Selamlar
Ağaç ev
sohbetlerinin 21. Sevgili deep tone’un tercihi.
Haftanın
konusu: "Yeni mi, eski mi? Yeniyi mi seversiniz, eskiyi mi? Eski
düşünceler, müzikler, filmler, kitaplar, eşyalar, duygular mı yoksa yeniler mi?
Dün mü bugün mü? Geçmişi mi özlersiniz, bugünü mü yaşarsınız? Nostaljik
misiniz, güncel mi? Yeniliklerden yana mısınız, eskiyi mi korursunuz?"
İnsan
ne dünden ibarettir. Ne yarın kaygısı ile yaşamalı ne de sadece şu andan
ibarettir. Zaten yaratılmışların en ilginçlerinden biridir zaman. Bazen bir
asır geçmiş gibi hissedersin, aslında 1 saat bile geçmemiştir. Bazen dün gibi
dediğiniz anlar, on yıl önce yaşanmış olabilir. Zaman algısı bu kadar değişken
olunca, zaman algısından kaynaklanan eski ve yeni kavramları da tartışılır hale
geliyor bence.
Örneğin;
Dost
cemalin benzer güneşe aya
Bakamam
yüzüne yandırır beni
Aşığı
kül eyler sendeki ziya
Gonca
güller gibi soldurur beni
diyen
bir türkü her devirde sevenin hissiyatını dile getirir.
Yeni ya
da eski algısının kişinin tercihleriyle çok alakası vardır. İnsanın sevdiği
beğendiği şeyler, her daim yenidir, fi tarihinden kalsa bile 😊
Bu şerhimi
baştan belirteyim.
Kitaplar
konusunda; yeni basılmış bir kitabın kokusu beni çok mutlu eder. Ama ikinci el
aldığım kitapta daha önce altı çizilmiş yerler, üzerine alınmış notlar varsa,
onları okumak, onlara dokunmak da beni mutlu eder.
Müzikler
konusunda, yeni şarkılardan pek haz aldığım söylenemez. 😊
Filmler
konusunda daha önce görmediğim ve dikkatimi çeken tüm filmler benim için
seyredilebilir.
Eşyalar
konusunda, antika sever biriyim. Bazı eski mobilyalar, porselenler acayip
güzel. Hatta küçük bir fincan koleksiyonum bile var.
Geçmişi
çokça anmak,” âh nerede o eski günler” diye sızlanmak biraz an’dan kaçmaktır bence.
O insanların özlediği aslında kaygısız zamanlarıdır. Geçmiş üzüntü, geçmiş acı
görevini tamamlamış ve geçmiştir. O anlardan kalan sadece tecrübedir. Ama şimdiki
zamanın acısı, üzüntüsü gramı gramına hissediliyordur. Öyle olunca geçmiş zaman kutsal bir zaman
dilimiymiş gibi hatırlanabiliyor. 😊
Hayatı bu
şekilde sızlanarak geçirmenin kimseye bir faydası yoktur. Geçmişin hayattaki misyonu arabadaki dikiz aynasının
misyonu gibidir. Sürekli dikiz aynasına bakarak, araba kullanamazsınız. Dikiz aynasına ihtiyaç duyduğunda anlık
bakarsın ama önüne bakmak trafikte ilerlemenin ilk kuralıdır.
Selametle….
Dikiz aynası güzel bir benzetmeydi:)
YanıtlaSilgelcam yineeee :) feriha hanım öykümü okusan yaaa yani zamanın olursa tabiiii :)
YanıtlaSilönümüze bakalım diyosun yaniiiii arada dikiz aynasına bakıp. fincanlar ne güzeeeel. antikacıda gördüydüm dee, osmanlı fincanları, var mı sendeee, osmanlı dönemi yanii, yoksa al, ucuz onlar da yaniiii :)
YanıtlaSilYaşadığımız an ve geçmiş özlemi... :))
YanıtlaSilDeep'te yorumunuzu gördüm, Rita'yı birkaç ay önce blog'da yazmıştım detaylıca, Deep'cim de bende okuyup başladı sanırım. Siz de izlediniz mi? 5. sezonu geliyor :)))
Bende bir eski sever olarak, sanırım şu an'ı çok da sevmediğim için hep bir özlem duyuyorum. Eski eşyalara o zaman ki ruha, sadeliğe, saflığa herşeye. Elbette ileriye bakmak lazım o yüzden arada bir dikizi kullanıyorum diyeyim :)
YanıtlaSilYorum yazan tüm dostlar çok teşekkür ederim hazır tatildeyken annemi ziyaret edeyim istedim. Şimdi aile zamanı yorumlara eve gidince tek tek döneceğim sevgiler
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın... :)
YanıtlaSilşirin blogunu dün bloguma koydum kuuuu :)
YanıtlaSilkaystros Tyrha çok teşekkür ederim. :) saygılar
YanıtlaSilmert( kafa dergi) teşekkür ederim :) saygılar
YanıtlaSilderyacım sıradaki yayın tam senlik olacak. sivas'ta bir mekan keşfettim. az sonra... :))) sevgiler
YanıtlaSililkay özgür, çok teşekkür ederim. saygılar
YanıtlaSilirem can teşekkür ederim. sevgiler
YanıtlaSilsevgili deep tone, desteğin için çok teşekkür ederim. çok tatlısın sevgiler
YanıtlaSil