeleştiğimiz kesin.

Kitabın başında Santiago, yani yaşlı adam, gencin ona yardım teklifini reddedip balık avlamaya çıkıyor ve bu sırada sürekli söylediği bir cümle var: Keşke çocuk burada olsaydı. Zorlandığı bir durum var ve bu durum çok büyük bir balığı çekmek, bu balığı tekneye atacak kadar güçlü değil artık. Oysa genç burada olsa böyle mi olurdu? Gücü yeterdi ve balığı çekerdi. Kitabın yarısından sonra ancak bu düşünceyi bırakmaya başlıyor ihtiyar ve onun yerine şu düşünceyle devam ediyor: Ama çocuk yok. Bir tek sen varsın.

Balık tutmaya giderken kendine güvenerek yola çıkıyor ve artık gençliğine sahip olmadığı için çok zorlanıyor. Ama gençliğini dilemek yerine bir noktadan sonra olduğu kişiyi, yaşını kabulleniyor ve olduğu kişiyle hareket ettiği zaman, geçmiş yıllar boyunca öğrendiği şeyleri uyguladığı zaman –ki bunlar, hiçbir zaman gencin bilemeyeceği şeyler- iki gece boyunca denizde yalnız başına kalsa da eninde sonunda o balığı yakalayıp teknesine bağlıyor. Hatta şehre balığı götürürken elinde yeterli malzeme olmasa bile birkaç köpek balığını öldürüyor!

Elbette yaşlandıkça gücümüz azalıyor. Ama en başta fiziksel olarak güçten düşmek, başka hiçbir şey yapamamak anlamına gelmiyor. Sadece alışmadığımız yeni şeyler yapmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor. Yani yaş, içten içe tutamayacağımıza inansak yahut çevredekiler bize bunu söylese de o dev balığı tutmanın yöntemlerini zaten bildiğimizi düşünerek kendimizi son bir defa daha denemek için denize açılma cesaretini göstermiş bulunmaktır belki de. Hayatın bitmesindense hayatınıza yenilikler getirmeye devam eden bir şey. Bu durum muhakkak ki arkada bırakmanız gereken şeylerin, kayıpların hüznüyle dolu. Bu hikayede yaşlı adamın karısını kaybetmesi ya da balık tutma şansı buna örnek verilebilir. Yaş aldıkça birilerini kaybediyoruz ve belki de şansımız, sadece ilişkiler konusunda da değil, her konuda azalıyormuş gibi geliyor. Halbuki farklı şanslar doğuyor sadece. Yaşlanıp da Santiago gibi yelkenlerini açmaya cesaret edebileceklerin kendilerine ve topluma katabilecekleri harikulade şeyler her zaman var olmaya devam edecek. Bir şeyi yapmaya gücünün yetmemesi, onu öğretmeye ve daha fazla kişiye ulaştırmaya engel değildir. Yılların yaşamını bize öğretecek, eski hataların yenilenmesini engelleyecek, geleceğimizi tayin konusunda yardım edecek bireylere belki de her zamandan çok ihtiyacımız var. Sadece bireysel değil, toplumsal olarak da ihtiyacımız var.Buna rağmen farklı bir açıdan baktığımızda da eğer öğretebileceğiniz şeyler varsa ama buna gücünüz yetmiyorsa bunu sadece kendinize saklamak da bencilce değildir. Veyahut gözlerin eskisi kadar iyi görmüyor diye sesli kitaplardan vazgeçmeye de hiç gerek yoktur. Yaş alındığı zaman yaşamaktan vazgeçilmediğinde hala yürünebilecek onlarca farklı yol olduğu fark edilebilir.

İşte tam olarak bu sebepten dolayı “mavi” dedim bu hikayeye, benim mavi olarak görmemden çok insanların mavi olarak görmesinden dolayı. Yazdığımı dinleyen çoğu kişinin genç olduğunu ve yaşlılık gibi bir “dertlerinin” şu anda olmadığını biliyorum. Yine aynı şekilde bazılarımızın yaşlanmaktan da korktuğunu biliyorum. Konuşurken de söylediğim gibi her düşünce ve fikir, genel kabul gördü ve üzerinde konuşulmuyor diye gerçek olmak zorunda değil. Zaman ilerledikçe hayallerimizi gerçekleştirme şansımız da azalmıyor. Hayatımızı sadece gençliğe indirgemek manasız bir şey, hayatın size sunabileceklerini elinizin tersiyle itmek demek. Bunun yerine hayatın getirdiklerini kabullenmeyi öğrenelim ve o noktadan hareket edelim. Her zaman olmamız gerektiğini düşündüğümüz şey olmamıza gerek yok, çok başka şeyler de olabiliriz. Santiago’nun 85. günde av yakalayacağına inanması, yakalaması ve sadece başı ile iskeletini şehre götürebilmesi kitaptan çıkarılabilecek en büyük örnek.

Bahsettiğim şeylerin daha iyi göz önüne gelmesi için dinleyenlerin çoğunun da izlemiş olabileceği bir filmden örnek vermek istiyorum: Arabalar 3. İlk 2 film boyunca Mcqueen’in yarıştan yarışa atladığını ve çağının en başarılı, parlak, yetenekli yarışçısı olduğunu görüyoruz. Ancak 3. Filme geldiğimiz zaman Mcqueen başarısız olmaya başlıyor çünkü artık yeni, daha donanımlı ve daha güçlü arabalar var. Üstelik tüm tanıdığı yarışçılar da sahadan bir bir çekiliyor. En başta bu durumu kabullenmekte çok güçlük çekiyor ve sürekli daha iyi olabilmek için kendini hırpalamaya başlıyor. Bir nevi bunalıma girdikten sonraysa bir eğitim merkezine gidip orada eğitim almaya başlıyor. Buradayken bir şey fark ediyor: Ne kadar çabalarsa çabalasın, eskisi kadar iyi olamayacak. Yaptıkları kendini hırpalamaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Ve o ana kadar aklından geçirmediği bir şeyi geçiriyor: Ya yarışmak yerine diğer nesile yardım etsem? Eğitmeniyle yer değiştiriyor ve eğitmenin öğrenci, öğrencinin eğitmen olduğu yeni bir dinamik görüyoruz. Mcqueen daha önce kabul etmediği bu durumu kabullenip yeni şeyler denemeye başlayınca, hayatın bitmediğini kabullendiğinde önünde hayal etmediği kadar eğlenebileceği ve mutlu olabileceği yeni bir yolu fark ediyor. Hatta bu filmin kendisi, bana bu yazıyı yazmak için ilham olan asıl şey.

Yaşlı Adam ve Deniz’e geri döndüğümüzde ise bir balıkçının av hikayesinde yaşlılığın, gençlikten önce de gelebileceği alt metninin farkına varabiliriz. Hikaye boyunca genç karakter, yaşlı karakter için bir yardımcı olmaktan, işlerini yapmasına yardım etmekten öteye geçemiyor. Aynı şekilde ihtiyarın adının Santiago olduğunu hemen öğrenirken gencin adının Manolin olduğunu kitap bitmeden hemen önce öğreniyoruz ve Arabalar 3 filminde de bir nevi aynı karakter sıralamasını görüyoruz: Önce yaşlı adam, ardından hikayeye hizmetçi ve adını sonradan öğrendiğimiz genç karakter, yani Cruz. Eminim ki kitap bu noktada bitmeseydi tıpkı film gibi yaşlı karakterin yardımıyla bir nevi daha öne geçen genç bir karakter okurduk ki buna da kitabın son kısmında artık beraber balığa çıkacakları söylenerek atıfta bulunuluyor. Kitabın başında gençliğin bırakılıp yaşlılığın kabulü ve getirebileceklerinin işlenmesi de bir örnek verilebilir.

“Gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi…” diye bir söze denk geldim bunu yazarken. Gençlerin bazı şeyleri yaşam sürelerinden dolayı deneyimleyip bilme imkanları yokken yaşlıların bildiklerini gerçekleştirme imkanları yok. En iyisi birini bilmiyor birini yapamıyor diye ayırmak yerine iki kuşağı olabildiğince birbirine yaklaştırmak ve farklı özelliklerinden yararlanarak yaşlara bakılmaksızın birbirine saygı duyulan bir toplum inşa etmek.  Sonuçta ne yaşlılık ne de gençlik birbiri olmadan anlaşılamaz, değil mi?

 

Adviye Sena Çimen


 

3 Ara 2022

Biraz Tembellik İyidir.


Selamlar
Duygusal yoğunluğun fazla olduğu bir dönemdi sanırım. Biraz kurgu, biraz yaşanmışlık. Biraz benden, biraz yaptığım gözlemlerden derken, hüzünlü, üzgün ve kırgın bir kadın çıktı ortaya. Adı ne olur, bilmiyorum. Bir adı olur mu onu da bilmiyorum. Hikayesi devam eder mi zaman gösterecek ama şimdi ona ve kederine biraz ara verme zamanı. 

Bu yazı bir pansiyon nöbetinden. Yani tembellik çoktan bitti. Fakat geçen hafta sonu temizliği de cuma gününden halletmenin keyfi ile tembel bir pazar geçirdim. Bu ara bende sıkça göreceğiniz Haruni şallardan ilkini örmeye başladım. Yalnız neredeyse hiç yapmadığım bir şeklide yatak keyfi yaparak :) 
Bilgisayarımdan filmimi açtım, Yazar bir ablanın kale sahibi İskoçyalı dük bir abiyle başlayan garip ilişkisini anlatan eğlenceli bir filmdi. Adını unuttum ama. Örgücü gruplar falan diye yazmıştım arama motoruna, Tam da oturup örgü örerken seyredilecek çıtır çerez tadında bir film seyrettim. Klişenin dibiydi ama olsun. Görseller falan güzeldi. Bende zaten Haruni örüyordum öyle şifre falan çözemezdim. :)) 


Balkonum epeydir atıl vaziyette duruyordu. Vanilya Hanım dışında kimse yüzüne bakmıyordu. Cuma günü temizliğe gelen kadınla beraber evi dip köşe temizleyip, camları falan silince balkonda oturmak keyifli hale geldi. Ayrıca balkonum için taaa geçen sene baharda tamamladığım konsept yastık takımını da çıkardım. Biraz daha zaman geçsin paylaşacağım onları da sizinle. Şimdilik Yıldızcığımın hediyesi fener ve Neslihancığımın hediyesi mumla geçirdiğim kısa bir nitelikli anın fotosu ile yetineceksiniz. :)


Dayanamadım azıcık ucundan göstermiş olayım. Minderlerim pek güzel oldu burada :) 


Haruni şalın ilki, dün akşam itibariyle bitti. Daha önce hiç sarı renkte örmemiştim. Ütülendikten sonra nasıl görüneceğini acayip merak ediyorum. 

Bu arada Yaşlı adam ve Deniz kitabı ile ilgili sunum önümüzdeki salı günü yapılacak. Ara tatil ve yazılı maratonu yüzünden ara biraz açıldı ama birinci döneme bir kitap daha sığdırırz diye düşünüyorum. Hatta grup hazır bile kitaba henüz karar vermedik. 

Yaşlı adam ve Deniz kitabı ile ilgili yine çok güzel yazılar çıktı. İçlerinden birini burada paylaşmayı düşünüyorum. 
Şimdilik selametle....

25 Kas 2022

Fark Edilen Bir Şeyler Var.

 

Boyunun ölçüsünü almaya doyamıyordu kadın. Yaşanan her şey ona hatalısın diyordu.  Klişedir gömleğin ilk düğmesi hikayesi, o ilk düğme belli ki yanlış iliklenmişti. Öyle bir yerdeydi ki o düğmeyi bulup düzeltmesi de mümkün görünmüyordu  

Ayrıca ; düzeltmek, neyi, kimi. 

Belki de sadece olması gerekenler oluyordu. Belki de içindeki hissettiği o iyimser enerji onun bir kuruntusuydu. Öyle yapıcı, işlevsel öyle rehber vasfı olan bir insan hiç olmadı belli ki. Ona bakıp kimse doğruyu göremedi. Kimseye dokunup fark yaratamadı. O güç hiç yoktu içinde. Kendi muhayelesinde var zannetti belli ki. Önünde durduğu yıkıntı var zannettiklerinin yokluğundan kaldı belki de.

İyi de bu delilik dedi kadın. Hatta adı var şizofreni. Var zannediyorsun aslında yok. Ne zamandır en yakınlarından alıyordu bu mesajı aslında. Hatta tepesi attığında "ben deli değilim. Bana deli muamelesi yapamazsınız" diye öfkeli çıkışları yok muydu.  Bak aslında kendi de fark etmişti işte. İnkar aydınlanmanın ilk  basamağı değil mi. 

Susup oturmak, hissetmemek, fark etmemiş gibi yapmak, yaralanmamak....

 Ah keşke.





21 Kas 2022

Var Bir Şeyler


Selamlar
Dante'de yanılıyor, Cahit Sıtıkı'da; ömrün bir ortası yok. Ömrün sıfır noktası var. 
Bir kadın tanıyorum sıfır noktasında. Önünde iki genç kız var. Birisi için üzgün diğeri için üzüntüsüne endişe de eşlik ediyor. 
Ne çok dedi bu kadın "rıza makamı" diye. Şimdi tam da oradan imtihanda. Olandan razı mı? 
Yaşadığı bu edilgenlik rıza makamından mı yoksa çaresizlikten mi? 
Ne çok soru var cevabını bekleyen ama kadın yorgun. Hiçbir soruya cevap veresi yok. Su olup akası, hatta mümkünse buhar olup havaya karışası var.
Dursun şimdilik böyle.... Bakalım bu sancıdan bir hikaye doğar mı? Yoksa diğerleri gibi katlanıp kaldırılır mı, katlanılanların arasına.
Şimdilik bu kadar 
Selametle...

 

16 Kas 2022

Bugünlerde......




Selamlar
Meslek hayatımda bir ilk. Öğrencilerimden tığ işi yapan ve her şeye rağmen bu işe zaman ayıranlar var. Bu muhteşem bir şey. Benim ilgimi bildiklerinden ara verdiğimiz bir anda, hocam buluşup beraber örgü örmeyi çok isteriz dediler. Bu deneyimi kaçıramazdım. :))


12/B'nin güzelleri, Nurefşan ve Münevver. Cumhuriyet Bayramında verilen resmi tatil arasını değerlendirdik ve Emirgan Parkında mevsimin son güzel havasının tadını çıkartıp birlikte örgü örüp sohbet etik. Gelecek planlarından, seyrettiğimiz filmlerden, okuduğumuz kitaplardan, uğraştığımız başka hobilerden söz edip, verimli bir öğleden sonra geçirdik.

 Gençlerle vakit geçirmek onlarla sohbet etmek, insanın enerjisini yükseltiyor. Blogda bir kaç kere yazdım. Biz malesef gençlerle ilgili sadece şikayet cümleleri kurup, sürekli söylenen büyükleriz. Aslında onların bizim tecrübelerimize ihtiyaçları olduğu kadar bizim de onların tecrübelerine ihtiyacımız var. Dünyalarına girmeden, onları kendimizden uzak tutarak, istediğimiz rehberliği yapmamız imkansız. Herkes nefsine vursun, üstten üstten konuşan sürekli ikaz ve uyarı lambası görevi yapan biriyle kim vakit geçirmek ister ki. Kim onları dikkate alır ki. 
Ayrıca ben ne zaman gençlerle özelde de sohbet etme şansı yakaladım, hep yeni bir şey öğrenerek ayrıldım ortamdan. Korkmayalım bu kadar onlara yakın olmaktan. Eğer siz büyük olduğunuzu unutmazsanız onlar da unutmaz ve otoriteriniz sarsılmaz bu şekilde. :)) 


Öğretmenler odasında tüp yakıp, keşkek dövmedik demeyiz artık :)) 
Benim ilk keşkek tecrübem bir felaketti. Yıllar önce Isparta'da bir arkadaşta yemiştim. Daha doğrusu yemek zorunda kalmıştım. Nimete kötü demekten utanıyorum ama gerçekten çok kötüydü. Bu nedenle yıllarca keşkek fikrinden uzak durdum. Ne denemeyi düşündüm ne de bir daha yemeyi. Esra Hocam, size keşkek getirdim deyince açıkçası nasıl kaçarım diye planladım önce ama kaçamadım. İyi ki kaçamamışım. Benim keşkek konusundaki yargılarımı değiştiren bir tecrübe oldu. Esra Hocam çok lezzetli yapmıştı. Bende cesaret ve vakit bulduğum ilk anda deneyeceğim inşallah.


Sevgi ve annesi ile kahvaltı programı yapmıştık. Sonrasında Şok Markete yünler gelmiş bakalım dedik. Hiç yokmuş gibi bir kucak iple eve döndüm :)) 
Sırf rengini sevdiğimden, ya da dokusunu beğendiğim için ip almışlığım çoktur benim. Eeee bundan ne öreceksin deyince cevap vermekte zorlanıyorum çoğu kere. Evde fazla yün göz çıkarmaz. Belli mi olur bir model aniden gözüme çarpar, örmek isterim. Hazırlıklı olmak lazım değil mi :))) 
Bu defa da aynen böyle oldu. Bu hırka modeli çok farklı bir başlama tekniği ve gizli cep detayı ile dikkatimi çekti. İpler hazır olmasa nasıl başlayacaktım değil mi :))


Şaka bir yana gerçekten çok farklı bir başlama tekniği var. Robadan başlıyor ama bildiğimiz klasik bir robadan başlama değil. Önce kol altından enseye kadar örüp, sonra boyun için açıklık bırakıp, yanları örüyoruz kol altına kadar. Sonrada bütün beden beraber örülüyor. Tekniği çok sevdim. Başka modellerde de uygulamak mümkün. Yeniden örersem detaylı fotoğraf çekerim. Bu ara pek fotoğraf aklıma gelmiyor nedense. 
Hırkada bu gizli cep tekniği de olunca kaçırmadım. Denemek istediğim bir teknikti. Çok sevdim. Hırkada cep iyidir ama sonradan örünce pek bir yamalık gibi görünüyor diye yapmıyordum. Şimdi bu tekniği kullanırım yaptığım hırkalarda. 
Hırkanın yapılışı you tube da spring blosom cardigan diye aranınca çıkıyor.


Ara tatile girmeden önce 3 gün rapor almak zorunda kaldım. Hafta sonu yurt nöbetim vardı. Yemekhanede petekler hava yapmış sanırım hiç yanmıyordu. Üst katlarda petekler yanıyordu ama zeminde tüm petekler buz gibiydi. Yemekhanede en son paspas yapan arkadaş hava alsın diye arkadan bir camı açık bırakmış. Bende yazılı okuyacaktım. Orada masaya yayılırım rahat ederim diye yemekhaneye geçtim. Bir buçuk saat kadar orada soğukta oturup yazılı okudum bir güzel. Üşüyorum ama normal diye düşünüyorum. Gençler ara öğüne gelmeden işlerimi bitirdim toparlandım ama buz tutmuşum farkına varmadan. Ara öğünü dağıttık, beni aldı bir titreme. Rengim falan da kaçtı. Derken kötü bir gece geçirdim. Pazar daha iyiydim evde dinlendim. Pazartesi günü sabah okula gitmek için uyandım ama beni yine bir titreme aldı. Soğuk iliklerime işlemiş. Okula gidemedim tabi. Doktor üç gün rapor verdi. Antibiyotik başladı. Şükür şimdi iyiyim. İlacım da bitti. Atlattık inşallah. Kronik bronşitim olunca bu tip hastalıklar beni çok korkutuyor ama ciğere inmeden kurtulduk inşallah bu defa. 
Ben hasta olup evde kalınca gruptan Özge, canım sıkılmasın diye bana kitap sipariş etmiş. :) Yazar aslen Yunanlı ama 1800'ler de Japonya'ya yerleşmiş hatta Japon bir isim almış. Bu Japonya hayranı Yunanlı arkadaş, Japon halk hikayeleri ve efsanelerini derlediği bir kitap yazmış. Okuması keyifliydi. Bazı hikayelerin temasında bizdeki hikayelerle ortak noktalara rastlanabilirse de çok farklı bir kültür ve farklı hikayelerdi. Kitabın son kısmında karıncalardan yola çıkarak yaptığı akıl yürütme biraz zorlama bir akıl yürütme ama genele bakınca ilginç inanışlar ve kültürel ögeler okudum, iyi oldu. Özge var olsun. :)

Evde tuhafiye malzemeleri yönünden iyi bir kaynak var. Yeşil buklet ipler yine aniden gelen yeni bir iş başlama ihtiyacı için tedbiren alınmış, ihraç fazlası yünlerden. Buklet ip. Yavuzlar İplik Kayseri mağazından aldım. Şükran Hanım çok tatlı her gittiğimde bir kucak ip almadan çıkamıyorum. :) 
Ezgi sayesinde geçen sene Şüheda^'ya ördüğüm novice cardiganı kendim için başladım. Şu anda kolları ayırdım, bedeni örüyorum ama sanırım bana büyük olacak. Neyse örüyorum bir şekilde. Ben giyemezsem Selvinaz'a veririm. Demokrasilerde çareler tükenmez :) 

Şimdilik bu kadar benden. Frida Blanket'ın eksik motiflerini açıklayacağım yakında ama bu ara benim uzman öğretmenlik sınavım var. Aslında çalıştığım da yok ama az da olsa bir kaç hap bilgi alayım diye bakıyorum bu ara kavramlara. O nedenle tatil dönüşü en kısa zamanda motifleri tamamlayacağım sevgili Özlem. Bu açıklama sana özeldi şekerim.  :) 
Selametle