Pages

29 Haz 2023

Ihlara Vadisi


Selamlar
Dün, eşim bayram namazından geldikten sonra geleneksel aile bayramlaşması gerçekleşti. Kahvaltı için erken bir saat olunca biraz kitap okudum. Haruni şal ördüm. Ben blog için post hazırlıyordum Şüheda kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Kalkıp minik kuşuma yardım ettim. Biz çay keyfi faslına geçtiğimizde Kurban kesim merkezinden haber geldi. Geçen sene gece 23 civarı işler bitmişti. Bu sene 13.30 gibi kurban payı ile eve gelebildik. Evin en soğuk tarafında bir kaç saat beklettik. Zaten hayvan 10.30 gibi kesildiği için epey bir süre beklemiş oluyor eve gelene kadar ama yine de biraz daha beklesin dedim. Akşama doğru etlerin geleneksel paylaşılması gerçekleşti. Malum kurban etlerinin üçe bölünmesi gerekiyor. Payın biri kesemeyen, eş, dost akrabaya dağıtılır. ikinci pay, gelen misafirlere ikram edilir. üçüncü pay ise ev halkının hakkıdır. Bu kurallara riayet ederek, kurban etlerini pay ettik. İşler geçen seneye göre daha erken bitince Kayseri'de yaşayan dayıma ve kuzenlerime bayram ziyareti yapabildik. Bu bir ilk. Çünkü biz dayımla aynı şehirde yaşar ama genelde Sivas'ta bayramlaşırdık :)) 


Geçen hafta evin beyi, "sıkıldık hadi biraz doğa yürüyüşü yapalım" dedi. Bizi Ihlara Vadisine götürdü. Her yaz niyet ederiz ama bir türlü kısmet olmazdı yıllardır. Bu sene seminer programımız online olup, okula gitmek zorunda olmayınca sakin bir zaman yakalamış olduk. Biz de bu zamanı değerlendirdik. :) 


Ihlara Vadisi bir kanyon. Aksaray'ın Güzelyurt ilçesine bağlı. Coğrafyacı değilim. kanyonlar hakkında geniş bilgim yok ama Ihlara Vadisinin çok ilginç bir yapıya sahip olduğunu söyleyebilirim. İlk olarak 150 metre derinliğe sahip. Sarp merdivenlerden iniyorsunuz aşağıya. Bozkırın ortasında, çevresinin kıraç yapısına inat yeşil bir çanak gibi. 


Vadiyi şekillendiren Melendiz Nehri. 


Ben Kızılırmak Nehrini de gördüm. Sanırım yapısından, Kızılırmak çevresine böyle yeşil bir hayat verememiş malesef. Melendiz Nehri, bozkırı yeşillendirmiş. 


Doğa yürüyüşü yapmak için kesinlikle zor bir parkur. Ama bir o kadar da zevkli. Yürüyüş yolu boyunca karşına çıkan manzaralar, suyun sesi, kuşların cıvıltısı, kurbağa sesleri....  


Ağaçların gölgelik yapabildiği yerler güzeldi ama güneşin insafsız olduğu yerlerde vardı. Onca güneş kremi takviyesine rağmen üç ton kararmış durumdayım :) 


Ihlara Vadisi, doğal güzelliği yanında tarihi önemi olan mekanlardan biri. Hristiyanlar için önemli merkezlerden. Vadinin çevresini duvar gibi çeviren kayalar kolay şekillendirilebilen bir yapıya sahip. Böyle olunca pagan Roma'nın zülmünden kaçan ilk hristiyanlar için bir sığınak olmuş. Vadide 14 tane kilise, şapel ve yerleşim yerleri var. 


Biz gittiğimiz de günlerden pazardı. Hem tatil günü olması hem de kutsal günleri olması açısından hristiyan ziyaretçi çok fazlaydı. Yerli turistlerde çoktu. O nedenle tüm kiliselere girmek istemedik. Sonuçta insanlar ibadet şuuru ile geliyorlar buraya. Rahatsızlık vermek istemedik. Nasılsa çok uzak değil, yine geliriz diye düşündük. 
Kokar Kilisesi'ne girdik sadece. Sanırım gördüğüm manzaranın canımı sıkması da diğerlerine karşı ilgimi azalttı. Günün tadını kaçırmak istemedim. 


Canımın sıkılmasına sebep olan şeyi zaten fotoğrafta görüyorsunuz. Kilisenin aktif olduğu dönemde okuma yazma oranı çok düşük olunca tavan ve duvarlarına İncil'den sahneler resmedilmiş. Cemaate bu şekilde anlatılmaya çalışılmış. Fakat gördüğünüz üzere tarihi doku insan eliyle bu hale getirilmiş. Collezyum'un duvarına sevgilisinin adını yazan gencin haberlerini duymuşsunuzdur. Dünyada böyle bir kafa var demek ki. 
Girdiğin bir mekanda duvarlar resimlerle dolu. Tarihi dokusu hakkında hiçbir fikrin olmasına gerek yok. Birileri emek emek oraya bir eser bırakmış. O eserin üstüne adını yazma... O eseri silmek için defter karalar gibi çizmek... Nasıl ve neden !!! Bu cahillikten de öte bence bir ruh sağlığı sorunu. 
Denk gelmişken, dünden beri İsveç'te Kuran-ı Kerimi yakmak için resmi makamlardan izin almak isteyen ve garip bir şekilde bu onayı alan insanların haberini duyuyoruz. Anlamaya çalışıyorum, bir insan dünyada bir grup insan için kutsal olan bir kitabı niye yakmak ister. Neyi ispatlamış olacak bunu yapınca. O yaktı diye hak din zarar mı görecek. Bu nefret söylemi ve keskin sirke küpüne zarar. Bu ruh hali kendilerini yakar, emin olsunlar. 

Bu kiliseyi, bu hale getiren insanların cehaleti ve İsveç'te Kuran-ı Kerim yakmak isteyen insanın kini dünyayı yaşanmaz kılıyor malesef. 


Baba kız fotoğraf çekmeye dalınca arayı açmışız. Beklerken çantamdaki kitap aklıma geldi. Yeşilin Kızı Anne serisinin ikincisini okuyorum. Tam ortamı dedim. Beni gören Şüheda'nın tepkisi, "bu anı kaçırmam" olmuş :)) Doğaçlama fotoğraflar en güzeli oluyor sanki. 


Şüheda'nın en sevdiği şey bizi böyle habersiz çekmek :) Aynı yolda 29. yıla doğru yürüyoruz. Fakat Orhan Bey bu defa arayı biraz açmış gibi :)) 


Benim minnoş, çekirdek ailem. Allah eksikliklerini göstermesin 💗

Ben şimdi uykucu şirinlerimi uyandırayım. Büyükler bizi bekler. Bayramın el öpme faslına geçmek lazım.
Selametle....

28 Haz 2023

Kurbam Bayramımız Mübarek Olsun


Selamlar
Günün anlam ve önemine binaen, öncelikle bütün Ümmet-i Muhammed'in Kurban Bayramı mübarek olsun. 
Büyük şehirlerde kurban ibadetini yerine getirmek malesef çok kolay olamıyor. Bir sıra, bir nizam ve çokça beklemek gerekiyor. Biz de Kurban kesim sırasının bize gelmesini bekleyeceğiz.


Beklemek gerekiyorsa, bu beklemeyi verimli geçirelim dedim ve geçtim klavyenin başına. Okul gezimizin son bir saatine denk gelen Beypazarı'ndan kareleri ve Beypazarı anılarını da paylaşayım istedim. 


Beypazarı, bilmeyenler için Ankara'nın şirin ilçelerinden biri. Meşhur Beypazarı kurusunun diyarı :) 
Diğer postlarda dediğim gibi Yedigöller'de planlanandan fazla kalınca Beypazarı'na geciktik. Esnafın bir kısmı dükkanları kapatmıştı. Tarihi Çarşıda kısa bir tur atıp dönüşe geçtik.


O kısacık tur en çok para harcadığım zaman oldu :)) Çarşı bir harika. Koza ipeğinden bir yazma aldım Şüheda'ya. Çok güzeldi. Gittiğim yerlerle ilgili ufak çaplı araştırmalar yapmayı severim. Beypazarı ile ilgili de yaptığım araştırmada, erişte ve ekmek almadan dönmeyin diyordu. 1 paket erişte ve ekmek aldım. Ekmek de çok güzel ama o erişteye bayıldık. Çok pişman oldum üç dört paket almadığıma. Aklınızda bulunsun denk gelirse ne kadar alabilecekseniz alın. Çok lezzetli. Çarşının yokuş yukarı bir yapısı var. Alt tarafından girdik biz. Hemen sol köşedeki ilk dükkandan aldım ben. Gerçi her yerde aynıdır ama yine de aldığım yeri tarif etmek istedim :)


Her yerde ev yapımı olduğu iddia edilen baklavalar vardı ama canım o saatte hiç tatlı çekmedi. Baklavaların encamını bilmiyorum yani. :) Yalnızca havuç yetiştiriciliği yaygınmış. bu nedenle havuç suyu ve soda çeşitleri vardı. Taze taze sıkıp hazırlıyorlardı. Dayanamadım aldım. Gayet güzel ve vitaminli bir tercih oldu :) 


Kayseri'ye vardığımızda saat 3.45 di. Sabah ezanları ile eve girdim. Aksi gibi pazartesi sabahtan ders vardı. Allahtan son haftaya girmiş olunca gençler devamsızlık hakkını kullanıyordu. Öğrenciler yoktu. Fakat ekipten en iyi durumda olan bendim. 3 saat dersim vardı. Diğer arkadaşlardan tüm gün okulda kalmak zorunda olanlar vardı.
Okulda son hafta biraz evrak telaşı ile biraz da arkadaşların çoğunun yıllarını doldurması nedeniyle devam edip edemeyecekleri şaibeli olması nedeniyle biraz buruk geçti. Karneleri verdikten sonra Kayseri'de en sevdiğim pastacı da Di. Versi'de toplandık. San Sebastian'ı meşhurdur oranın. Aklınızda bulunsun. :) 

Ekipten kimseyi kaybetmemek dileğiyle, diyelim. 


Karne demişken, benim kuzular üniversite sınav maratonuna girdiler. Zorlu bir süreç onları bekliyor. Dualarla gönderdik. Allah yardımcıları olsun. 


Yeşilin Kızı Anne... O meşhur diziden sonra popüler oldu malum. Ben de uzun yıllar sonra böyle bir seriye merak salmıştım. Pandemi döneminde çıkmaya başladı. O zamanlar ilk 2 kitabı okumuştum ama seriyi tamamlama sürecinde dikkatim dağılıp, kopmuştum. Tatil de tam tatil moduna uygun bu kitapları okumaya niyet ettim. Birincisi bitti. ikincisi son düzlükte. 
Bu arada Kayseri'ye yağmadığı kadar yağmur yağdı. Bu fotoğraf bir haziran akşamından :))


Sosyal Medya nelere kadir. Kedito isimli bir sayfada gördüm bu çantaları. O ahşap aparata "burs" diyorlar. Tığ işi çantalara profesyonel bir dokunuş vermiş. Tabi teknik bilgi de istiyor, bu aparatı takmak. O nedenle bir bilene gönderdim. Bu fotoğrafı çekip, blogu yazmayı planladığım tarihte çantanın bitmişi elimde değildi. Dün teslim etti arkadaş. Bayram fotolarında paylaşırım bitmişini de.
Bu arada geçen hafta ailecek Ihlara Vadisine gittik, doğa yürüyüşü yaptık. Beklemek uzun sürerse bugün o fotoğrafları da paylaşırım. :)) 
Şimdilik selametle..

24 Haz 2023

Okul Gezisi 2023- 2. Part :)



Selamlar
Her gezinin kendine has bir ruhu var bence. Geçen sene bu ekiple yine yollara düşmüştük. Çanakkale, Tekirdağ ve İstanbul'u gezmiştik. O geziden en net hatırladığım şeylerden biri koşturmaca... İşin içinde İstanbul olunca gezinin hızı da şehrin hızına ayak uydurdu sanırım. Fakat bu gezi en az fotoğraflardan yayılan dinginlikte, huzur içinde geçti :)


Bolu'da otelde kaldık demiştim. Gençleri odalarında son kez kontrol edip kendi odalarımıza geçtik. Ben, Songül Hoca ile beraber kaldım. Odaya geçince ilk işimiz sıcak bir banyo yapmak oldu. Günün yorgunluğuna en iyi gelem şey....
Kahvaltımızı da otelde yaptıktan sonra aracımıza geçtik. İlk durak, Gölcük Gölü oldu. Gölün sonunda, ormanın içindeki o tek binası ile ünlü gölümüz. :) Artık herkes biliyor sanırım. O bina bir şahsa değil, devlete ait bir kurum :) 


Gölcük, insanın ruhuna iyi gelen bir yer. Onca insan kalabalığına rağmen dinginliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Sesleri emen, yerine huzuru koyan bir yanı vardı sanki. Hem biz kalabalık bir ekiple gelmiştik, hem pazar kahvaltısı için gelen aileler olmasına rağmen, tabiatın sesleri ortama hakimdi. 


Her güzel manzara da aklıma geldiği gibi vaktinde bir profesyonel makina almadığıma, bu konuda eğitim almadığıma yeniden pişman olarak Gölcük'ten ayrıldık. 


Yedigöller'e gidebilmek için tur otobüsünü kullanmamız imkansızmış. Bu nedenle iki küçük araca bölündük. Yol boyu kimsenin sesi çıkmadı. Yol bize o kadar güzel bir manzara sunuyordu ki kimsenin ağzını bıçak açmadı. 


Şoförümüz bu yolların ustası olunca bizi müthiş dağ manzaraları seyredebileceğimiz bir yerde durdurdu. Heidi'nin gezdiği dağlardan çok da farklı değildi sanki. 


Yedigöller, bence bu dünyadan değil. :)) 

Üstünüzde ağaçlardan bir çatı var sanki. Ortamdaki oksijenin fazla olması sanırım, insan hiç yorulmuyor.


Gölcük gerçekten çok güzel bir mekan ama dünyalı bir mekan. Fakat Yedigöller insana başka bir boyuta geçtim izlenimi veriyor. Biliyorsunuz ben Boraboy Gölü'nü severim. Orada kaldığım zamanlarda yaptığım seher vakti yürüyüşlerinden bahsetmişimdir. Şimdi yeni hedefim, araştırıp, Yedigöller'in sabahına uyanabileceğim bir konaklama imkanı bulmak. Bu sene tatil planlandı ama ömür varsa seneye bu tatili gündeme alacağım inşallah.


Ekip, genç olunca turumuz da hem daha fazla yer gördük hem de daha hızlı bitti. Döndüğümüzde şoförümüz bize maşallah dedi. Bir maşallah da şansımıza geldi. :)) Yağmuru ile ünlü yere gittik Kayseri'yi sel götürdüğünü duyduk ama bizim tepemize tek damla bile düşmedi :))) 


Aşağıdaki fotoğraf, Abdullah Hocamın makinasından. Harika bir mekanda bütün ekip bir arada hoş bir anımız oldu. 


Yedigöller'de planlanandan biraz fazla kaldık. Mekan çok güzel olunca tadını çıkaralım istedik. O nedenle Beypazarı'na hem geç ulaştık hem de çok az zaman geçirdik. Onun fotoğraflarını da en kısa sürede eklerim inşallah. 
Bu ara ruh sağlığım çok dingin değil. İçimde yenemediğim bir öfke duygusu var. Ek olarak derin bir  küskünlük. Bu kadar keyifli bir yazının arkasına niye yazdım bilmiyorum ama sanırım kendime hatırlatma yapmak istiyorum. Hayat güzel. Keyif aldığın anıların çok. Olumsuza hapsetme kendini. Su akacak yolunu bulacak. Sakin kal. 
Kendime de mesajımı verdiysem gideyim ben. Fırında kabak graten var. Yakmayayım yemeği. :)) 
Selametle....

21 Haz 2023

Okul Gezisi 2023


Selamlar
Her dönemin başında Sevtap Hoca'ya ilk soru; "bu sene bizi nereye götüreceksiniz" oluyor. Güven Hocam ve Sevtap Hocam, Gezi İnceleme Kulübüne rehberlik yapıyorlar. Onların sayesinde tatile, tatille başlıyoruz :) 
Bu sene minik bir Batı Karadeniz turu yaptık. Maşukiye, Ormanya, o bölgedeki cam teras, Bolu, Gölcük ve Yedigöller'i ziyaret ettik. Dönüşte kısa bir Beypazarı çarşıyı dolaştık ve okulumuza döndük. 
9 Haziran Cuma günü, gece 11 civarı yola çıktık. Ancak öğrencileri ile geziye giden bir öğretmenin anlayabileceği bir yolculuk başladı hahhha. Genç bir grupla yola çıkıyorsan hele de bu grup öğrencilerinse o yolculukta sıkılmak ya da uyumak pek mümkün olmaz. Gençlerin enerjisi bitene kadar şamata bitmedi. Sabaha karşı biraz dinlenelim moduna girdi ekip :) O sırada Bolu'ya yaklaşmaya başlamıştık.  Bu fotoğraf o dingin zamanların eseri. Hareketli otobüsün camından çekildiğini düşününce hiç de fena sayılmaz ne dersiniz. 


Sevtap Hocam, arkadaki üçlünün ortasında, Meg Ryanın Kayseri şubesi olan güzel hatun :)) Ekipte Songül Hoca ve okulumuzun hemşiresi Merve kızımız var. Kahvaltı için gittiğimiz mekan. Yemyeşil bir bahçe. Sallanan bir köprüden geçiliyor mekana. Yine muzur gençler yüzünden çığlık çığlığa geçerek ulaştığımız bahçe :))  


Bu ara Yeşilin Kızı Anne serisine başladım. Daha önce ilk iki kitabı okumuştum ama seri tamamlanmadığı için düzgün bir okuma olmadı. Şimdi seri tamamlandı. Madem tatildeyim baştan okuyayım dedim ben de. Bahçe insana Green Gables'taki Anne Shirley olduğunu hayal etme şansı veriyor. :))) 


Çiçeklerden bir tak altından geçerken, gerçek dünyadan biraz uzaklaşmanın kimseye bir zararı olmaz sanırım :)) Bahçedeki tek problem kavak ağacı çoktu ve acayip polen vardı. Her tarafta kar gibi yağan pamukçuklar vardı. Tıkanmaktan çok korktum. Aslında hiç etkilemedi diyemem ama normalden daha az etkilendim. Günün şükür sebebiydi. 


Kahvaltıdan sonra mekanımız Maşukiye oldu. Doğa harikası muhteşem bir yer. Kuş cıvıltıları, yeşilin her tonu, su sesleri arasında yokuş yukarı bir parkur. 


Yokuşu tırmanırken, bir yerde çeşme gördük. Ben hayatımda böyle leziz su içmedim. Bir araba yanaşmış, bidon bidon su dolduruyordu. Bidonları görünce hayret etmiştim. Ordu mu besliyorlar evde diye :)) Fakat suyu içince insanlara çok hak verdim. 



İç Anadolu'nun, bozkırın bağrından kopup gelen insanlar olarak, yeşil, tabiat bize çok iyi geldi diyebilirim. :))  
Zipline, tecrübe etmek isteyen gençler uçmayı denedi. :)  Ben açıkçası cesaret edemedim. Yükseklik korkum var. Adamlar çok güvenli diye ikna etmek istedi ama ben sezgilerime güvenip denememeyi tercih ettim. Pişman değilim. 50 yaşında insan hem de öğrencileri ile katıldığı bir gezide ayakları yerde kalırsa daha iyi olur diye düşündüm. :))) 


Eveeettttt, sıra gelmiş cam teras anılarına. Söyleyeceğim ilk şey manzara muhteşemdi. TRT'nin Yeşil Deniz dizisi vardı malum. O tabiri aynen kullanmak mümkün. Yeşil bir denizin üstünde gibi hissediyor insan. 


Doyumsuz manzaralar var. 


Cam Teras ziyaretimizde bir şeyi fark ettim. Yaşadığımız büyük deprem ben de hala bir travma. Terasın özellikle camlardan oluşan ve çelikle desteklenmiş kısmına geçince sarsılma başladı ve ben devam edemedim :(


Öğretmen ekibimiz. Hepsi birbirinden değerli insanlar. Bu sene proje okullarında sürelerini dolduran arkadaşlarla ilgili bir sirkülasyon bekleniyor. Hiçbirini kaybetmek istemiyorum. İnşallah ekip olarak devam etme şansını yakalarız. 


Güvenli alanda kalarak özçekim yapmaya çalışan bir Mavi Lale :))


Ekip dağılmaz inşallah diye dua ederken anlatmaya çalıştığım bu işte. Ben, Sevtap ve Songül'ü çekmeye çalışırken Müdür yardımcımız Murat Hoca gezinin en eğlenceli pozunu vermekte beis görmüyor. :)) Şaka bir yana bir anda daldı kareye hemen geri çekildi ama ya ben ya makina çok hızlı anlık bir durumu ölümsüzleştirdik :))


Cam terasın gidebildiğim en uç köşesinde bir anım kalsın dedim. Daha ötesine gitmeye cesaretim olmadı dediğim gibi. 


Cam terasın ardından Ormanya'ya geçtik. İzmit Belediyesinin katkıları ile yapılmış. Çok büyük bir alan. İçinde hayvanat bahçesi, Hobit evler, piknik alanları, kamp alanları var. Benim en çok dikkatimi çeken kısmı Orman kütüphanesi oldu. Onu paylaşmadan önce ağaç adamın bize söyledikleri konusunda ne kadar haklı olduğunu gördüm. İnternet bağlantısı ara ara yoktu ama çevreye bakınca bağlantı kuracak çok fazla güzellik vardı. 



Bu fikir beni benden aldı. Muhteşem bir ortam. İçeri giriyorsunuz. Farklı alanlarda kitaplarla dolu dolaplar var ve alanı bölümlere ayırmışlar. bir kısmında anfi tiyatro gibi oturma alanları olan basamaklar, bir kısımda sallanan banklar ve sandalyelerin olduğu bir alan var. zaman kısıtlı olduğu için tüm alanları gezemedik ama İzmit'de yaşayıp, 3K'yı yani kahve, kitap ve kekimi alıp bir köşede okuduğumu hayal ettim. 


Kitapların yaydığı ışıkla aydınlanmış dolaplar :) 


Kayın okuma salonundan bir manzara. Emekli olunca inşallah sağlık problemleri yaşamadan böyle aktivitelerin parçası olmayı diledim. 


Son olarak, Ormanya'da Hobbit evleri bölümünü ziyaret ettik. Aman Yarabbim nasıl bir kalabalık. Çok güzel düşünülmüş bir alandı. Çok güzel görseller vardı ama kalabalık yüzünden en kısa kaldığım alan oldu. İnşallah daha sakin bir zamanda yeniden ziyaret etme şansımız olur.





Gün sonunda Bolu'da bir otelde kaldık. O kısmı da anlatmasam olmaz. Akşam yemeğinden sonra Gençler gün boyu dağ tepe aşmamış gibi hocam ne yapalım diye Güven Hoca'yı darlamaya başladılar. O sırada otelin açık hava bölümünde bir lisenin mezuniyet eğlencesi vardı. Biz otelin önünde garip garip oturunca :)) gençler içeriye davet ettiler. Hiç yoktan bize yeni bir eğlence çıktı. Gençler orada da kurtlarını dökünce odalarına çekildiler. :) 
Bir sonraki günün maceraları da diğer postun konusu olsun. 
Selametle...