Pages

20 Haz 2022

Tatil Başladı


Selamlar
Anne babaların evlat sayısına göre yaşadığı, okulun ilk günü ya da mezuniyet heyecanı, biz öğretmenler için her yıl yaşanır. Peki her yıl yaşanıyor olması heyecanından bir şey eksiltir mi? Tabi ki hayır. Nasıl her sınıfın her dersin enerjisi farklıysa, her başlangıç ve her sonun da heyecanı farklıdır bizde :) 


Bu sene 12. sınıflara dersimin çok olması da mezuniyet heyecanımı ikiye katlamış olabilir. Bu hanım kızlar benim en tatlış sınıfım olan 12/A'nın öğrencileri....
Yeri gelmişken öğretmenin öğrencileri arasında ayrım yapması söz konusu değildir. Farkı yaratan tek şey, öğrencinin davranışlarıdır. Bazı öğrenciler sizinle daha yakın ilişki geliştirir. Etrafınızda döner, soru sorar, derse katılır ve ister istemez bu çocuklar hem sınıfta hem kalbinizde özel bir yer edinir :) Fotoğraftaki minnoşlarım gibi :) 


Sene sonu öğretmenler kurulu toplantısından sonra tatil öncesi son bir buluşma organize edelim dedik. Üzerine çok düşünmeden spontane gelişti. Kırk defa düşünüp plan yapsan tutmayacak işler kendiliğinden oluveriyor bazen. Bu buluşmayı bir hafta öncesinden ayarlasak bu kadar kalabalık olması imkansızdı :)) 
Toplantı sonrası hadi çıkalım dedik ve toplanmıştık bile :) Hatta erkek arkadaşlar fena halde kıskandı :))) 


Unesco'nun dünya mirası geçiçi listesine girmeye hak kazanan Koramaz Vadisinden söz ettim burada sıklıkla. Belediyenin Koramaz Vadisindeki tesisine gitmeye karar verdik. Vadi zaten harikadır. Tesis de çok başarılı. Kahvaltı programına yetiştik. Mis gibi temiz havada harika vakit geçirdik. 


Tatil enerjisi yüksek başladı. Sevgi'yi tanıyorsunuz zaten. Küçük bir burun ameliyatı geçirmişti iki hafta önce. Ziyarete gittim. Sevgi'nin motif denemeleri vardı. Parça parça. Bunları bir araya getirip battaniye yapalım demiştik ama Sevgi yoğun çalıştığından pek fırsatı olmadı. Gitmişken onları da alıp geldim. Düzeni bana bıraktı Sevgi. Motiflerin ve yüreğimin bizi götürdüğü yer aşağıdaki gibidir efendim :) 


Hem battaniyeyi teslim edeyim hem de ördüğüm çantaya renk takviyesi alayım diye Sevgi ile buluşma ayarladık. Sevgi sadece pazar günleri izinli. Madem hava mis gibi madem tatil günü dışarda vakit gerçirelim dedik ve Gültepe parkına gittik. Mütevazi bir sofra hazırladık. Sohbet muhabbet ve hobilerimiz ekseninde kaliteli zaman geçirdik :) Benim çanta mı? Bu ara Zara markası ile kapışma halindeyiz. Bitince paylaşırım tabisi :)) 


Sevgi kısır yapmıştı. Türk hatunlarının en sevdiği ikramlardan biridir malum. Ben patatesli ekmek yaptım. Bir televizyon kanalındaki yemek programından öğrenmiştim. Kendimce geliştirdiğim bir tarif. Şu an tarifini burada paylaşıp paylaşmadığımı hatırlayamadım. Geriye doğru bir arşiv taraması yapar, paylaşmadım .ise not düşerim mutlaka :) 
 

Gültepe parkı, şehrin içinde o hengamenin, trafiğin içinde aslında fakat resmen kurtarılmış bir ada gibi. Parka girince başka bir boyuta geçiyor gibisiniz. İki adım sonrasının AVM ve şehir kalabalığı olduğunu fark etmek neredeyse imkansız. sessiz, huzurlu ve dingin.
 Toprak insanın mayası. Tabiatla baş başa kaldığı, toprağa basabildiği ölçüde huzurlu insan. 


Nükhet Duru'nun, Mahmuresi gibi yedik, içtik, yere yaydık battaniyemizi çayımız, kitaplarımız, önümüzde renkler. pek keyifli vakitler geçirdik. 
 

Akşam eve dönünce, dünya dedi "dur orada, unuttun sen benim cilvelerimi, yeter bu kadar huzur. Al sana bir can ağrısı, hatırlatayım kendimi sana" 
Domates konservesinin kapağını açmak için bıçakla kenarından pırtlatayım dedim ve bıçak kayıp parmağı götürdü. Yaralı kuzu olduk anlayacağınız. 
Bu kesik aslında eğitimin bir parçası gibi. Hadi dön şükret sahip olduğun her şey için, dedi bana. Şükürler olsun Rabbim verdiğin ve vermediğin her şey için. 
Selametle...

14 Haz 2022

Okul Gezisi Bir Başka Vol 2


Selamlar 
Gezinin ikinci ayağı için İstanbul'a erken varmamız gerekiyordu. Topkapı Sarayındaki yetkililer ancak saat 11.00 gibi yetişebilirsek öğrencileri ücretsiz gezdirebileceğimizi söyledi. Sonuçta küçük öğrenci bütçeleri ile yapılan bir gezi olduğu için böyle ayrıntılar önemli hale geliyor. 
Sabah erkenden uyanıp, Tekirdağ Öğretmenevinde kahvaltımızı ettik ve yola revan olduk.


İstanbul ayağı benim için başka bir heyecan sebebiydi. En son sömestr tatilinde gördüğüm ve çok özlediğim kızımı görme şansına kavuştum. Sümeyye kızla beraber erkenden Topkapı Sarayının önüne gidip bizi beklemeye başlamıştı. Yol boyu telefonla irtibatta kaldık ve sonunda çocuğuma sarılabildim. 


Daha önce arkadaşıyla gezdiği için bana rehberlik etti. Kutsal emanetleri salavatlar eşliğinde ziyaret ettik. Kutsal emanetlerin sergilendiği salona girmek için beklediğimizde, yaşadığım duygu durumu sizinle paylaşmasam olmaz. Sıranın sonlarındayken her şey çok normaldi. O çinilerle kaplı kapıya yaklaştıkça beni saran heyecan dalgasını açıkçası hiç beklemiyordum. Şu an bu satırları yazarken bile o heyecanı yeniden yaşamaya başladım. Doğal olarak kapıya yaklaşmaya başlayınca salavat getirmeye başladım ve kalbimin ritmi artmaya başladı. Dizlerimde ki titreme ve kalbimin yükselen ritmi sesime yansıdı. Ben böyle hallerin riya olarak algılanmasından çok korkan biriyim. Cezbe anlarında kendimi baskılarım ama hiçbir baskının kâr etmediği bir heyecan dalgasıydı o. Rabbim ravzasını da ziyaret etmeyi nasip etsin. Ama ona ait bir parçanın önünde olduğunu bilmenin duygusu çok başkaymış. Allah ecdattan razı olsun, içerde sürekli okunana Kuran-ı Kerim insanı rahatlatıyor. Yoksa o heyecan insanı alıp götürecek. 


Sarayın içindeki köşkleri gezerken hissettiğim şey, ecdat öyle çok konforlu oturma alanlarının derdine düşmemiş. Şimdi çok rahat bir şekilde balkonlarımıza odalarımıza yaptıracağımız basit sedir minder düzeni. Öyle saraylara layık bir koltuk takımlarından söz edemiyoruz. :))  Oturunca gözlerinize hitap eden bir yandan her türlü abartıdan uzak, öte yandan çok şık tavan ve duvar süslemeleri. Bugün herhangi bir yerli Kayserili ailenin evine gidin bundan çok çok daha fazla şatafat bulursunuz. 
Ecdat oturduğu mekana hem güç ve kudretini gösteren bir doku aynı zamanda da sadelik katmayı başarmış bence. Böyle oturma köşeleri sıklıkla kullanılmış. Özellikle hanımların bahçe sefası için düşünülmüş bölmelerde böyle oturma alanları var. 


Bu geziyi özel kılan şeylerden birisi de Ayasofya'nın camiye çevrilmesinden sonraki ilk ziyaretimiz olması. 
Topkapı Sarayı ziyareti sırasında grubu serbest bırakmıştık zaten. Ben kızlarımla takılıyordum. Öğle namazı yaklaşmaya başlayınca arkadaşlara Ayasofya'ya geçeceğimi söyledim. Onları orada beklerim diye düşündüm. Bilet olmadan giriyor olmanın sevinci dünyalara bedel. Lavobalarında abdest almak için girdim. Maşallah Ümmet-i Muhammed doldurmuştu. Uzak doğudan, Ortadoğudan ( bu tabirden nefret ediyorum ama malesef oturmuş durumda) hanımlarla öğle namazı için abdest aldım. 
Burada başka bir şeye parantez açacağım. Malumunuz benim bir tane kızım var. başka çocuğum yok. Onun abdesti olunca gelme sen, içerisi yeterince kalabalık dedim. Elimdeki eşyaları ona ve arkadaşına verip içeri geçtim. Ama benim dünya tatlısı kızım annem tek başına ayaklarını yıkarken zorlanır diye düşünmüş ve çıktı geldi. Çoraplarımı giyerken, ayakkabılarımı giyip çıkarırken bana yardımcı oldu. İçimde nasıl güzel duygular uyandı anlatamam. Ben gerek yok dediğim halde düşünüyor ve içeri gelip benim hayatıma konfor getiriyor. Çok şükür elde ayakta değilim. o gelmese de ben o işleri yapabilecek güçteyim ama evlatcığım annem rahat etsin diye düşünüp bana destek olmaya geliyor. Ne hissettiğimi ancak çocuğu büyümüş ve onun hayatını kolaylaştıran bir anne anlayabilir. Namazda bana böyle bir evlat verdiği için yeniden şükrümü sundum Yaradanıma.


Grup öğle namazına yetişemeyince önce Gülhane Parkına uğramaya karar vermiş. Normalde çok severim Gülhane Parkını ama Ayasofya'da oturmayı tercih ettim. Kaç nesil bunu bekledi, özlemi ile göçtü bu dünyadan. Onların yerine de oturayım dedim. Bir köşeye çekilip kızlarla sohbet ettik. 


Sultan Ahmet Camisinde restorasyon devam ediyor. O nedenle sadece meydanda dolaştık, camiye girmedik. Grubumuz maşallah, çok tatlı. Ayasofya manzaralı bir fotomuz olsun dedik. :)) 


Tekne turu için vakit henüz çok erkendi. Çocuklar da acıktı. Sultan Ahmet Meydanından yürüyerek Eminönü'ne doğru harekete geçtik. Yol üstünde bir KFC'de karnımızı doyuracaktık. Dükkan küçük biz kalabalık olunca yemeğini kaldırım üstü cadde manzaralı yemek zorunda kalanlarımız oldu :) 



Yemek yedikten sonra, tekne turu için vakit hala çok erkendi. Fakat gruptan ciddi yorulanlar vardı. Bir kısmı gelmişken Galata Kulesine de çıkalım dedi. Diğer kısmı adım atacak halim kalmadı dedi. Grup ikiye bölündü. Ben tabi grubun en yaşlısı olarak çıkmasam ayıp ederdim :) 
Şüheda'nın anne çıkalım ısrarına dayanamadım. O meşhur yokuşu tırmandık. 


Yüzümden ne kadar belli oluyor bilmem ama o kadar güneş kreminin bana mısın demediği üç ton kararmış ve yorgun, fakat gençlerden geri kalmayıp Galata Kulesine tırmanmış birinin zafer edası var :))) 


İkindiden sonra tekne turuna sıra gelmişti. Hava biraz serinledi rahatladık. Denizin de kendine has esintisi olur zaten. Çok keyifli ve bir buçuk saat sürdü tekne turumuz. 


Gençler müzik eşliğinde oyandı coştu. Yine evlatcığımdan söz edeceğim. Hem Sümeyye hem Şüheda grupla çok güzel uyum sağladılar. Öğrencilerimizle, öğretmen arkadaşlarla kırk yıldır beraber gibi asla aykırı durmadan. Çok gurur verici şeyler bunlar. Sosyal becerisi yüksek insanlar günümüzde azalıyor malesef. 


Artık gelenekselleşen toplu fotoğrafımızı çekinmesek olmazdı. 
Tekne turunun sonuna yaklaştığımızda içimde bir hüzün oluştu. Şüheda ile ayrılık vakitleri yaklaşıyordu. Nedendir bilinmez, Şüheda Kayseri'den giderken değil ama onu İstanbul'da bıraktığım her seferinde ağlıyorum.
Müdür Beyin ince esprisine konu oldu benim bu halim :) Otobüs bizi almaya gelince ben gözyaşlarıma hakim olamadım ve müdür bey patlattı espiriyi; "eskiden kızlar hem ağlarım hem giderim derdi, şimdi anneler de sıra" diye. :))) 


Tur şirketi, tekne turunu vaadettiği saatten daha önce yapınca özür mahiyetinde Çamlıca tepesine çıkardı grubu. Maşallah çok güzel bir şehir İstanbul. Hani bir türkü var ya "Dersim'i hak saklasın, bir yarim var içinde" diye. İstanbul'u ne zaman görsem hatta televizyonda bile görsem duam odur. İstanbul'u Hak saklasın, en sevdiğim var içinde. :) 


Artık dönüş yoluna geçtik. Pazar sabahı çok şükür sağ salim ulaştık evlerimize. 
Bu arada Sosyal Bilimler Lisesine kadroyla geçme konusunda güzel gelişmeler oluyor. Henüz netleşmiş bir durum yok ama iyi haberlerini alıyoruz. Benim için ve okul için iyi olacaksa Rabbim nasip etsin. 
Bu ara sene sonu evrakları epey vaktimi alıyor. Frida battaniye için düz motiflerin açıklaması çok gecikti ama en kısa zamanda onunla ilgili bir post hazırlayacağım, söz veriyorum. 
Selametle...



 

9 Haz 2022

Okul Gezisi Bir Başka...

Selamlar

Ne hengameli bir haftaydı, geçen hafta. Üstünden bir hafta geçtikten sonra yeni yeni dinlenebiliyorum. Vanilya Hanım'ın kaybolduğundan bahsetmiştim hatırlarsanız. Geçen hafta çarşamba günü sabah 9.30 ile gece 02.30 arasında umutla başlayıp, korku ile devam edip, şükür ki sevinçle noktalanan bir zaman dilimi geçirdim. 

O karmaşık duyguları daha sindiremeden uzun bir yolculuğa start vermek durumundaydım. Sosyal Bilimler Lisesindeki öğrencilerimle Çanakkale, Tekirdağ ve İstanbul'dan oluşan gezi planımıza perşembe günü başladık. 

Sosyal Bilimler Lisesi, her açıdan takdîre şayan bir okul. Oturmuş bir kurum kültürleri var. Yatakhanesi olana bir okul olduğu için hemşiresi de var. Gezi ekibini; memurundan, hemşiresine, idarecilerine varana kadar herkes uğurlamak için çıkmıştı. Güzel ve motivasyonu yüksek bir başlangıç yaptık. 

Uzun ve keyifli bir yolculuktu. Öğrencilere gereken uyarılar yapıldıktan sonra, eğlence faslına geçtik tabi. Milli eğlence şarkımız; "erik dalı gevrektir" çalmaya başlayınca gençler Güven Hoca'yı piste davet etti. hahahahah. Bende bu arada kameramanlık yapayım dedim. Çektiğim kısa videoyu gezi grubuna gönderdim doğal olarak. Güven Hoca beni öğrenci Zeynep'le karıştırınca eğlence başladı. Videoyu alıntı yapıp, beni sözlü notu ile tehdit etti :)))) O farkında bile değil ama biz Sevtap Hocayla gülmekten kendimize gelemiyoruz. En son yanımıza doğru gelince, "Hocam bana sözlü notu kaç vereceksin. Düşük vermeyin hocam. Lisede Coğrafyam iyiydi" deyince, yazık adam şok oldu. O özür diliyor, biz gülmeye devam ediyoruz.  Son tahlilde benim sözlü notu geziye damgasını vurdu. Güven Hoca söz verdi 100 girecek notumu. :))))  

Son milli gurularımızdan "Çanakkale 1915" köprüsünün dibinden geçip, feribota bindik. Bizimkisi keyfe keder bir tercih. Yoksa köprü gerçekten çok güzel olmuş. İnsan gurur duyuyor. Allah devlete daha çok versin. 


Martıların çubuk kraker mesaisi :))) 


Çanakkale'ye her ziyaret çok duygu yüklü oluyor. Tabyaların savaştaki önemi. Seyit Onbaşının İngiliz'i darmadağın ettiği o meşhur top.... Çocukların çok dikkatini çekti. 


Seyit Onbaşı'nın sahip olduğu sorumluluk ahlakı, bu milletin çocuklarına sadece 18 Mart'lar da değil, her derste her fırsatta anlatılmalı diye düşünüyorum. Yanılıp, şaşıp "bu ülkede yaşanmaz" deme gafletine düşen herkese verdiğim örnektir. 
Bu insanların da dünya kaygıları vardı. Eşleri, sevdikleri, çocukları, ödemeleri gereken borçları, almayı hayal ettikleri.... Sonuçta dünya, her devirde başka şekilde oyalıyor insanı. Kimse bu kaygılardan azâde değil. 
Tüm bunları bir kenara bırakıp, vatan savunmasında hem de önünü ardını pek hesap etmeden, üstüne bir vazife düştüğünde, tereddütsüz yerine getiren bir nesil. Sonuçta ne kadar babayiğit olursanız olun, 200 küsür kilonun altına girmenin vücudunuza vereceği hasarlar vardır. Bunları hiç düşünmeden harekete geçen insanların torunları "bu ülkede yaşanmaz" diyemez. 


Bu arada rehberimizden söz etmeliyim. Emekli bir askerdi. Hitabet gücü de olan bir arkadaştı. Çocuklar açısından çok etkileyici oldu. İşini iyi yapan insanlar hep var olsun. 



Abidenin içindeki bayrakla poz vermek adına, kendimizi feda etmiş olabiliriz azıcık. :)) 


57. alay anıtı ve şehitliği. 
Ruhları şâd, mekanları cennet olsun. 


İtiraf ediyorum, bu geziyi göze alma sebebim bu fotoğraftır. :) 
Çanakkale'den sonra geceyi Tekirdağ Polisevi'nde geçirecektik. Bende sevgili grubumun Trakya ayağı, Özge ve Fatma'yı görme şansına sahip olacaktım. Malun, Kayseri nireeee Çorlu nireeee. Hayatta göremem kızları diye düşünüyordum. Ama Rabbim isterse hem sular hem yollar büklüm büklüm buruluyormuş.
Ben Tekirdağ'a gelince Fatma ve Özge'de Çorlu'dan geldiler. Birlikte kısa da olsa sohbet etme, kucaklaşma şansı bulduk. Bir fincan kahveye ömürlük hatırlar yükleyip buruk ama mutlu bir şekilde ayrıldık. 


Sinir sıkışması geçmiş değil. Hala ellerimde parmaklarım da uyuşmalar var. Ama son  dakika da aşka gelip, peacock tail bag, örmeye karar verdim. Kendime karşı bir meydan okumaydı. Başarılı bir şekilde sonuçlandı. Çantanın kulpuna biraz acele karar vermiştim. Buradaki kullanımdan pek memnun kalmadım. Bugün yeni kulplar aldım, değiştireceğim. Ama uzun süredir yapmak istediğim bir işi daha bitirmiş olmanın iç huzurunu yaşıyorum. 

Gezinin İstanbul ayağında kızım da bize eşlik etti. O da bir sonraki postun konusu olsun. Şimdilik selametle...

 

2 Haz 2022

İlginçli Günler


 Selamlar
Bu ara bu minnoş hayatımın gündemini oluşturuyor. 
29 Mayıs doğum günüydü. 1 yaşına girdi. Bunun sevincini yaşıyorken dün bana hayatımın en zor günlerinden birini yaşattı.


Boynundaki aksesuarda bir zil vardı normalde. İki gün önce oynarken çıkardı zili. Kediler avcı hayvanlar sonuçta. Hareketleri çok yumuşak ve sinsice olabiliyor. Çarşamba günü okula hazırlanıyordum. Örtümü yaparken kapının karşısında dresuarın altına giriyordu. Eşim de beni uğurlamak için kapıdaydı. İkimizin arasından sızıp kapının önündeki ayakkabıllığa girmiş. 


Eşimde fark etmeden kapıyı kapatmış doğal olarak. İlk dersin yarısında eşim aradi Vanilya evde yok diye 😢 
Canım evdedir dedim ama içim huzursuz oldu. Arada iki saat dersim boştu. Eve gittim. Ben evde eşim dışarıda iki koldan aradık ama yok. 😢


Dersim başladı okula gittim ama aklım fikrim hayvanda. Akşamı zor ettim. Eve geldim yine yok. 
Binanın sosyal medya gruplarına bilgi verdim. Fotoğraf paylaştım ama yok. 😢 


Evin önüne mamasını koydum. Girip.çıkıp bakıyorum. Kuzucum evin dışında ne yapar. Merdiven boşluklarından düştü mü.  Milyon kere bodruma gönderdim eşimi sanırım. O korku anlatılmaz. 
Başlarda kendimi sakin tutmayı başardım ama zaman geçtikçe enerjim çekildi. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Eşim beni teselli etmeye çalışıyor. Ağladıkça enerjim çekildi. Başım ağrımaya başladı. Kolay kolay ağrı kesici içmem 3 tane içmişim ara ara.
Artık kafamı tutamaz noktaya geldim, ilaçların etkisiyle. Dünyanın en zor seyuydi o yataga girmek. Sızmışım. Gece 2.30 kolumun uyuşması ile açtım gözümü. Koşa koşa kapıya gittim bir umut. Ne göreyim mamasını yemiş, azalmış tabak.  Yaşıyor, evin önüne gelmiş. 🥰 
Eşimi uyandırdım. Kattaki komşumun evinin önündeki dolaba sığınmış. Korkmuş. Beyaz kızım kirlenmiş. Sokak kokmuş. 😢 Ama canı sağ  
Yaşadığım mutluluğu sevinci anlatamam. Allah kimseyi sevdiklerinin kaybı ile sınamasın. 
Bu badireyi sağlıkla atlatmanın rahatlığı ile önceden planlanan okul gezisine katilabildim. Şu an yoldayım. Çanakkale- İstanbul gezisindeyim. 


Yazarım yine yollardan.
Selametle.