Pages

28 Mar 2020

Korona Günlüğü


selamlar
Garip günler, garip zamanlardayız. Sosyoloji okudum. Doğal olarak tarihe ilgim var. Ayrıca akademik olarak devam etmesem bile öğretmen olarak toplumda gözlem yapma şansını hiç kaybetmedim. Güncel olayları takip etmek çok eski alışkanlığım. Böyle olunca dünyanın büyük bir savaşa doğru gittiğini öngörüp, öğrencilerime kendilerini çok iyi yetiştirmelerinin her zamankinden çok daha elzem olduğunu hatırlatırdım. Bir değişimin bir dönüşümün eşiğinde olduğumuz ayan beyan belliydi. Bu değişimin daha ziyade büyük bir dünya savaşıyla, coğrafyaların değişmesi olarak bekliyordum(k). Ama Rabbim kendini iyice ilah zannetmeye başlayan, her şeye gücü yeteceğini, muktedir olanın kendisi olduğunu zanneden hadsiz kullarına, birbirlerinin boğazını sıkmadan, hadlerini bildirmeyi tercih etti.
Hz İbrahim devrinde Nemrut kendini ilah ilan etmişti. Günümüz insanı o kadar nefsinin peşindeydi ki, resmen hepimiz Nemrutlaşmıştık. Hem sadece görece daha güçlü olanlar değil, herkes ama herkes bencil ve kendi varlığına gereğinden fazla anlam yükleyen bireyler haline gelmiştik. "İyilik bu toprakları terk etmek üzereydi", bilmiyorum belki de "terk etti". Bu salgın pek çok şeyi kökten değiştirecek. Ne olacak bunu tahmin etmek zor. Ama mutlaka günlük yaşantımız eskisinden çok farklı olacak. Ben şimdilik, benim hayatımı nasıl değiştirdiğinden bahsedeyim.

İlk hafta, Miraç Kandilini de içine alan günlerde bir kaç gün oruç tuttuk. sabah geç uyandım o yüzden ama bunun hiç bana göre olmadığını bir daha test ettim. Genelde en geç 12.00 gibi uyuyup, sabah 6.30 gibi uyanıyorum. Sabah ilk işim yarım litre su içmek oluyor.
Eşim polis, yani malesef çalışmak zorunda. o nedenle ona kahvaltı hazırlayıp işe gönderiyorum. Kızım İstanbul'da okuyordu, doğal olarak geldi. şimdi yanımızda çok şükür. O da erkenci. babayı gönderdikten bir saat sonra o da uyanıyor. ben o süreçte kahvaltıyı hazırlıyorum. birlikte kahvaltı ediyoruz. kendimize bir plan yaptık. okuyacağımız kitapları belirledik. Yapacağımız el işlerini planladık. o plana göre bazı günler kitap okuyarak, bazı günler örgü yaparak başlıyor. Her gün film yada dizi seyretmiyoruz. Haftada bir ya da iki en fazla. Mesela bugün Dan Brown, Cehennem kitabından çevrilen filmi seyrettik. Ama son beş gündür hiç film seyretmemiştik. Bizim binanın spor salonu var. Pek kimse uğramaz. Bu ara kimse uğramıyor doğal olarak. Önlem alarak, salona iniyor, bir saat yürüyoruz. İnstagram ve whatshap gruplarındaki dostlarla ortak bir şeyler yapalım dedik. o yüzden lost in time şal başladım.


Pazartesi günü Dedri Uys'ın tasarımı olan bir battaniyeyi örmeye başlayacağım.

Kitap okumak, ya da örgü örmek; sürekli aynı şeyi yapsan bile, farklı şeyleri yapıyormuşsun gibi hissetmene neden oluyor. Her kitap başka bir dünya, her model başka bir renk başka bir uğraş. Öyle olunca insan sıkılmıyor. Ama okulu, öğrencilerimi hatta nöbet tutmayı bile özledim. Ayrıca kapalı kalmanın psikolojisi çok zorluymuş. kişiliğimizin farklı yönlerini keşfetmeme neden oluyor bugünler. Mesela sandığım kadar dayanıklı bir psikolojim yokmuş. Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyorum ama kısıtlanmak ve kendini güvende hissetmemek, beni çok zorluyor.
Eskiden eşim eve gelince, bende kızımda onu sarılıp öperdik. Bu bizim 23 yıllık değişmeyen aile geleneğimiz. Şimdi sadece uzaktan uzağa bir "hoşgeldin" diyoruz. adam doğru banyoya gidiyor. Kocaman adamın yüzüne çocuk gibi bir mahsunluk çöküyor. cidden çok ibretlik haldeyiz.

O kadar çok "değişen dünya" dedik ki; dünyada baştan sona değişti. Bir ay önce kansere çare bulmaya çalışan insan evlatları, şimdi gripten ölüyor. Yapay zekadan, uçan arabalardan konuşurken, şimdi elimizi nasıl yıkayacağımızı anlatır olduk.


Bugünler aynı zamanda tefekkür günleri. Bir çeşit eğitimdeyiz. Yüce Allah, bize; dur, evine çekil ve düşün ihtarı çekti. Yani hala bizden umudu kesmiş değil. Gün içinde ne yaparsam yapayım, neyle uğraşırsam uğraşayım, aklımın bir kenarı sürekli, "neyi yanlış yapıyordum, nasıl düzeltirim kendimi" sorusuyla meşgul. cevaplarım da var tabi. :)
Nasıl insan bedeninin detoxa ihtiyacı varsa, ruhunun da var. Bu virüs, bizim ellerimizi tabiatın yakasından çekerek, tabiata bir detox oluyor zaten. Şimdi dünyanın akıllı canlıları olarak, yaşadığımızdan ders çıkarıp, ruhumuza bir detox yapma zamanı.
İslam'da itikâf diye bir kavram var. Peygamberimizin sünneti. Mübarek ramazan ayının son on günüde, camiye kapanır, temel ihtiyaçlarını yanına alır, camiden hiç çıkmadan ibadet ve tefekkür ile vakit geçirirmiş. Eskiden dervişler, kendilerini çok dünyaya dalmış görürlerse, çilehaneye kapanırlarmış. Günümüzün deyimiyle sosyal izolasyon.
Çok dünyaya batmıştık. şimdi arınma zamanı. Müslüman umutsuz olmaz. Belki herkes değil, ama büyük bir çoğunluk bu süreçten ruhen güçlenmiş olarak çıkacak. Şimdi hala sokaklarda anlamsız anlamsız gezen yaşlı ,genç insanlara kafayı takmayalım. Dünyada herkesin bir misyonu var. Biz doğru olanı yapıp. bu süreci kendimizi zihnen ve kalben beslemek için kullanalım. İyi olacak inşallah.
selametle..

7 yorum:

  1. evet ya çok tükettik, doğayı bozduk, gdo, plastik, hayatlar da plastik oldu, heey evde hoş yaa rutininiz ki :) lost in time şal ne ki yaa ilk senden duyduum :) geçcek tabii, işallah ütopyaya geçeriz yaaa :) bu dünyaya saflık masumluk lazım artıık :)

    YanıtlaSil
  2. Bu tasarımcı hatunlar örgülerine isim vermeden duramıyor 😄 yakında biter eklerim inşallah sevgiler

    YanıtlaSil
  3. gerçekten öyle biraz tevekkül biraz sabırlı olmamız gerekiyor Rabbim inşallah en kısa zamanda bu kötü günler den kurtarsın camilerimiz Kâbemiz geri açılsın inşallah Rabbim tüm polislerimizi askerlerimizi de korusun hepsi de Allah'a emanet.... Şimdide kolay gelsin örgüleri ne 😊 sevgiler canım benim 😊🌸

    YanıtlaSil
  4. Rabbim kendini iyice ilah zannetmeye başlayan, her şeye gücü yeteceğini, muktedir olanın kendisi olduğunu zanneden hadsiz kullarına, birbirlerinin boğazını sıkmadan, hadlerini bildirmeyi tercih etti.

    YanıtlaSil
  5. farklı şeyler yapıp farklı zamanlar geçirdiğimizi zihnimize inandırmaya çalışıyoruz bu zamanı elimizden geldiğince hem verimli hem de kendimize iyi gelen şekilde değerlendirmeye çalşıyoruz ne de güzel yazmışsın canım :)

    YanıtlaSil
  6. öyle kıskandım ki kızınla olan ilişkinizi anlatamam. üniversite de okuyorsa 20 yaş civarında olması lazım. kızım 16 yaşında ve şu evde olduğumuz 20 gün
    boyunca kavga halindeyiz. sabah kalktğı gibi yatağında elinde telefon ya da tablet. yalnızca yemekten yemeğe yüzünü görüyoruz. akşamları 1 saat kızım gel birşeyler seyredelim dedim ve o da her gece hadi gel had gel demekten sinirlerim tepeme çıkıyor.kitap okumayı sevmez zorla yapar, bizle oturmaz, dışarı da beraber bisiklet sürerim derim hatta yalvarırım yapmaz. dün de şiddetli bir kavga koptu ve ağzına geleni söyledi.benim saçma sapan belgesellerimi de seyretmeyecekmiş,kimsenin annesi böyle garip şeylerle zorlamıyormuş. çok canım sıkıldı, ağladım tüm gece :(

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil