Selamlar
İlk yarısını değilse de son yarısında doğmuş, iyi kötü 50 yılı kendi adıma cumhuriyet rejimi ile yaşamış biriyim. Cumhuriyete giden yolu görmedim ama okuyarak, kavradığımı düşünüyorum. Toprakları işgal edilmiş, vatanı parçalanmış bir neslin bu acziyeti içine sindirmeyip, genç yaşlı, kadın erkek, hep beraber verdikleri mücadelenin sonucunda elde edilen bağımsızlık çok çok kıymetli.
15 devleti yıkılıp 16. devletinde yaşayan Türklerin tarihini 1923'le başlatmaya çalışan kafayı da, bağımsızlığın kıymetini bilmeyen ve cumhuriyete saldıran kafayı da tehlikeli buluyorum. Üç Türk bir araya gelse devlet kurar, denir. Türk, devletsiz olmaz. 100 yıl önce atalarımız, tehlikeyi görüp, can feda deyip, milli mücadeleye katılmış ve bize bağımsızlığı kazandırmış. İhtiyaç olmasın inşallah, gerekirse yeniden bu mücadeleyi verir ve bağımsızlığımızı koruruz. Günlük siyasi çekişmeler her zaman her devirde olmuş. Allah esirgesin dediğim gibi bu milletin devletleri de yıkılmış ama yiğit düştüğü yerden kalkar demişler. 100 yıl önce olduğu gibi hatta bin yıllardır olduğu gibi bağımsızlık uğruna her türlü cefayı çeker, var olmaya devam ederiz.
Benim tehlikeli bulduğum konu, bazı insanların paronayak bir şekilde karşıda konumlandırdığı insanlarına takındığı düşmanca tavır. Bu süreçte gördüğüm, duyduğum öyle şeyler var ki... Bu güzel günde dile getirmeyeceğim. Fakat görüyorum ki bir kısım insanımız Kurtuluş Savaşında mücadele ettiğimiz insanlara karşı gösterdikleri hoşgörüyü, kendi insanından esirgiyor. İlginç bir şekilde bu toprakların bir parçası olan yaşam ve düşünce biçimini varlığına tehdit olarak algılıyor. Bu tarafların ikisinde de olan ve açıkçası beni korkutan bir ruh hali. Dünyanın geldiği durum ortada. Bizim farklılıklarımızı değil, ortak yanlarımızı konuşup, daha sıkı daha yakın durmamız lazım. safları sıklaştırmak gerek dostlar. Bu konuda son sözü Bilge Kağan söylesin.
Ben Türk Bilge Kağan, sözlerimi işitin:
Ey Türk halkı, Çin halkının tatlı sözlerine, yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, çok sayıda öldün.
Türk beyleri Türk unvanlarını bırakmış, Çin unvanlarını alarak Çin hizmetine girmişler ve Çin Hakanına tabi olmuşlar.
Türk halkı, yok olmak üzere imiş, Türk Tanrısı, Türk halkı yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ve annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmış. Babam 17 adamla Çinlilere başkaldırmış, 70 kişi olmuşlar. Devletsiz halkı, Türk örf ve âdetini bırakmış halkı, atalarının töresine göre yeniden yaratmış, eğitmişler. (…) Babam Hakan, 47 kez sefer etmiş ve 20 kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için düşmanları bağımlı kılıp diz çöktürüp baş eğdirmişler.
Ey Oğuz beyleri, halkı işitin: Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir?
Bu arada okulda işlerim ve yurt nöbetlerim çoğaldı. Daha çok gençlerle okumaya çalışıyorum. Anne kızı unutmuş değilim. Yedinci kitabı bitirdim. Sekizinci kitabı okumaya başladım. Anne, büyüdü ve altı çocuklu bir anne artık. Anne'den ziyade çocukların günlerine odaklandık. Papaz evine yerleşen aile ilginç. :))
Evdeki ipleri boş boş beklemesin, üretimin parçası olsun diye aldığım bir karar var malum :) Bu ipleri geçen sene Yavuzlar İplik Kayseri'den almıştım. Ezgi'nin destekleriyle daha önce Novice Cardigan örmüştüm. Kalıp çok güzel. Bu iple de çok güzel olur dedim ve başladım. Aman Allahım, nasıl hafif nasıl pofidik, nasıl sıcacık bir hırka oldu anlatamam.
İpi çok beğenince, yeni ip almama kararımı birazcık delmiş olabilirim :)) Koca kişine bir yelek örmeye niyet ettim. Klasik bir yelek ama klasik bir şekilde örülmüyor. Son düzlükte. Bitince hakkında daha çok konuşuruz.
Salı günleri katıldığım bir online eğitim var. Edebiyat okumaları yapıyoruz. Distopyalar üzerine konuşulacaktı. Cesur Yeni Dünya okunacak ve Damızlık Kızın Öyküsü, filme çekilmiş, o filmi seyredecektik. Cumartesi yurt nöbetim vardı. Öğle yemeğine kadar filmi seyrettim. Kitabını okuyup, beğenen arkadaşlar vardı. Ben okumamıştım vakit de olmayınca seyrettim filmini.
Kadınların, kadınların da içinde olduğu bir güruh tarafından bu şekilde aşağılanması... Tüylerim diken diken oldu. Türkler devletçi bir toplumdur. Fakat biz de "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışı vardır. Yani toplumcu bakış açılarını esas alıp, bireyi yok sayan, özgür iradeyi yok sayan bakış açıları bizim kültürümüze ters. Batılı düşünürlerin distopik eserlerini geçiniz, ütopya niteliği taşıyan eserlerini bile okuduğum da ben burada mutlu olamam diyorum. Bireyin kararlarını, duygularını yüce bir ideal uğruna yok saymak ve bunu baskı unsurlarını kullanarak yapmak çok rahatsız edici. Tüylerim diken diken olarak seyrettim.
Nöbet günün ilk yarısında film seyrettik. diğer yarısında size bir grup öğrenci ile kitap fuarına Yasin Pişgin Hocayı dinlemeye gittik. Hafta sonu yurtta öğrenci az olunca kalanları diğer arkadaşa emanet edip, aracın aldığı kadar öğrenci ile sohbete gittik.
Yasin Hoca, çok aydın bir hocamız. Okulumuza çağırdık. Planlamayı yapıp, okulda misafir etmeye çalışacağız inşallah.
Tarık Tufan, benim kalemini beğendiğim yazarlardan. Yeni neslin pek tanımadığını fark ettim. Grup kurduk, Tarık Tufan kitapları okuyacağız. İlk kitabımızı sevgili grup arkadaşlarım finanse etti. İyi yürekli insanlar iyi ki varlar. Dünyayı güzelleştiriyorlar. :)
Vavien; her seferinde bir engel çıktığı için planlamama aldığım halde seyredemediğim bir filmdi. Geçen pazar, kendime zaman ayırmaya karar verdim ve sevgili grubumla minik bir çanta örmeye karar verince, filmi de eşlik için açtım.
Film, kara mizah, bence. İsmi de çok manidar. İki insanın, eş olması şart değil, arkadaş olabilir, ebeveyn-evlat olabilir, aynı hat üzerindeki iki anahtar gibi uyumlu olması aslında mutluluğun garantisi gibi. Zor mu elbette çok zor. Fakat mutluluğun tek yolu bu sanırım. Hayatta vavienini bulmuş insanlar çok şanslı.
Selametle...