Pages

4 May 2025

Nisan Ayının Son Etkinliği


Selamlar
Bu minnoş, evde totosunun sığdığı her yerde keyif yapabilir. Ona her yol mübah :)) Fakat kitaplıklara zaafı olduğu da yadsınamaz :))


Nisan ayının son etkinliğini okul hemşiremiz Merve Hanım'ın katkılarıyla gerçekleştirdik. Kanser Haftası nedeniyle kanser konusunda farkındalık geliştirmek için etkinlikler yapıldı. Gençler, kanser tedavisi gören hastalara mektup yazmıştı. Biz mektupları göndermeyi düşünüyorduk ki hastane idaresi; istersek ziyarete de gelebileceğimizi söyledi. 
Bizi aldı bir telaş :) Malesef, kanser tedavisi gören 11 küçük çocuğumuz da vardı. Onlara moral olmak üzere etkinlikler planlandı. küçük hediyeler ve mektuplarımızı da alıp hastaneye gittik.






Hastane personeli de, hasta yakınları da, hastalarda bizi çok güzel karşıladı. Gençler dönüşte duygu yüklüydü. 



Çocuk hastaların fotoğrafını paylaşmak istemedim ama bu ziyaret güzel bir farkındalığa da vesile oldu. Malesef, sosyal medyanın zehirlemesi ile benim temiz çocuklarım, Suriyeli bir hasta ile iletişime geçmek istemediler başta. Özellikle de hazırlık sınıfındakiler. Ziyaretler tamamlanıp, dönüş yoluna geçtiğimizde en çok o hasta konuşuluyordu araçta. 
Çünkü henüz 1,5 yaşındaydı. Annesi Sosyoloji mezunu, babası avukat olan bu çocuk malesef ülkesinde yaşanan kaos nedeniyle, Kayseri'de, sevenlerinden çok çok uzakta, kendinden büyük bir hastalıkla mücadele etmek zorundaydı. Annesi, yalnız ve kederli bir kadındı. Sevgiye ve merhamete çok fazla ihtiyaçları vardı. Bu acı hikaye, sosyal medyanın zehrini bir anda yok etti. İnsan olma vasfımızı, zor durumda kalana kol kenet olma vasfımızı, köklerimizden çıkardık. Benim hiçbir şey söylememe gerek kalmadan, mahcubiyetlerini dile getirdiler. 
Kimsenin benim masum çocuklarımın, tertemiz zihnini faşist söylevlerle doldurmaya hakkı yok. Emin olun doğru ellerde, doğru adımlarla bir saatlik hastane ziyareti bile özlerindeki tertemiz insanı ortaya çıkarıyor. Kirletmeyin çocuklarımızı. 



Matraniçka hiç yapmam ama beni her sene bulur. Bu sene de Sevgili Özge'nin gönderdiği paketten çıkmıştı. Uzun süre taşıdım kolumda. Malum bahar gelemiyordu:)
 Sonunda binamızın bahçesindeki kiraz ağacı çiçeğe durmuştu. Onun dalına asıverdim. Herkesin gönlüne göre olsun her şey. 


Bu hafta ESD Grubunun toplantısı vardı. Tek kitap okuyabildim. Bir solukta okunan, aile ilişkileri ve değersizlik duygusu üzerine sarsıcı bir kitaptı. Tavsiye ederim. 


Yurt terliklerim sarı sarı ve çok tek düzeydi. Azıcık renklendirmek istedim.  Çok sevimli oldular. Sağ  terlik için bir tane daha almam lazım sanırım. :)) 


Madem haftada bir kere yazıyorum motif grubunda paylaştığım haftalık hedeflerimi buradan da paylaşabilirim. Hem bana da motivasyon olur. 
Bu hafta; 
  • 1) 2 tane yurt nöbetim var. 
  • 2) Kütüphane Seni Çağırıyor Projesinin sunumu cuma günü yapılacak. Bu nedenle cumaya kadar o grubun işlerine ağırlık vereceğim. Sunum yapacak gençleri dinleyeceğim.
  • 3) Sunum sırasında sorulan sorulara doğru cevap verenlerin arasından çekilecek kurayla bir kişiye kitap kılıfı hediye edeceğim. Bu nedenle bu hafta kitap kılıfı örülecek. 
  • 4) Sofi karesi örülecek. 
  • 5) Bir film seyredilecek. 

Şimdilik planlarım da böyle. Haftaya görüşmek üzere, selametle 

28 Nis 2025

Ev Haftası


Selamlar
Bu hafta hiç olmadığım kadar evdeydim. Tüm planlar iptal oldu. 23 Nisan'da gezmeye gidecektim, gidemedim. Cuma günü okula gidemedim. Cumartesi günü seminer vardı, gidemedim.  Vanilya kadar olmasa da evde ve yatarak geçirdiğim bir hafta oldu. :)) 


Atkıyı bitirdim. Tam Erciyes Atkısı oldu. Allah ömür verirse, kışın Erciyes gezilerimde takarım. :) 


Kalın iple ve 7 numara şişle örünce selanik örmeye cesaret edebildim. Bir ara tığ işi selanik mi örsem diye düşündüm ama sonra bu fikrimden vazgeçtim. Şişle daha pofuduk oldu. İyi ki vazgeçmişim.


Hayatımda ilk defa kuşkonmaz yedim. ESD Okumam Grubunda bir arkadaşın eşi Bingöllü. Bayram tatilinde Bingöl'e gitmişler ve kuşkonmaz toplamışlar. Ben daha önce Bitlis Tatvan'da çalışmıştım. Orada bahar gelince uçkun adı verilen bir bitki toplanır ve atıştırmalık olarak yenirdi. Ben uçkuna benzetince, denemem için getirdi sağ olsun. Bu haşlanıp, yumurta ile pişirilmiş hali. gerçekten çok lezzetliydi. Bir de haşlanmadan, zeytinyağı ve tuzla karıştırıp, fırına verilen çeşidi varmış. Onu da bugün deneyeceğim. Kuşkonmazla ilgili cahilliğimin kusuruna bakmayın. Biz Orta Yaylalı'lar ot konularında pek cahiliz :))) 


Bu ara, bir yandan da sesli kitap uygulamasından eskiden okuduğum klasik kitapları dinlemeye başladım. İlk bitirdiğim kitap, İki Şehrin Hikayesi. 
Lisede okurken de çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Fransız İhtilalinin o güne kadar hiç düşünmediğim bir yüzü ile karşılaşmıştım. Artık ihtilallerin kanlı yüzüne daha aşinayım elbette. Sağ duyunun ortadan kalktığı, Korkunç bir çürümenin yaşandığı bir toplumda, özgürlük ve hak adına ortaya çıkanların adaleti nasıl yerle bir ettiklerini görmek için okumakta fayda var. Kitlelerin yaşadığı fakirlik ve haksızlıkların boyutu gerçekten korkunç. İnsanlar isyanlarında yerden göğe kadar haklı. Fakat süreç o haklıların, gücü ele geçirince nasıl zalimlere dönüştüğünü ve haklarını savunmak iddiası ile ortaya çıktıkları zümreyi bile mahvettikleri bir aşamaya geliyor. 
Günümüzde hakkında her gün artan iddiaların olduğu birini savunmak adına bayramımızı rezil edenlerin çıkaracakları çok ders var. Hala işleyen bir akla ve sağ duyuya sahiplerse.....


Yine kitaptan, yine sıcak gündemle temasta bir konu. Aile kavramı, sadece bizim toplumumuz için değil tüm insanlık için hava yastığı. Hepimizin kurtuluşu aileyi ayakta tutmamıza bağlı. LBGT ile ilgili fikrimi daha önce yazmıştım ama ilk burayı okuyacaklar için kısaca değineyim. Benim itirazım böyle bir sorunla yaşamak zorunda kalanlara değil elbette. Dünya imtihan yurdu ve insanların farklı farklı sınavları vardır. Bu da sınavlardan biri. Her sınav gibi sabredenin, haktan ayrılmayanın kazanacağı bir sınav. Fakat dünyanın geldiği hali aklıselim insanlara izaha gerek yok. Sağlıklı olana karşı açılmış bir savaş. 
Bu konuyu daha fazla uzatmayacağım. 
Normal olanla savaş, doğum noktasında devam ediyor malum. Devlet yetkilileri kalkıp bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorsa ortada bir sorunun varlığına delalettir bu. Yoksa hiçbir sağlık bakanı işsizlikten, kadınların nasıl doğurduğunu gündeme getireyim demez. Bu konu ile ilgili benim şahit olduğum o kadar absürtlükler var ki. Eşinin ya da kendinin doğum gününe denk getirmek için, O burç değil de bu burç olsun diye sezaryen oluyor insanlar. Hele özel hastaneler, ciddi bir gelir kapısı haline getirdiler durumu. 
İşler çığırından çıkıp, sezaryen bir doğum çeşidi gibi algılanmaya başlanır oldu. Eskiden sezaryen olana üzülürdük. Mutlaka bir aksilik oldu ki ameliyata aldılar diye. Şimdi resmen seçenek haline geldi. Doğal olandan bu kadar uzaklaşmak normal değil canlar. Elbette insanlar mecbur kalır sezaryenle doğurur ama ortada hiçbir şey yok kendimizi kestirmek ve bunu savunmak akla ziyan bir durum. 


Bağırsaklarımın bozulduğundan bahsetmiştim. Bu hafta sadece pazartesi ve perşembe okula gidebildim. Cuma günü sabah çok kötü olunca rapor almak zorunda kaldım. Ev modu film, kitap ve örgü oldu. 


Annemin kollarının kırıldığını sene almıştım bu ipleri. Bir kaç motif de örmüştüm. Evdeyken onları çıkarayım dedim. tabii platformundan, daha önce başlayıp, bitiremediğim bir diziyi baştan seyrettim.  ilk sezon 10 bölüm. Daha ikinci sezonu gelmedi. Cihangir Cumhuriyeti. 
Malum İstanbul'un Cihangir semti bizim kendine entelektüel ve aydın diyenlerin kurtarılmış bölgesi. Sorsan hepsi aydın ve özgürlükçü bireyler. Nasıl bir kast sisteminin işlediğini, güvensiz ve sağlıksız ilişki biçimlerinin yaşandığını göz önüne sermiş. 


Film bitince düşüncem, Allah'ım korumuş, iyi ki o çevreden biri değilim. Öyle yaşayıp, insanın akıl sağlığını koruması çok zor. 
Sezonu bitirdim. Bu arada 9 motifi de 25 motife getirdim. Bakalım nasıl bir şey çıkacak ortaya.


Çocuk kitapları yazarı Tuğba Çoşkuner'in okuma grubuna katıldığımı söylemiştim sanırım. Nisan kitaplarından biri. Yeni başladım ama çok akıcı. Bugün yarın biter sanırım. 


Bu seneki projelerimizden biri de Nurettin Topçu Okumalarıydı. Yazar Mehmet Altıparmak'ın katkıları ile okumalar yaptık. Son olarak Türkiye'nin Maarif Davası kitabını analiz ettik. Bu toplantıya hazıklık sınıfından gençleri de davet ettim. Ne yaptığımızı içerden görsünler istedim. Geri dönüşler çok pozitif. İnşallah seneye yeni öğrencilerle okuma yapmaya devam ederiz.  



Vanilya ile başladık, onunla bitsin madem. Her yerde uyuma her yerde sevimli olma kapasitesine sahip bir canlı bu minnoş. 
Düzenli yazma alışkanlığımı bırakmamak için yazmaya ve paylaşmaya devam edeceğim inşallah. Selametle.


23 Nis 2025

Renkli İplerle İmtihanım Devam Ediyor


Selamlar
İpçi detoxuna ne kadar ihtiyacım olduğu bu iplerden sonra anladım. İplerin dokusunu sevdim diye, kucak dolusu ve rengarenk ip almışım, örmekle bitiremiyorum :))
 

7 numara şişle olunca selanik örmeye cesaret ettim. Nasıl yumoş yumoş bir atkı oluyor fotoğraftan bellidir inşallah. 


Uzun yıllar önce seyretmiştim. Uzun zamandır film seyretmediğimi fark ettim. Böyle romantik bir filmle ekranlarla barışmaya çalıştım. Ben kitap okurken de büyülü gerçekçilik türünü severim. Sanırım gerçek ötesi anlatıları seviyorum. 


Film seyretme gündemime dahil olmaya çalışan pamuk şekerim 😜


Vanilya Hanım, bizim evde en çok eşime takılır. Onunla oynamayı ve  onunla vakit geçirmeyi sever. Ama benim ipler ve şişler her zaman dikkatini çekiyor 😍


İpleri değerlendirmeye devam ediyorum. Hırkam tek kollu kalmıştı. Mecburen 2 yumak takviye ettik. Bu paradox inşallah sadece bu işle sınırlı kalır. 😊


Hafta sonu eşimle dışarı çıktık. Bizim ailenin kış ayları için bir geleneği var. Her ay bir kere kelle paça çorbası içmeye çıkarız. Bu defa helva da eşlik etti. İrmik Helvasını ben de güzel yaparım ama sokak etkinliği olarak helva yemeyi seviyorum. :))


Nisan bitiyor ama İç Anadolu eski kışları yaşıyor. İki hafta önce bildiğin kar fırtınası vardı. Ama bahar yine de geliyor. Ufak Ufak da olsa.



Bugün 23 Nisan. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Meclisimizin kuruluşunun 105. yıl dönümü. Dünya üzerinde çocuklara armağan edilen tek bayram. İnsanın göğsü kabarıyor.

 Dün, TRT'de Mehmet- Fetihler Sultanı dizisinde, Ayasofya'da kılınan ilk Cuma Namazı vardı. Duygulanmamak elde değildi. Seyretmediyseniz kaçırmayın derim. 

Bugün, İstanbul'da 6.2 şiddetinde deprem oldu. Konu İstanbul ve deprem olunca korkmamak mümkün değil.  Allah esirgedi. Kimsenin bir şeyi yok. Bina yıkılmadı. İstanbul'da depremle ilgili çok etkili tedbirler almak zorundayız. Hem ülkenin kalbi hem de nüfus açısından en yoğun coğrafya. Geç kalmadan tedbir alınabilir umarım. 

Yarın, Nurettin Topçu Projesinin oturumu yapılacak. Bugün çok hastayım. Bağırsaklarım bozulmuş. Yarın için bana şans dileyin dostlar. 

16 Nis 2025

Bu Hafta Çok Sıkıcı


Selamlar 
Vanilya Hanım gibi bir köşeye çekilip, depresyon mod açmak istiyorum ama onu bile canım istemiyor. Çok saçma bir ruh halindeyim. Okuyamıyorum, öremiyorum, daha doğrusunu bunların hepsini yapıyorum ama sonuç alıp, ilerleyemiyorum. Sanki "yerinde say komutu" almış gibiyim. 

 

Evdeki ipleri değerlendirmek adına tığ işi bir hırka başladım. 3 haftadır bitmedi. En son ipi bitti. Tek kol kaldık. Mecburen ip alacağım. 


Fare giremediği deliğe kuyruğuna teneke bağlarmış hesabı, ben depresif ve başarısız hissederken, okula bakanlık müfettişleri geldi. Henüz denetleme sırası bana gelmiş değil ama tabi ki gelecek. Projeleri yapmak güzel de dosya hazırlamak işi için bir asistan çalıştırmak lazım. Hele de bu isteksizlikle nasıl geçecek bakalım.


Sanırım havalar da etkiliyor ruh halimi. hep kapalı, hem karlı fırtınalı bugünler. Benim Erciyes manzaralı kırmızı ışığımdan bakınca, dağın eteklerine kadar kar kaplı olduğunu görüyorsunuz. Zaten şehir de kırk ikindi yağmurları gibi kırkikindi kar yağışı görecek bu gidişle. Her ikindi de kar yağdı bu hafta. 

Liselerdeki öğretmen atamaları ile sosyal medyaya düşen saçma paylaşımlar da canımı sıkıyor. Bu sosyal medya, düzenden değil kaostan beslenen bir yapı bence. Bir devlet memurunun tayinin çıkmasından daha doğal bir şey yokken, sanki bir mağduriyet varmış gibi gençlerin duygusallığını kullanan, edepsizlere dayanamıyorum artık. Vatan sevgileri kendi çıkarları kadar olan insanların yarattığı tatsız tuzsuz ortam da ağzımın tadını kaçırıyor. Kadınlar sezeryanla mı doğursun, normal mi doğursun üzerinden bile cephe açma derdine girmiş insanlarla aynı ülkede yaşamanın ağırlığını ruhum kaldıramaz oldu. Dünyanın nereye evrildiğini fark etmeyen, burnunun ucundan ötesini göremeyen vizyonsuzlarla yaşamak ve çalışmak giderek zorlaşıyor. 
Malesef, geliyor gelmekte olan diye düşünmeden edemiyorum. Rabbim hayıra çıkarsın. 
Selametle.

6 Nis 2025

Bayramlık....

 


Selamlar 
Bir garip bayram geldi ve geçti. Güzeldi desem, içim elvermiyor. Kötüydü desem, mübareğe saygısızlık olacak. işte öyle bir şey.
 
Bayram farklıydı çünkü ilk kez memlekete gittik ama annem evde değildi. Kardeşimin evinin camından anne evine doğru bakarak bayramlaştık. Binlerce şükür, annem sağ ve selamette fakat İstanbul'daki kardeşimin yanında kaldı ve Sivas'a gelemedi bu bayram. Bizde diğer kardeşlerimiz ile bayram geçirdik. Üstüne üstlük benim kızım da İstanbul'da kaldı. Tatili uzatamadı, iş yerinde henüz yeni olduğu için. 

Kendime soruyorum; bu yoksunluklar seni ne kadar etkiliyor diye... Gurbetin böyle bir etkisi var sanırım. Uzun süre kendi doğal çevremden uzak yaşayınca bir süre sonra kanıksadım. Ayrıca yakın çevrenin katkılarıyla yaşadığım duygusal yıpranmalarında etkisi var. Evet, bir şeyler eksik, tamamen bir his kaybı yaşamıyorum ama her şey doğal akışında olsa daha güçlü hissedeceğim yoksunlukların etkisi daha az. Acı mı evet acı. Fakat insan kendi gerçeği ile yüzleşiyor zamanla. 


Ara tatil ve bayram birleşince benim hayatımın en temel gerçeği, tatilde yazılı okumak oluyor :)) Hala 3 sınıfın yazılısını okumam lazım. 


Bahar gibi bahar yaşıyoruz. Bir yanımız çiçeğe durmuş, diğer yanımız sulu sepken... Meyve ağaçları çiçeğe durmuştu her yerde ama göğün gözyaşları da durmak bilmedi. 


Bayram ritüelleri eksik de olsa, yarım da olsa tamamlandı. Yaz tatiline kadar çalışmaya devam edebilmek için azıcık rahatlama iyi gelir diye düşündük. Termal tatil ve spa hizmetleri olan bir otel bu işi fazlasıyla yerine getirir:)) 
Yakın olmasının da etkisiyle Tokat Termal, böyle kısa tatillerde kaçamak yaptığımız yerlerden biri.



Küçük, temiz ve nezih bir yer. Havuzları, hamamı ve spa hizmetleri hem ekonomik hem de güzel. Yemeklerinden de hep memnun kalıyoruz. Dediğim gibi mesafe olarak da yakın olunca kısa tatillerin tercih noktası oluyor. :) 


Yün almak ben de bağımlılık oldu sanırım. Hiç sevimli değil. Kendimi çok eleştirmeye başladım. Bu konuda nefis terbiyesi yapmaya karar verdim. Evdeki ipleri değerlendirmeden yeni bir ip almayacağım. Kesin kararlıyım. Hatta fırsat bulursam burada parça parça ip stoğumu paylaşıp, kendime süre belirleyip, projeler çıkarmak istiyorum. 
Bu iplerde geçen hafta paylaştığım battaniyeden arttı. Her gün bir bere öreceğim demiştim, Ramazan'ın son haftası. O iddiamın mahsülü bunlar. Bakalım kime nasip olacak.


Evdeki ipleri değerlendirmeye devam ediyorum. Organik koton iplerle yazlık bir çalışma yapıyorum. Yelek mi olacak hırka mı, buna elimdeki ipler karar verecek :)) Yettiği kadar öreceğim. 

Bu arada gündeme dair de bir kaç kelam etmek isterim. Hakkında korkunç suçlamaların olduğu birisini can siparane savunmak benim aklımın aldığı bir şey değil. Bazıları unutuyor sanırım bu ülke 20 yıl önce kurulmadı. Hatta bu millet bu topraklarda, bu ülkeden önce de devletler kurdu. Türkler'de devlet aklı herkesin üstündedir. Bu şahıs ister belediye başkanı olsun, ister cumhurbaşkanı. Türk devlet aklı onları da yönetir. Burası muz cumhuriyeti değil. Köksüz, şuursuz, dünkü devlet değiliz. Herkes bir durup, devlet mekanizmasının işleyişini görmek zorunda. 

Bu ülkede hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü olamaz. Bir kişiye muhalefet edeceğiz diye ne olduğu, kim olduğu, ne yaptığı belli olmayan, hakkında bir dolu şaibe olan birine bu kadar mahkum olmak hangi akla sığar.

 Muhalif olmak en temek haktır. Çoğu kere ben de muhalif tutum sergiledim hatta sergilemeye devam da ediyorum, fakat gözü dönmüş şekilde değil. Sağduyu şart. Hakkında iddialar olan şahsa, "aklanıp da gel, baş tacımız olursun, aklanmadan gelemezsin aramıza, demek gerekmez mi. 

Üstünden bir insan ömründen daha az zaman geçtiği halde sokak olaylarının ülkeye, insanımıza nelere mal olduğunu yaşayanlar hala hayattayken, gençlerin enerjisini sokağa davet edenlerin kime hizmet ettiklerini merak etmeden duramıyorum. Herkesin bir sabır sınırı var. Sokakları terörize ederken, karşı cenahtan birilerinin de kalkıp, sokaktakilere karşı, sokakta tepki verebileceğini hiç mi düşünmez insan. O zaman neler olabileceğini hiç mi akıl etmez. Bu kadar sorumsuzluk karşısında, aslında istediklerinin bu olduğunu düşünmeden edemiyorum. Yani bizim gençlerimizin sokakta birbirini vurmasını, kırmasını istediklerini, kendi siyasi ikballerini burada aradıklarını düşünmeye başlıyorum. Hele hele bir buçuk yıldır, çoluk çocuk demeden katledenlere karşı yapılan boykotu hor görüp, kendi ülkesinin ekonomisine ve insanına karşı boykot kararı alanların iyi niyetine güvenmek, yaşıma ve eğitimime hakaret olur. Bu aymazlıktan medet umanlar, iki gün sonra boykota katılmayanlarla iletişimi, arkadaşlığı, dostluğu kesin demeyeceklerini garanti edebiliyor mu? 


Bu kafanın faşist olmadığını, gücü eline geçirince kendinden başkasına yaşam hakkı tanıyacağını kimse bana anlatamaz. Ben yaş itibariyle bugün, hak ve adaletten bahsedenlerin uyguladığı tarifeyi nefsinde tatmış bir insanım. 
Kimse bana TRT'den atılan kızın durumu ile bunu eş değer gösteremez. Şermin Yaşar kimsenin çalışanı değil. 
Çalıştığınız kurumu boykot edenlerin yanında yer alırsanız, hiçbir kurum size ödeme yapmaya devam etmez. Eşyanın tabiatına aykırı bu. 

Bizde felsefenin gelişmesinin önündeki en büyük engel, tartışma sırasında sapla samanı karıştırıp, ortamı pisleme alışkanlığımız. Hiçbir şey kendi mecrasında konuşulmadığı için çözüm değil sorun üretmeye devam ediyoruz. Malesef...

Güzel ülkemin her canı, her fikri kutsal. Hiçbirine karşı içimde bir öfke beslemiyorum. Yeter ki, derdi vatan olsun. Derdi, ülkemizin hayrı olsun. 

Sandığa gidip, oy verdiğim insana "cuntacı" demekle aslında bana hakaret ettiğini, beni yok saydığını fark etmeyen birilerinin benim için bir anlamı da yoktur. Bir grubun yanında durup, diğerine taş atan benden saygı da göremez. Benim çizgim budur. 

Selametle 

28 Mar 2025

Bugünlerde....


Selamlar

Sevgili Buket yani Pelin Pembesi cuma günleri blog yazısı paylaşır istikrarlı bir şekilde. En başından beri pek özenirim. Ben de niyet ettim, haftada en az bir kere yazmaya. Uzun kopuşların önüne geçmek istiyorum çünkü. 


Yüncü tavafları ve ip almak bende bir ritüel. Bundan artık eminim. Şükran'a gittiğim günlerin birinde, yün içerikli rengarenk ve kalın bu iplere hasta oldum. Hırka olur diye düşündüm. Hatta başladım ama hem çok renkliydi, hem de kalınlığı ile aba gibi olacaktı, vazgeçtim. Bir kaç farklı deneme sonunda 1 zincir 1 sık iğne tekniği ile örülen bu battaniyeye karar verdim. 8mm tığ ile ördüm. Çabuk bitti. Kalın, sıcacık bir battaniye oldu. Kalabalık bir misafir olduğunda yorgan olarak bile kullanılabilir. :))


İpler bitmeyince, parça parça kalanlarla rengarenk bereler örmeye karar verdim. Bu hafta boyunca her gün bir bere örme azmi ile yola çıktım. 
Kitabı, Evladım Sana Diyorum Grubu ile okuyorum. Yazılı sezonu başladığı için pek zaman ayıramadım. Umarım bayram tatilinde biter.


Şu renklerin güzelliğine bakar mısınız. Nasıl dayansın bu garip Mavi Lale :))) 
Şiş kapaklarım da Şükran'dan. Geçen bir yazı okudum. "İşe gitmekte zorlanınca, kalk senin pahalı zevklerin var diyorum kendime", diyordu. Bu tam da ben işte. :))


Haftada 2 saatlik derslerim olunca, çok çeşitli derslere ve çok sınıfa giriyorum. O nedenle çok fazla yazılı okumam gerekiyor. Hazırlık sınıflarında Düşünce Eğitimi Dersi başladı bu sene. Hem benim hazırlık sınıfları ile tanışmama vesile oldu. Hem de dersin içeriği çok güzel. Bu yeni dersle beraber 4 farklı derse giriyorum. 12. sınıfların yazılıları okundu. Hazırlık sınıflarının da yazılılarını bitirdim. 11. sınıfların Felsefe ve Sosyoloji yazılıları kaldı. 6 tomar yazılı okumam lazım. Bana azim dileyin dostlar.


Haftanın başında pansiyon nöbetim vardı. Ramazanda pansiyon nöbeti çok zor oluyor. Reflü nedeniyle sahurdan sonra uyuyamıyorum. Evde, eşim sahuru hazırlayıp, kaldırıyor beni sağ olsun. Pansiyonda, çayı demlemek ve kahvaltılıkları çıkarmak için biz 1 saat daha erken kalkıyoruz. Allahtan, nöbet sonrası boş günüme denk geldi ve eve gidebildim. Yoksa çok yorgun bir gün geçirecektim. 
Her gün bir bere örme motivasyonu ile örgümü pansiyona da getirdim ama pembe bana ihanet etti. :)) 


Biz, bu sene kar çok güzel yağdı, daha yağmaz derken. geçen hafta perşembe günü kar tatili oldu. Hiç yağmamış gibi yağdı mübarek. :) 2. dönemin başından beri kar tatili olmayan perşembe sayılı :))) Ben de perşembe günü okul nöbetçisiyim. Arkadaşlarla aramızda espri konusu haline geldi artık :))) 


Kar tatilinde ne yapılır dedik ve yeni bir diziye başlamaya karar verdik. Yıllar önce Ramazanda yayınlandığında seyredememiştim. Hz. Ömer'in hayatını anlatan bir dizi film. Güncel olarak, Peygamberimiz vefat etti ve Hz. Ebubekir, halife seçildi. Yani dizi henüz bitmedi ama Ramazan sonunda da seyretmeye devam edeceğiz. Koca kişi ile etkinlik saati oldu bize. 


Bu minnoş tam kız. Sen onu sevmek istediğinde köşe bucak kaçar senden, yakalanmaz.  Vazgeçip, işine gücüne bakınca gelip, ilgi bekler. Okuduğun kitabın üstüne yatar, ördüğün örgünün üstüne yatar. Öyle bir sevimli cadı kendileri 💖


Kadınlar olarak fıtratımızda var takıp takıştırmak. Pandora'da bu minik inciyi görünce dayanamadım. Çok sevimli değil mi ama :)) 

Bugün ara tatile gireceğiz. Bu sene, ara tatil bayram tatili ile birleşti. O nedenle ara tatilde plan memlekete gitmek. Olursa şöyle iki gün bir kaplıcaya da gidesim var. Umarım gerçekleşir. 
Haftada bir defa yazmak ve yazı dizileri hazırlamak istiyorum. Bayramdan sonra daha aktif olmayı hayal ediyorum. İnşallah diyelim. Şimdilik selametle.