Pages

29 Nis 2020

29 Nisan 16/15


Selamlar
Bugün yoğundu sanırım, yazım akşama kaldı. Yeni tasarım bir battaniyenin pdf'sini satın aldık, arkadaşlarla. İp siparişi verdim. Onlar gelene kadar en baba, yarım işim olan bu seccadeyi işliyorum yavaş yavaş. Az kaldı demek isterdim ama biraz daha yolum var.

Bugün bir ütopya yazacağız. 

Benim dersim itibariyle, ütopyalar ve distopyalar hakkında okumalarım epeyce fazla. Bu okumaların içindeki, distopyaların gerçekleşme olasılığının, ütopyaların gerçekleşme olasılığından daha fazla olduğunu düşünürüm. Hatta bazı ütopyalarda bana distopik gelir.
Derslerde öğrencilerime kendi ütopyalarını yazmalarını ödev olarak vermişliğim var. Gençlerin ütopyaları bana düşünürlerin ütopyasından daha sevecen, daha insani gelir. Tabi ki, henüz bozulmamış, insan zihni daha masum toplumsal düzenler kurgulayabiliyor doğal olarak. 

Benim ütopik toplumumda, insanlar doğayla kavga etmiyor. "Kulluğunun bilincinde." Serçe gibi, sümbül gibi, hatta toprak gibi yaratılmışlardan biri olduğunun farkına varmış. Diğer yaratılmışları kendine rakip seçip, onları hükmüne almaya çalışmıyor, onlarla uyum içinde yaşıyor. Kısacası haddini biliyor. 

Kişisel düşüncem, insanlar haddini aşıp, kulluğunu unutup, haşa tanrılığına soyunduğu için bu haller başına geliyor. Hem sadece güç sahipleri değil, sıradan insan tekleri bile bahsettiğim durumda. Böyle düşünemem neden olan durumlardan sadece birinden bahsedeceğim size. Benim kızım üniversite öğrencisi. Sınava girdiğimiz sene, tercih döneminde herkes gibi bizde ailecek çok düşündük ve zihnen yorulduk. Ama asıl karar vermesi gereken kızım kadar değil. O kararsızlığı karar aşamasına getirene kadar yıprandı, bizde ona eşlik ettik bu süreçte. Fakat bazı ailelerde durum böyle olmadı. Kızımın bir arkadaşının babası, çocuğa söyleme ihtiyacı bile duymadan, son gün sisteme girip, çocuğun tercihlerini değiştirdi. Garibim hiç sevemediği bölümde üç yılını bitiriyor ve hala nefret ediyor, çok mutsuz. İşte babaya bunu yaptıran şey, kendini o çocuğun tanrısı zannetmesidir. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılayan, yediren, içiren kendisi ya, onun hayatı ile ilgili böyle bir kararı, hemde hiç sormadan almayı kendinde hak görüyor. İşte hadsizlik dediğim bu. 

Ütopyama dönecek olursak, "insanlar yalan söylemekten çok utanıyorlar". Yalan söylemek zorunda kalmaktansa ölmeyi tercih edebiliyorlar. 
Ayrıca "gençlerle ilgili, olumsuz cümleler kurmak, onlarla ilgili umutsuz konuşmak çok ayıp." Çünkü hepsi gayet iyi biliyor ki, kendileri nasılsa gençlerde aynen öyle. Onların kusurları, aslında kendilerinin gizlemeyi başardıkları zaafları. O nedenle, gençlerle ilgili bir sorun varsa, dönüp kendilerine bakıyorlar. 

Ütopyalar insanların umutları, ama insanların hâl dili, distopyalara daha yatkın malesef. Bu yatkınlıktan kurtulmak olsun bugünkü dileğimiz. 
 Yarın görüşürüz, selametle....







4 yorum:

  1. "insanlar doğayla kavga etmiyor. "Kulluğunun bilincinde." Serçe gibi, sümbül gibi, hatta toprak gibi yaratılmışlardan biri olduğunun farkına varmış. Diğer yaratılmışları kendine rakip seçip, onları hükmüne almaya çalışmıyor, onlarla uyum içinde yaşıyor. Kısacası haddini biliyor."
    keşkeler, inşallahlar uçuş uçuş oldu dilimde okuyunca, kalbim de uçuş uçuş oldu... döndüm bir daha okudum... yine aynı hal... :)
    ah ama babasının gazabına uğrayan çocuk için çok üzüldüm... bazen sevmediğimiz şeyleri sevmeyi de öğrenmek gerekiyor... belki öğrenir, hafifler acısı... :(

    YanıtlaSil
  2. Senin utopyani çok sevdim.Vee o babaya çok kızdım nasıl başka bir bireyin adına karar verebilir ki insan. Kendi evlatlarımızı bizden farklı bireyler olarak kabul edebilsek ne kadar güzel olurdu.

    YanıtlaSil
  3. çok güzel bir ütopya yazısı olmuş gerçekten 👏❤😊 ah ah bu bazı babalar okurken ne söyledim o babaya neden bu evlatların da birer birey olduklarını kabul etmezler anlamıyorum ... gönlüne sağlık canım benim sevgiler 😊🌸

    YanıtlaSil
  4. Ne de güzel anlatmışsınız... Uyum içinde, birbirimizi görerek ve anlayarak bir hayat sürebilme imkanı varken :(

    Sevgiler..

    YanıtlaSil