Pages

26 Kas 2020

Ağaç Ev Sohbetleri 66



 Selamlar 
Hava soğuk malum, ağaç evde üşüyebiliriz, buyurun bizim balkona sohbeti bu defa orada yapalım :)) 

Şaka bir yana, bu hafta mevzu derin. "Ev, arsa, koltuk, dolap vs. malın-mülkün sahibi miyiz? yoksa kölesi mi?"

Konuya özel mülküyet ve sahiplenme duygusu açısından bakmak tabi ki mümkün. Pek çok düşünür, dünyadaki sorunların çoğunun sahiplenme duygusundan kaynaklandığını düşünüp, bunu ortadan kaldırdığımızda sorunların çözülebileceğini düşünmüş. Ütopyaların çoğu, mülkiyet kavramı ile mücadele etmiş. Her şeyin, herkesin olduğu, saadet adaları anlatmışlar. 

İnsanoğlu sahiplenme duygusundan kurtulup, mülkiyetsiz bir yaşamı devam ettirebilir mi, bu fıtrata uygun mu? 
Bence imkansız. İnsanlar, bunu hayalini kurabilir, filmini çekebilir, kitabını yazabilir, hatta kısa bir süre yaşamında deneyebilirler. Fakat sürdüremezler. En azından hayal ettiği gibi sürdüremezler. Çünkü fıtrata aykırı. Dünyadaki ilk cinayeti düşünün, Kabil, Habil'e ait olanlar üzerinde hak iddia ettiği için, işlenmiş. Zaten sohbetin konusuda sahiplenmek duygusundan ziyade, sahiplenilmekle alakalı bence. Yani bizim dediğimiz şeyler bizim mülkümüz mü yoksa biz onların mülkü müyüz. 

Örneğin, toplumsal statümüzü insanlara bir hizmet aracı mı yapıyoruz, yoksa nefsimizi tatmin aracı mı. Kullandığımız telefon bizim sosyal kimliğimize katkı sunuyor mu. Ya da birine bir faydamız dokununca, helede maddi olarak, kahraman ilan edilmeyi bekliyor muyuz. 

Sahip olduğumuz makam, para ve eşya bizi tanımlamaya başladıysa, kusura bakmasın kimse, o kişi, tüm bunların esiridir. Dünya imtihan yurdu, bazen varlıkla bazen yoklukla imtihan edilirsiniz. Siz özgür ve bilinçli kişiler iseniz, bunun farkında olarak yolunuza devam edersiniz. Çünkü bu mülklerin varlığından da yokluğundan da farklı olarak, bir kimliğiniz, bir duruşunuz vardır. Bu sizi ayakta tutar.
 Sahip olduğunuz nesneler sizi tanımlıyorsa, onların yokluğu ile imtihan olduğunuzda buna dayanmanız imkansız olur. İflas eden iş adamının intihar etme davranışı göstermesi artık doğal olur. Güzel bir söz vardı, "paranın yeri cüzdan oraya koyun, gönlünüze değil" diyordu. 

Hiç unutmam, ilk evlendiğim yıllarda, kendimi paralıyorum, 30 saat ders, küçük bir bebekle evin her daim derli toplu düzenli, eşyaların tertemiz kalması için. Karşı komşum, canım ablam, hocam dedi ki " Zeynep, ev sana hizmet etsin sen eve değil" O zaman kafam dank etti. Beni evin tertibi ve düzeni ile tanımlayacak insanları hayatımdan çıkardım. Yetiştirilme biçimimden sanırım, düzen tertip severim ama bununla kendimi boğmamayı öğrendim. Çünkü ben, "temiz evi olan bir hanımdan başka bir şeyim". Evim bugün dağınıksa yarın toplanır, "evi toplamam lazım" fikri tepemde Demokles'in kılıcı gibi sallanmıyor uzun süredir. 

Tartışmanın başına dönecek olursak, bence sorun özel mülkiyet yani sahiplenmek değil, sahip olduğumuz nesneleri, kimliğimizin vazgeçilmez bir parçası haline getirmek, kendimizi onlarla tanımlamak. Bunu yapmazsak, elimizdeki imkanları paylaşmak konusunda da sorun yaşamayız. Üç günlük dünyanın varına büyük anlamlar yüklememek lazım. Sevgili büyüğümüz Yunus Emre'nin dediğini hiç unutmadan yaşamak lazım.

Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var birazda sen oyalan 

20 Kas 2020

Bu Haftanın Enleri


Selamlar
Yarım örgülerimi paylaşmıştım malum. Kasım toparlanma ayı olsun demiştik. Oluyor şükür. Arkadaş grubumdan, kendime her hafta bir rakip seçip, meydan okuyorum, bir gazla yarım işler bitiyor. :))
Lost in time şal, pandeminin başladığı zamanlarda, birlikte bir şeyler yapalım dediğimiz bir dönemde başladık ama bitirmek şimdiye nasip oldu. 
Karşı komşum yeni evli bir çift. Kızım gibi odu. Ona hediye ettim bile :)


Yarım çoraplar, bitiyor teker teker. Kahve çekirdeği modeli beş şişe uygulamak çok kolay olmadı. Hatta bir kaç kere ör sök yaptım malesef.


Eski form zamanlarında pek moda olan bir baktüs şal. Motif grubumuzla yine güzel bir etkinlik peşindeyiz. Kendisi henüz bilmiyor ama Sevgi'nin paketini süsleyecek :))


Klaziena şal, örmeye çok niyet ettiğim bir şaldı. Kayseri'de Yavuzlar iplik şubesinde ihraç fazlası ipler hep olur. Yıllar önce almıştım. bu kadar renkli bir sonuç bende beklemiyordum açıkcası. Bana da sürpriz oldu sonuç. Gri günlere renk katması umuduyla olana razı olduk :)))


Sevgili Deeptone'dan şöyle yumuşacık, sıcacık bir film önermesini istedim. Birkaç önerisi oldu, sağ olsun. Kız arkadaşım isimli filme baktım, ilk olarak.
 Büyümek hep sancılı, hele de öyle bir evde, annesiz büyümek ve küçük yaşta ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmak çok zor ama hayat her zaman iyiliği ve merhameti de beraberinde getirir. Marifet görebilmekte. Sevdim.

 

Pandemi başladığında motif grubumuzla, büyüklerimiz için battaniye örelim demiştik. Arkadaşlarımız, Kayseri Huzurevini tercih ettiler sağ olsunlar. Pandemi süreci olunca, içeriye girmeden nizamiyeye bıraktık. 30 tane battaniye çıktı ortaya. Ponçik yaşlılarımızın resimlerini paylaştı müdür bey bizimle ama kişisel veriler olunca onların resimlerini paylaşmak istemedim. Fakat bu kadar özel ve heyecanlı bir duyguyu daha önce tecrübe etmemiştim. Hepimiz çok mutlu olduk. 


Eve dönerken, yeni telefonumun tek çekim özelliğini deneme şansım oldu. Sonbahar çok renkli bir mevsim ama bitiyor sanki. 



Ara tatil öncesi yazılı sınavlarımızı yapmıştık. 3 sınıf kaldı. Ah moralimi bozmayayım, enerjimi düşürmeyeyim diyorum lakin günden güne durum zora giriyor. Düzenimiz, sanki bir daha hiç eskisi gibi olmayacak gibi. Çok üzücü çookkk. 

19 Kas 2020

Bir Haruni Şal Hikayesi


Selamlar 
Geçen hafta paylaşmıştım sizinle bu şalı. O zamanda demiştim, size şalın hikayesiyle geleceğimi. 
10 yılı geçti sanırım, o zaman hobi formları vardı. Ben temel teknikleri biliyordum ama asla bu kadar şiş ve tığ bilgisine sahip değildim. Formlarda her açıklamayı her zaman göremezsiniz. Üyeliğiniz belli bir aşamaya gelmiş olmalı. Eski form üyeleri ne demek istediğimi anladı bile. Örgücafe'ydi sanırım, hanımın birinin profilinde bu şalın parlemet mavisi resmi vardı. Nasıl güzel, nasıl ilginç görünüyor gözüme. Böyle bir şey nasıl örülür ki diye aklım almıyor, hayran hayran bakıyorum milletin şallarına. Gel zaman, git zaman farklı formlara üye oldum. Onların bir patik, bir lif ve ya bir şal için kavgalarını gördüm, bir kısmının istemesemde tarafı oldum, derken bana çok şey kattı hem hobilerim hem de insan tanıma anlamında, bilmediğim bir yolculuk oldu. Tabii başka başka şallar, başka başka formlar derken, benim haruni şal hayranlığım biraz unutuldu. 
İlk denemem. Eltim için örmüştüm. şimdi resmine bakınca hatalar gün gibi görünüyor :) 

Bu şalı ördüğümden beri, aklımın bir köşesinde yeniden örmek vardı. Hataların daha aza indiği bir şal. Ama hep erteledim. Ta ki bu Ramazana kadar. Motif grubumla bir sahur vakti sohbet ederken, bu niyetimden bahsettim. Doğru zaman belkide budur dedim ve başladım. Sahurdan sahura örmeye başladım. O yüzden adını "vakt-ı seher" koydum.:) 


Ramazan nerede kaldı, neden bitirmedin diye sormayın lütfen, azıcık ayran gönüllüyüm malum. Şu an yarımları toplama aşamasında bile zihnimde dönen işleri duysanız  :))) 
Tabiki başka maceralara yelken açınca, şalcağızım kalmıştı bu vazıyette. 
Kasım ayını, toparlanma ayı seçince ilk işim bu şalı bitimek oldu. Azıcık abarttım büyütmeyi. Kenar modeli gelene kadar 329 ilmek artırdım.



Sonra kenar bordürü geldi ve sayımız yedi yüz elliyi geçti. Ör ör bitmiyor tabi. 24 sırayı bir haftada ördüm,
 

O kadar çok ilmeği kesmekte tabi epey bir zamanımı aldı. Fakat tüm bunlar sevgiyle yapıldı. ortaya çıkan ürün inanılmaz tatmin ediciydi.

Bir daha haruni örer miyim. Neden olmasın....

Sizde de öyle oluyor mu bilmem bazı yazılar uzuyor da uzuyor. Doğru resmi bulamıyorum, canlı dersler ve kzımın zoom üzerinden dersleri interneti yavaşlatıyor ve bir yazı bir haftada yazılabiliyor bazen. Bu yazıda öyle oldu malesef. Bu arada ben bu haftanın meydan okumasını da bitirdim. fakat haruniye ayıp olmasın diye bu yazıda paylaşmayacağım :))
Selametle...


15 Kas 2020

Kış Mimi




Selamlar 
Sevgili deeptone ve yüreğimin ikliminde keyifle okuduğum kış mimini yazacağımı söylemiştim. Kışın, gelip gelmemekte kararsız kaldığı şu günlerde başlayalım bakalım, nereye götürecek bizi. 

1.Kışın ne yapmaktan hoşlanırsın?

Pek çok insan gibi benimde en sevdiğim şey, karın yağışını seyretmek. Bugünlerde iyice azaldı malesef, küresel ısınma derdinden. Tatvan'da çalıştığımız dönemlerde kar yağmaya başlayınca aralıksız bir hafta yağabilirdi. Usul usul ama istikrarlı bir şekilde yağardı. Bazen o kadar abartırdı ki, karşıdaki Van Gölü manzarasını göremez olurduk. Karşı komşum, canım ablam Şükran Hocayla, masayı camın önüne alır, Koca bir demlik çay ya da ıhlamur demler, örgülerimizle masaya geçerdik, Bazı günler hiç konuşmadan oturup, karın yağışını seyrederdik. Lojmana taşınınca, göl manzarasını oturduğumuz yerden değil, malesef balkondan seyredebilir olduk. O nedenle göl, kışa değil, bahara ve yaza eşlik eder oldu. 
Lojman zamanlarında kış denildiğinde, kar yağmaya başlayınca, çoluk çocuk herkesin bahçeye inip kartopu oynadığımız zamanları hatırlatıyorum. Yine eşi nöbete gitmiş bir arkadaşın evinde toplanıp, sohbet ettiğimiz günler geliyor aklıma. 
Bu aralar, daha çok tek başımayım. Özellikle kızım İstanbul'a gittiğinden beri, kış gecelerim genelde yalnız, örgü ve kitap ekseninde devam ediyor. Bu durumda beni çok mutlu ediyor. ömrümün yalnızlıktan keyif aldığım dönemindeyim sanırım. :)

2.Kış sana neyi hatırlatıyor ?

Biz çocukken Sivas merkezde bahçeli evlerin olduğu eski mahalleler vardı. Her mahallede numunelik bir iki apartman ya vardı, ya yoktu. Evler doğal olarak sobalıydı. Kış bana, gelmeden önce yakacak hazırlığını hatırlatıyor. Kömür gelirdi evin önüne, onları kömürlüğe taşımak lazım. Evin büyük çocuğu benim, küçüktüm ama yine de mutlaka yardım ederdim, kömür taşımaya. Kömür taşırken çok başarılı olamazdım, ama odun taşımak konusunda daha başarılıydım. :))
Annemin bir huyu vardır, yaz kış fark etmez, sabah namazında kalkar evin tüm kapılarını pencerelerini açardı. Sabahın bereketi eve dolsun derdi. Sivas'ın kışıda malum, her sabah ama her sabah buz gibi bir odaya uyanırdık, yorgana sarıla sarıla anneme söylenirdik, "bir sabahta bereket girmesin ne olacak" diye. hahahaha ne çocukmuşuz. 
Gün doğunca annem kapıları pencereleri örter. sobayı yakardı. Ben mutfağa gider, çayı ocağa koyardım. Annem gelir kahvaltıyı hazırlardı, sobanın dibine yer sofrası sererdik, çayı sobanın üstüne getirirdim.  Pazar günüyse, radyoda "halk hikayeleri" vardır. Ailecek, onu dinler, bitince üstüne yorumlar getirirdik. Akşamları özellikle babam yurtdışında değilse, haberlerden sonra, "Hz. Ali'nin cenkleri"ni okurduk. Genelde ben okurdum, ev halkı dinlerdi. Biraz daha büyüyünce Gazali'den "İhya-yı ulumid-din" okumaya başladık. 
Televizyonda bu kadar çok kanal olmayınca çok cazip gelmiyordu.

3.Kış denildiğinde aklına ilk ne geliyor?

Buzlanan araba camı geliyor malesef. Sabah dersim varsa, eşim evde yoksa, erkenden inip kazımam gerekiyor. Allah'tan genelde eşim kendi işe gitmeyecek bile olsa erkenden kalkıp, arabamın camını çözdürüyor, arabayı ısıtıyor ama yinede kırk yılın başı bile olsa, yapmak zorunda kalıyorum. 

4.Kış mevsiminin en çok sevdiğiniz yanı nedir? 
 
Uzun geceler, insanın kendiyle baş başa kalacağı çok zamanı oluyor. keyiflerde yerindeyse. verimli üretken geçiyor. 

5.Kışın kullandığınız favori kozmetik ürününüz nedir?

Çalışmadığım yerden geldi, Hocam bilmediğimiz soruyu boş bırakabiliyor muyuz :))) 

6.Özellikle kışın yapmaktan hoşlandığınız bir şey varmı? Varsa nedir?

Kar ya da yağmur yağıyorken, açık havada, mesela bir kamelyada oturmak, mümkünse sıcak bir içecek eşliğinde. Yapacak başka bir işim yoksa, yağmurlu havalarda hemen bir termos çay demler, kamelyaya çıkarım. Üşüye üşüye içilen o çay ve kahvenin tadı başka yerde yok. Bazen Erciyes'e çıkarız. Oraya da bir termos çıkar bizim evden :) 

7.Kış yemeklerinden en çok hangisini tüketirsiniz? 

Karnıbahar, kereviz ve pırasa, en sevdiğim kış sebzeleri. Karnıbaharı genelde graten yapıyorum. kerevizi portakallı, pırasayı havuçla pişiriyorum. Ev halkı karnıbahar haşlanırken epey gıcık oluyor ama yemeye alıştılar :)) 

8.Yaz mı,kış mı?

Kışın kendine has çok güzel yanları var mutlaka ama ben yaz bebesiyim, severim yazı. En sevdiğim tabi ki bahar, her ikiside. :)) 

9.2020 ye veda ederken ne söylemek istersin?

Rabbim beterinden korusun derim, bu yıl için başka bir şey demek zor. 

Mim'in sahibi Beauty life, herkesi okuyun derim. keyifli yazılar. 

Bu arada bu haftanın meydan okumasında son düzlükteyim. Frida battaniyenin yarım motfilerinden 4 tane öreceğim ve hafta başarılı geçmiş olacak. Yeni ürünleri paylaşırım yine. selametle....
 

10 Kas 2020

İlk Hafta Başarılı :)

 


Selamlar 
Yarımlar yarım kalmamalı dedik, gayrete geldik. Durumu bir iddiaya, bir meydan okumaya çevirmenin motivasyona etkisi malum. Bizde Goncacan'la öyle yaptık ve geçtiğimiz pazar gününe kadar, o tatlı kızı Elif'e ördüğü hırkayı bitirecekti. bende bu şalla, teki örülmüş bir çorabı bitirecektim. Sonuç ortada....


Bende işlem tamam. Goncada bitirdi. instagram sayfasında paylaştı. Kısacası bu hafta için görevler tamamlandı. Bitti mi tabi ki hayır. 


Bu haftanın rakibi Sevgi, benim iddiam ise fotoğrafta, inşallah yazılı mevsimi işimi sekteye uğratmaz ve mahçup olmam. 


Kendimi uzun süredir ihmal etmemim sonucu, epeyce kilo aldım malesef. Arada denemelerim oldu fakat istikrarı yakalayamadık. Bu defa Allah izin verirse, niyeti sağlam aldım. Bugün üçüncü gün, inşallah devam edip başaracağım. 

Okul işlerim yoğunlaştı bu ara. Birinci yazılıları yapıyoruz. uzaktan ve yüz yüze eğitim alan herkes, yüz yüze sınava geliyor. Aslında bu postu dün yazacaktım, hatta sevgili Deep'te gördüğüm kış mimini yazmak istiyordum ama yazılı hazırlığı beni bayağ oyaladı  ama en kısa zamanda yazacağım, çok sevimli bir mim çünkü. Ayrıca biten şalda tek başına bir postu hak ediyor. Bir Haruni şal hikayesi ile gelmeyi düşünüyorum. bekle beni bloğum. :)) 

Bu arada günün anlam ve önemine değinmeden geçmeyeyim, malum Atatürk'ün seneyi devriyesi. Onun nezdinde, bu millete hizmet eden tüm büyüklerimizi rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun. 
Selametle....







1 Kas 2020

Yarımlar Yarım Kalmamalı :))


Selamlar efendim
Yeni ay, yeni hafta güzellikler getirsinler inşallah. Ben bu ara bir derlenip toplanma telaşına girdim. Kontrolcü bir insan evladıyım, Allah'tan ayarında ve zararı kendine bir tipim, yani kendi hayatımla ilgili kontrollü gitmeyi severim. Bu belki benim, haddimi bilmemden, belki ev halkının karakterinden bilemedim ama kendimle ilgili kontrollü yaşamı seviyorum. 
Hobi severler bilir, farklı model, insanın aklına girdi mi kendini tutmak zor. Bugün olmasa yarın, modeli başlıyorsun. Hayat koşturmacası malum, başladığın, hayal ettiğin vakitte bitmiyor. Bazen, başka bir model seni yoldan çıkarıyor derken, bir heves başlayıp bitiremediğin bir dolu iş, zamanla insanda yetersizlik duygusuna neden oluyor. O nedenle, arada durup, arkayı temizlemek lazım, yeni projelere yelken açmadan, temizlik şart :) 
Bu hırkanın ipini, üç yıl önce, Çorum'a kardeşime gittiğimizde BİM'den almıştım. hiç ipim yok gibi. :)) Ne yapalım rengini sevmiştim efendim. Alma motivasyonum sadece rengini beğenmem hahaha. Pandeminin başlarında, o ne yapacağımızı bilmediğimiz, bol vakitli zamanlarda, aklıma geldi böyle bir hırka yapmak. An itibariyle bitirdim ama keramet bende değil, annemde. Hırkanın arkası ve kollarını annem ördü. ben sadece öndeki modelli kısmı ördüm. Modelin adı Kum saati". yıllar önce bir boyunluk örmüştüm, Arzu adında eski bir blog arkadaşım açıklamıştı modeli. Şu an aktif değil, ama nerede ve ne yapıyorsa, sağlık ve huzur diliyorum onun için, çok iyi bir insandı. 


Şimdi sıraya aldığım, yarımları ekleyeyim, banada motivasyon olsun. Küçük küçük kalan pamuk ipleri değerlendirmek için ördüğüm kırlent. Başlamamda kardeşimin "abla bana yastık örer misin " demesininde etkisi olabilir tabi :)) 


Ramazanda sahur sonraları hiç işim yokmuş gibi, bir arkadaş sohbetinden gaza gelince, başlamıştım. Çok merak ediyorum, ipin ombre özelliği nasıl sonuç verecek. Bilmeyenler için, üçgen bir şal olacak, tasarımcı adını "Haruni" koymuş, ama ben seher vakitlerinde örerek bu hale getirdim, o yüzden bence adı "Vakt-i Seher" :)) Arkadaşla iddiaya girdik, haftaya bugüne bitmek zorunda, yani ilk buna asılacağım.


Klaziena shawl, yine boşluğa düştüğüm ve ipin nasıl sonuçlanacağı merakını durduramadığım bir anda başlandı. Bitince çok mutlu olacağım. 


Ya şallara doyamamışım :)) Pandeminin başlarıydı yine "Lost in time " adı. Bizde zamanda koyboluyorduk, tam zamanı dedik, ama zamanda kaybolan şal olmuş :)) Çok büyütmeyeceğim, bir arkadaşa hediye edeceğim, yerini yaptım yani biter yakında :)) 


Yaz gelince çorap işi, çantalara tıkılıp, köşelere kalkmıştı. vakti geldi bence.


Bunların ne olacağı belli değil, kalan angorlardan ördüm, ne olacak hiç bilmiyorum. :))

Yarım maceram şimdilik, böyle. Kasım için sözüm olsun, bu yarımlar bitecek, etkinlik motifleri tamamlanacak. Aralık ayında, sofi örmek istiyorum. Belki yine ekip oluruz kızlarla, ilgilenen olursa burada da bir ekip oluşur belki, ne dersiniz. 
Sevgiler...