Selamlar
Dün, eşim bayram namazından geldikten sonra geleneksel aile bayramlaşması gerçekleşti. Kahvaltı için erken bir saat olunca biraz kitap okudum. Haruni şal ördüm. Ben blog için post hazırlıyordum Şüheda kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Kalkıp minik kuşuma yardım ettim. Biz çay keyfi faslına geçtiğimizde Kurban kesim merkezinden haber geldi. Geçen sene gece 23 civarı işler bitmişti. Bu sene 13.30 gibi kurban payı ile eve gelebildik. Evin en soğuk tarafında bir kaç saat beklettik. Zaten hayvan 10.30 gibi kesildiği için epey bir süre beklemiş oluyor eve gelene kadar ama yine de biraz daha beklesin dedim. Akşama doğru etlerin geleneksel paylaşılması gerçekleşti. Malum kurban etlerinin üçe bölünmesi gerekiyor. Payın biri kesemeyen, eş, dost akrabaya dağıtılır. ikinci pay, gelen misafirlere ikram edilir. üçüncü pay ise ev halkının hakkıdır. Bu kurallara riayet ederek, kurban etlerini pay ettik. İşler geçen seneye göre daha erken bitince Kayseri'de yaşayan dayıma ve kuzenlerime bayram ziyareti yapabildik. Bu bir ilk. Çünkü biz dayımla aynı şehirde yaşar ama genelde Sivas'ta bayramlaşırdık :))
Geçen hafta evin beyi, "sıkıldık hadi biraz doğa yürüyüşü yapalım" dedi. Bizi Ihlara Vadisine götürdü. Her yaz niyet ederiz ama bir türlü kısmet olmazdı yıllardır. Bu sene seminer programımız online olup, okula gitmek zorunda olmayınca sakin bir zaman yakalamış olduk. Biz de bu zamanı değerlendirdik. :)
Ihlara Vadisi bir kanyon. Aksaray'ın Güzelyurt ilçesine bağlı. Coğrafyacı değilim. kanyonlar hakkında geniş bilgim yok ama Ihlara Vadisinin çok ilginç bir yapıya sahip olduğunu söyleyebilirim. İlk olarak 150 metre derinliğe sahip. Sarp merdivenlerden iniyorsunuz aşağıya. Bozkırın ortasında, çevresinin kıraç yapısına inat yeşil bir çanak gibi.
Vadiyi şekillendiren Melendiz Nehri.
Ben Kızılırmak Nehrini de gördüm. Sanırım yapısından, Kızılırmak çevresine böyle yeşil bir hayat verememiş malesef. Melendiz Nehri, bozkırı yeşillendirmiş.
Doğa yürüyüşü yapmak için kesinlikle zor bir parkur. Ama bir o kadar da zevkli. Yürüyüş yolu boyunca karşına çıkan manzaralar, suyun sesi, kuşların cıvıltısı, kurbağa sesleri....
Ağaçların gölgelik yapabildiği yerler güzeldi ama güneşin insafsız olduğu yerlerde vardı. Onca güneş kremi takviyesine rağmen üç ton kararmış durumdayım :)
Ihlara Vadisi, doğal güzelliği yanında tarihi önemi olan mekanlardan biri. Hristiyanlar için önemli merkezlerden. Vadinin çevresini duvar gibi çeviren kayalar kolay şekillendirilebilen bir yapıya sahip. Böyle olunca pagan Roma'nın zülmünden kaçan ilk hristiyanlar için bir sığınak olmuş. Vadide 14 tane kilise, şapel ve yerleşim yerleri var.
Biz gittiğimiz de günlerden pazardı. Hem tatil günü olması hem de kutsal günleri olması açısından hristiyan ziyaretçi çok fazlaydı. Yerli turistlerde çoktu. O nedenle tüm kiliselere girmek istemedik. Sonuçta insanlar ibadet şuuru ile geliyorlar buraya. Rahatsızlık vermek istemedik. Nasılsa çok uzak değil, yine geliriz diye düşündük.
Kokar Kilisesi'ne girdik sadece. Sanırım gördüğüm manzaranın canımı sıkması da diğerlerine karşı ilgimi azalttı. Günün tadını kaçırmak istemedim.
Canımın sıkılmasına sebep olan şeyi zaten fotoğrafta görüyorsunuz. Kilisenin aktif olduğu dönemde okuma yazma oranı çok düşük olunca tavan ve duvarlarına İncil'den sahneler resmedilmiş. Cemaate bu şekilde anlatılmaya çalışılmış. Fakat gördüğünüz üzere tarihi doku insan eliyle bu hale getirilmiş. Collezyum'un duvarına sevgilisinin adını yazan gencin haberlerini duymuşsunuzdur. Dünyada böyle bir kafa var demek ki.
Girdiğin bir mekanda duvarlar resimlerle dolu. Tarihi dokusu hakkında hiçbir fikrin olmasına gerek yok. Birileri emek emek oraya bir eser bırakmış. O eserin üstüne adını yazma... O eseri silmek için defter karalar gibi çizmek... Nasıl ve neden !!! Bu cahillikten de öte bence bir ruh sağlığı sorunu.
Denk gelmişken, dünden beri İsveç'te Kuran-ı Kerimi yakmak için resmi makamlardan izin almak isteyen ve garip bir şekilde bu onayı alan insanların haberini duyuyoruz. Anlamaya çalışıyorum, bir insan dünyada bir grup insan için kutsal olan bir kitabı niye yakmak ister. Neyi ispatlamış olacak bunu yapınca. O yaktı diye hak din zarar mı görecek. Bu nefret söylemi ve keskin sirke küpüne zarar. Bu ruh hali kendilerini yakar, emin olsunlar.
Bu kiliseyi, bu hale getiren insanların cehaleti ve İsveç'te Kuran-ı Kerim yakmak isteyen insanın kini dünyayı yaşanmaz kılıyor malesef.
Baba kız fotoğraf çekmeye dalınca arayı açmışız. Beklerken çantamdaki kitap aklıma geldi. Yeşilin Kızı Anne serisinin ikincisini okuyorum. Tam ortamı dedim. Beni gören Şüheda'nın tepkisi, "bu anı kaçırmam" olmuş :)) Doğaçlama fotoğraflar en güzeli oluyor sanki.
Şüheda'nın en sevdiği şey bizi böyle habersiz çekmek :) Aynı yolda 29. yıla doğru yürüyoruz. Fakat Orhan Bey bu defa arayı biraz açmış gibi :))
Benim minnoş, çekirdek ailem. Allah eksikliklerini göstermesin 💗
Ben şimdi uykucu şirinlerimi uyandırayım. Büyükler bizi bekler. Bayramın el öpme faslına geçmek lazım.
Selametle....