Pages

31 Ara 2023

Kısa Bir Tatil



Selamlar 
Bu sene sağlık problemleri nedeniyle tüm tatillerim dinlenmekten ziyade hastane ortamlarında geçti. İyice sıkıldığımı fark edince, hafta sonu bir kaçamak yapmanın iyi olacağına karar verdim :) Benim her daim yol arkadaşım, Sevgi'm ve ben düştük Eskişehir yollarına. 
Sevgili Gonca, güler yüzü ve misafirperverliği ile karşıladı bizi. Normalde daha minimal olur diye düşündüğümüz buluşma, bir anda kocaman bir sevgi halkasına döndü yine. Yaptığımız çekilişte, Bursa'dan Sevcan, Gonca'ya hediye alacakmış. Bizim de geleceğimizi duyunca, kargoya vermektense kendim götüreyim demiş. Sabah sürprizi Sevcan hepimize iyi geldi. Eskişehir ekibinden Hayriye ve tatlı kızı, Kocaeli ekibinden sevgili Nuray derken, kalabalık ve güzel bir kahvaltı masasına oturduk. 


Eskişehir, ruhu olan mekanlara sahip bir şehir. Kahvaltı için gittiğimiz mekan, kütüphane gibiydi. Kahvenizi alıp, köşenizde huzurla okuyabilirsiniz.


Ayrıca Küçük Prens'in sofrasına da misafir olabiliyorsunuz :)) 


Kahvaltıdan sonra kendimizi yollara vurduk. Porsuk Çayı'nın etrafında gezdik. İnsancıl Kitabevi'ne uğradık. Yorulunca bir kahve molası verelim dedik. 


Kahveci Saddettin, Yeşilçam esintilerinin hakim olduğu, şirin bir kahveci.




Hafta sonu olunca yoğun bir zamana denk geldik. Kahvelerimiz pek bizim sipariş ettiğimiz şekilde gelmedi ama yine de çok eğlendik. Ne demek istediğimi kısaca şöyle anlatayım efendim. Karamelli kahve isteyen, sade kahve, Duble kahve isteyene, normal kahve geldi. Başka masaların siparişleri bize verilmeye çalışıldı :))) Ama yine de çok keyifli bir mekandı. Tüm problem yoğunluğu idare edemeyen çalışanlardaydı. Bu da tolere edilmeyecek bir sıkıntı değildi.  


Ekibin ortak noktası örgü olunca, yün dükkanları da gezilecek mekanlardan oluyor. Nasıl Konya'ya gidip, Güneş Yünevi'ne gitmeden olmazsa, Eskişehir'e gidip, Mavi Ay Yünevi'ne gitmeden olmazdı. 


Çok farklı cins ve renkte yünler vardı. İnsana cennete düştüm duygusu uyandırıyor. Beden dilime yansıyan duygudan anlaşıldığı üzere :) 
Tavşan tüyü sarma iplerden aldım ve el boyaması çorap iplerinden de denemek için aldım. Örebilirsem paylaşırım sizinle :) 
    

Pazar günü, Nuray'ı yolcu etmek için çıktık. Odunpazarı evlerinin olduğu mekana çok yakın bir konumda Yazı Müzesi gözümüze çarptı. Daha önce geldiğimizde bu müzeyi gezmemiştik. Üniversitenin Grafik Bölümünde yapılan çalışmaların sergilendiği küçük bir mekandı. Farklı yazı stilleri dikkatinizi çekiyorsa ziyaret edebilirsiniz. 


Pazartesi günü dersim olmadığı için biz Pazartesi günü yola çıktık. Kişisel tarihimde ilk defa neredeyse bir ulaşım aracına geç kalıyorduk. Tatilin son anını da aksiyonla tamamladık. :))  
Yılın son gününe mutlu bir anı bırakayım istedim. Günün gerçeği ise, kas ve eklem ağrıları. Bu hafta benim dersimin yazılıları var. Çok yoğun bir çalışma dönemi öncesinde hasta olmak üzere olduğum için tedirginim. Bana şans dileyin canlar. 
Hepimize huzurlu, mutlu yıllarımız olsun. 
Selametle...

30 Ara 2023

Gençlerle Çalışmak Harika


Selamlar
Yeni yıl gelmeden 2023 anılarını bitirebilir miyim bilmiyorum sevgili günlük. Aslında yeni yıl hedeflerimi de kaydetmek istiyorum. Kalan 2 gün tüm bunlara yetecek mi bilmem. Uzun süre yazmamanın handikabını yaşıyorum. Olsun bakalım. İnşallah yazmak istediğim her şeyi aktarabilirim. 
Okulum çok hareketli. Aklı, iyiliğe güzelliğe çokkkkk çalışan tatlış bir grupla devam etmek bazen benim yaşlı bünyeme ağır geliyor ama olsun, yine de çok mutluyum. 
10 Aralık tarihi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yıldönümü. Bu nedenle de dünyada İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor. Gençlere ne yapalım diye sorunca, "hangi insan hakları" dediler doğal olarak. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Dünyanın yakın tarihi, İnsan Hakları kavramının ütopik bir kavram olduğunu anlamak için yeter de artar bile. Hatta benim kişisel tarihim bile uzun yıllar "din ve vicdan hürriyeti" maddesinin Kaf Dağı'nın ardında olduğu zamanlara şahit. Böyle olunca gençlere hak verdim. 
7 Ekim'den beri, dünyanın gözünün önünde yaşanan vahşeti seyredip, şeker ponçik bir duvar gazetesi çıkaramazdık elbette. Biz de olanı tüm çıplaklığı ile ortaya koymaya karar verdik. 
ARADIĞINIZ İNSAN HAKLARINA ULAŞILAMIYOR. ÇÜNKÜ, İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYAANNAMESİ GAZZE'DE, İSRAİL BOMBALARI ALTINDA KALIYOR. 


İş Bankası sağ olsun Modern Klasikler serisi ile okumayı kolaylaştırdı. Fakat Zweig'tan başka yazar okuyamaz hale gelen bir grup var. Ben de okurum Zweig ama farklı yazarlarla tanışmak, farklı duygu ve yazma alışkanlıklarını da okumak zenginliktir. Edebiyat öğretmenimiz Ersin Hoca'yla kolları sıvadık ve Tarık Tufan Okuma Grubu oluşturduk. İlk toplantımız yapıldı. Dönemin sonunda ikinci kitap için toplanacağız. Böyle küçük gruplarla yapılan okumanın verimi de başka oluyor :) 


Meslekte 26. yılı çalışınca, sen artık sadece öğrenci değil, öğretmen de yetiştirebilirsin diyorlar :) Şaka bir yana üniversitenin formasyon programına devam eden öğretmen adaylarının uygulama ayağını ben yürütüyorum. Fotoğraftaki gençler benim çocuklarım. Stajyerlerimle hiç fotoğraf çektirmediğimi esefle fark ettim şu an. Allahtan program devam ediyor. Bu açığı kapatalım inşallah. Gelelim fotoğrafın hikayesine; Yonca Hoca, Erciyes Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü'nde Doçent. Şehir Akademi'de Gündelik Yaşam ve Oryantalizm başlığı ile dersler veriyor. Fırsat buldukça derslerine katılıyorum. Güzel bir denk gelme ile benim stajyerlerin danışman hocasıymış. Uygulama eğitimine bir kere katılması gerekiyor danışmanların. Okula gelmişken bizim gençlere de konuşur musunuz dedim. Sağ olsun kırmadı. Gençler Yonca Hoca'ya bayıldı. Seminerden sonra kütüphanede devam etti sohbet. Çok güzel ve verimli bir gündü. 


Bu kuzular, benim akıl danelerim. Hepsi birbirinden başarılı, çalışkan ve bilgi birikimleri, Türkiye standartlarında değil lise, üniversite öğrencilerine bile taş çıkartacak durumda. Öncelikle "maşallah" diyelim hep beraber :) Sonra da kocaman bir "Aferin" Çünkü, Cumhuriyetimizin 100. Yılı Etkinlikleri kapsamında, geçirdiğimiz yüz yılı, farklı yönleri ile değerlendirip, arkadaşlarına çok verimli bir seminer programı sundular. 


İp ve tığla mesaisi çok olan bir öğretmenin hazırladığı seminer programının afişi de işte böyle olur :)) 
Neyse benim şimdi yazılı sorularına el atmam lazım. Gün içinde yeniden gelirim belki. Muhasebeciler gibi yılı kapatma telaşına girdim malum :) 
Selametle...



 

27 Ara 2023

Ne Kadar Uzun Zaman Oldu....

 


Selamlar 
Ötmekten vazgeçen bir kuşun hikayesini anlattıktan sonra bu kadar çok ara vermem de çok manidar olmuş. Şimdi fark ediyorum. :) 
Niyetim, mesaj verip, yazmaktan vazgeçmek değildi elbette. Gönüle düşen bir sitem gününden dile gelenlerdi onlar. Çok şükür ki, öyle kalıcı kederlerim ve sitemlerim yok. Hayat aktı. Hatta çok hızlı aktı. O nedenle yazmaya fırsat bulamadım. Bu açıklamanın ardından, gelelim fotoğrafa. 
24 Kasım Öğretmenler Gününde, kendi okulumda olamadım malesef. Annemin ameliyatı için Sivas'taydım, o hafta. Ameliyat güzel geçip, rahatlayınca, aklımıza özel günde olduğumuz gelebildi. Eşimle bir karar verdik ve liseden tarih öğretmenimiz olan Bülent Hoca'yı ziyaret ettik. Fotoğraftakilerin biri hocam biri kocam yani :) Sırtımı iki güvenilir insana dayamanın konforu ile keyifle gülmüşüm . :)) 


Benim malum grubumla, uzun kış gecelerini değerlendirelim, her hafta bir etkinlik yapalım dedik. Fikir benden çıktı ama düzenli uyabildiğim söylenemez. Bu sevimli mug kılıfları ilk haftanın ürünü. 


Bir hafta sonu nöbetinde yanımda getirdiğim iplerle denemiştim. İlk sıradaki morluyu bir arkadaşa hediye ettim bile.


Şüheda'nın odasındaki kanepeyi balkona taşıdığımı söylemiştim. Bu ara değilse de bir ara balkon keyfi de yapabiliyordum. :) Sömestr tatilini bekliyor bu keyif. :))


Kayseri'deki cânım yüncüm, Şükran Hanım, dükkanın arkasındaki minik odayı, atölyeye çevirdi. Dükkana örgümüzle gidip, çay, kahve muhabbet eşliğinde güzel vakit geçirme şansımız var artık. Şimdilik küçük bir mekan. İlerde daha büyük bir mekana kavuşuruz hep beraber inşallah. 


Bu süreçte okul çok hareketliydi. Stajyerlerim var yine. Uzaktan bakınca çok konforlu gibi görünen süreç, benim gibi iş konusunda müşkülpesent biri için ekstra yorgunluk oluyor. Ama öğretmenlik eğitimi için elzem. Mesleğe bu şekilde de hizmet vermek insanı mutlu ediyor. 
Anlatacak çok şey birikti sevgili günlük. Çok yakında yine geleceğim. Evrene, ötmekten vazgeçen kuşun meşajını gönderdik diye biz de sustuk :) Anlatacağım diyelim bu defa :)) 
Selametle 

12 Kas 2023

Ötmekten Vazgeçen Bir Kuş Hakkındadır.



Gözlerini açtığı yuva pek ihtişamlı değildi. Rastgele toplanmış çalı çırpıdan ve her an düşme tehlikesi olan güvensiz bir dala yapılmıştı yuva. Olsundu. Hayat güzeldi, Her seher vaktinde mutlu olmak için, diğer kuşlara eşlik etmek için çok neden vardı. Öttü küçük kuş. 
Gün boyu etrafta uçup döndüğü yuva ona güvenden çok risk demekti. Olsundu. Hayat umutla doluydu. Bir gün bu tekinsiz yerden taşıyacaktı yuvasını. Daha güvenli bir yere dönecekti akşamları. Yuvanın kurulduğu dalın tehlikesi onun şakımasına engel olamazdı. Hem küçüktü gövdesi. Dal güvenli değilse bile bu küçük kalıp yuvaya ağır gelmezdi. Dal dayanırdı. Küçük kuş ötmeliydi...

Dalda ara ara çatırdamalar oluyordu. Küçük kuşun geçici endişeler oluyordu. Fakat dal zannedilenden daha dayanıklı çıktı. Büyüdü, küçük kuş. Etrafta hep neşeli şakımaları duyuldu. 

Hiç kolay olmadı bu. Etraftan diğer kuşlar, yuvası bu kadar tehlikeli bir yerdeyken küçük kuşun nasıl neşeyle öttüğünü anlamadılar. Kızdılar. Dalga geçtiler. Küçük kuş üzüldü ama aldırmadı, her seher vaktinde yeniden ötmeye devam etti. Diğer kuşlar anlam veremedikleri bu neşeye karşı iyice öfkelendiler. Saldırılar başladı. Yanından her geçen kuş, kanatlarından bir parça kopardı. Hatta yuvasının içindeyken bile kanatlarına saldırdılar. Canını yaktılar. Küçük kuş anlam veremedi. Denk geldiğinde sordu. "Neden böyle yapıyorsunuz" dedi. Cevap belliydi.  O kuru dalda yuvası olan, her an risk altında yaşayan bir kuştu. Bu ötüşün güzelliği, kanatlarının ihtişamı.... Böyle olmazdı. Yerini bilmeli. Haddini aşmamalıydı. 

Küçük kuş, başta anlayamadığı nedenleri büyüdükçe anladı. Fakat teslim olmak ona göre değildi. Yuvasını daha güvenli bir yere taşımakta kararlıydı. o güne kadar ötüşünden ve güzelliğinden taviz vermeyecekti. 
Aradı küçük kuş. Daha güveni bir dal bulmak için. Ne var ki tacizler, saldırılar bitmiyordu. Dikkatinin dağıldığı ilk anda kanatlarına biri saldırıyordu. Epey hırpalandı küçük kuş.

 Kendisine sürekli hatırlattı. Ötüşün fark yaratıyor, Ötmekten vazgeçme. 

Sonra aradığı güvenli dalı bulup, buraya yuvasını azimle yaptı. Hiç kolay olmadı. En güzel, en temiz çalı çırpıyı topladı. Özendi yeni yuvası için. 

Taşındı yeni yuvasına. Gösterişli bir yerdeydi yeni yuva. Ormanın en dingin, en huzurlu yerinde. Emek emek kurulmuş yeni yuva. Onu eskiden tanıyan kuşların bir kısmı taktir etti. "Başardın, dileğin kadar öt, kimse sana çok görmeyecek güzel ötüşlerini. Artık hakkındır. Sesin en güzelinden, en yükseğinden çıkabilir." 

O korunaksız daldaki yuvada doğan, güzel ötüşlü, parlak tüylü kuş, yeni ve konforlu yuvasında kendine baktı. Onca zaman süren saldırılar sonucu yara alan kanatlarını gördü. Yıpranmıştı, tükenmişti. 

Kuşun sesinin, güzelliğini bilenler ondan ötmesini istediler. Kuş da istedi, eskisi gibi ötebilmeyi. Biliyordu, o güzel sesin kaynağı kendisindeydi. Yine neşeyle şakıyabilirdi. Hem artık neşeyle şakıması için şartlar müsaitti. Kimse çok görmeyecekti, güzel sesi ona.

Denedi, yeniden ötmek için gayret etti. Hatta ara ara başardı da. Fakat olmuyordu, olamıyordu. Seher vakitlerinde, ihtişamlı yuvasından kanatlandığında aldığı yaraları görüyordu sadece. Neşeyle şakımak için nedenlerinin tükendiğini görüyordu.

 Vazgeçti ötmekten. Güvenli olsun diye özenerek yaptığı yuva neşesinin ve sesinin sonu oldu. 

Ötmekten vazgeçti.  

29 Eki 2023

Cumhuriyetimiz 100 yaşında...


Selamlar
İlk yarısını değilse de son yarısında doğmuş, iyi kötü 50 yılı kendi adıma cumhuriyet rejimi ile yaşamış biriyim. Cumhuriyete giden yolu görmedim ama okuyarak, kavradığımı düşünüyorum. Toprakları işgal edilmiş, vatanı parçalanmış bir neslin bu acziyeti içine sindirmeyip, genç yaşlı, kadın erkek, hep beraber verdikleri mücadelenin sonucunda elde edilen bağımsızlık çok çok kıymetli. 
15 devleti yıkılıp 16. devletinde yaşayan Türklerin tarihini 1923'le başlatmaya çalışan kafayı da, bağımsızlığın kıymetini bilmeyen ve cumhuriyete saldıran kafayı da tehlikeli buluyorum. Üç Türk bir araya gelse devlet kurar, denir. Türk, devletsiz olmaz. 100 yıl önce atalarımız, tehlikeyi görüp, can feda deyip, milli mücadeleye katılmış ve bize bağımsızlığı kazandırmış. İhtiyaç olmasın inşallah, gerekirse yeniden bu mücadeleyi verir ve bağımsızlığımızı koruruz. Günlük siyasi çekişmeler her zaman her devirde olmuş. Allah esirgesin dediğim gibi bu milletin devletleri de yıkılmış ama yiğit düştüğü yerden kalkar demişler. 100 yıl önce olduğu gibi hatta bin yıllardır olduğu gibi bağımsızlık uğruna her türlü cefayı çeker, var olmaya devam ederiz. 
Benim tehlikeli bulduğum konu, bazı insanların paronayak bir şekilde karşıda konumlandırdığı insanlarına takındığı düşmanca tavır. Bu süreçte gördüğüm, duyduğum öyle şeyler var ki... Bu güzel günde dile getirmeyeceğim. Fakat görüyorum ki bir kısım insanımız Kurtuluş Savaşında mücadele ettiğimiz insanlara karşı gösterdikleri hoşgörüyü, kendi insanından esirgiyor. İlginç bir şekilde bu toprakların bir parçası olan yaşam ve düşünce biçimini varlığına tehdit olarak algılıyor. Bu tarafların ikisinde de olan ve açıkçası beni korkutan bir ruh hali. Dünyanın geldiği durum ortada. Bizim farklılıklarımızı değil, ortak yanlarımızı konuşup, daha sıkı daha yakın durmamız lazım. safları sıklaştırmak gerek dostlar. Bu konuda son sözü Bilge Kağan söylesin.

Ben Türk Bilge Kağan, sözlerimi işitin: 

Ey Türk halkı, Çin halkının tatlı sözlerine, yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, çok sayıda öldün.

Türk beyleri Türk unvanlarını bırakmış, Çin unvanlarını alarak Çin hizmetine girmişler ve Çin Hakanına tabi olmuşlar.

Türk halkı, yok olmak üzere imiş, Türk Tanrısı, Türk halkı yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ve annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmış. Babam 17 adamla Çinlilere başkaldırmış, 70 kişi olmuşlar. Devletsiz halkı, Türk örf ve âdetini bırakmış halkı, atalarının töresine göre yeniden yaratmış, eğitmişler. (…) Babam Hakan, 47 kez sefer etmiş ve 20 kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için düşmanları bağımlı kılıp diz çöktürüp baş eğdirmişler.

Ey Oğuz beyleri, halkı işitin: Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir?



Bu arada okulda işlerim ve yurt nöbetlerim çoğaldı. Daha çok gençlerle okumaya çalışıyorum. Anne kızı unutmuş değilim. Yedinci kitabı bitirdim. Sekizinci kitabı okumaya başladım. Anne, büyüdü ve altı çocuklu bir anne artık. Anne'den ziyade çocukların günlerine odaklandık. Papaz evine yerleşen aile ilginç. :))  


Evdeki ipleri boş boş beklemesin, üretimin parçası olsun diye aldığım bir karar var malum :) Bu ipleri geçen sene Yavuzlar İplik Kayseri'den almıştım. Ezgi'nin destekleriyle daha önce Novice Cardigan örmüştüm. Kalıp çok güzel. Bu iple de çok güzel olur dedim ve başladım. Aman Allahım, nasıl hafif nasıl pofidik, nasıl sıcacık bir hırka oldu anlatamam. 



İpi çok beğenince, yeni ip almama kararımı birazcık delmiş olabilirim :)) Koca kişine bir yelek örmeye niyet ettim. Klasik bir yelek ama klasik bir şekilde örülmüyor. Son düzlükte. Bitince hakkında daha çok konuşuruz. 
Salı günleri katıldığım bir online eğitim var. Edebiyat okumaları yapıyoruz. Distopyalar üzerine konuşulacaktı. Cesur Yeni Dünya okunacak ve Damızlık Kızın Öyküsü, filme çekilmiş, o filmi seyredecektik. Cumartesi yurt nöbetim vardı. Öğle yemeğine kadar filmi seyrettim. Kitabını okuyup, beğenen arkadaşlar vardı. Ben okumamıştım vakit de olmayınca seyrettim filmini. 
Kadınların, kadınların da içinde olduğu bir güruh tarafından bu şekilde aşağılanması... Tüylerim diken diken oldu. Türkler devletçi bir toplumdur. Fakat biz de "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışı vardır. Yani toplumcu bakış açılarını esas alıp, bireyi yok sayan, özgür iradeyi yok sayan bakış açıları bizim kültürümüze ters. Batılı düşünürlerin distopik eserlerini geçiniz, ütopya niteliği taşıyan eserlerini bile okuduğum da ben burada mutlu olamam diyorum. Bireyin kararlarını, duygularını yüce bir ideal uğruna yok saymak ve bunu baskı unsurlarını kullanarak yapmak çok rahatsız edici. Tüylerim diken diken olarak seyrettim. 


Nöbet günün ilk yarısında film seyrettik. diğer yarısında size bir grup öğrenci ile kitap fuarına Yasin Pişgin Hocayı dinlemeye gittik. Hafta sonu yurtta öğrenci az olunca kalanları diğer arkadaşa emanet edip, aracın aldığı kadar öğrenci ile sohbete gittik.
Yasin Hoca, çok aydın bir hocamız. Okulumuza çağırdık. Planlamayı yapıp, okulda misafir etmeye çalışacağız inşallah. 


Tarık Tufan, benim kalemini beğendiğim yazarlardan. Yeni neslin pek tanımadığını fark ettim. Grup kurduk, Tarık Tufan kitapları okuyacağız. İlk kitabımızı sevgili grup arkadaşlarım finanse etti. İyi yürekli insanlar iyi ki varlar. Dünyayı güzelleştiriyorlar. :) 


Vavien; her seferinde bir engel çıktığı için planlamama aldığım halde seyredemediğim bir filmdi. Geçen pazar, kendime zaman ayırmaya karar verdim ve sevgili grubumla minik bir çanta örmeye karar verince, filmi de eşlik için açtım. 
Film, kara mizah, bence. İsmi de çok manidar. İki insanın, eş olması şart değil, arkadaş olabilir, ebeveyn-evlat olabilir, aynı hat üzerindeki iki anahtar gibi uyumlu olması aslında mutluluğun garantisi gibi. Zor mu elbette çok zor. Fakat mutluluğun tek yolu bu sanırım. Hayatta vavienini bulmuş insanlar çok şanslı.  
Selametle...

19 Eki 2023

Fuarlı Günler


Selamlar
Kayseri'de kitap fuarı zamanı geldi. Bu gençler fuar öncesinde iki defa kermes yaptı. Kütüphanemize yeni kitaplar almak için bütçe oluşturdular. 


Fuarın ilk günü düştük yollara. Çok güzel, çok keyifli bir alış veriş oldu. Taşımaktan yorulacak kadar çok kitap aldık. Tamm 77 adet. :)


Onlar kütüphane melekleri. Nazlı ve Elif Sude. Geçen yıldan beri kulübün işleri sayelerinde saat gibi işliyor. 


Cumartesi günü ailece fuar alanında geçirdik. Beyhan BUDAK, Nurullah GENÇ, Mehmet Emin AY, Mete YARAR, sırasıyla konuştu. 
Beyhan BUDAK'ın söylediği en ilginç şey, "sizde bir yetenek varsa ve bunu kullanmıyorsanız, size çok ciddi yük olur. Hem psikolojik hem biyolojik rahatsızlıkların arkasında yatan en önemli faktörlerden biridir." dedi. 
Uzun zamandır kendimi sıkışmış hissediyorum. Ben depresif olamam, Bünyeme ters. Fakat içinden çıkamadığım bir sıkışmışlık hissi ile mücadele ediyorum. Çok insandan yazmamla ilgili telkin alıyorum. Ben her seferinde bundan kaçıyorum. Yüzleşmem gereken bir durum var belli ki. Ya insanların bende gördüğü kişiyim ya da benim kaygılarım gerçekçi. Bununla yüzleşmem gerekiyor sanırım. 


Nurullah Genç; Yağmur'un şairi. Şair inceliği ve taşıdığı dava adamı ruhu, dinleyen herkesi etkisine alan nefis bir konuşma yaptı. Dünyada zulüm bu kadar pervasızken, mazlum bu kadar çaresizken, "bu dünyaya ne lazım" diye sordu. Ne Amerika, ne Rusya ne Çin... Bu dünyaya bizim milletin adaleti lazım" dedi. 
Gençler bu değerleri neredeyse tanımıyor. Tanıyanlarda günlük siyasi çekişmelerin gözlerine çektiği perdeden bakıyorlar. Hiç unutmam Fatma BARBAROSOĞLU Hocam, lütfedip, bize zaman ayırdı. Digital ortamda buluşma sağladık. Fakat bir grup öğrencim, Yeni Şafak'ta yazıyormuş ama diye dudak büktü. Bu körlük bizi eksiltiyor, malesef.


Pazar günü evde büyük temizlik hareketi vardı. Balkonda uzun süredir planladığım değişikliği yaptım. Bu kanepe Şüheda'nın odasındaydı. Balkonda daha konforlu bir alan istiyordum. Epey yorucu oldu ama içime sinen güzel bir mekan oldu. 


Knut Hamsun'un, Açlık kitabını okumaya başladım ama işler yoğunlaştı, istediğim hızla okuyamadım. Bu hafta sonu bitirmeyi hedefliyorum. 
Yeni keşfettiğim iplerden şiş örgüleri yapmaya çalışıyorum ama o konuda da ilerleme kaydettiğim söylenemez. 



Örgüde farklı teknikler denemeyi sevdiğimi hep söylüyorum zaten. Çok farklı başlanan ve devam eden klasik bir yelek örmeye çalışıyorum. Ama henüz çok fazla ilerleyemedim. 


İşlerin çok olmasından dert yanıp kendine yeni işler icat eden biri varsa o da benim. Fare giremediği deliğe kuyruğuna teneke bağlar demişler. Ben de bir grup oluşturdum, Tarık Tufan okuyacağız. :) Evdeki kitapları döktüm. Bu işe bizim Vanilya Hanım bile çok heyecanlandı. :) 
Burada güzel insanlardan söz etmeden geçemem. Grup 10 kişiden oluşuyor ve ilk kitabımız, Sen Kuş Olur Gidersin. Benim canım grubum imeceyi kurdular hemen. Kitaplar sipariş edildi. Öğrencilerime hediye edilecek. 💓
Dünyayı güzellik kurtaracak. 


Dünyayı karanlığa boğmaya niyet eden rezil Amerika ve kan emici vampir Siyonistlerin inadına, okumaya, öğrenmeye ve üretmeye, birbirimizi sevmeye devam edeceğiz. 
Zulme karşı tutumumuz kalbimizde büyüttüğümüz buğz. Mazluma dua edip, zalime karşı elimizden geldiği kadar alış verişlerimizde hassasiyet göstererek işgalci rezillerin keselerine katkı vermeyeceğim. 
İnsanlar, "Hitler'e sempati duyacağım aklıma gelmezdi" demeye başladı. Allah beni bu söylemi sahiplenecek ruh kirliliğinden korusun. Mümkün değil böyle düşünmem. Fakat Hitler zalimi nasıl rüsva olduysa, çağın faşistleri, kan emici vampirlerinin de rezil rüsvaa olduğunu, Mescid-i Aksa'nın özgür kaldığını görmek nasip etsin bize.
Şimdilik selamaetle... 

17 Eki 2023

11 Ekim 2023


Selamlar
Bizim kuzu epey büyüdü. 4,5 kilo olmuş. :) Hafta sonu karma aşısı yapıldı. aşı olduğunda çok halsiz, çok keyifsiz oluyor hanım kız. 
Çok şükür yine verimli ve yoğun bir hafta sonu geçirdik. BUSAM, Şehir Akademi'nin güz dönemi başladı. Bu sene atölyelere değil, seminer dizisine katılmaya karar verdik. Gençlik okumaları, başlığında on haftalık seminer programının ilki vardı. 



Pazartesi benim repo günüm. Kızımla uzun zamandır istediğimiz bir şeyi gerçekleştirdik ve Şehir Kütüphanesinde çalışmaya gittik. Ben lisedeyken normal yazılıya çalışmak için bile kütüphaneye kapanırdım. Sonra evlilik, iş güç derken gün içinde böyle bir zaman ayırmak iyice zorlaştı. 
Şehir kütüphanesi ile ilgili daha önce paylaşım yapmıştım. Roma döneminden kalma eski bir kilise esasında. Belediye kütüphane olarak değerlendirdi. Çok da güzel oldu. 


Ortamın en yaşlısı ben olsam da kısa zamanda çok iş bitirmenin, üstüne kitap okumanın keyfi bir başkaydı :) Sınıf rehber öğretmenliğini yaptığım grubun seçtiği sosyal kulüplere kayıtlarını yaptım. Normalde daha önceki hafta içinde bununla ilgili yazıyı okumuştum ama fırsatım olmamıştı. Benim işim bitti 15 dakika sonra idarecimiz eksik sınıfları paylaştı grupta. Benim sınıf yoktu listede :)) gel de kütüphaneleri sevme şimdi. 


Cumhuriyetimizin 100. yılı münasebetiyle gençlerle "Cumhuriyetin kazanımları" ile ilgili bir panel hazırlıyoruz. Gençlerin sunumları hazır ama moderatörün metni üzerinde çalışmamaız lazım. Ayrıca bu sene okul projesi olarak, kütüphanemizdeki kitapların tanıtımı üzerine bir çalışma yapacağız. 20 kişilik bir grup oluşturup, Kütüphane Haftasına kadar her ay bir kitap okuyacağız. herkes beşer kitap okuyacak. Toplamda 100 kitap okunmuş olacak. Kütüphane Haftasında okuduğumuz kitapları okul arkadaşlarımıza kısaca tanıtacağız. 
Bu konuyu projelendirmem gerekiyordu. Kütüphanede geçen zaman bu işin de zamanında tamamlanmasını sağladı. 
 

Oturduğumuz masanın manzarası aslında bilinçli bir tercih değil. İşlerimi halledip, kendi kitabımı okuyacaktım. Fakat spontene şekilde gidip, felsefe ve psikoloji kitaplarının önüne oturdum. Bu benim kaderim sanırım :)



You Tube'da dinlemeyi en çok sevdiğim isimlerden biri Sadettin ÖKTEN Hoca. Daha önce Kemal Sayar'la beraber yazdıkları bir kitabı okumuştum. Bu kitabını da çok merak ediyordum. 
Şehir kavramı üzerine çok güzel denemeler okudum. Medeniyet tasavvuru nedir? Şehir kültürü üzerine etkisi nelerdir? Bu ve benzeri sorular üzerinden yazdığı, okuması keyifli bir kitaptı. Bu ara keyfe keder okuduğum tek kitap diyebilirim. Kitabı es geçmeden biraz alıntı vermekte fayda var.  


Medeniyet tasavvuru, insanların bir değerler sistemini, bu değer sistemine göre toplumların davranış biçimlerini denetleyen ahlak ve hukuku ihtiva eden bir oluşumdur. 

Çünkü insan yaşadığının esiridir, çoğu kez bunun farkında olmaz. 

Bugün modernitenin geldiği noktaya baktığımızda görüyoruz ki dünyaya verdiği şeyler şiddet, kan, karmaşa ve sömürü..."



Evde, amaçsızca aldığım iplerin kapladığı alan günlük yaşamımızı olumsuz etkileyecek noktaya gelmiş durumda. :) hep bahsederim, evi 4+1 almadığıma çok pişmanım. Buradan beni okuyan gençler, ev almak isteyenler varsa evde mümkünse kendinize ait bir alan oluşturup, oluşturamayacağınıza dikkat edin. Evin tamamı benim demeyin. O iş pratikte öyle olmuyor. Hele de üretken bir insansanız, sizin bir atölyeye ihtiyacınız önü sonu gelecektir. Tecrübe ile sabit. 
Son tahlilde evdeki iplere bir çeki düzen vermek şart oldu. Uzun zamandır bu minvalde üretim yapıyorum. Bu turkuaz ip, sarma pamuklu iplerdendi. İki sene önce almıştım. Kısmetinde altıgen hırka olmak varmış. :)  


Son zamanların ev hanımı modunda ise çilek reçeli yapımı vardı. Eşim cuma çıkışı esnaftan minik minik tam reçellik çilekler almış. Ben de kırmadım ne eşimi ne reçelleri. :) 

Bu ara yine planladığım zamana yetiştiremedim yazımı. Tarihler 17 Ekim'i gösterse bile benim yazının ruhu 11 Ekim'de kaldı. Bu nedenle değiştirmeyeceğim. Belli mi olur, belki yarın yurt nöbetinde tam zamanlı bir blog yazısı çıkarabilirim. 

Şimdilik selametle.