Benim Afrikam filminin, kahramanları bence bu iki karakter. çok eski bir film, çoğu insan iyi kötü hikayeyi biliyor. kategorize etmek istemem ama hız ve haz çağının gençlerinin seyretmekte zorlanacakları bir film." böyle yazalım, bu yazıya denk gelen bir Z kuşağı olur, belki hırs yapar ve seyreder. merak uyandıralım 😉" şişşştt çaktırmayın, gizli bir öğretmen taktiğidir. 😁
Karen, artık evlenmek lazım deyip, kendi sosyal pozisyona denk düşecek, bir beyefendi ile mantık çerçevesinde bir evlilik yapacaktır. Evliliğin ilk anlarından itibaren aksiyonel taraf, Karen'dir. Eşi için bu evlilik, iyi bir ortaklıktır. Gerçi ortaklar bile birbirlerinin kararlarına karşı bu kadar vurdumduymaz olamazlar. Neyse geçelim bu tarafı.
Kızımız bilmediği bir coğrafyada, ilk günün sabahı defolup giden kocanın evinde; coğrafyayı bilen herkesin, "burada kahve tarımı olmaz" derken, kaçak kocanın başlattığı kahve tarımı ile ayrıca evin ve çalışanların sorumlulukları ile kuşatılmıştır. Ama Karen pes edecek insanlardan değildir. Emeğini esirgemez, her şeyle ilgilenir, çalışır. Arada aşık olur sever sevilir ama aile olma şansına asla sahip olamaz. Hain koca ,elinden anne olma şansını almıştır. Elinde sadece aşk kalmıştır ama yetmez ki, kadın sadece sevilmek değil, sahip çıkılmak, korunmakta ister. Fıtrat böyle çünkü. Bunun eksikliği ile kıvranırken önce ecel gelir, sonra yangın. Karen için Afrika macerası bitmiştir. Tabi ki Kenya'ya gelen Karen ile giden Karen arasında büyük farklar vardır.
Bütün hikaye boyunca. Karen'ın yanında olan ona en büyük desteği sunan, ahlak ve vefa abidesi koca yürekli abimiz bence filmdeki erkek karakterlerin onurunu kurtarmıştır. Böyle yazınca Karen bu abiyle olmalıydı demek istemiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın. zaten bir kadınla bir erkek arasındaki ilişkinin sadece tek yönüne odaklanmak, ikisinin de insan olduğu gerçeğinden bizi uzaklaştırabiliyor. Film boyunca devam eden, işine saygılı, çalıştığı eve bağlılık ve sadakat erdemlerine sahip, düzgün bir insan profili, seyretmek güzeldi.
Avrupalıların Kenya'da hem patron olarak ne işi var, bu konunun daha can alıcı kısmı, bugünlük o noktaya değinmeyeceğim. yoksa çok uzar mevzu.
Seyrettiğim diğer film, Julie and Julia. Farlı zamanlarda yaşamış iki kadının içindeki gücü keşfetme, kendini bulma macerası. Sempatik bir film bakın derim.
Ocak ayı için yazarım Virginia Wolf. daha önce Kendine ait oda'yı okumuştum. Yazı dilini sevdiğim bir yazar. Varolma Anları'nı tercih etmemin sebebi çevirmenin yazısı oldu. Yazarın vefatından sonra basılmış, anılarını yazdığı bir kitap, o nedenle yazı dili farklı gelebilir demişti çevirmen. Daha önce sadece bir kitabını okuduğum için bu konuda ahkam kesmeyeceğim. İlk olarak editörün tercihi sanırım, bir anı kitabına "varolma anları" adını vermek, gerçekten çok güzel bir tercih.
Sevgili Ruşyena, Deniz Fenerini okuyup bize harika analiz yazısı yazmıştı. Ben henüz onu okumadım ama Ruşyena'nın analizini ve elimdeki anı kitabını okuyunca, yazarlar anılarını yayınlasa kitaplarını daha iyi anlayabiliriz fikrine kapıldım.
Bir kaç alıntı paylaşmakta fayda var.
"...... kafasız insanların bir doğa gücüne güvenmesi gibi biz de Stella'ya güveniyorduk; çünkü bizim için, Stella'nın gördüğü işleri görecek birinin hep bulunması son derece doğaldı."
".... aklına yatmasa da doğru bulduğunu yapmaya çabalamadığını kim söyleyebilir? Ama iyiyi kötüden kim ayırabilir, duyguyu duygulanımdan, gerçeği yalandan?"
" Ama bizim için trajedi asıl şimdi başlıyordu; başka yaralarda da olduğu gibi acı o an için uyuşmuştu, sonradan biz hareket etmeye başladıktan sonra kendini belli etti"
Beni yalnız bırakmayan dostlara yeniden teşekkür ediyorum. Şubat ayı için yazarımız, İrvin Yalom, oyuncumuz Kate Winslet, katılmak isteyen herkesi bekleriz dostlar.
Selametle...